Disiplin kurulu, tekerrür nedeniyle dosyayı, yüksek disiplin kuruluna sevk edebilir mi?

Danıştay, Disiplin cezalarına ilişkin olarak, disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurullarının, önlerine gelen istemlerle bağlı olduklarını, hangi cezanın verilmesi için istemde bulunulmuş ise o cezaya ilişkin karar vereceklerini, istemde bulunulandan ayrı bir ceza tayinine yetkilerinin olmadığını, istenilen cezayı kabul veya reddedebileceklerini karara bağladı

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 26 Aralık 2017 10:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Disiplin kurulu, tekerrür nedeniyle dosyayı, yüksek disiplin kuruluna sevk edebilir mi?

Disiplin Kurulu ve Yüksek Disiplin Kurulları istemde bulunulan cezadan başka bir cezaya hükmedemez!

Danıştay, 5. Daire, 25.4.2017 tarih ve E. 2016/15491, K. 2017/11564 sayılı karar.

Danıştay, 5. Daire, 24.4.2017 tarih ve E. 2016/17715, K. 2017/11377 sayılı karar.

Danıştay, Disiplin cezalarına ilişkin olarak, disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurullarının, önlerine gelen istemlerle bağlı olduklarını, hangi cezanın verilmesi için istemde bulunulmuş ise o cezaya ilişkin karar vereceklerini, istemde bulunulandan ayrı bir ceza tayinine yetkilerinin olmadığını, istenilen cezayı kabul veya reddedebileceklerini karara bağladı.

Söz konusu uyuşmazlıkların ilkinde, yapılan disiplin soruşturması neticesinde davacıya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilebilmesi için, yetkili Bakanlık Disiplin Kurulu kararının alınması amacıyla dosyanın Bakanlık Disiplin Kuruluna gönderilmiş, ancak, Bakanlık Disiplin Kurulunun önerilen cezaya ilişkin tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiğinden bahisle dosyayı doğrudan Yüksek Disiplin Kuruluna göndermiştir. Yüksek Disiplin Kurulu, davacının 657 sayılı Kanunun 125/D-l maddesi uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de, aynı fiili nedeniyle daha önce de kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırıldığı anlaşıldığından tekerrür hükümleri uygulanarak bir derece ağır ceza olan devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

Diğer uyuşmazlıkta ise; yapılan disiplin soruşturması neticesinde davacıya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilebilmesi için yetkili Bakanlık Disiplin Kurulu kararının alınması amacıyla dosyanın Bakanlık Disiplin Kuruluna gönderilmiş, ancak Bakanlık Disiplin Kurulu fiilin farklı nitelendirilebileceği gerekçesiyle dosyayı doğrudan Yüksek Disiplin Kuruluna göndermiştir. Yüksek Disiplin Kurulu da, dosyada mevcut tanık beyanları, olaya ilişkin sahte evraklar ve sanığın kısmi ikrarı birlikte değerlendirilerek, davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinin 1. fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir.

Danıştay söz konusu uyuşmazlıklara ilişkin öncelikle, disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurulların açık olarak belirtildiğini ve yetkili makamların, Kanunla belirlenmiş yetki sınırları içinde kaldıkları sürece tesis edilen işlemler yetki yönünden hukuka uygun sayılacağını ifade etmiştir.

Danıştay, 657 sayılı Kanunun 126. maddesinde; uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarının disiplin amirleri tarafından; kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra atamaya yetkili amirler, il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde valiler tarafından; Devlet memurluğundan çıkarma cezasının ise amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verileceği; disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığı, cezayı kabul veya reddedeceği, ret halinde atamaya yetkili amirlerin 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbest oldukları ve özel kanunların disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullarla ilgili hükümlerinin saklı olduğu düzenlemelerine yer verildiğini belirterek; Uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma cezalarının hangi makamlar tarafından karara bağlanacağı ve bu cezaların hangi makamlar tarafından onaylanacağı belirlendiğini ve disiplin kurullarının ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığını vurgulamıştır.

Danıştay kararlara konu uyuşmazlıklarda, Bakanlık Disiplin Kurulunun önerilen cezaya ilişkin "kabul" ya da "ret" yönünde bir karar vermesi gerekirken, bu yönde bir karar vermeksizin, "tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiğinden bahisle" ya da "fiilin farklı nitelendirilebileceği gerekçesiyle" dosyayı doğrudan Yüksek Disiplin Kuruluna gönderdiğini, bu yönüyle, Disiplin Kurulunun yetkisinin önerilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını "kabul" ya da "ret" yönünde olduğu ve Kanunda bunun dışında da yetki kullanabileceği yönünde düzenleme bulunmadığını belirterek; Kurulun yetkisi dışında dosyayı Yüksek Disiplin Kuruluna göndermesini, verilen yetkinin aşılması olduğuna karar vermiştir.

Danıştay ayrıca, memurlara devlet memurluğundan çıkarma cezası verilebilmesi için amirlerin bu yönde isteğinin olması, işlemin ön şartı olduğunu, uyuşmazlıkta, bu ön şartın gerçekleşmemesi ve disiplin kurullarının "amir" olarak bu yetkiyi kullanabileceğine dair Kanunda herhangi bir düzenleme bulunmamasına rağmen, dosyanın resen ve doğrudan yüksek disiplin kuruluna gönderilmesinin kanunda öngörülen yönteme aykırı olduğunu da ifade etmiştir.

Danıştay, 5. Daire, 25.4.2017 tarih ve E. 2016/15491, K. 2017/11564 sayılı karar.

T.C.

D A N I Ş T A Y

BEŞİNCİ DAİRE

Esas No : 2016/15491

Karar No : 2017/11564

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı):

Karşı Taraf (Davalı) : Adalet Bakanlığı / ANKARA

İstemin Özeti : İdare Mahkemesi'nin 22.7.2011 tarih ve E:2010/453, K:2011/1468 sayılı kararının, dilekçede yazılı nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : İhsan Çelik

Düşüncesi :İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince gereği görüşüldü:

Dava, İcra Müdür Yardımcısı olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendinin (l) alt bendi ve aynı maddenin ikinci fıkrası uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu'nun 1.2.2010 tarih ve 42 sayılı kararının iptali ile bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı özlük haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesi'nin 22.7.2011 tarih ve E:2010/453, K:2011/1468 sayılı kararıyla; dava konusu olayda, dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler ile davacı hakkında düzenlenen 7.7.2008 tarih ve 2008/3 sayılı soruşturma raporu ve ifade tutanaklarının birlikte incelenmesinden, davacının görev yaptığı yere iş takibi için gelen bir avukata tokat atarak küfür ettiği hususu sabit olduğundan, eylemine uyan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/D-l maddesi uyarınca ''kademe ilerlemesinin durdurulması'' cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de, davacı hakkında aynı fiilden dolayı daha önce de disiplin cezası verilmiş olması nedeniyle tekerrür hükümleri uygulanarak bir derece ağır ceza olan ''devlet memurluğundan çıkarma'' cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin ikinci fıkrasında; disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaların özlük dosyasından silinmesine ilişkin süre içinde tekerrürü halinde bir derece ağır ceza uygulanacağı, 126. maddesinde ise; uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarının disiplin amirleri tarafından; kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra atamaya yetkili amirler, il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde valiler tarafından; Devlet memurluğundan çıkarma cezasının ise amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verileceği; disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığı, cezayı kabul veya reddedeceği, ret halinde atamaya yetkili amirlerin 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbest oldukları ve özel kanunların disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullarla ilgili hükümlerinin saklı olduğu düzenlemelerine yer verilmiştir.

Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin ikinci fıkrasında, "Başbakan ve bakanlar başında bulundukları Başbakanlık ve Bakanlık teşkilatı ile bunlara bağlı kuruluşlarda görevli bütün memurların disiplin amiridirler. Bu sıfatla haiz bulundukları yetkileri her derecedeki memur hakkında doğrudan kullanabilirler." hükmü yer almaktadır.

Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi, kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler.

Bu bakımdan disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar açıkça belirlenmiştir. Her idari işlemde olduğu gibi disiplin cezasının tesisinde de işlemin yetkili makam tarafından yapılması, yetkilerin Kanunun çizdiği sınırlar içinde şekil, sebep, konu ve maksat unsurlarına uygun olarak kullanılması İdare hukukunun bilinen ilkelerindendir. Yetkili makamlar, Kanunla belirlenmiş yetki sınırları içinde kaldıkları sürece tesis edilen işlemler yetki yönünden hukuka uygun sayılır.

Dosyanın incelenmesinden; İcra Müdür Yardımcısı olan davacının, 13.3.2008 tarihinde hacze çıkmak için adliye koridorunda kendisini bekleyen E.Y. isimli avukatın yanına giderek ''ne bakıyorsun'' dediği, avukatın ise kendisine bakmadığını söylemesi üzerine, ''sen bana bakıyorsun, bana kimse dik dik bakamaz. Ananı avradını sinkaf ederim'' diyerek tokat attığı, sinkaflı küfürler ederek avukata saldırdığı ve etraftakilerin araya girerek ayırdığı iddialarıyla sunulan şikayet dilekçesi üzerine davacı hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı, 4.4.2008 tarihli soruşturma raporu ile; davacının müştekiye fiziki ve haksız müdahalede bulunarak darp ve hakaret ettiğinin sabit olması nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesi uyarınca kınama cezası ile cezalandırılmasının teklif edildiği, disiplin amirinin 7.7.2008 tarihli yazısında ise şikayet dilekçesi, tanık beyanı ve tüm soruşturma kapsamına göre şikayetçinin darp edilerek hakarete uğradığı, olayın mahiyeti ve eylemin niteliği gereği 657 sayılı Kanunun 125/D-l maddesi uyarınca üç yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilmesinin uygun olacağı teklifinin getirildiği, bu teklife istinaden 25.7.2008 tarih ve 328 sayılı Bakan Olur'u ile; soruşturma dosyasının kademe ilerlemesinin durdurulması cezası yönünden karar alınmak üzere Adalet Bakanlığı Disiplin Kuruluna tevdi edildiği, Disiplin Kurulunun 25.12.2008 tarih ve 243 sayılı kararıyla; davacının, 8.8.2007 tarihinde de hakaret fiilini işlediğinden bahisle 657 sayılı Kanunun 125/D-l maddesi uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırıldığı ve bu işleme karşı dava açılmadığı, bu cezanın sicilden silinmesine ilişkin süre henüz dolmadan aynı fiilin işlenmiş olması nedeniyle, 657 sayılı Kanunun 125. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca tekerrür hükümlerini uygulayarak bir derece ağır disiplin cezası vermeye yetkili makamın Yüksek Disiplin Kurulu olduğu belirtilerek dosyanın doğrudan Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilmesine karar verildiği, Yüksek Disiplin Kurulunun 1.2.2010 tarih ve 42 sayılı kararında ise; davacının 657 sayılı Kanunun 125/D-l maddesi uyarınca kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılması gerekmekte ise de, aynı fiili nedeniyle daha önce de kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırıldığı anlaşıldığından tekerrür hükümleri uygulanarak bir derece ağır ceza olan devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle temyizen incelenmekte olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerde, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma cezalarının hangi makamlar tarafından karara bağlanacağı ve bu cezaların hangi makamlar tarafından onaylanacağı belirlenmiştir. Bu bağlamda, disiplin kurullarının ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığı açıktır. Bakılan uyuşmazlıkta, yapılan disiplin soruşturması neticesinde davacıya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilebilmesi için, yetkili Bakanlık Disiplin Kurulu kararının alınması amacıyla dosyanın Bakanlık Disiplin Kuruluna gönderildiği, bu aşamaya kadar ceza verilebilmesi için Kanunda belirtilen usullere uyulduğu görülmektedir. Ancak, Bakanlık Disiplin Kurulunun önerilen cezaya ilişkin "kabul" ya da "ret" yönünde bir karar vermesi gerekirken, bu yönde bir karar vermeksizin, tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiğinden bahisle dosyayı doğrudan Yüksek Disiplin Kuruluna gönderdiği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle, Disiplin Kurulunun yetkisinin önerilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını "kabul" ya da "ret" yönünde olduğu ve Kanunda bunun dışında da yetki kullanabileceği yönünde düzenleme bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda, Kurulun yetkisi dışında dosyayı Yüksek Disiplin Kuruluna göndermesi, verilen yetkinin aşılması sonucunu doğurmaktadır.

Ayrıca, memurlara devlet memurluğundan çıkarma cezası verilebilmesi için amirlerin bu yönde isteğinin olması, işlemin ön şartıdır. Uyuşmazlıkta, işlemin tesisinden önce amirlerin bu yönde herhangi bir isteği bulunmamasına ve disiplin kurullarının "amir" olarak bu yetkiyi kullanabileceğine dair Kanunda herhangi bir düzenleme bulunmamasına rağmen, dosyanın resen ve doğrudan yüksek disiplin kuruluna gönderilmesi suretiyle, kanunda öngörülen yönteme aykırı olarak, amirin bu yönde isteği olmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle İdare Mahkemesi'nin 22.7.2011 tarih ve E:2010/453, K:2011/1468 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun geçici 8. maddesi gereğince uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca BOZULMASINA, yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 25.4.2017 tarihinde esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Temyize konu olayda, davacı hakkında yürütülen disiplin soruşturması kapsamında üzerine atılı eylemin kademe ilerlemesinin durdurulması cezası gerektirdiğinden bahisle Adalet Bakanlığı Disiplin Kuruluna tevdi edilen dosyanın, adı geçenin fiilinin Devlet Memurluğundan çıkarma cezasını gerektirdiği gerekçesiyle doğrudan Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilerek dava konusu işlemin tesis edildiği görülmekte ise de, Devlet memurluğundan çıkarma cezası verilmeden önce amirin 657 sayılı Yasanın 126. maddesi uyarınca bu yönde bir isteğinin bulunup bulunmadığının veyahut dosyanın Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilmesi sırasında atamaya yetkili amirin bir onayının olup olmadığının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönde bir araştırma yapılmadan verilen İdare Mahkemesi kararının bu gerekçe ile bozulması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne gerekçe yönünden katılmıyoruz.

Danıştay, 5. Daire, 24.4.2017 tarih ve E. 2016/17715, K. 2017/11377 sayılı karar.

T.C.

D A N I Ş T A Y

BEŞİNCİ DAİRE

Esas No : 2016/17715

Karar No : 2017/11377

Karar Tarihi: 24.4.2017

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı):

Karşı Taraf (Davalı) : Adalet Bakanlığı / ANKARA

İstemin Özeti : İdare Mahkemesi'nin 28.8.2013 tarih ve E:2012/1494, K:2013/1527 sayılı kararının, dilekçede yazılı nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : İhsan Çelik

Düşüncesi :İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesince gereği görüşüldü:

Dava, ..... Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda infaz ve koruma memuru olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125/E-g maddesi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Adalet Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu'nun 17.8.2012 tarih ve 230 sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.

İdare Mahkemesi'nin 28.8.2013 tarih ve E:2012/1494, K:2013/1527 sayılı kararıyla; davacı hakkında, zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçu kapsamında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma sonucunda kamu davası açıldığı, Ağır Ceza Mahkemesi'nin 17.1.2012 tarih ve E:2011/116, K:2012/23 sayılı kararı ile; zimmet suçundan 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu karara itiraz edilmemesi üzerine kesinleştiği, iki ayrı resmi belgede sahtecilik suçundan ise ayrı ayrı 2 yıl 11 ay ve 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırıldığı anlaşıldığından, davacının zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçunu işlediğinin sabit olması nedeniyle, fiiline uyan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125/E-g maddesi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 126. maddesinde; uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarının disiplin amirleri tarafından; kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra atamaya yetkili amirler, il disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde valiler tarafından; Devlet memurluğundan çıkarma cezasının ise amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verileceği; disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığı, cezayı kabul veya reddedeceği, ret halinde atamaya yetkili amirlerin 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbest oldukları ve özel kanunların disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullarla ilgili hükümlerinin saklı olduğu düzenlemelerine yer verilmiştir.

Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin ikinci fıkrasında, "Başbakan ve bakanlar başında bulundukları Başbakanlık ve Bakanlık teşkilatı ile bunlara bağlı kuruluşlarda görevli bütün memurların disiplin amiridirler. Bu sıfatla haiz bulundukları yetkileri her derecedeki memur hakkında doğrudan kullanabilirler." hükmü yer almaktadır.

Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi, kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler.

Bu bakımdan disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar açıkça belirlenmiştir. Her idari işlemde olduğu gibi disiplin cezasının tesisinde de işlemin yetkili makam tarafından yapılması, yetkilerin Kanunun çizdiği sınırlar içinde şekil, sebep, konu ve maksat unsurlarına uygun olarak kullanılması İdare hukukunun bilinen ilkelerindendir. Yetkili makamlar, Kanunla belirlenmiş yetki sınırları içinde kaldıkları sürece tesis edilen işlemler yetki yönünden hukuka uygun sayılır.

Dosyanın incelenmesinden; davacının, görev yaptığı ceza infaz kurumunda hükümlü olan Y.A. isimli şahsa posta havalesi ile gelen 5.000 TL tutarındaki parayı 31.8.2010 tarihinde postaneden çektiği, söz konusu parayı usulüne uygun şekilde bankaya yatırması gerekirken adı geçen hükümlünün kardeşi İ.A.'ya teslim edilmiş gibi reddiyat makbuzu, tahsilat makbuzu ve teslim - tesellüm tutanağı düzenlediği, bu şekilde birden fazla sahte resmi belge düzenlemek suretiyle zimmetine para geçirdiği iddialarıyla hakkında disiplin soruşturması başlatıldığı, 9.3.2011 tarihli soruşturma raporu ile; davacının zimmetine para geçirmesine ilişkin eyleminin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinin 1. fıkrasının (D) bendinin (c) alt bendinde düzenlenen "görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak" kapsamında; resmi belgede sahtecilik fiillerinin ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinin 1. fıkrasının (D) bendinin (f) alt bendinde düzenlenen "gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek" kapsamında görüldüğü belirtilerek kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile cezalandırılmasının teklif edildiği, Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi Adalet Komisyonu'nun 21.3.2011 tarih ve 2011/79 sayılı kararı ile; soruşturma dosyasının üç yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması cezası yönünden karar alınmak üzere Adalet Bakanlığı Disiplin Kuruluna tevdi edildiği, Disiplin Kurulunun 21.6.2012 tarih ve 354 sayılı kararıyla; davacının disipline konu eyleminin 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinin 1. fıkrasının (D) bendinin (c) ve (f) alt bentleri kapsamında değil, aynı Kanunun 125. maddesinin 1. fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde düzenlenen "Memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" kapsamında değerlendirilebileceği belirtilerek dosyanın doğrudan Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilmesine karar verildiği, Yüksek Disiplin Kurulunun 17.8.2012 tarih ve 230 sayılı kararıyla; dosyada mevcut tanık beyanları, olaya ilişkin sahte evraklar ve sanığın kısmi ikrarı birlikte değerlendirilerek, davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinin 1. fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesi üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle temyizen incelenmekte olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerde, uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması ve devlet memurluğundan çıkarma cezalarının hangi makamlar tarafından karara bağlanacağı ve bu cezaların hangi makamlar tarafından onaylanacağı belirlenmiştir. Bu bağlamda, disiplin kurullarının ayrı bir ceza tayinine yetkisi olmadığı açıktır. Bakılan uyuşmazlıkta, yapılan disiplin soruşturması neticesinde davacıya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verilebilmesi için, yetkili Bakanlık Disiplin Kurulu kararının alınması amacıyla dosyanın Bakanlık Disiplin Kuruluna gönderildiği, bu aşamaya kadar ceza verilebilmesi için Kanunda belirtilen usullere uyulduğu görülmektedir. Ancak, Bakanlık Disiplin Kurulunun önerilen cezaya ilişkin "kabul" ya da "ret" yönünde bir karar vermesi gerekirken, bu yönde bir karar vermeksizin, fiilin farklı nitelendirilebileceği gerekçesiyle dosyayı doğrudan Yüksek Disiplin Kuruluna gönderdiği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle, Disiplin Kurulunun yetkisinin önerilen kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını "kabul" ya da "ret" yönünde olduğu ve Kanunda bunun dışında da yetki kullanabileceği yönünde düzenleme bulunmadığı göz önünde bulundurulduğunda, Kurulun yetkisi dışında dosyayı Yüksek Disiplin Kuruluna göndermesi, verilen yetkinin aşılması sonucunu doğurmaktadır.

Ayrıca, memurlara devlet memurluğundan çıkarma cezası verilebilmesi için amirlerin bu yönde isteğinin olması, işlemin ön şartıdır. Uyuşmazlıkta, işlemin tesisinden önce amirlerin bu yönde herhangi bir isteği bulunmamasına ve disiplin kurullarının "amir" olarak bu yetkiyi kullanabileceğine dair Kanunda herhangi bir düzenleme bulunmamasına rağmen, dosyanın resen ve doğrudan yüksek disiplin kuruluna gönderilmesi suretiyle, kanunda öngörülen yönteme aykırı olarak, amirin bu yönde isteği olmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle İdare Mahkemesi'nin 28.8.2013 tarih ve E:2012/1494, K:2013/1527 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun geçici 8. maddesi gereğince uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca BOZULMASINA, yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 24.4.2017 tarihinde esasta oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Temyize konu olayda, davacı hakkında yürütülen disiplin soruşturması kapsamında üzerine atılı eylemin kademe ilerlemesinin durdurulması cezası gerektirdiğinden bahisle Adalet Bakanlığı Disiplin Kuruluna tevdi edilen dosyanın, adı geçenin fiilinin Devlet Memurluğundan çıkarma cezasını gerektirdiği gerekçesiyle doğrudan Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilerek dava konusu işlemin tesis edildiği görülmekte ise de, Devlet memurluğundan çıkarma cezası verilmeden önce amirin 657 sayılı Yasanın 126. maddesi uyarınca bu yönde bir isteğinin bulunup bulunmadığının veyahut dosyanın Yüksek Disiplin Kuruluna gönderilmesi sırasında atamaya yetkili amirin bir onayının olup olmadığının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yönde bir araştırma yapılmadan verilen İdare Mahkemesi kararının bu gerekçe ile bozulması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne gerekçe yönünden katılmıyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber