Teziç: AB'ye en hazır kesimlerden biri üniversiteler!!!

Haber Giriş : 25 Aralık 2004 10:29, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç, Avrupa Birliği'ne (AB) en hazır kesimlerden birinin üniversiteler olduğunu söyledi.
Teziç, A.A muhabirinin sorusu üzerine, Türkiye'deki birçok üniversitenin hem Avrupa hem de ABD'deki ünivesitelerle gerek öğrenci, gerekse öğretim üyesi değişim programları yaptıklarını anlattı. Hazır olmayan kurumların zaten bu değişim programlarına katılamayacağını söyleyen Teziç, şunları kaydetti:
''AB'ye en hazır kesimlerden birinin üniversiteler olduğundan şüphe yok. Üniversiteler, toplumun en yetişmiş elemanlarının bulunduğu, değişikliklerde en kolay uyumu sağlayabilecek kurumlardır. Ama 'hazır' sözcüğü durağan bir sözcük de değildir. Üniversiteler her zaman hazır olmak zorunda. O nedenle ölçme-değerlendirme bizim bugün gündemimizde en çok tartıştığımız konuların başında yer alıyor.''

Teziç, dün yapılan rektörler toplantısında, AB'ye üyelik sürecinde izlenecek ''yol haritasının'' saptanabilmesi için yapılması gerekenlerin ele alındığını belirtti. AB'ye uyum sürecinde özellikle eksiklikleri olan üniversitelerin bunları gidermek amacıyla çalışmalar yapacaklarını ifade eden Teziç, üniversitelerin AB'ye uyumunun sağlanması amacıyla Türkiye'nin de imza attığı Bologna Deklarasyonu bulunduğunu anımsatarak, şöyle konuştu:
''Yol haritasında takvim var. Bologna Deklarasyonu'na göre üniversite alanının 2010 yılında şekillenip ortaya çıkması lazım. Bu nedenle bunu bizim çabuklaştırmamız lazım. Önümüzde 5 yıllık bir zaman dilimi var. Bu değerlendirmeyi yapacak bir hukuki yapının oluşturulması gerekiyor. Bağımsız, tarafsız bir kurulun oluşturulması gerekiyor. Bunun üzerinde görüşmeye devam edeceğiz.''

ÖSS sistemine de değinen YÖK Başkanı Teziç, soru üzerine şunları söyledi:
''ÖSS sistemiyle ilgili bu ders yılında herhangi bir değişiklik söz konusu olamaz, süreç başlamıştır. Öğrencilerin yeni bir sınav sistemiyle karşılaşmaları düşünülemez, düşünülmemelidir de. Bir tedirginlik yaratılacak açıklamayı bu aşamada kimse yapmamalı. Sonrasında ise, hiçbir şey durağan değildir. Herşey değişir, gelişir. Eğitim-öğretim dinamik bir alandır. Buralarda yeri geldikçe akademik değerlendirmeler neyi gerektiriyorsa, ne sonuçlar doğruyorsa onlar ortaya konur. Bizim bir şeye 'değişmez' yönünde mutlak bir bakışımız olamaz. Ama bunları inceleyerek sonuçlara varırız biz. Biz kendimizi hep değerlendiriyoruz. Sınavları, soru biçimini değerlendiriyoruz. Bizim laboratuvarımızda o tahliller yapılıyor.''

aa

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber