Anayasa Mahkemesi, Hala Yasak Taraftarı

Uyarma ve kınama cezalarına karşı yargı yoluna başvurulup başvurulamayacağına ilişkin olarak idare mahkemeleri ve Danıştay olumlu görüş bildirirken Anayasa Mahkemesi olumsuz görüş bildirdi. Anayasa Mahkemesinin 19 Şubat 2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye'yi bu nedenden dolayı tazminata mahkûm eden kararı karşısında oldukça ilginç durmaktadır. Devamı için başlığa tıklayınız.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 19 Şubat 2008 15:41, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

ANKARA 5. İDARE MAHKEMESİNİN KARARI

Ankara 5. İdare Mahkemesi, "kınama? cezası ile cezalandırılan davacıya verilen bir cezayı görüşürken verdiği kararda, İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına atfta bulunarak, kınama cezasının iptaline karar vermiştir. 29/6/2004 tarihli bu karar, uyarma ve disiplin cezalarına yargı yolu bağlamında bir ilktir.

DANIŞTAY KARARI

Danıştay 12. Dairesi, Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulunda Başmüfettiş olarak görev yapan davacının 657 sayılı Yasa uyarınca kınama cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemde de benzer bir karar vermiş ve 399 sayılı KHK'de uyarma ve kınama cezalarına karşı idari yargı yolunun kapalı olduğuna ilişkin bir hüküm bulunmadığını belirterek, 04/07/2007 tarihinde, davacı lehine karar vermiştir.

AİHM TÜRKİYE'Yİ TAZMİNATA MAHKUM ETTİ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), disiplin cezasına mahkûm edilen memura kararın iptali amacıyla dava açma hakkı tanımadığı gerekçesiyle Türkiye'yi tazminata mahkûm etti. Kararda, disiplin cezalarına karşı yargı yolunun açık olmamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) "etkili başvuru hakkı" maddesinin ihlali anlamına geldiği vurgulandı. 2007 tarihli karar için tıklayınız.

ANAYASA NE DEĞİŞTİ?

Ankara 5. İdare Mahkemesi, Anayasa'da yapılan değişikliği çok güzel yorumlamıştır. Önemine binaen ilgili bölümü aşağıya alıntılıyoruz.

"Disiplin cezalarına karşı yargı yolunun kapalı olmasının adil yargılanma hakkına aykırılığı ile ilgili yapılan bu açıklamalardan sonra ?hak arama özgürlüğü? ve Anayasa'nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle uyumlu olup olmadığı ortaya konulmalıdır.Anayasa'nın 90. maddesinin, ?usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz? biçimindeki son fıkrasına ?usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.? cümlesinin eklenmesi nedeniyle ?hak arama özgürlüğü? açısından bu konunun değerlendirilmesi gerekmektedir.Uluslararası Sözleşmelerin Türk hukukundaki yerini doğrudan doğruya düzenleyen hüküm Anayasa'nın 90. maddesinin yukarıda yer verilen son fıkrasıdır.Bu hükümle birlikte,Anayasanın 15, 16, 42 ve 92. maddelerinde de uluslararası hukuka, dolayısıyla uluslararası sözleşmelere göndermede bulunulmuştur.Bu nedenle, öncelikle uluslararası sözleşmelerin Türk hukukundaki yeri belirlenmelidir.

Anayasanın 15. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin kullanımı konusunda alınacak tedbirlerin uluslararası hukuk karşısındaki konumu,16. maddesinde, temel hak ve özgürlüklerin yabancılar için kullanımlarının uluslararası sözleşmeler karşısındaki yeri, 92. maddesinde de,savaş ilanı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisinde uluslararası sözleşmelerle ilgili atıflar bulunmaktadır.

Anayasanın yukarıda yer verilen hükümleri ile uluslararası hukuk kuralları,dolayısıyla sözleşmeler ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır.Bu maddelerde belirtilen konulara ilişkin kurallar getiren sözleşme hükümlerini garanti altına alarak bunlara anayasal bir değer yüklenmiştir.

Uluslararası sözleşmeler konusunda yukarıda yer aldığı üzere, özel hükümler getiren maddeler ile birlikte, genel olarak sözleşmelerin Türk hukukundaki hiyerarşik yerini 90. madde düzenlemiştir.Fıkranın birinci cümlesine göre, usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Uluslararası sözleşmenin kanun hükmünde olması nedeniyle Türk Hukuk düzeninde doğrudan hüküm doğurucudur. Fıkranın ikinci cümlesine göre, andlaşmalar hakkında Anayasa Mahkemesine başvurulamayacaktır. Buna göre, uluslararası sözleşmelerin Anayasaya aykırı olduğunun ileri sürülememesi uluslararası hukukun üstünlüğünün teyidi olduğu, uluslararası sözleşmeler ile Anayasa arasında bir uyuşmazlık olması durumunda uluslararası sözleşmelerin üstünlüğü doktrinde de kabul görmüştür.

Kaldı ki;Anayasanın 129/3. maddesinde yer alan ?uyarma ve kınama cezalarıyla ilgili olanlar hariç, disiplin kararlarının yargı denetimi dışında bırakılamayacağına? ilişkin düzenlemeden de, uyarma ve kınama cezalarına karşı mahkemeye başvurma hakkını tanıyan iç hukuk kurallarının da Anayasa'ya aykırı olmadığının da yasa koyucu tarafından amaçlandığının anlaşılması gerekir."

ANAYASA MAHKEMESİ SÜRECİN TERSİNE KARAR VERDİ

Yukarıda yer vermiş olduğumuz bilgiler çerçevesinde şu hususu belirtebiliriz. Anayasa Mahkemesi uyarma ve disiplin cezalarına karşı karşı yukarıda yer verilen olumlu sürecin tersine bir karar vermiştir. Karara yazılan dört şerhten birisi olan Sayın Zehra Ayla PERKTAŞ'ın şerhinde de bu hususlara değinilmiştir.

Bu çerçevede, Anayasa Mahkemesinin uyarma ve disiplin cezalarına yargı yolunun kapatılmasına imkan veren kanuni düzenlemeyi Anayasa'ya uygun bulmayan kararının yanlış olduğunu ve Anayasa'da son yapılan düzenmelerle uyumlu olmadığını düşünüyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber