Teziç: AB'ye en hazır kesimlerden biri üniversiteler!!!
YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Avrupa Birliği'ne (AB) en hazır kesimlerden
birinin üniversiteler olduğunu söyledi.
Teziç, A.A muhabirinin sorusu üzerine, Türkiye'deki birçok üniversitenin hem
Avrupa hem de ABD'deki ünivesitelerle gerek öğrenci, gerekse öğretim üyesi değişim
programları yaptıklarını anlattı. Hazır olmayan kurumların zaten bu değişim
programlarına katılamayacağını söyleyen Teziç, şunları kaydetti:
''AB'ye en hazır kesimlerden birinin üniversiteler olduğundan şüphe yok. Üniversiteler,
toplumun en yetişmiş elemanlarının bulunduğu, değişikliklerde en kolay uyumu
sağlayabilecek kurumlardır. Ama 'hazır' sözcüğü durağan bir sözcük de değildir.
Üniversiteler her zaman hazır olmak zorunda. O nedenle ölçme-değerlendirme bizim
bugün gündemimizde en çok tartıştığımız konuların başında yer alıyor.''
Teziç, dün yapılan rektörler toplantısında, AB'ye üyelik sürecinde izlenecek
''yol haritasının'' saptanabilmesi için yapılması gerekenlerin ele alındığını
belirtti. AB'ye uyum sürecinde özellikle eksiklikleri olan üniversitelerin bunları
gidermek amacıyla çalışmalar yapacaklarını ifade eden Teziç, üniversitelerin
AB'ye uyumunun sağlanması amacıyla Türkiye'nin de imza attığı Bologna Deklarasyonu
bulunduğunu anımsatarak, şöyle konuştu:
''Yol haritasında takvim var. Bologna Deklarasyonu'na göre üniversite alanının
2010 yılında şekillenip ortaya çıkması lazım. Bu nedenle bunu bizim çabuklaştırmamız
lazım. Önümüzde 5 yıllık bir zaman dilimi var. Bu değerlendirmeyi yapacak bir
hukuki yapının oluşturulması gerekiyor. Bağımsız, tarafsız bir kurulun oluşturulması
gerekiyor. Bunun üzerinde görüşmeye devam edeceğiz.''
ÖSS sistemine de değinen YÖK Başkanı Teziç, soru üzerine şunları söyledi:
''ÖSS sistemiyle ilgili bu ders yılında herhangi bir değişiklik söz konusu olamaz,
süreç başlamıştır. Öğrencilerin yeni bir sınav sistemiyle karşılaşmaları düşünülemez,
düşünülmemelidir de. Bir tedirginlik yaratılacak açıklamayı bu aşamada kimse
yapmamalı. Sonrasında ise, hiçbir şey durağan değildir. Herşey değişir, gelişir.
Eğitim-öğretim dinamik bir alandır. Buralarda yeri geldikçe akademik değerlendirmeler
neyi gerektiriyorsa, ne sonuçlar doğruyorsa onlar ortaya konur. Bizim bir şeye
'değişmez' yönünde mutlak bir bakışımız olamaz. Ama bunları inceleyerek sonuçlara
varırız biz. Biz kendimizi hep değerlendiriyoruz. Sınavları, soru biçimini değerlendiriyoruz.
Bizim laboratuvarımızda o tahliller yapılıyor.''
aa