5000 bitki ıslahçısı var ama 300'ü ıslahçı birliğine üye!

Bitki ıslahçılar birliği 300 üyenin binlerce ıslahçı üzerinde söz sahibi olması ne kadar doğru? Islahçılar birliği yapılanmalarında kendilerine Baroları mı örnek almışlar? Tek tip sivil kuruluş olunca kendini bu alanın kralı ilan etmesi doğal değil mi? Tarımda yetkililerin objektif ve kapsamlı muhataplığı tercih etmesi gerekmez mi?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 06 Temmuz 2020 09:10, Son Güncelleme : 06 Temmuz 2020 08:42
5000 bitki ıslahçısı var ama 300'ü ıslahçı birliğine üye!

Tarımın gelişmesinde ve ilerlemesinde hakiki sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaç vardır

Tarımın gelişmesinde ve ilerlemesinde önemli rolü olan unsurlardan biriside yapılanmaları ve işlevleri, sağlıklı ve kuşatıcı olan tarımsal sivil toplum kuruluşlarının varlığıdır. Tarımın her kademesinde yer alan çalışanların, akademisyenlerin, araştırmacıların, çiftçilerin, üreticilerin gerek teknik, gerek dayanışma ve gerekese sosyal destek anlamında sivil toplum kuruluşlarına ihtiyaçlarının olduğunu kabul etmeyen yoktur. Bu bağlamda sivil toplum kuruluşlarının varlığına uygun olarak kar amacı gütmemesi, bu alandaki toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede olması, kapsayıcı ve kuşatıcı olması, bir kesimin önünü açarken diğer kesimin önünü kapatmaması, eleştiri ve tenkitlere açık olması, ülke adına kurulduğunu ve tek olduğunu vurguluyorsa üye ayrımı yapmaması, yerli ve milli olanı öncelemesi, yabancı ve ithal anlayışını faaliyet gösterdiği her alanda millinin ve yerlinin gerisinde tutması, az olsun benim kontrolümde olsun anlayışına saplanmaması gibi unsurları bünyesinde barındırması zorunludur. Aksi takdirde sivil toplum kuruluşu iddiası geçersiz kalır.

Kanunen bir meslek alanında tek sivil toplum kuruluşuna meslektaşları mahkum etmek ne kadar doğrudur?

Bitki ıslahçılar birliği kendi alanında Türkiye de tek sivil toplum kuruluşudur. Kanunen ikincisinin kurulması yasaktır. Islahçı iseniz veya bitki ıslahı ile bir alakanız var ise, ya seve seve yada sevmeye sevmeye sadece bu kuruluşa üye olabilirsiniz. İkinci bir alternatif üye olmamaktır. Yani üye olmayıp bu kanunun dışında kalmak, mesleğiniz olmasına rağmen bu alanda kısıtlı imkanlarla çalışmaktır. Çünkü kanun onlara yetki vermiştir. Çünkü kanunu bizzat kendileri çıkartırmış sonrada emekli olup veya olmadan devletteki görevi ihmal ederek bu birliklerin başına geçmişlerdir. Ya üye olur, firma iseniz cirodan, çalışansanın asgari ücretin dörtte birinden başlamak üzere belirlenen miktarda aidatınızı paşa paşa öder, kurulduğu gün lokomotifin makinistliğini vardiye usulü sürdürenlere vagon olursunuz yada üye olmaz, olamaz dışlanırsınız. Bu alanda en muazzam bilgi ve tecrübeye sahip olsanızda bu tektip yapılanmanın dışında kalır ve kısıtlı mesleki çalışmalarla ömür tüketirsiniz.

Bitki ıslahçıları birliği, 5 binden fazla bitki ıslahçısı ünvanını hak edenlerin olduğu bir ülkede 15 yılda ancak 300 adet üye mevcudu ile hüküm sürmektedir. Kaldı ki yıllarını vermiş ıslahçıların, iki haftalık kursla ıslahçı belgesi alanlarla eşit tutulduğu hatta üye olmadığı takdirde iki haftalık ıslahçının bu işe yıllarını vermiş olanlardan daha üstün tutulduğu bir ülkede tarım ve bitki ıslahı nasıl gelişir, nasıl hakkaniyetli bir sivil toplum kuruluşu olunabilir, varın siz düşünün!

Bitki ıslahçılar birliği 300 üyenin binlerce ıslahçı üzerinde söz sahibi olması yönüyle kendilerine Baroları mı örnek almışlardır?

Tıpkı Barolarda olduğu gibi, bir büyük şehirde 8 bin kişinin seçtiğinin 50 bin kişiye hükmettiği gibi, bitki ıslahçı birliklerinde de zorunluluktan üye olan 300 kişinin seçtiği 3-5 kişilik yönetimin binlerce ıslahçıyı ve tohumcuyu bağlayan hatta devletin yetkili organlarını bağlayan kararlar alarak, kelimenin diğer manasıyla hükmetmektedir. Belki sayıya vurulsa Baroların yapılanmasından daha vehim bir tablo bile çıkabilir karşımıza! Kanun yetkiyi bunlara vermektedir. Çünkü kanunu bu şekilde çıkaran ve asla değiştirmeye veya güncellemeye yanaşmayan bu azınlıktır. Peki bu uygulamanın ülke tarımına faydası baki midir? Peki bu uygulama hakkaniyetli midir? 15 yıldır ülke tarımına ne kazandırmıştır? Islahçı kursu verip piyasaya ıslahçı diye sürdükleri kursiyerler 10 yıldır kaç ıslah çalışması yapmışlardır? Sırf yurt dışından yabancı çeşit getirmek için, araştırma belgesi alabilmek için fahiş fiyatla devletin imkanlarını kullanarak kurs düzenleyip belge vermenin tarımımızın gelişmesine ne faydası vardır? Faydası ortadadır; binlerce yabancı tohum çeşidinin ülke topraklarını işgal etmesi, enstitülerde ve üniversitelerde ıslah edilen çeşitlerin atıl bırakılması ve atıl kaldıkları için de ıslah çalışmalarının gittikçe önemini yitirmesi ve sonuç yerli tohum çeşitlerinin gelişmemesi...

Bitki ıslahçıları ve bağlı bulunduğu tohumculuk kanunu ülkemiz tarımına dar gelmektedir. Gerçekçilikten uzaklaştırmaktadır. Tarımımızın geleceğini tehdit etmektedir. Buna inanmayanları, son 15 yıl sürecinde, milli, yerli, ata tohumu da dahil, yerli ıslah çalışmalarıda dahil, enstitü ve ziraat fakülteleride dahil, ıslahçı birliklerin ve diğer birliklerin niye hala tarım camiasının geneli tarafından benimsenmediğide dahil kapsamlı ve objektif bir muhasebeye davet ediyorum. Emin olun bu tür birlikler veya yapılar olmasa idi ülke tarımı şu ankinden daha ileride olurdu. Çünkü bu tür yapılar hep kendine yontan yapılardır. Bunu görmek için geçtikleri yolları, bıraktıkları izleri takip etmeniz yeterlidir. Eğer bu tür yapılar olmasa idi, ülkenin çiftçisi, üreticisi, araştırmacısı, akademsiyeni, ıslahçısı daha bağımsız hareket eder, birbirlerine gereksiz methiyeler düzmez, bir avuç insanın engellemelerine takılmazdı. Yerel tohum daha iyi gelişirdi.

Tarımda ve tarımsal sivil kuruluşlarda kanun ve mavzuat tarımın varlığına ve doğal işlevine uygun düşünülmelidir. Tohumun toprağa düşüp, çimlenmesinin, fide olmasının, ardından olgun bir bitki olmasının, ardından çiçek açmasının, ardından meyve vermesinin bağlı olduğu kanun şüphesiz ki daha hakkaniyetlidir. Çünkü herkese fırsat tanımakta ve herkesi herkes olarak görmektedir.

Tek tip sivil kuruluş olunca kendini bu alanın kralı ilan etmesi doğal değil mi?

Islah ve bağlı alanda kendisini tek söz sahibi kabul edince önünde kim durabilir? Islahçı kursunu sadece tek bu kuruluşun vermesi hemde 40'tan fazla ziraat fakültesinin olduğu, 50 tane araştırma enstitüsünün olduğu, 100'lerce yetki almış araştırmacı kuruluşun bulunduğu, 100'lerce tarımsal sivil kuruluşun bulunduğu ve bunlarda görev yapan binlerce araştırmacının, ıslahçının ve akademisyenin olduğu, ayrıca bunların her türlü arazi ve teknik donanımlarının fazlasıyla olduğu ülkemizde hala bir ofis açarak, devletin tüm imkanlarını kendi lehine kullanarak, mevzuatı belirsiz bir yetkiyle ıslahçı kursunu veriyor olması tarımımızın nerye doğru evrildiğini göstermesi açısından düşündürücü bir durumdur. Buna ek olarak 14-15 bin lira gibi bir bedel alınması ki, masraflarını bizzat katılımcılar ödediği halde, yani düzenleyenin bir lira bile masrafı olmadığı halde bu parayı talep etmeleri ayrı bir garabettir. Bir garabet daha vardır ki en vehim olanıdır; bir ziraat mühendisinin 4 yılda aldığı ıslah dersini 2 haftada verilmesi gibi bir garabet. Böyle komik bir uygulamaya devletin, arazisini, labartuvarını, kapısını açan yetkililer bu sorumluluğuda üstenmişler demektir. Böyle bir uygulama dünyanın hangi ülkesinde vardır? Kar amacı gütmeyen bir sivil toplum kuruluşunun düzenlediği iki haftalık masrafsız kurs için (kağıt üzerinde 90 gün görülmesi kimseyi aldatmasın) talep edilen kişi başı 14-15 bin tl'nin akıbetide zihinleri zorlamıyor değil!

Yetkililerin binlerce bitki ıslahçısını gözardı ederek, sadece 300 üyeli tektip yapılanma ve tek tip anlayışlı sivil kuruluşu muhatap almaları tarımın bu yönde gelişmesinin hızını kesmektedir. Bu ve bağlı bulunduğu diğer sivil toplum kuruluşlarıda dikkate alındığında 100 binlerce çiftçinin temsilcisi diyerek yetkililerin karar ve uygulama sürecinde sadece bunlarla iş tutmaları tarımı topal, çiftçiyi, araştırmacıyı, akademisyeni ve üreticiyi alternatifsiz ve sahipsiz bırakmak demektir.

Yıllardır Baroların yapılanmasındaki yanlışlığın bugünlerde neşterle muhatap edilmesi diğer tek tip yapılanma ve anlayışla hareket eden mesleki sivil toplum kuruluşlarının mağdurları içinde ümit olmuştur. Umarız tarımın ayak bağı olan birlik adı altında 3-5 kişilik oluşumların yönlendirdiğini tüm tarıma dayatanlar içinde çözüm bulunur. Bunu görecek göz, bunu düzene sokacak irade ülkemiz topraklarında mevcuttur!

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber