Sözleşmeli öğretmen avantajlı, yeniden uygulanmalı
Bakan Avcı, TGRT Haber'in canlı yayın konuğu oldu. Avcı, sözleşmeli öğretmenin avantajı vardı, çünkü sözleşmeli öğretmen belli bir il, belli bir ilçe, hatta belli bir okula bağımlı olarak istihdam edildiği için yer değiştirmesi söz konusu değil. Önerilmelidir, çünkü bizim pek çok yerde, sadece Doğu'da, Güneydoğu Anadolu'da değil, Anadolu'nun pek çok şehrinde de bazı ilçelerimizde maalesef uzun süre öğretmen tutamıyoruz, o zaman sözleşmeli öğretmenle burada, sadece bu okulda görev yapmak üzere ve belli bir süreyle sınırlı olmak, uzatılabilir, kaldığı sürece uzatılır sözleşmesi, bu mümkündür dedi.

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, TGRT Haber'de canlı yayımlanan Özel Röportaj
programında eğitime ilişkin gündemdeki soruları yanıtladı.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın açıklamalarından öne çıkan başlıklar:
13 yılda Cumhuriyet tarihinin rekor öğretmen ataması
"Biz 2003 yılından bugüne kadar 542 bin 120 öğretmen ataması yaptık, yani
2003 yılındaki öğretmen sayımız kadar daha bu dönemde öğretmen ataması yaptık.
Bu, Cumhuriyet tarihinde bir rekordur. Hani bana nasip olduğu için, kişiselleştirmek
adına söylemiyorum da, bir daha hiçbir milli eğitim bakanı bu kadar çok öğretmen
ataması yapamayacak, çünkü doluluk oranımız da Türkiye genelinde yüzde 93'e
ulaştı.
Yani önümüzdeki dönemde, bugün Cumhurbaşkanımızın da vurguladığı gibi, sınıf
sayısını, dersliklerdeki ortalama öğrenci sayısını 30'un altına düşürdüğümüz
takdirde ki ona doğru gidiyoruz, birçok yerde düştü zaten, hatta 25'e düşen
Anadolu illerimiz var ortalama sınıf mevcudunun. Dolayısıyla inşallah önümüzdeki
dönemde sadece emekli olan öğretmenlerimizin yerine öğretmenler alınacak ve
öğretmen doluluk oranımız yüzde 100'e ulaşmış olacak."
"OECD'ye göre Türkiye öğretmen ücretlerini artırmada son 5 yılda birinci sırada"
"Şimdi bugün yaptığımız 30 bin atamayla birlikte 542 bin 120 öğretmen
atamış olduk. Yani bu şu demek aynı zamanda: Şu anda görev yapan her iki öğretmenden
biri bizim dönemimizde atandı.
Bir de şunu vurgulamakta yarar var: OECD rakamlarıyla söylüyorum, OECD ülkeleri
arasında en genç öğretmen nüfusuna sahip olan ülke de Türkiye'dir, öğretmenlerimizin
yüzde 70'i 40 yaşın altındadır. Çok büyük avantaj. OECD'den bahis açılmışken
onu da araya sıkıştırayım, yine OECD'nin 2015 eğitim raporuna göre son 5 yılda
öğretmen ücretlerini en fazla artıran ülkelerin başında Türkiye geliyor. OECD
2015 raporu diyor ki, Türkiye öğretmen ücretlerini artırma konusunda son 5 yılda
birinci sırada.
Bugün öğretmen atamaları programında hem ben vurguladım, hem Sayın Cumhurbaşkanımız
ifade ettiler, şimdi biz bugüne kadar büyük ölçüde bu 10 senedir eğitimin altyapısını,
fiziki ve beşeri altyapısını, çünkü bu olmadan olmaz, yani önce okullarımız
olacak, sınıflarımız olacak, dersliklerimiz olacak, yüz binlerce yeni derslik
yaptık, işte sınıf ortalamalarını düşürmek için bunu yapmak zorundaydık, öğretmen
atamaları yapıyoruz, yaptık, daha da yapacağız inşallah, ama eğitimin özü müfredat.
Neticede bütün bunlar müfredat için yapılır, yani öğreteceğiz, neyin eğitimini
vereceğiz? Sadece öğretim olarak değil, eğitim olarak da bakmamız gerekir. Neyin
eğitimin nasıl vereceğiz, neyi öğreteceğiz, nasıl öğreteceğiz; müfredat dediğimiz
bunun toplamı."
Müfredatın yenilenmesi
"Daha önce hiç gündemimizde olmayan disiplinler, bilim alanları ortaya çıkıyor, işte kodlama diye bir şey ortaya çıktı. Diyelim son 5 yılda, eğitim alanına uyarlanması bakımından söylüyorum; yeni yeni 21. yüzyıl ihtiyaçları dediğimiz, 21. yüzyıl becerileri dediğimiz becerilerin eğitimini verebilmek için de müfredatın yenilenmesi gerekiyor.
Müfredatta yenilenme işlemi bu nedenle sürekli yapılması gereken bir şeydir.
Dediğim gibi, sürekli teknolojinin gelişme hızı o boyutlara ulaştı ki artık
müfredatı neredeyse her sene yeniden elden geçirmeniz gerekiyor. Değişim devam
ettiği sürece, değişimi durduramadığımıza göre ve özellikle eğitim teknolojilerindeki
gelişmelerin hızıyla orantılı olarak biz de müfredatımızı, programlarımızı güncellemek
zorundayız. Ama bunun iskelet dediğiniz tabi bazı sabiteleri de vardır. Nedir
o? İşte bugünkü konuşmalarda, Sayın Cumhurbaşkanının konuşmasında da, benim
de değindiğim milli ve yerli olan. Yani her ülkenin, bu sadece Türkiye için
de, Amerikalının da, bütün dersler Amerika'da da okutulur, İngiltere'de de okutulur,
ama her ülkenin eğitim politikasına yön veren birtakım milli sabiteleri vardır,
milli değişmez temel prensipleri, ilkeleri vardır. Dolayısıyla Türkiye'nin de
bu temel sabiteler, bu temel ilkeler doğrultusunda eğitimini bunun etrafında
örgülemesi gerekir, yapılan da ve yapılmakta olan da ve yapılacak olan da budur."
"Türkiye genelinde doluluk oranı yüzde 93"
"Şimdi, öğretmen sayımız bu şekilde bu atamayla birlikte 900 bin küsuru
geçti. Peki, ama bölgelere göre dağılım nasıl? Çünkü çok söz konusu edilen,
çok spekülasyonu yapılan bir konu var, efendim, Doğu'da, Güneydoğu'da öğretmen
yok. Hayır, tam tersine. Bakın ben şimdi size öğretmen doluluk oranlarını bölgelere
göre söyleyeyim. Doğu Anadolu'da öğretmen doluluk oranı... Doluluk oranımız dediğimiz
zaman, sizin için değil, ama izleyicilerimiz için bir kere daha açıklayayım,
orada 100 öğretmene ihtiyacımız var, biz kaç öğretmen gönderebilmişiz? Doluluk
oranından kastımız bu. Şimdi Doğu Anadolu'daki doluluk oranımız yüzde 94, Güneydoğu
Anadolu'da yüzde 92,75.
Şimdi daha çarpıcı şeyler gelecek. Güneydoğu Anadolu'da yüzde 92.5, Akdeniz
Bölgesi'nde yüzde 93, Ege Bölgesi'nde yüzde 95, İç Anadolu'da yüzde 97, Karadeniz
Bölgesi'nde yüzde 93, Marmara Bölgesi'nde yüzde 87, Marmara Bölgesi'nde...
Biz kadrolu öğretmen görevlendiremediğimiz yerlerde ücretli öğretmen istihdam
ediyoruz, yani alanında formasyonu olan, yine öğretmenlik yapma özelliklerine
sahip gençler arasından ücretli öğretmen istihdam ediyoruz. Şimdi Doğu'da, Güneydoğu'da,
Hakkari'de, Şırnak'ta, Iğdır'da diyelim biyoloji öğretmeni bulamayabiliriz ücretli
öğretmen olarak. Biz oraya kadrolu göndermezsek oradaki çocuk biyoloji öğretmenini
bulamaz, Hakkari'deki çocuk fizik öğretmeni bulamaz eğer biz kadrolu göndermezsek,
çünkü bölgenin şartları itibarıyla orada ücretli fizik öğretmeni bulmamız mümkün
değil, İngilizce öğretmeni kadrolu gitmediği takdirde bölgeden ücretli bulamıyoruz,
ama İstanbul'da bu imkanımız var. İşte bu kullandığımız için, bu imkanı değerlendirdiğimiz
için İstanbul kadroyu biraz daha bekletebiliriz, orada ücretliyle biraza daha
idare edebiliriz, ama ücretli öğretmen bulamayacağımız her yere kendi kadrolu
öğretmenimizi gönderelim diye bunu yapıyoruz.
OECD ortalaması, pek çok yerde tabi yüzde 100'e yaklaşmıştır, ama OECD ülkelerindeki
istihdam koşullarıyla bizdeki istihdam koşulları da birbirinden çok farklıdır,
mesela sözleşmeli öğretmen statüsü bizde yok şu anda. Diyelim Amerika'da öğretmenleri
okullar istihdam eder, okul aile birliği sene sonunda değerlendirme yapar ve
sizin eğer başarınızı, performansını beğenmediği anda mukavelemizi fesheder,
zaten sözleşmeniz öyle yapılmıştır.
Aslında sözleşmeli öğretmenin avantajı vardı, çünkü sözleşmeli öğretmen belli
bir il, belli bir ilçe, hatta belli bir okula bağımlı olarak istihdam edildiği
için yer değiştirmesi söz konusu değil. Önerilmelidir, çünkü bizim pek çok yerde,
sadece Doğu'da, Güneydoğu Anadolu'da değil, Anadolu'nun pek çok şehrinde de
bazı ilçelerimizde maalesef uzun süre öğretmen tutamıyoruz, ya ilçenin ulaşım
şartları, ya sosyal şartları, ya öğretmenin çocuğu var okula gidecek, dolayısıyla
orada uzun süre kalmak istemiyorlar. Kendi şehrimden örnek vereyim, mesela bizim
Eskişehir'de de Han ilçemiz vardır, pek çok başka ilçemizde de benzer şeyler
var ama, Han'da çok akut olduğu için söylüyorum, Han'da da sirkülasyon çok hızlıdır,
orada da öğretmenlerimiz çok uzun süre görev yapamıyorlar. Çare ne? Çare ya
lojman yapacaksınız öğretmene orada, ama lojman bile bazen çözüm olmayabiliyor,
o zaman sözleşmeli öğretmenle burada, sadece bu okulda görev yapmak üzere ve
belli bir süreyle sınırlı olmak, uzatılabilir, kaldığı sürece uzatılır sözleşmesi,
bu mümkündür. Ama şu anda biz kadrolu öğretmenlerimizi sözleşmeli addetmiyoruz,
sözleşmeli değil onlar."
30 bin atamanın yüzde 51'i Doğu ve Güneydoğu'ya yapıldı
"Türkiye genelinde bugün 104 alanda biz öğretmen ataması yaptık ve 81
ile de dağıttık. Yani bu atamaların, bugün yaptığımız 30 bin atamanın yüzde
51'i Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya yapılmıştır, yüzde 49'u da diğer illerimize
yapılmıştır.
Doğu'da ve Güneydoğu'da çok büyük idealizmle görev yapan çok sayıda öğretmenimiz
de var. Bir köyde oradaki küçük bir lojmanda kalan ve yıllardır oradaki öğrenciler
için çaba gösteren çok idealist öğretmenlerimiz de var."
Şimdi önce güncel durumu kısaca bir özetlemekte yarar var. Mesela genel olarak
şöyle söyleniyor: Terör nedeniyle Doğu'da, Güneydoğu'da eğitim aksadı; birinci
yanlış. Biz 30 Aralık 2015, 31 Aralık 2015, 1 Ocak 2016 tarihinde Van'da, yani
bu yılbaşında Van'da bölgeden 15 il müdürlerimizi, ilçe müdürlerimizi, müfettişlerimizi
topladık, 200 kişilik bir toplantı yaptık. Biz böyle bölge toplantıları yaparız,
ondan 1 ay önce de Marmara Bölgesi yöneticilerimizi İstanbul'da toplamıştık.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu yöneticilerimizi, 15 ilin yöneticilerini de Van'da
topladık, yılbaşı gecesi biz oradaydık.
Güneydoğu'da, bakın çok net söylüyorum, Tunceli'de bir sorun yok, eğitim açısından
söylüyorum, Iğdır'da bir sorun yok, Ardahan'da bir sorun yok, Kars'ta bir sorun
yok, Van'da bir sorun yok, Bitlis'te bir sorun yok, Adıyaman'da bir sorun yok,
Batman'da bir sorun yok, Urfa'da bir sorun yok, yani terör ve eğitim ilişkisi
anlamında, terör nedeniyle bu illerimizde bir aksama söz konusu değil.
Olan yerleri söylüyorum, Şırnak ilinin Silopi ve Cizre ilçeleri iki ilçe, Şırnak
merkezde de biraz sorun var merkezde bazı mahallerdeki okullarımızda sorun var.
Diyarbakır Sur ilçesinde sorun var, Mardin İdil, Nusaybin. 18 milyon öğrencimizin
içerisinde biz bir öğrencimizin bile eğitimden geri kalmasını istemiyoruz.
Türkiye genelinde ortaöğretim göstergeleri bakımından birinci sıradaki ili merak
ediyor musunuz? Bizim eğitim göstergelerimizde Tunceli birinci sırada dolayısıyla,
Doğu ve Güneydoğu'da eğitim çöktü, eğitim terör yüzünden aksadı. Şimdi bakın
işte evvelki gün yeni ders yılına yeni yarıyıl açılışını yaptık basın bu konuda
net bir şekilde ikiye ayrılmış durumda bu haberlerin değerlendirilmesinde bu
çok anlamlı bir gösterge. Bir büyük bir bölüm, basının büyük bir bölümü televizyonuyla,
gazetesiyle basının büyük bir bölümü 17 milyon öğrencinin yeni ders yılına girişini
verdi, hani Doğu'ya, Güneydoğu'ya ilişkin orada ne olup bittiği konusunda bilgileri
de içeren şeyler verdiler. Mesela, bu genel güzel havanın içerisinde yine bölgeyle
ilgili güzel bir haber olarak Silopi'de eğitimin yeniden başladığını, Silopi'deki
çocuklarımızın öğretmenleriyle buluştuklarını çok güzel fotoğraflarla verdiler
böyle bir basın var. Birde efendim, İdil'de eğitim durdu bir çocuğu bir küçük
çocuğumuzu bir boş sınıfa sokmuşlar sınıfta tek başına bir sıraya oturtmuşlar,
onun fotoğrafını çekmişler sınıfa geldi ama öğretmenini bulamadı filan gibi
böyle, zaten biliyordu o çocuk o çocuk o gün okula gelmedi, gelmezdi siz onu
evinden alıp fotoğraf çekmek için o sınıfa götürmeseydiniz o çocuk evinde oturuyor
olacaktı. İdil'de problem var, dolayısıyla, tedbir almamız gerekiyor aldık,
öğretmenlerimizi hizmet içi eğitimlere alışımızın bir sebebi de budur. Nerede
öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin can güvenliğini tehlikeye sokacak bir
istihbarat bize ulaşmışsa biz orada tedbirimizi alırız, almak zorundayız. Bakın
bu Cizre'deki sokağa çıkma yasağının başladığı gün tam da aynı gün Amerika'da
Los Angeles kentinde 600 bin öğrenciyi etkileyen bir eğitime ara verildi 600
bin öğrenci. Sebep neydi? California'da, Los Angeles'ta 600 bin öğrenci okuluna
gidemedi o günden itibaren bir hafta süresince. Niye? Çünkü Almanya'dan Los
Angeles'taki eğitim otoritesine bir imzasız mail gelmişti ve Los Angeles'taki
okullardan birine saldırı yapılacağına dair bir ihbar vardı, sadece bu imzasız
mail nedeniyle oradaki eğitim sorumlusu otorite Los Angeles'ta 600 bin çocuğu
ilgilendiren bir karar aldı ve okulları bir hafta süreyle tatil etti. Şimdi
bizim çocuklarımızın, bizim öğretmenlerimiz canı Los Angeles'takiler kadar kıymetli
değil mi? Kaldı ki öyle imzasız mail falan değil işte görünüp duruyor çukurları
görüyorsunuz, yollara döşenen mayınları görüyorsunuz, okullara atılan molotof
81 okulumuz yakıldı, yakıldı Molotof kokteylleriyle yakıldı, okullara giden
yollara bombalı tuzaklar döşendi. Şimdi bütün bunları görüp dururken biz bu
tedbirleri almazsak eleştirilmemiz gerekir."
Telafi eğitimiyle birlikte psikososyal destek ve her öğrenciye 250 lira harçlık
"Telafi eğitimini kısaca hızlıca söyleyeyim. Bakın biz bu sömestre tatilinde
her yerdeki çocuklarımız sömestre tatiline gitti ve Doğu'da, Güneydoğu'da eğitimlerine
ara vermek zorunda kaldığımız; özellikle 8. ve 12. sınıfları telafi eğitimine
aldık. Şırnak'tan, Cizre'den, İdil'den, Nusaybin'den çocuklarımızı, Batman'da,
Mardin'de, Diyarbakır'da Diyarbakır'ın salim sıkıntı olmayan mahallerinde telafi
eğitimlerini aldık, çocuklarımız 15 gün boyunca burada hem terapi gördüler,
şimdi biz çocuklarımıza da söyledim, öğretmenlere de bölgeye gittiğimiz zaman
işte Mardin'deki okulları dolaştığımızda da oradaki öğrencilerle de konuştuğumuzda
da bunu söyledim. '15 günde biz her şeyi telafi edeceğiz gibi bir iddiamız yok
olmaz. Ama size bu telafi eğitimlerinin birinci amacı size merak etmeyin hayat
devam ediyor, hayat devam edecek ümidinizi yitirmeyin devlet burada ve siz eğitiminize
devam edeceksiniz biz bunun için buradayız, öğretmenlerimiz bunun için burada'
bu mesajı vermek için ve bu mesajı çocuklarımız çok güzel aldılar, velilerimiz
çok güzel aldılar. Şimdi ikinci yarıda bu telafi eğitimlerini hafta sonlarında
da devam ettireceğiz, hatta velilerle tek tek irtibat kuruluyor ve çocuklarımız
bölgede ne kadar pansiyon imkanımız varsa, yani bölge illerinde Diyelim Van'da,
Batman'da mesela Batman'da şimdi iki tane okulumuzu hemen pansiyonlu okulumuz
inşaatı bitmişti hizmete girmemişti hemen hizmete aldık. Orada Şırnak Cizre'den
çocuklarımızı pansiyonuyla birlikte ikinci yarı eğitimlerini orada vereceğiz.
Telafi sömestre tatili sırasında Silopi, Cizre ve Sur'daki 8 ve özellikle 12.
sınıf. Yani çocuklar üniversite imtihanına hazırlanacaklar onlara bir moral
motivasyon olsun diye. Bakın bu çocuklar sadece telafi eğitimi almadılar, sağlık
kontrolden geçirdiler, psikososyal destek aldılar, her öğrenciye 250 lira harçlık
verildi."
Silopi'de 30 binin üzerinde öğrencimiz şu anda eğitimlerine normal devam ediyorlar.
Eğitim alamadıkları dönemin telafisini de hafta sonlarında ikinci yarıyıl boyunca
hafta sonlarında, ders saatleri dışında eğitimlerini telafi eğitimleriyle pekiştirecekler.
Şimdi biz hafif zararlı veya orta zararlı okullarımızı hemen tamir ediyoruz,
onlar bugün yakıyorlar, biz ertesi gün okulu gece çalışıyoruz ben buradan bütün
oradaki önce emniyet güçlerimize, güvenlik güçlerimize, askerimize, polisimize,
öğrencilerimizin ve öğretmenlerimizin güvenliği için canlarını ortaya koyarak
yaptıkları mücadele için çok teşekkür ediyorum."
Öğretmenlerine koşan öğrenci fotoğrafı
"Evet, işte bu fotoğrafta görüyorsunuz çocukların öğretmenlerine koşuşu,
işte bunun için güvenlik güçlerimiz orada mücadele ediyorlar. Çocukların heyecanını,
iştiyakını, muhabbetini bu fotoğraf her şeyi anlatıyor işte bunun için orada
bir mücadele yürüyor. Bu çocuklar, bu öğretmenleriyle böyle buluşsunlar diye
yapılıyor bu mücadele. Bu Yüksekova'da çekilmiş bir fotoğraftır.
Yüksekova'da Fatih Sultan Mehmet İlkokulu'nda çekilmiş bir fotoğraf, ilkokul
orası. Bu okullarda hafif hasarlı, gündüz molotof kokteyli atılmış veya gece.
Hemen gece ekiplerimiz gidiyorlar, ertesi gün çocukların herhangi bir şekilde
huzursuz olmayacakları şekilde hemen gereken şeyi yapıyorlar."
"83 ağır hasarlı okulumuz var"
Kullanılamayacak halde olan okullarımız var. İşte halk düşmanlığının en büyük
göstergesi budur. Ama bunların hemen ihaleleri yapılıyor, tamirat, tadilatları
için gerekirse yeniden yıkarak yeniden daha iyisini yapıyoruz. Daha önceden
de 5-6 Ekim olaylarında da o Kobani olayları bahanesiyle yapmışlardı, o okullarımızın
tamamını 60 milyon lira o zaman harcadık ve tamamını sıfırdan yeniden inşa ettik,
bu okullarımızı da yapacağız."
Eğitimde sessiz devrim gerçekleşti
"Biraz önce konuştuğumuz teknoloji değişiyor, hayat değişiyor, eğitim
öğretim teknikleri değişiyor, dünya değişiyor ve bizim 30 yıl öncesinden, 20
yıl öncesinden hatta onu da bırakın 10 yıl öncesinden kalan ders kitaplarımızla,
eğitim malzemelerimizle, eğitim öğretim tekniklerimizle, eğitim öğretim felsefemizle
bu işi sürdürmemiz doğru değildir, bunların yenilenmesi gerekir, çağın ihtiyaçlarına
uyumlu hale getirilmesi gerekir, Çağın ihtiyaçları derken, çağdaş Türkiye'nin,
yani bugünkü Türkiye'nin ihtiyaçlarını, yani yeni Türkiye'nin ihtiyaçlarına
uyumlu hale getirilmesi lazım. Şimdi yeni Türkiye derken biz eğitimde bütün
bu altyapı yatırımlarını, beşeri yatırımları yaparken şunu da yaptık: Eğitimde
müthiş bir demokratikleşme gerçekleşti sessiz devrim dediğimiz şeylerden bir
tanesi de budur. Eğitimde biliyorsunuz üniversite öğrencileri bile kılık kıyafetleri
yüzünden üniversitelerine gidemiyorlardı, bunu kaldırdık. Sadece üniversitelerde
değil, bütün okullarımızda öğretmenlerimiz de, öğrencilerimiz de herhangi bir
kısıtlama olmaksızın temel insan haklarına müdahale sayılabilecek her türlü
yasakları kaldırarak eğitimin, öğretimin önünü açtık bu müthiş bir özgürleşmedir.
4+4+4 uygulamasıyla biz çocuklarımızın önündeki seçenekleri arttırdık. Her çocuğumuzun
kendi özel becerisine göre, yeteneğine göre, tercihlerine göre eğitim almasının
yolunu açtık. Seçmeli derslerin sayısını arttırdık, velilerimiz, öğrencilerimiz
çocuğun kendi özel eğilimine göre, yeteneğine göre artık seçmeli dersler üzerinden.
Nuri Bey, hakikaten çok teşekkür ederim meseleyi çok güzel özetlediniz. Fizik
tamam, şimdi sıra kimyada. Sayın Cumhurbaşkanının müfredat müfredat müfredat
dediği de tam bu işin özü işte."
Öğretmenlerin oryantasyon süreci
"Geçen yıla kadar zaruret gereği, şartlar onu gerektirdiği için Ağustos'ta
atamalarımızı yapıyorduk, yani Ağustos'un son haftasında öğretmen ataması yapılıyor,
Eylül'ün 15'nde yeni öğretmenlerimiz sınıfa giriyorlardı. Ve diyelim Diyarbakır'a,
Ağrı'ya hayatında ilk defa Ağrı'yı gören bir öğretmenimizi, öğretmen adayımızı
biz alıyorduk sınıfa sokuyorduk. Tabi bu bir adaptasyon sorunu da beraberinde
getiriyordu.
Şimdi bunları da göz önüne alarak şöyle yapıyoruz bu dönem, bu atadığımız 30
bin arkadaşımızla ilgili şöyle bir program uyguluyoruz. Bunlar ikinci yarıyıl
boyunca şimdi yeni bir dağılım daha yapacağız. Şimdi kimler nereye atandı, o
belli oldu. Şimdi bir şey daha yapacağız bu 30 bin kişiyle ilgili program daha
yapacağız, o da stajlarını, daha doğrusu bu oryantasyon eğitimlerini nerede
yapmak istediklerini soruyoruz.
Şöyle bir örnek vereyim: Kırşehir'den bir öğretmen adayı şimdi Ağrı'ya atandı
Şubat ayında, bu 30 bin öğretmenin arasında Kırşehirli bir öğretmen adayımız
Ağrı'ya atandı. Ona diyoruz ki; sen bu ikinci yarıyılda yönlendirme eğitiminden
geçeceksin. Nedir bu yönlendirme eğitimi? 10 yılını geçirmiş, en az 10 yıllık
tecrübesi olan bir öğretmenimizin yanında, danışman öğretmenlerimizin yanında,
yani bir muallimin yanında, bir duayen muallimin yanında derse gireceksin, ders
anlatmayacaksın, ders dinleyeceksin. O öğretmenimiz seni değişik başka yine
kıdemli öğretmenlerin derslerine sokacak. Sen sınıf öğretmeni olabilirsiniz
veya ortaokul Türkçe öğretmeni olabilirsin, ama danışman öğretmenimiz seni beden
eğitimi dersine de sokacak, bir fen lisesindeki kimya dersine de sokacak, bir
spor lisesindeki derse de...
4 ay boyunca haftanın üç günü bu şekilde danışman öğretmenin gözetiminde tecrübeli
öğretmenlerin verdikleri dersleri izleyecek.
"İnsan, insan gölgesinde yetişir"; bizim geçen 24 Kasım Öğretmenler
Günündeki sloganımız buydu. İnsan insan gölgesinde yetişir, öğretmen öğretmen
gölgesinde yetişir. 4 ay boyunca bu öğretmen adaylarımız bu tecrübeli öğretmenlerin
gözetiminde staj görecekler, derse girecekler. Sadece o değil, o da değil, haftanın
üç günü bu şekilde, haftanın iki günü de il müdürünün yanında, müfettişin yanında,
ilçe müdürünün yapında o işler nasıl yürüyor, bürokrasi nasıl çalışıyor, eğitim
bürokrasisi, müfettiş nasıl teftiş yapıyor, nasıl değerlendirmeler yapıyor bunları
görecekler."
92 sahte diplomalı öğretmen tespit edildi
"Büyük öğretmen camiamızı tedirgin etmesinden de rahatsızım açıkçası,
onu da söyleyeyim. Yani bu sanki bütün öğretmenlerimiz şaibe altındaymış gibi,
bütün öğretmenlerimi; öyle değil. Şöyle: bir iki ihbar üzerine yaptığımız araştırma,
bizim rehberlik ve denetleme başkanlığımızın yaptığı araştırmalar sonucunda
bugün itibariyle 92'yi bulan öğretmenin, tırnak içinde öğretmenin, aslında sahte
diplomalarla atamasının yapıldığı tespit edildi.
Şimdi bizde öğretmen ataması şöyle yapılıyor biliyorsunuz: KPSS'ye giriyor adaylar,
KPSS'den bir puan alıyorlar, sonra alan sınavına giriyorlar kendi alanlarıyla
ilgili, matematik öğretmeniyse matematik sınavına giriyor, oradan aldığı puanlar.
Bunların bir karmasından oluşan bir puan üzerinden atamaları yapılıyor. En yüksek
puandan aşağıya doğru sıralama yapılıyor. Şimdi bu 92 öğretmenin hemen hemen
tamamı şöyle: Aslında diyelim biyoloji öğretmeni, ama biz biyolojiden çok öğretmen
ataması yapamıyoruz, orada doluluk oranımız yüksek, yani biyoloji öğretmeni
olarak atanma şansı daha düşük. Buna mukabil mesela özel eğitim öğretmenliği,
yani engelli çocuklarımızın eğitimiyle ilgili öğretmenlik, bu alanlarda da çok
açığımız var. Dolayısıyla buradan daha çok alım yapıyoruz. Hangi alanda daha
çok alan yapılıyorsa bir şebeke diyor ki sen biyoloji öğretmeni olarak atanma
şansın çok yok, gel ben sana bir diploma uydurayım, sana ben özel öğretim bölümünden
mezun olmuş gibi bir diploma...
Bir defa evrakta sahtecilik var, ikincisi başkalarının hakkına tecavüz var,
çünkü orada bir de gerçek özel eğitim...
Şimdi 117'ye yakın şaibeli istifa var bugün itibariyle, yani bu 92'nin dışında."
"Her biri ayrı bir film konusu olabilecek öğretmenlerimiz var"
"Bizim öyle öğretmen hikayelerimiz var ki özellikle bölgede, bir dağ başında
öğrencileriyle kurduğu ilişkiler, yöre halkıyla kurduğu ilişkiler, her biri
ayrı bir film konusu olabilecek öğretmenlerimiz var.
Bugün daha bizim Müsteşar Yardımcımız Ercan Demirci bölgede. Bana oradan bir
köyden telefon etti, orada Seçkin öğretmenimiz bir ilkokulda 10 öğrencisiyle
ne güzel işler yaptığını falan anlattı bana Ercan Bey. Ben de, kendisiyle o
zaman ben de görüşeyim dedim, telefonla görüştük. Sadece teşekkür ediyor, iyi
ki bizi buraya gönderdiniz diyorlar.
Şimdi bakın, bu telafi eğitimleri sırasında yaşadığım bir olayı anlatayım size,
başka bir öğretmen hikayesi.
Mardin'de işte geçen hafta Cuma günü, Perşembe günü ben gitmiştim, akşam orada
pansiyonda Nusaybin'den gelen 12. sınıf öğrencileri telafi eğitimi alıyor, ben
de sınıfları dolaşıyorum. Sınıfları dolaşırken dedim ki, ben çocuklarla yalnız
görüşeceğim, fotoğrafçı olmayacak, kamera olmayacak, çocuklarla teke tek konuşmak
istiyorum dedim, sağ olsun arkadaşlar da anlayış gösterdiler, sınıflara yalnız
girdim. Fakat her girdiğim sınıfta çocuklar bir Şirin öğretmenden bahsediyorlar:
'Şirin öğretmen olmasaydı biz bu eğitimi alamazdık, Şirin öğretmen bizim bütün
ümitlerimizi yeniden tazeledi, Şirin öğretmen bizim...'
Ben de şimdi Şirin öğretmen deyince bir hanım öğretmen, hani şirin genellikle
kadın adını olarak kullanılır. Şirin Paşa alınmasın bizim de, ama genellikle
hanımlar için kullanılan bir isimdir. Bir hanım bekliyordum... Ha dediler ki çocuklar,
niye buraya sınıfa gelirken Şirin öğretmenimizi de getirmediniz? Dedim ki, ben
siz rahat konuşun diye, hani belki kalabalıkta rahat konuşamazsınız, sorunlarınız
varsa rahat rahat konuşalım diye yalnız geldim, ama istiyorsanız Şirin öğretmeni
davet edelim dedim. Arkadaşlara söyledim dışarıya çıkıp, Şirin öğretmeni davet
eder misiniz? Biraz sonra Şirin öğretmen geldi, erkek, 30 yaşlarında, ama belli
her tarafından öğretmenlik akıyor. Ama mübalağa etmiyorum, mecazi anlamda söylemiyorum,
çocukların öğretmenlerine bir sarılışı var gözleri yaşarıyor, çocuklar gözleri
yaşararak Şirin öğretmene sarılıyorlar. Şimdi Şirin öğretmen onların gerçek,
yani geldikleri yerdeki öğretmenleri değil, Mardin'de görevli bir öğretmen arkadaşımız,
gönüllü olarak telafi eğitimlerinde görev almış Şirin Ete. Nusaybin'den gelen
12. sınıf çocuklarımızın telafi eğitimlerinde görev yapan Mardinli bir öğretmenimiz.
Ne yaptınız dedim, vallahi kıskandım dedim Şirin öğretmen.
İşin sırrı, şunu anlatmış çocuklara: 'Bugünler geçecek, merak etmeyin her biriniz
hayallerinizi diri tutun' diye... Mesela ben orada ilk defa duydum bir öğrencimizden,
astrobiyolog olacakmış. Nedir dedim astrobiyolog. Şirin öğretmen izah etti,
astrobiyolog işte uzaydaki canlı hayatı araştıran bilim dalı. Bana şimdi not
yazdı o kızımız, astrobiyologunuz diye imzalıyor notunu. Şirin öğretmen çocukları
bu hale getirmiş, 'sen diş hekimi olacaksın, ne olacak istiyorsa, sen hemşire
olacaksın, merak etme bunlar geçecek, sen üniversiteye gireceksin, yüksekokula
gireceksin, biz sana gerekli desteği sağlayacağız, sakın umutsuzluğa kapılma,
sen kendi kanatlarınla uçacaksın', çocuklara bunu anlatmış, buna anlatmak değil,
bunu yaşatmış.
Hatta o kadar öyle ki, bakın ben size bir şey söyleyeyim, yani bu işin nasıl
bir adanmışlık meselesi olduğunun bir örneği Şirin öğretmen. Şimdi ben dediğim
gibi buraya gelmeden önce Konya'ya gittik, Başbakanlık sağ olsun bize bir özel
uçak tahsis etti şehit cenazesine yetişebilelim diye küçük bir uçak, onunla
gittik Seydişehir'e. Uçağa bindik, Bakan Yardımcımızı arkadaşımız Orhan Bey'le
beraberdik, dedim ki, Orhan Bey, akşam programı olmasaydı, hazır uçağı da bulmuşken
Mardin'e giderdik. Hakikaten...
Eğer bu program olmasıydı biz oradan Mardin'e gidiyorduk, hazır uçağı da yakalamışken
hadi gidelim Mardin'e, oradaki çocuklarımızı görelim."
"Ödev eğitimin önemli bileşenlerinden biri, ama bunun bir dozu var"
"Şimdi ödev eğitimin önemli bileşenlerinden biri, bunu kimse inkar etmiyor,
ama bunun bir dozu var. Ödev, sınıfta yapılması gerekenlerin evde yapılır hale
getirilmesi demek değildir. Yani eğitimde sınıfta yapılacak şeyler vardır, okulda
yapılacak şeyler vardır, onlar orada yapılır ve orada biter, daha sonra eve
taşınmaz. Ha evde çocuk ayrıca yarınki dersi için veya o gün dersin tekrarı
için ufak tefek alıştırmalara, araştırmalara yönlendirilebilir, yönlendirilmelidir
de, ama bunun bir dozu vardır. Yani çocuğun dinlenmeye de ihtiyacı var, oynamaya
da ihtiyacı var, sosyalleşmeye de ihtiyacı var, dolayısıyla... Ha ne oluyor? Eğer
biz sınıfta yapmamız gereken şeyleri eve taşırsak, bir süre sonra evde veliler
ödev yapmaya başlıyorlar. Kaldırdığımız performans ödevleri tam bu hale gelmişti,
artık performans ödevi diye verilen şeyleri veliler, hatta onu bırakın okulların
karşısında kırtasiyecilerde hazır performans ödevleri satılmaya başlamıştı,
kaldırdık, yasakladık, kaldırdık. Ama ödev dozunda ve uygun yönlendirmelerle
verilirse çocuk için bir şey.
Şimdi sömestr tatilinde ödev vermeyin dedik ve pek çok okulumuz, öğretmenlerimize
teşekkür ediyorum, bunu uydular. Ama dedik ki, çocuklarımıza tabi ki şu kitabı
oku hani zorunlu olmadan, döndüğünde bak o kitaptan seni imtihan edeceğim demeden
çocuklarımız sevdikleri kitapları okusunlar, sinemaya gitsinler, tiyatroya gitsinler
imkanı olan yerlerde, müzeleri dolaşsınlar filan. Sağ olsun bazı belediyelerimiz
bu konuda bize çok büyük destek çıktılar, buradan kendilerine çok teşekkür ediyorum.
Erzurum, Bursa, Konya büyükşehir belediyeleri olağanüstü programlar yaptılar,
çocuklara satranç turnuvaları düzenlediler, müzelere götürdüler, hatta yanlış
hatırlamıyorsam Konya Belediyesi Avrupa'ya bile tur düzenlemiş. Zaten her sene
küçük ölçekte yapılan bir şeymiş, yani karnesi iyi olan çocuklarımıza yönelik
bir şey, bunu biraz daha genişletmişler. Tiyatro oyunları, korolar kurmuşlar,
sadece sömestr tatilinde faaliyet gösteren Türk halk müziği koruları...
Bursa'da, Erzurum'da kayağa götürdüler çocuklarımızı. Biz şimdi inşallah önümüzdeki
günlerde, sadece Bursa, Erzurum, Konya belediyeleri değil, bazı ilçe belediyelerimiz
de bu konuda çok güzel, çok orijinal şeyler de geliştirmişler, satranç turnuvaları
vesaire, biz onları inşallah şuura salonuna hem teşekkür için davet edeceğiz,
hem de yaptıkları etkinlikler başka belediyelerimize de örnek olsun da yaz tatilinde
onlar da benzer şeyler yapsınlar diye onları tanıtan bir program tasarlıyoruz
inşallah. Dolayısıyla ödev dozunda olacak, çocukları bezdirmeyecek, aileleri
bezdirmeyecek, çocuğa okulu daha çok sevdirecek."
310 bin Suriyeli öğrenciye eğitim veriliyor
"Şimdi dediğiniz gibi Suriye'den gelen eğitim alma çağında olan çocukların
sayısı yaklaşık 620 bin, ama bu kayıtlılar üzerinden yaptığımız bir hesaplama,
sizin de dediğiniz gibi kayıt dışı olanları da katarsak bu daha yukarı çıkar.
Bu 620 binin tam yarısını, 310 binini bugün itibariyle eğitime almış durumdayız.
Ya geçici barınma merkezlerinde kamplarda açtığımız okullar da, ya kendi okullarımızın
öğleden sonraki sabahçı, öğlenci bölümlerinde veya onlar için ayrıca yapılan
prefabrik okullarda veya bazı sivil toplum kuruluşlarımızın ve belediyelerimizin
açtığı imkanlarla biz bu çocuklarımızın 310 binini eğitiyoruz. Şimdi Avrupa
Birliği'yle sizin de katıldığınız o Londra'da yapılan konferansın amacı şuydu:
Efendim, Avrupa Birliği '3 milyar euroluk bir yardım paketi hazırlayalım da
Türkiye'nin bu konudaki yükünü biraz paylaşalım.' Şimdi biz kendi adımıza Milli
Eğitim Bakanlığı olarak Avrupa Birliği'ne biz ne yapıyoruz ve katkıda bulunmak
istiyorsanız siz ne yapabilirsiniz bu çerçevede bir hazırlık yaptık. Şunu söylüyoruz
çok net olarak: Biz özel okula giden öğrencilerimize ne diyoruz? Devlet okulundan
özel okula geçen öğrencilerimize teşvik veriyoruz, destek veriyoruz ne kadar?
3 bin 250 lira. Bu ne demektir? Bizim devlet olarak bu çocuk için devlet okulunda
yaptığımız harcama 3 bin 250 lira. O özel okula gittiği zaman devletin üzerinden
bu yük kalkıyor biz de ona veriyoruz, ölçü bu. Biz öğrencimize yılda 3 bin 250
lira. Velilerin ailelerin yaptığı okul aile birliklerinin yaptığı katkılar hariç.
Onları da hesaplattım aşağı-yukarı 1500 lirada oradan var, yani 3 bin 500 lira
devlet harcıyorsa, en az bin 500 lira da velisi, ailesi, okul aile birliği harcıyor
5 bin lira. Biz ondan geçtik 3 bin 250 lira öğrenci başına. Çarpın 620 bin öğrenciyle
3 bin 250 lirayı. Eğer bize bir öğrenciyi daha sen eğitim sistemine al, okut,
ben parasını vereceğim diyorsan 3 bin 250 lira kardeşim.
Ve ben şimdi ülkenin adını vermeyeyim bir büyükelçi Avrupa Birliği ülkelerinden
birinin büyükelçisi ziyaretime geldiğinde Avrupa işte o Londra Konferansı öncesinde
bilgi almak için neler yapıyoruz? Ona da söyledim dedim ki, 'bakın bize siz
eğitimde çok güzel şeyler yapıyorsunuz, olağanüstü başarılı bir performans sergilediniz,
310 bin çocuğu eğitime aldınız bunu hiç birimiz yapamazdık bu Avrupa'da bazı
küçük ülkelerin bütün öğrenci nüfusunu kadarını siz burada gönüllü eğitiyorsunuz'
falan tamam. Dedim ki, Sayın Büyükelçi çok teşekkür ederim iltifatlarınıza,
ama artık bizi alkışlamayın, biz alkışlanmaya doyduk, şimdi biraz da biz alkışlamak
istiyoruz, biraz da biz sizi alkışlayalım buyurun biraz da biz sizi alkışlayalım.
Alkışlanmak istiyorlarsa eğitimde yapılabilecek şey çok açık, 620 bin kayıtlı
öğrenci adayı var 310 binini bir de ayrıca bakın onlara yaptığımız sağlık hizmetleri
vesaire onlar hariç.
Hatırlayın, bir öğrencimiz küçük bir öğrencimiz Hakkari'de çocuklar yardım toplamışlar
aralarından Suriyeli çocuklara destek olmak için not yazıyor torbaya attığı
not, 'benim babam işsiz onun için çok veremiyorum 1 lira verebiliyorum.'
Yeni atanan öğretmenler maaş alabilecek
"Ben bunu müteaddit defalar açıkladım evet alacaklar. Göreve başladıkları
gün, yani işte Mart başında diyelim bu atamaları hangi ilde, hangi oryantasyon
eğitimine tabi olacakları netleşip göreve başladıkları günden itibaren maaşlarını
alacakları onlar öğretmen adayı olarak maaşlarını almaya başlayacaklar. Ama
bu oryantasyon, bu yönlendirme eğitimi süresince geçirdikleri şey diyelim Ağrı'ya
atanmış Ağrı'da oryantasyon eğitimini de Ağrı'da yapıyor o bölgeyle ilgili hizmet
süresine dahil değil.
Şöyle: Şimdi öğretmenlerimiz bugün hangi illere atandıklarını öğrendiler Iğdır'a
atanan var, Rize'ye atanan var, İstanbul'a atanan var. Şimdi onlara biz tarihlerini
de verdim, ama uzatmamak için söyleyeyim, önümüzdeki günlerde biz onlara şunu
soruyoruz: 'Sen bu oryantasyon eğitimini, bu yönlendirme eğitimini, yani bir
danışman öğretmen nezaretinde yapacağın bu çalışmayı 4 ay boyunca Mart, Nisan,
Mayıs, Haziran ayları boyunca yapacağın bu çalışmayı kendi oturduğun yerde mi
yapmak istersin Kırşehirlisin, Iğdır'a atanmışsın, Kırşehir'de mi yapmak istiyorsun,
Iğdır'da mı yapmak istiyorsun?' Öğretmene bırakıyoruz. Iğdır'da yapmak istiyorsa
gidecek Iğdır'a oradaki İl Milli Eğitim Müdürü ona hangi okulda, hangi danışman
öğretmen nezaretinde bu eğitimi yapacağını söyleyecek.
Şimdi oryantasyon eğitimi, yani Mart'tan itibaren ya kendi bulundukları ildeki
tercihlerine bağlı olarak veya atandıkları il, kendi tercih edecekler. Kırşehir'de
yapmak istiyorsa Kırşehir'de, Eskişehirli bir öğretmen adayı da Eskişehirliyse
Eskişehir'de veya atandığı il Bursa'ysa Bursa'da, atandığı il Mersin'se Mersin'de.
Hangisini istiyorsa onun tercihini kendisi yapacak, o tercihe göre de biz onu
oraya göndereceğiz. İl milli eğitim müdürlüğü de orada hangi okulda o hizmeti
alacağını, o hizmeti göreceğini ona anlatacak.
Şimdi bakın biz bu atamalarımızı norm kadroya göre yapıyoruz. Siz Mersin'de
görevli bir coğrafya öğretmenisiniz Ankara'ya gelmek istiyorsunuz eşiniz Ankara'da...
Biz bakıyoruz Ankara'da bizim coğrafya öğretmeni boş norm kadromuz var mı?
Yoksa eskiden şöyle yapılıyordu: Norm kadro yok, sizi sokabileceğimiz bir okulda
bir coğrafya dersi yok, bütün coğrafya dersleri dolu, öğretmenlerimiz dolu il
emri diye bir şey vardı eskiden.
İl milli eğitim müdürlüğü nezdinde, ilçe emrinde ilçe milli eğitim müdürlüğünde
görevlendiriliyorsunuz derse gitmiyorsunuz maaşınızı alıyorsunuz böyle bir şey
olmaz.
Ağustos'ta biz yine norm kadrolarımızı ilan ediyoruz boş normlarımızı ilan ediyoruz
bu dönemde yaptık şu kadrolarda boşluk var, mazeret ataması sebebiyle atama
isteyenler bunları tercih edebilirler dedik ve yaptık. Ama tabi her isteyeni
gönderemiyoruz, çünkü yeteri kadar boş norm olmayabilir coğrafya öğretmeni.
Ankara'da 50 tane coğrafya öğretmenine ihtiyacımız varsa, 100 tane coğrafya
öğretmeni Ankara'ya gelmek istiyorsa, onun ancak 50'sini hizmet puanına bakarak
alıyoruz."
Yeni atanan öğretmenler 1 Eylül'de derse girecek
"Şimdi biz bugün ne yaptık? Eğitim kurumu düzeyinde aday öğretmenlerin
görev yapacağı illeri belirledik. Bu 30 bin öğretmenimiz 1 Eylül'de ataması
yapılan ile gidecek, 15 Eylül'de de derse girecek. O zamana kadar ne yapacak?
O zamana kadar ikinci atama için 15-18 Şubat tarihleri arasında öğretmenlerimizden
yetiştirme programına katılmak istedikleri il tercihleri alınacak. Şimdi Ağrı'ya
atandım, ama ben bu ikinci yarıdaki yetiştirme programına şu ilde katılmak istiyorum.
10 tane il tercihi veriyoruz, 10 tane; ister atandığı il olsun, ister oturduğu
il olsun...
10 tane il tercihi yapacak 15-18 Şubat tarihlerinde. 25 Şubat 2016 tarihinde
valilikler kendi ilini tercih eden öğretmenlerin yetiştirme programına tabi
olacağı eğitim kurumunu ve danışman öğretmeni belirleyecek, bu kadar net."
"2003 yılından bugüne kadar 2 bin 705 engelli öğretmen ataması yaptık"
"Biz 2003 yılından beri hani daha önce engelliler öğretmen olabilir-olamaz,
bunu kaldırdık. Engel durumuna göre engelli öğretmenlerimizi atıyoruz. 2003
yılından bugüne kadar 2 bin 705 engelli öğretmen ataması yaptık, 2705. Artık
2 bin 705 yapılınca düştü epeyi başvuru, 100 tane açıyoruz, 150 müracaat oluyor,
hepsini aldık, 150'sini de aldık. Son üç yılda müracaat eden bütün engelli öğretmen
adaylarını tabii onlar da yine belirli puana göre, kendi puanları var onların
da. Yani ben engelliyim, beni açıktan öğretmen ata diye olmuyor. Onların da
bir sınava girmiş oluyorlar, onların da puanları var, o puanlar üzerinden biz
müracaat eden adaylarımızı son üç yılda hepsini görevlendirdik.
Hala atama süreçleriyle ilgili, yerleştirme süreçleriyle ilgili sorunu olan
arkadaşlarımız varsa, kafasında soru işareti olan arkadaşlarımız varsa bizim
İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü'nün sitesinde bununla ilgili çok ayrıntılı
açıklamalar zaten var. Ben bu vesileyle İnsan Kaynakları Genel Müdürümüze ve
Genel Müdürlüğümüze hem Ağustos'taki atama sürecinde, hem bu Şubat'taki atama
sürecinde gösterdikleri olağanüstü gayret ve başarı için çok teşekkür ediyorum.
Bunlar çünkü çok emek verilerek yapılan çalışmalar, kolay değil. 120 bin müracaatın
tek tek değerlendirilip yüklenmesi, onların bir de şimdi bu güvenlik sorunlarının
da değerlendirilmesi vesaire, bu telafi eğitimlerinde falan da onların çok katkısı
oluyor. Ben bütün Milli Eğitim çalışanlarımıza, Bakan Yardımcımıza, Müsteşarlarımıza,
genel müdürlerimize, öğretmenlerimize, il müdürlerimize, ilçe müdürlerimize
çok teşekkür ediyorum. Milli Eğitim Bakanlığı gerçekten en büyük kamu kuruluşu,
bir kere onu söyleyeyim. Ama hafızası çok güçlü bir kurum, kurumsal kültürü
çok gelişmiş bir kurum. Gerçekten Milli Eğitimimizde son 10 yıldır bir sessiz
devrim yaşanıyor. Sorunumuz, bunu yeterince anlatamamakmış, onu anlıyoruz. Böyle
programlarla bunları anlatacağız, size de çok teşekkür ederim."