Derin Ankara kulisi

Haber Giriş : 18 Haziran 2006 09:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Murat Yetkin/radikal

AKP'nin temmuzda karar alıp ekimde de erken seçime gideceğine inanılıyor. Erdoğan'ın AB'yle giriştiği kavgadan oy toplamayı hesapladığı öne sürülüyor

Meclis, son yıllardaki en kritik tatillerinden birine başlamak üzere. Eğer bir erken seçim olmaz ise, tatil ardından yeniden toplanacak Meclis, Türkiye'nin 11'inci cumhurbaşkanını seçecek. Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçiminin gündemde olmadığını söylese de, konu aylardır gündemde. Ekonomideki ve AB ile ilişkilerdeki dalgalanma, cumhurbaşkanlığı tartışması ve AK Parti'nin tam Meclis kapanışı öncesinde Antalya'da yapacağı toplantısıyla birleşince derin Ankara kulisi yeniden dalgalanmaya başladı.

Derin Ankara kulisine son birkaç gündür düşen söylenti, böyle durumlarda hep ortaya çıkan erken seçim söylentisi oldu. Bu senaryoyu savunanlar, Meclis'in temmuz başında erken seçim kararı alması halinde ekimde seçime gidilebileceğine dikkat çekerek, bunun yıl sonuna dek durulmayacağı anlaşılan küresel ekonomik dalgalanma ve ekim-kasım aylarında AB ile, ağırlıkla da Kıbrıs nedeniyle çıkması muhtemel gerilimle bağlantısını kuruyorlar.

Duruma açıklık kazandırmak, belki bellibaşlı aktörlerin derin kulise yansıyan son tutumlarını tek tek incelemekle daha kolaylaşır.

Hükümet

Erdoğan, Meclis'in 30 Haziran'da tatile gireceğini söylese de AK Parti milletvekillerine en az 7 Temmuz'a dek Ankara'dan ayrılmamaları telkini geliyor. Erdoğan'ın erken seçime gidebileceği yönünde eldeki tek işaret, önceki gün AB ile görüşmelerin durması ihtimali sorulduğunda, 'Durursa, durur' demiş olması. AB başkentlerinde geniş yankı bulan bu tutum, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün '17 Aralık'ta imza atmadan dönsek kahraman olurduk' yaklaşımıyla birleştirildiğinde, AK Parti'nin Kıbrıs nedeniyle AB ile girilecek bir kavgadan oy umduğu şeklinde yorumlanabilir.

Erdoğan'ın erken seçim kararıyla gelebilecek ekonomik krizde uğrayacağı oy kaybını Kıbrıs-AB ile telafi edip, Cumhurbaşkanlığı seçimi için kan tazeleme amacıyla erken seçimi tarcih edebileceğini savunanlar da var.Bunun dışında, AB Başmüzakerecisi Ali Babacan'ın faiz dışı fazla hedefi tutturmak için IMF'ye gelirleri harcamaya ayırmayacağı sözü vermesinden, Erdoğan'ın 'Cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek' söylemine dek bütün işaretler erken seçime gidilmeyeceği yönünde.

İş dünyası

TÜSİAD Başkanı Sabancı'nın 'erken seçim istemiyoruz, cumhurbaşkanının uzlaşmayla belirlenmesini istiyoruz' mesajı yeterince açık. TÜSİAD gibi TOBB da küresel ekonomik dalgalanmaların Türkiye'ye etkisinin, hükümetten kaynaklanan güvensizlik nedeniyle arttığı görüşünde. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun hükümete 'En çok oyu biz aldık, en iyi biz biliriz anlayışından uzaklaşın' uyarısı yanlış anlamaya meydan vermeyecek kadar açık.

İş dünyası, AK Parti'ye açtığı geniş krediyi son dönemlerdeki iki gelişmeyle sorgulamaya başladı. Bunlardan birincisi ve siyasi olanı, TBMM Başkanı Arınç'ın 23 Nisan konuşması ve Erdoğan'ın ona sahip çıkışı oldu. İkincisi ve idari olanı, Merkez Bankası'na yeni başkan atanması kriziydi. Sorgulanan, doğrudan AK Parti'nin 'Değiştik, merkez partisi olduk' söylemi, samimiyeti ve cumhurbaşkanı seçimi konusunda niyetleri oldu.

Asker

Askerin, türbanlı eş ile simgeleşen 'laikliğe sahip çıkmayacak cumhurbaşkanı' ihtimalinden duyduğu rahatsızlık daha önce ifade edildi. Bu konuda Cumhurbaşkanı Sezer'in 12 Nisan'da Harp Akademileri'ndeki konuşması ve CHP lideri Baykal'ın Sezer'e verdiği destek tamamlayıcı oldu. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özkök'ün görev süresinin 30 Ağustos'ta dolacak olması ve yerini Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Büyükanıt'ın alması beklentisi, hükümette askerin daha katı tutum alacağı endişesine yol açıyor.

Askerin tutumunu ise dört unsur belirliyor; iki endişe ve iki sınır. Endişeleri, ekonominin yeni bir krize sürüklenmesinden ve Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin kesilmesinden sorumlu tutulmamak şeklinde özetlemek mümkün. Asker ekonomi ve AB ilişkilerinde bir kötüleşmenin faturasını ödemek istemiyor.

İki manevra sınırı, ülkenin (özellikle etnik temelde) bir çatıma ortamına sürüklenmemesi ve Meclis'in her ne koşulda olursa olsun açık ve işler kalması olarak özetlenebilir.

Dolayısıyla Büyükanıt'ın Genelkurmay Başkanı olmasıyla, TSK'nın temel çizgisinde değişiklik beklemek gerçekçi değil. Büyükanıt'ın icraatına bir 'Genç Subaylar' muhalefeti de ufukta yok. Yani, AK Parti hükümetinin Milli Görüş ideolojisinden uzak durması halinde Büyükanıt komutasındaki bir Genelkurmay ile çalışma zemini bulabilir. Gül'ün Radikal'de yayımlanan 'Askerin AB desteğinden memnunuz. Onlar olmasaydı reformlar zordu' demecini yalnızca bir hakkın samimiyetle teslim edilmesi olarak okumak saflık olur.

Cumhurbaşkanı tanımını da Erdoğan'a göre daha geniş ve uzlaşmaya açık yapan Gül, büyük resmin farkında görünüyor. Erdoğan'ın da farkında olduğunu Antalya toplantısı günlerinde anlayabilecek miyiz? Zaman gösterecek.

radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber