Bir işleme karşı ilk davada verilen ret hükmü benzer işleme ikinci dava açmayı etkiler mi?

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, 2828 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesi uyarınca Form-A belgesi düzenlenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddedilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın ret kararı ile sonuçlandıktan sonra, yeniden aynı talepte bulunulması üzerine açılan davada, ilk davada verilen ret hükmünün kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği hususuna ilişkin kararlar arasındaki aykırılığı giderdi.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 17 Ağustos 2023 00:10, Son Güncelleme : 24 Temmuz 2023 10:14
Bir işleme karşı ilk davada verilen ret hükmü benzer işleme ikinci dava açmayı etkiler mi?

Buna göre, aynı taleple daha önce idari yargıda açılan davada işin esasına yönelik olarak verilen ve kesinleşen davanın reddine ilişkin kararın kesin hüküm niteliği taşıdığı, yeni bir hukuki durum olmaksızın aynı taleple yapılan yeni bir başvuru üzerine tesis edilen işlemin iptali istemiyle yeniden dava açılamayacağı dikkate alındığında, ilgililer tarafından, aynı sebebe dayanılarak aynı istemle davalı idarelere yeniden yapılan başvuruların reddine ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, kesin hüküm nedeniyle davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığından, davanın kesin hüküm nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekir

İDDK "kesin hüküm" kavramına açıklık getirdi

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda "kesin hükmün" şartları ve hukuksal sonuçlarına yönelik herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi, aynı Kanun'un 31. maddesinde "kesin hüküm" konusunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na herhangi bir atıf da bulunmamaktadır.

Ancak bir toplumun yürürlükte bulunan hukukunun işlerliğinin ve güvenliğinin sağlanmasının, o toplumun hukuk düzeni içinde yargı yerlerince verilecek yargısal kararlara "kesinlik" tanınmasıyla olacağı açıktır.

Nitekim Anayasa'nın 138. maddesinin 4. fıkrasında yer alan, " Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." hükmü de bu gereğin sağlanmasını amaçlamaktadır.
Bu anlamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "kesin hüküm" koşulları ve hukuksal sonuçlarına yönelik düzenlemelerinin, kıyas yoluyla da olsa idari yargı yerlerince de kabul edilmesi gerekmektedir.

Hukuk düzeninde istikrarı ve hukuk güvenliğini sağlama amacı taşıyan "kesin hüküm" ise, şekli ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere iki başlıkta ele alınmalıdır.

Şekli anlamda kesin hükümle, ilk derece mahkemesince verilen karara ilişkin olağan kanun yollarının öngörülmemesi veya olağan kanun yollarına ilişkin başvuru sürelerinin kaçırılması ya da olağan kanun yolu başvurusunun mahkemesince reddedilmesi üzerine davanın şeklen sona ermesi kastedilmektedir. Şekli anlamda kesin hüküm, maddi anlamda kesin hüküm için zorunlu bir ön şarttır.

Maddi anlamda kesin hüküm ise, uyuşmazlığın esasını çözen nihai yargı kararlarının, kimse tarafından değiştirilememesini ve daha sonra açılan dava bakımından bağlayıcı olmasını; diğer bir anlatımla, taraflar arasındaki uyuşmazlığın bir daha dava konusu yapılamamasını ve bunun gelecek için devamlı nitelik taşımasını ifade etmektedir.
Buna göre, bir kararın maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıması halinde; tarafları, sebebi ve konusu aynı olan yeni bir dava açılması hukuken mümkün bulunmamaktadır.

Şekli anlamda kesin hüküm niteliği taşımakla beraber, uyuşmazlığı esastan çözmeyen, yani maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımayan hükümlerin ise, tarafları, sebebi ve konusu aynı olan yeni bir dava açılmasına engel oluşturmayacağı ve varılan bu sonucun, hak arama hürriyeti bağlamında adil yargılanma hakkının da bir gereği olduğu açıktır.

Dolayısıyla, bu türden uyuşmazlıklarda, idari yargı yerlerince verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıyıp taşımadığının irdelenmesi gerekmektedir.

T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2023/11
Karar No: 2023/23

BÖLGE İDARE MAHKEMESİ KARARLARI ARASINDAKİ AYKIRILIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİ HAKKINDA KARAR

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Başkanlar Kurulunun 16/01/2023 tarih ve E:2023/5, K:2023/5 sayılı kararıyla;

vekili Av tarafından, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 14/10/2022 (kararda sehven 17/10/2022 yazılmıştır.) tarih ve E:2022/1729, K:2022/2612 sayılı kararı ile İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesinin 17/02/2021 tarih ve E:2020/1873, K:2021/184 sayılı kararı arasındaki aykırılığın giderilmesinin istenilmesi nedeniyle,

"Aykırılığın, davanın kesin hüküm nedeniyle incelenmeksizin reddi yolundaki İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi kararı doğrultusunda giderilmesi gerektiği" görüşüyle, 2576 sayılı ''Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun"un 3/C maddesinin 5. fıkrası uyarınca karar verilmesi için dosyanın Danıştaya gönderilmesi üzerine,

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakimi 'ın açıklamaları dinlendikten sonra konu ile ilgili kararlar ve yasal düzenlemeler incelenerek gereği görüşüldü:

I-AYKIRILIĞIN GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU BÖLGE İDARE MAHKEMESİ KARARLARI:

A- İSTANBUL BÖLGE İDARE MAHKEMESİ 10. İDARİ DAVA DAİRESİNİN E:2022/1729 SAYILI DOSYASINA KONU YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istemin özeti: Davacı tarafından, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu'nun Ek 1. maddesinden yararlanmak üzere "Form-A" belgesi düzenlenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin Valiliği Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün 14/06/2021 tarih ve E.337393 sayılı işleminin iptali istenilmiştir.
İstanbul 13. İdare Mahkemesinin 15/04/2022 tarih ve E:2021/1240, K:2022/709 sayılı kararının özeti:

2828 sayılı Kanun'a ilk olarak 25/02/1988 tarih ve 3413 sayılı Kanun'la eklenen ve 19/02/2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6518 sayılı Kanun'la yeniden düzenlenen ek 1. maddeyle, bu Kanun veya 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu uyarınca haklarında korunma veya bakım tedbir kararı alınmış olup, fasılalı olarak geçen yararlanma süreleri dahil iki yıldan az olmamak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının sosyal hizmet modellerinden yararlanan çocuklardan reşit olduğu tarih itibarıyla bu hizmetlerden yararlanmaya devam edenlerin işe yerleştirilmelerinde uygulanacak usul ve esasların açıklandığı, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde, bu hükümden yararlanmak isteyenlerin, 18 yaşını doldurdukları ve korunma veya bakım tedbir kararının sona erdiği tarihten itibaren iki yıl içinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına başvurmalarının öngörüldüğü,

Uyuşmazlıkta; davacı hakkında, 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 25/08/1980 tarih ve E:1980/1280, K:1980/768 sayılı kararı ile koruma kararı verildiği, davacının, Yetiştirme Yurdunda kayıtlı iken kuruluştan izinsiz olarak ayrılması sonrasında bulunamaması üzerine reşit olmadan 26/11/1986 tarihinde kaydının kapatıldığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunda koruma altına alınan davacının, işe girişte öncelik sağlayan Form-A belgesinin verilmesi talebiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, söz konusu başvurunun 17/02/2011 tarih ve 7605 sayılı işlem ile reddedilmesi üzerine, söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davada, İstanbul 7. İdare Mahkemesinin 29/03/2012 tarih ve E:2011/659, K:2012/504 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, Danıştay Onuncu Dairesinin 22/12/2015 tarih ve E:2012/7054, K:2015/6117 sayılı kararıyla, mezkur kararın bozulması üzerine dava dosyası yeniden incelenerek İstanbul 7. İdare Mahkemesinin 31/05/2016 tarih ve E:2016/797, K:2016/969 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği ve bu kararın 09/09/2016 tarihinde kesinleştiği,

Bu durumda, dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin anılan mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirilmesinden, Form-A belgesi verilebilmesi için hakkında korunma kararı alınmış olup, reşit oluncaya kadar sosyal hizmet kuruluşlarında kalınmış olunmasının gerektiği, reşit olmadan yetiştirme yurdundan ayrılan davacının bu nedenle anılan düzenlemeden yararlanması mümkün olmadığından dava konusu işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 14/10/2022 tarih ve E:2022/1729, K:2022/2612 sayılı kararının özeti:

Kesin hükmün; mahkemelerce verilen, yasa yolları izlenerek ya da izlenmesi gerekli görülmeyerek sonuçlanan, uyulması ve yerine getirilmesi zorunlu, itirazı ve konusunun yeniden ele alınması olanaksız kararları ifade ettiği, anlaşmazlıkların sürüp gitmesini önleyerek kamu düzenine katkıda bulunma düşüncesine bağlanan kesin hüküm ilkesinin, yürürlükteki kurallara göre çözümlenen bir konunun, o konunun ilgilileri arasında -kanunun öngördüğü iade-i muhakeme gibi ayrık durum dışında- yeniden incelenmesine engel olduğu, değişik kanunlarda yer alan bu hukuksal kurumun, yargı alanında kararlılık sağlamak amacına bağlandığı, biçimsel ve nesnel anlamda tanımları yapılan bu kurumun ögelerinin; yargı kararlarına tanınan bir nitelik olması, bu niteliğin yasalarla tanınması ve yargı kararına uyulması zorunluluğu olduğu (Anayasa Mahkemesi, E.1988/36, K.1989/24, 2/6/1989),

Uyuşmazlıkta; davacı hakkında, 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 25/08/1980 tarih ve E:1980/1280, K:1980/768 sayılı kararı ile koruma kararı verildiği, davacının, Yetiştirme Yurdunda kayıtlı iken kuruluştan izinsiz olarak ayrılması sonrasında reşit olmadan önce 26/11/1986 tarihinde kaydının kapatıldığı, sonrasında davacının ilk olarak 02/02/2011 tarihli dilekçeyle işe girişte Form-A belgesinin verilmesi talebiyle davalı idareye başvuruda bulunduğu, anılan başvurunun 17/02/2011 tarih ve 7605 sayılı işlemle reddedilmesi üzerine, söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davada, İstanbul 7. İdare Mahkemesinin 29/03/2012 tarih ve E:2011/659, K:2012/504 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği, Danıştay Onuncu Dairesinin 22/12/2015 tarih ve E:2012/7054, K:2015/6117 sayılı kararıyla mezkur kararın bozulması üzerine, dava dosyası yeniden incelenerek İstanbul 7. İdare Mahkemesinin 31/05/2016 tarih ve E:2016/797, K:2016/969 sayılı kararı ile davanın reddine karar verildiği ve bu kararın 09/09/2016 tarihinde kesinleştiği,

Daha sonra, davacı tarafından, yine 2828 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesi uyarınca adına Form-A belgesi düzenlenmesi istemiyle 10/06/2021 tarihinde davalı idareye tekrar başvuruda bulunulduğu, söz konusu başvurunun Valiliği Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünün
14/06/2021 tarih ve 337393 sayılı işlemiyle reddedilmesi üzerine, anılan işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığının anlaşıldığı,

Yukarıda yer verildiği üzere, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerektiği,
İşbu açılan dava ile, İstanbul 7. İdare Mahkemesinin E:2016/797 sayılı dava dosyasında görülen davada, davanın sebebi, tarafları ile davanın konusunun aynı olduğu,

Davacı tarafından 2828 sayılı Kanun'un ek 1. maddesinden faydalanma amacıyla ilk kez 02/02/2011 tarihinde davalı idareye başvuruda bulunulmuş olup, başvurunun reddine ilişkin bu işleme karşı açılan davada, davacının ek 1. maddesinde yer verilen koşulları taşımadığı gerekçesiyle davanın esası hakkında karar verilerek davanın reddine karar verildiği, diğer bir ifadeyle, İdare Mahkemesince, 2828 sayılı Kanun'un ek 1. maddesinde yer verilen şartlar değerlendirerek davacının bu şartları taşımadığına karar verildiği ve anılan kararın kesinleştiği,
Davacı tarafından, aynı sebebe dayanılarak aynı istemle bu kez 10/06/2021 tarihinde idareye başvuruda bulunulduğu, ancak davacının ilk başvurusuna esas olan işlemin iptali istemiyle açtığı davanın reddine karar verildikten sonra, anılan ek 1. maddede davacının yeniden bir başvuru yapmasına olanak veren yeni bir hukuksal durum bulunmadığı, nitekim davacının taleplerinin de davalı idare tarafından aynı gerekçelerle reddedildiği,

Bu durumda, tarafları, sebebi ve konusu aynı olan yeni bir dava açılması hukuken mümkün bulunmadığından, aynı taleple daha önce idari yargıda açılan davada işin esasına yönelik olarak verilen ve kesinleşen davanın reddine ilişkin kararın kesin hüküm niteliği taşıdığı, yeni bir hukuki durum olmaksızın aynı taleple yapılan yeni bir başvuru üzerine tesis edilen işlemin iptali istemiyle yeniden dava açılamayacağından, kesin hüküm nedeniyle işbu davanın incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle istinaf başvurusunun belirtilen gerekçeyle reddine kesin olarak karar verilmiştir.

B- İZMİR BÖLGE İDARE MAHKEMESİ 6. İDARİ DAVA DAİRESİNİN E:2020/1873 SAYILI DOSYASINA KONU YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istemin özeti: Davacı tarafından, Çocuk Esirgeme Yurdunda kaldığından bahisle, yetiştirme yurdunda kalanlarla ilgili olarak memur kadrosuna atanma hakkından yararlanmak amacıyla adına Form-A belgesi düzenlenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin .... Valiliği Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğünün 19/11/2019 tarih ve E.2919766 sayılı işleminin iptali istenilmiştir.

Uşak İdare Mahkemesinin 12/11/2020 tarih ve E:2020/440, K:2020/448 sayılı kararının özeti:

Bakılan uyuşmazlıkta; davacının, Çocuk Esirgeme Kurumu yurdunda kaldığından bahisle, yetiştirme yurdunda kalanlarla ilgili olarak memur kadrosuna atanma hakkından yararlanmak amacıyla adına Form-A belgesi düzenlenmesi talebiyle ilk olarak 12/08/2016 tarihinde davalı idareye başvuruda bulunulduğu, davalı idarece söz konusu başvurunun reddedilmesi üzerine anılan işlemin iptali istemiyle açılan davada, Manisa 2. İdare Mahkemesinin 05/01/2017 tarih ve E:2015/1032, K:2017/16 sayılı kararıyla davanın reddine karar verildiği, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun da, İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesinin 16/05/2017 tarih ve E:2017/453, K:2017/736 sayılı kararı ile reddedildiği ve kararın bu haliyle kesinleştiği,

Devam eden süreçte, konunun Danıştay içtihatları ile lehine çözülmeye başladığından bahisle davacı tarafından adına Form-A belgesi düzenlenmesi talebiyle 21/10/2019 tarihli dilekçe ile davalı idareye yeniden başvurulduğu, söz konusu başvurunun .... Valiliği Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğünün 19/11/2019 tarih ve E.2919766 sayılı işlemi ile reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığının anlaşıldığı,

Tarafları, konusu ve sebebi aynı olan, sonuçlanmış davaların yeniden dava konusu edilmek suretiyle ikinci kez yargı denetiminin yapılması ve böylece uyuşmazlığın maddi esası bakımından ileride kesin hüküm teşkil edecek şekilde yeni bir karar verilmesinin mümkün olmadığı,

Öte yandan, yargı içtihatlarının değişmesinin davacı açısından yeni bir hukuki durum yaratmadığı, salt yargı içtihatlarının değişmesi nedeniyle kesin hüküm bulunmadığı söyleminin aşırı şekilci bir yaklaşım olacağı ve kesin hüküm müessesesinin getiriliş amacına aykırılık teşkil edeceği,

Bu durumda, Çocuk Esirgeme Kurumu yurdunda kaldığından bahisle, yetiştirme yurdunda kalanlarla ilgili olarak memur kadrosuna atanma hakkından yararlanmak amacıyla adına Form-A belgesi düzenlenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan işbu davanın; Manisa 2. İdare Mahkemesinin yukarıda yer verilen kararıyla reddedilen dava ile tarafları, konusu ve sebebi itibarıyla aynı nitelikte olduğu anlaşıldığından, kesin hüküm nedeniyle bakılan davanın esasının incelenmeksizin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kesin hüküm nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmiştir.
İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesinin 17/02/2021 tarih ve E:2020/1873, K:2021/184 sayılı kararının özeti:

Kesin hüküm ve kesin hükmün görülmekte olan davalara etkisi incelendiğinde; bir mahkeme kararının itiraz ve kanun yolları aşamalarından geçerek veya bunlara ilişkin başvuru süreleri geçirilerek kesinleşmesiyle değişmez bir nitelik kazanmasının "kesin hüküm" teşkil ettiği, Her ne kadar 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda kesin hükme yönelik açık bir düzenlemeye veya Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na yapılmış bir atıf bulunmuyor olsa da, söz konusu müessesenin idari yargıda uygulanmasına bir engel bulunmadığı, esasen hukuk güvenliği ilkesi gereğince uygulanması gerektiği, ancak bu uygulamanın "idari yargılama usulü"nün özelliklerine, kendine özgü ilke ve esaslarına, idari yargı yerleri tarafından verilen kararların niteliğine uyduğu ölçüde yapılması gerektiği,

Kesin hüküm halini alan yargı kararının yalnızca hüküm fıkrası ile değil gerekçesi ile de bağlayıcı olduğu, kesin hükmün kesin delil teşkil ettiği, ancak kesin hükmün etkisinin, idari yargılama usulünün farklılığı, idari davaların kendine özgü niteliği ile etki ve sonuçları nedeniyle medeni yargılama usulü ile özdeş olmadığı, özellikle iptal davalarının sonuçlarının etkisinin objektif olması nedeniyle, kesin hüküm etkisinin sadece taraflar arasında değil, davanın tarafı olmayanlar bakımından da etkili olabileceği, bununla birlikte "şekli anlamda kesin hüküm" niteliğinde olan mahkeme kararlarının, sonradan açılan bir davada "maddi anlamda kesin hüküm" niteliğinde kabul edilmesinin, idari yargılama hukuku bakımından da bazı kısıtlamalara tabi tutulduğu, gerek iptal davası gerekse tam yargı davası bakımından mahkeme kararının nitelik ve etkilerine göre birtakım ayrımlara gidildiği, bu bağlamda, idari yargıç tarafından da önce verilen bir kararın sonraki bir davada kesin hüküm teşkil edip etmeyeceğinin belirlenmesinin, ilk kararın iptal veya red ile sonuçlanmasına göre farklılık gösterdiğinin kabul edildiği,

Bir kere, uyuşmazlığı esası bakımından çözmeyen "davanın esasına geçilmeden, ön koşulların yerine getirilmesi nedeni ile verilen red kararının" başka bir dava için kesin hüküm teşkil etmeyeceğinin kabul edildiği,

Bununla birlikte, bazı yargısal içtihatlar ve genel olarak öğretide iptal davalarının reddine ilişkin kararın "mutlak" anlamda "kesin hüküm" niteliği taşımadığı, "nisbi" mahiyette olduğu, davası reddedilen davacının yeni bir sebebe istinaden yeni bir iptal davası açabileceği, bu kapsamda ancak davanın dayandığı sebeplerin aynı olması halinde "kesin hüküm"den bahsedilebileceğinin kabul edildiği,

Buna göre, yeniden açılan iptal davasında yeni dayanılan sebepler yanında işlemin iptali için eski sebepler, ilk davada ileri sürülen ve mahkeme tarafından gerekli görülmeyen hukuka aykırılık nedenleri ileri sürülmüş ise bunların yargı yeri tarafından tetkik edilip kabul edilmesinin mümkün olmadığı,

Uyuşmazlıkta; 21/03/1981 doğumlu davacının, Sulh Hukuk Mahkemesinin 26/02/1989 tarih ve E:1989/81, K:1989/126 sayılı kararıyla koruma altına alınmasına karar verilmesi üzerine önce Çocuk Yuvası Müdürlüğüne yerleştirildiği, sonra ise .... Yetiştirme Yurdu Müdürlüğüne nakledildiği, ancak annesinin çocukları yanına almak istediğini belirten dilekçe vererek davacı hakkındaki koruma kararının kaldırılmasını talep ettiği, anılan talep üzerine düzenlenen sosyal inceleme raporunda, "davacının kurum bakımını ısrarlı bir şekilde reddederek bir daha yetiştirme yurduna dönmeyi kabul etmemesi ve annenin çocuklara sevgi dolu yaklaşımları göz önüne alındığında hakkındaki koruma kararının kaldırılmasının yararlı olacağı" görüşünde bulunulduğu, bunun üzerine .... 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 27/04/1995 tarih ve E:1995/338, K:1995/257 sayılı kararla davacı hakkındaki koruma kararının kaldırıldığı ve kaydının 30/05/1995 tarihinde silinerek davacının annesine teslim edildiğinin görüldüğü,
Bu durumda, davacı hakkındaki koruma kararının, annesinin bu yöndeki talebi üzerine, 18 yaşını ikmal etmeden .... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/04/1995 tarih ve E:1995/338, K:1995/257 sayılı kararı ile reşit olmadan önce kaldırılmasına karar verilmiş ise de; söz konusu kararın davacıya ya da yasal temsilcisine tebliğ edildiğine ilişkin bir bilgi ya da belgenin bulunmadığı dikkate alındığında, davacı için hüküm doğuracak bir karardan bahsedilemeyeceği, 18 yaşını bitirinceye kadar davacının koruma kararı geçerliliğini koruduğundan, davacının reşit oluncaya kadar sosyal hizmet modellerinden yararlanmamış olmasının idarenin bakım ve gözetim yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, davacının başvurusunun reddedilmesine gerekçe olamayacağı ve bu durumun olumsuz sonuçlarının davacıya yükletilemeyeceği göz önünde bulundurulduğunda, davacı hakkında daha önce verilmiş yargı kararlarının bu bağlamda davacı hakkında kesin hüküm oluşturmayacağından istinafa konu İdare Mahkemesi kararı ile davanın kesin hüküm nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, Uşak İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilmiştir.

II-İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Uyuşmazlıklarda, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı çocuk yuvası ve yetiştirme yurtlarında kalan ilgililer, işe yerleştirilmek amacıyla 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunu'nun Ek-1. maddesi uyarınca haklarında "Form-A" belgesi düzenlenmesi istemiyle başvurularda bulunmuşlar, söz konusu başvuruların davalı idareler tarafından reddedilmesi üzerine, anılan işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda davanın reddine karar verilmiş ve kararlar kesinleşmiştir.

Devam eden süreçte, ilgililer; yine 2828 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesi uyarınca haklarında Form-A belgesi düzenlenmesi istemiyle davalı idarelere tekrar başvuruda bulunmuşlar, söz konusu başvuruların reddedilmesi üzerine, anılan işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, aynı konuda verilen farklı nitelikteki kararların kesinleşmesi üzerine incelenen aykırılığın oluştuğu görülmüştür.

İLGİLİ MEVZUAT:
.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Başvuruya konu olan kararlar arasındaki aykırılığı; 2828 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesi uyarınca Form-A belgesi düzenlenmesi talebiyle yapılan başvurunun reddedilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın ret kararı ile sonuçlandıktan sonra, yeniden aynı talepte bulunulması üzerine açılan davada, ilk davada verilen ret hükmünün kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği hususu oluşturmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda "kesin hükmün" şartları ve hukuksal sonuçlarına yönelik herhangi bir düzenleme bulunmadığı gibi, aynı Kanun'un 31. maddesinde "kesin hüküm" konusunda Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na herhangi bir atıf da bulunmamaktadır.

Ancak bir toplumun yürürlükte bulunan hukukunun işlerliğinin ve güvenliğinin sağlanmasının, o toplumun hukuk düzeni içinde yargı yerlerince verilecek yargısal kararlara "kesinlik" tanınmasıyla olacağı açıktır.

Nitekim Anayasa'nın 138. maddesinin 4. fıkrasında yer alan, " Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez." hükmü de bu gereğin sağlanmasını amaçlamaktadır.
Bu anlamda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "kesin hüküm" koşulları ve hukuksal sonuçlarına yönelik düzenlemelerinin, kıyas yoluyla da olsa idari yargı yerlerince de kabul edilmesi gerekmektedir.

Hukuk düzeninde istikrarı ve hukuk güvenliğini sağlama amacı taşıyan "kesin hüküm" ise, şekli ve maddi anlamda kesin hüküm olmak üzere iki başlıkta ele alınmalıdır.

Şekli anlamda kesin hükümle, ilk derece mahkemesince verilen karara ilişkin olağan kanun yollarının öngörülmemesi veya olağan kanun yollarına ilişkin başvuru sürelerinin kaçırılması ya da olağan kanun yolu başvurusunun mahkemesince reddedilmesi üzerine davanın şeklen sona ermesi kastedilmektedir. Şekli anlamda kesin hüküm, maddi anlamda kesin hüküm için zorunlu bir ön şarttır.

Maddi anlamda kesin hüküm ise, uyuşmazlığın esasını çözen nihai yargı kararlarının, kimse tarafından değiştirilememesini ve daha sonra açılan dava bakımından bağlayıcı olmasını; diğer bir anlatımla, taraflar arasındaki uyuşmazlığın bir daha dava konusu yapılamamasını ve bunun gelecek için devamlı nitelik taşımasını ifade etmektedir.
Buna göre, bir kararın maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıması halinde; tarafları, sebebi ve konusu aynı olan yeni bir dava açılması hukuken mümkün bulunmamaktadır.

Şekli anlamda kesin hüküm niteliği taşımakla beraber, uyuşmazlığı esastan çözmeyen, yani maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşımayan hükümlerin ise, tarafları, sebebi ve konusu aynı olan yeni bir dava açılmasına engel oluşturmayacağı ve varılan bu sonucun, hak arama hürriyeti bağlamında adil yargılanma hakkının da bir gereği olduğu açıktır.

Dolayısıyla, bu türden uyuşmazlıklarda, idari yargı yerlerince verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm niteliği taşıyıp taşımadığının irdelenmesi gerekmektedir.

Somut uyuşmazlıklarda; ilgililer, 2828 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesi maddesinden faydalanma amacıyla davalı idarelere başvurularda bulunmuş, söz konusu başvuruların reddine ilişkin haklarında tesis edilen işlemlere karşı açtıkları davalarda, İdare Mahkemelerince davanın esası incelenerek ilgililerin 2828 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesinde yer verilen koşulları taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve anılan kararlar kesinleşmiş, dolayısıyla söz konusu kararlar hem maddi hem de şekli anlamda kesin hüküm haline gelmiştir.

Öte yandan, ilgililerin ilk başvurusuna esas olan işlemlerin iptali istemiyle açtıkları davalarda, davanın reddine karar verildikten sonra, 2828 sayılı Kanun'un Ek 1. maddesinde ilgililerin yeniden bir başvuru yapmasına olanak veren yeni bir hukuksal durum da meydana gelmemiştir.

Buna göre, aynı taleple daha önce idari yargıda açılan davada işin esasına yönelik olarak verilen ve kesinleşen davanın reddine ilişkin kararın kesin hüküm niteliği taşıdığı, yeni bir hukuki durum olmaksızın aynı taleple yapılan yeni bir başvuru üzerine tesis edilen işlemin iptali istemiyle yeniden dava açılamayacağı dikkate alındığında, ilgililer tarafından, aynı sebebe dayanılarak aynı istemle davalı idarelere yeniden yapılan başvuruların reddine ilişkin işlemlerin iptali istemiyle açılan davalarda, kesin hüküm nedeniyle davanın esasının incelenmesine olanak bulunmadığından, davanın kesin hüküm nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

III-SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; Bölge İdare Mahkemesi kararları arasındaki aykırılığın, davanın kesin hüküm nedeniyle incelenmeksizin reddi yolundaki İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin 14/10/2022 tarih ve E:2022/1729, K:2022/2612 sayılı kararı doğrultusunda giderilmesine, kesin olarak, 13/04/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber