Profesör kocamdan 35 yıl dayak yedim

Haber Giriş : 12 Haziran 2006 07:42, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bugünkü hikâye 58 yaşındaki bir kadının kendi kimliğini bulma çabası. Bu, her dakikası sözlü ve fiziksel şiddetle geçen 35 yıllık bir evliliğin öyküsü.

Bugünkü Pazartesi Sohbeti'nin konuğu fizik profesörü kocası tarafından tam 5 yıl evden çıkmasına, perdeleri bile açmasına izin verilmeyen Nesrin Savaş... 35 yılın ardından eşinden boşanıyor. Kendisiyle, çocuklarıyla, hayatla hesaplaşıyor. "Yaşadıklarım herkese ibret olsun" diyor ve ekliyor: "Gençlik, bilmezlik, maddi gücün olmayışı, aptallık, ne derseniz deyin; Hikayemi okuyan tek bir kişiyi şiddetten kurtarabilirsem büyük mutluluk olacak bana. O yüzden avukatlara söylüyorum. Amacım para pul, nafaka falan değil. Amacım iyi yetişmiş, iyi okumuş bir profesörün bile evinde nasıl şiddet uygulayabileceğini gözler önüne sermek. Bu insanlar şiddetle büyüyor, güçleniyorlar. Üstelik onlara biz izin veriyoruz."

SÖZLÜ ŞİDDET
Nesrin Savaş ticaretle uğraşan bir baba ile ev hanımı bir annenin 4 çocuğundan biri. Lise 2. sınıftayken annesinin baskısıyla komşularının oğlu Ziya Kantarcı ile evleniyor. Ziya Kantarcı gelecek vaat eden bir fizik öğrencisi. "Aşık olmadım kocama. 'Sevdin mi' derseniz, ona bile vakit bulamadım. Apar topar evlendik. Londra'ya gittik. Eşim aslında 1938 doğumlu ama doktora bursu için yaşını 4 yaş küçülttü. Burs iyi hoş ama sadece okuyan için. O okuyor ben çalışıyorum. Çocuk bakıyorum. Kısa bir süre sonra eşim bursunu da kaybetti. İkiüç kat fazla çalışmaya başladım. Kızım doğmuştu. Aileyi ayakta tutma görevi benimdi."

Ya şiddet? İlk ne zaman başladı?
(Derin bir iç çekiyor) "Evliliğimizin birinci haftasında sözlü şiddet başladı. Ben tabii aptal kafa beni kıskanıyor da o yüzden diye düşünüyorum. Metroda oturuyoruz, karşımdaki adam fazla bakıyor diye olay çıkarıyor, adama bulaşıyor, bana bağırıyor. Fiziksel şiddet evliliğin 5'nci yılında objelerle vurmasıyla başladı."

Peki ama bir kadın ilk dayak yediği zaman ne hisseder, terk etmeyi istemez mi?
(Gözyaşları dökülmeye başlıyor) "Bana o anda deseler ki soğan ekmek yiyecek paran var, çocuğuna ve sana başını sokacak bir yer sağlayacağız, bir dakika bile durmazdım. Çalışıyordum ama tek başına kalınca kolay mı?..." Nesrin-Ziya Kantarcı çifti, Ziya Kantarcı'nın okulu bittikten sonra Ankara'ya dönmüşler. Ziya Bey, önce Hacettepe, ardından Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalışmış. Ardından Gazi Üniversitesi'ne geçmiş. Nesrin Savaş bakın eşini nasıl anlatıyor: "Eşim iyi bir fizik profesörü oldu. Dalında çok iyidir. Tanısanız, bu mu anlattığınız şiddet gösteren adam dersiniz. Öyle kibar öyle nazik, öyle centilmen. Ama o sadece dış görünüş. Dış görünüş insanları yanıltabiliyor."

NİYE İKİNCİ ÇOCUK
İnsan bu kadar şiddetin, memnun olmadığı evliliğin içindeyken niye ikinci kez hamile kalır?
Nesrin Savaş "Hayatımın en büyük aptallığı tabii" diyor. "Şu anda biroğlum olduğu için memnunum, o ayrı. Ama o zaman tek çocuk olmasın, kardeş lazım diye düşünüyordum. Arkadaşlarım da öyle telkin ediyordu. Üstelik çevremdeki hiçbir evlilik benimkinden iyi değildi. Hepsinin içinde şiddet vardı. Ben zannediyordum ki bu kadar şiddet olağan." Önce ufak tefek itip kalkmalar ve tokatlarla başlayan şiddet yıllar geçtikçe yerini oklava, çekiç gibi objelere bırakmış. Nesrin Savaş "Büyük kızım evlenip Amsterdam'a yerleşti, küçük oğlumla baş başa kaldım, sırf onun için sustum" diye anlatıyor. "Ama ne kadar yanlışmış." Nesrin Savaş'ın oğlu ablasını yanına okumaya gidince Nesrin Savaş için farklı bir dönem başlamış. Tam 5 yıl sürecek hapis dönemi.

EVE KAPATILDI
"Bir gün eve geldi. 'Sen bundan sonra dışarı çıkmayacaksın' dedi. Perdeleri kapattı. Neymiş efendim karşıdaki apartmandaki adamla flört ediyormuşum. Zaten daha önce üst komuşlarla da kavga etti, dayak yedi geri geldi. Önce şaka zannettim. Ama ciddiydi. 5 yıl beni evde hapsetti. Arada bir haftalık izinlerim oluyordu. Tabii onunla çıkmama izin vardı. Bütün gün yemek yapıp, kitap okuyordum."

Ya şiddet?
"Kocam Hitler'di, ben ise bir Yahudi" diye başlıyor anlatmaya. "Yeri silerken tekme yiyordum. Tek hatırladığım 'Aynı yere vurma' diye bağırışım. Ağlıyor 'Lütfen başka yere vur' diye bağırıyordum. Başımdan kanlar akıyordu, o ise ellerine bulaşan kanı lavaboda yıkıyordu."

AVRUPA'YA KAÇTI
Nesrin Savaş dayak, tehdit ve işkence ile geçen günlerinden kızı ve damadı sayesinde kurtulmuş. Kocasını kızının yanına bir süreliğine tatile gideceğine ikna etmesi 6 ayını almış. En sonunda Amsterdam'a kaçmayı başarmış. Bir yıl sonra döndüğünde ise bir boşanma dilekçesiyle karşılaşmış. Boşanma davası devam ediyor. Nesrin Hanım "O kadar dayak yedim, hiç sağlık raporu almadım. Ben kocamı terk etmedim çünkü hasta olduğuna inandım" diyor. "Kocanız kanser olursa ne yaparsınız, doktora götürürsünüz, benimki beyninden rahatsızdı. Ben de bin bir ricayla, kandırmacayla onu doktora götürdüm. İlaç verdiler, tanı koydular. Eve gelince bütün ilaçları çöpe attı, 'İstersen sen iç' dedi bana. Gereksiz bir vicdan muhasebesi yaptım. Çocuklarımın babası diye sesimi çıkarmadım. Ama kitap okudukça anlıyorum ki yaptığım kesinlikle yanlışmış. Bugün hikayemin yazılmasını işte bu yüzden istiyorum. " Çoğunuzun Nesrin Savaş için "İyi de niye o kadar yıl katlandı?" diyeceğinizi biliyorum. Bu hikayeyle ilgili kuşkusuz çok yorum yapılabilir. Ama bence önemli olan sebebi olsun ya da olmasın şiddetin bir özürü olmayacağı gerçeği. Bu hikayede sizce tek suçlu terk edip gidemeyen Nesrin Savaş mı? Bir düşünün.

sabah

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber