AA muhabirinin dehşet izlenimleri

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 27 Temmuz 2006 17:53, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

İsrail, Hizbullah'ın iki askerini kaçırdığı gerekçesiyle Lübnan'ı bombalıyor... Bombalar gece gündüz ayırt etmiyor, sürekli düşüyor. Bombalar hedef de ayırt etmiyor. Hizbullah ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle evler, sivil yerleşimler, camiler, okullar, köprüler, yollar, hatta yardım kuruluşlarının kamyonları bile bombalardan nasibini alıyor. İsrail'in 12 temmuzda başlattığı taarruzla birlikte sürekli bombalanan Güney Lübnan'daki Sayda kentini görmek için yola çıkıyoruz. Kısa süre öncesine kadar Lübnan'ın en güzel sahil kentlerinden olan Sayda, aslında Beyrut şehir merkezine yalnızca 45 kilometre uzaklıkta. Geleneksel yapısını korumasıyla beğeni toplayan Sayda'nın şimdiki halini görmek üzere Beyrut ile Sayda arasındaki otoyola çıkıyoruz. Çok değil, birkaç kilometre sonra, otoyol köprülerinin füzelerin hedefi olduğunu görüyoruz. Otoyol geçit vermiyor. Diğer çaresizler gibi biz de dağ yollarına sapıyoruz. Yolumuz artık Dürzilerin kontrolü altında bulunan Şuf dağlarına doğru. Kıvrıla kıvrıla giden yolun üzerinde yüzlerce araç var. Kimi beyaz bayrak asmış, kimi yatak çarşafından kopardığı bir parçayı bağlamış aracın antenine, bu bez parçasının kendini bombalardan koruyacağı inancıyla. O kötü yolda tüm araçlar mümkün olduğunca hızlı hareket ediyor. Herkes bir an önce hedefine, yoldan daha güvenli olduğuna inandığı hedefine ulaşma çabasında. Üstelik kimse bu yolları bilmiyor.

HERKESİN YÜZÜNDE KORKU

Karton parçaları üzerine elle yazılmış ''Sayda'', ''Beyrut'' yazıları, şoförlere biraz olsun yol gösteriyor, ama yine de herkes birbirine yolu soruyor. Güney Lübnan'dan Beyrut'a doğru hareket eden, toz topraktan görünmeyen arabalarda, insanların evlerinden hangi eşyalarını kurtarmaya çalıştığı görülüyor. Herkesin yüzünde aynı ifade var; korku ve endişe... Sayda yönüne gidenler ise daha çok basın mensupları ve gitmek zorunda olduğu için bu kente ulaşmaya çalışan birkaç kişi. Aslında Beyrut'tan yarım saatte ulaşılabilen Sayda'ya yolculuğumuz dağların arasından neredeyse 3 saat sürüyor. Sayda girişine yaklaştığımızda otoyolun köprü ve viyadüklerinin vurulduğunu görüyoruz. Köprüler kocaman elekleri andırıyor bombaların açtığı çukurlar nedeniyle.

Sayda'da ilk durağımız belediye binası. Binanın bahçesi insan kaynıyor. Genç yaşlı, çoluk çocuk yüzlerce insan, dağıtılan yardımları kapışıp, sığındıkları yere geri dönmeye çalışıyor. Sürekli bombardıman altındaki sınır köylerinden gelen ve kalacak yeri olmayanlar ise kendilerine sığınabilecekleri bir ev, bir okul gösterilmesi için sabırsızlıkla bekliyor. Şehir merkezindeki Hammud hastanesi ikinci durağımız. Güney Lübnan'daki bombardımanlarda yaralananlar buraya getiriliyor. Hastanenin her katında ayrı bir feryat, ayrı bir acı, ayrı bir hüzün var...

BU MANZARALARA BAKMAK YÜREK İSTER

Katlarda dolaşıp yaralıları görmek yürek istiyor. 10 yaşındaki Ali Garip, korku filmlerindeki maskelerden taşıyor gibi görünüyor. Ancak onun yüzündeki yaraları boya değil, gerçek. Ali, Sur kentindeki evinin önünde arkadaşlarıyla oynuyormuş, İsrail bombalarının evine isabet ettiğinde. Bombanın yerinden söktüğü kapı Ali'nin üzerine düşmüş ve izini muhtemelen hayat boyu taşıyacağı, alnından ağzına kadar uzanan yarayı açmış yüzünde. Gazetecileri gördüğünde kardeşleriyle birlikte gülümseyerek poz veren Ali'nin bir gözü de yaralanmış. Başka bir odada zayıf bacakları ve tüm vücudu yanıklar içerisindeki 75 yaşındaki Musa Seyf yatıyor. Şöyle anlatıyor başına gelenleri Seyf: ''Evleri boşaltın dediler. Kaçmaya çalıştık. Karım, kız kardeşim saldırıda öldü. Biz de bu hale geldik.''

FOSFOR BOMBALARININ İZLERİ

Diğer odalarda da manzara pek farklı değil. Ağır yanıkları bulunan, şarapnel parçalarının derin yarıklar açtığı insanlar acı içinde kıvranıyor. Bu kadar çok hastada yanık görülmesinin nedenini hastane doktoruna soruyoruz. Aldığımız cevap ürkütücü: ''Hastalarımızın yaralarında fosfor bombalarına hedef olduklarını gösteren belirtiler var. Yüzlerindeki, göğüslerindeki yaralar bunu gösteriyor. Ama fosfor bombası kullanılıp kullanılmadığını belirlemek için tıbbi analizleri bitirmek gerekiyor...'' Beyrut'a dönmek üzere yola çıkıyoruz. Hava kararmak üzere. Nedense dönüş yolu sanki daha kısa gibi geliyor. Belki de geride bıraktığımız çaresiz, acı içindeki insanları sürekli düşündüğümüz için...

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber