Soruşturmacı tarafından alınan savunma yeterli midir?

Samsun Bölge İdari Mahkemesi, soruşturmacı tarafından hakkında isnat edilen eylemler belirtilerek ifadesi alınan öğretim elemanına ceza verilmesine yönelik kararın hukuka uygun olduğuna karar verdi!

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 31 Ekim 2021 00:02, Son Güncelleme : 25 Ekim 2021 11:32
Soruşturmacı tarafından alınan savunma yeterli midir?

Dava konusu olayda, bir yükseköğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak yapılan davacı hakkında final sınavının yapılamaması nedeniyle 657 sayılı Kanun'un 125 nci maddesinde yer alan "verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında kayıtsızlık veya düzensizlik gösterip göstermediği" eylemini işlediği gerekçesiyle UYARMA cezası verilmiştir.

İlk derece mahkemesi, davacının ifadesinin alınmak üzere davet edilmesine yönelik işlemin olayın tespiti ve kusur durumunun araştırmasına yönelik olduğu, davacının belli/açıklanmış bir disiplin suçuyla ilgili olarak isnat olunan iddiaya ilişkin bir savunma istemi olarak kabul edilemeyecek olan ifadeye çağrı üzerine disiplin cezası verilmesinde davacının savunmasının alınması zorunluluğunun yerine getirildiğinin kabulüne imkan bulunmadığı gerekçesiyle disiplin cezası iptal edilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi ise, soruşturmacının davacıya isnat edilen eylemlerle yedi günden az olmamak üzere süre tanıyarak savunmasını aldığını, gerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 130 uncu maddesinde gerekse 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53/A maddesinde savunmanın soruşturmayı yapan tarafından da alınabileceği belirtildiği gibi soruşturma sürecinin tamamlanmasından sonra disiplin amiri tarafından ayrıca savunma alınmasının zorunlu olduğuna dair bir düzenleme de bulunmadığından, disiplin soruşturması sırasında davacının usulüne uygun olarak savunmasının alındığı gerekçesiyle İdare Mahkemesinin kararını bozmuştur.

Samsun Bölge İdari Mahkemesi

Esas No.: 2020/867

Karar No.: 2020/1099

Karar tarihi: 08.12.2020

Samsun BİM - 4. İdare Dava Dairesi

Esas No.: 2020/867

Karar No.: 2020/1099

Karar tarihi: 08.12.2020

İSTEMİN ÖZETİ :Dava, .. Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde öğretim görevlisi olan davacının, hakkında yürütülen soruşturma neticesinde Yükseköğretim Kanunu'nun 53/1. maddesiyle atıf yapılan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin A fıkrasının (a) bendi uyarınca uyarma cezası ile tecziye edilmesine ilişkin davalı idarenin 16.07.2019 tarih ve 881 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Rize İdare Mahkemesi'nin 17/07/2020 gün ve E:2019/656, K:2020/370 sayılı kararıyla; davacıya hitaben soruşturmacı tarafından yazılan 13.06.2019 günlü yazıyla davacının 21.06.2019 Cuma günü savunmasını yapmak üzere davet edildiği, işbu yazı her ne kadar "savunmaya" davet olarak isimlendirilse de, 21.06.2019 günlü "İfade Tutanağı" başlıklı tutanakta, olayın serencamı ile ilgili sorular sorularak olayın tespiti ve kusur durumunun araştırmasının yapıldığı, dolayısıyla davacıya yöneltilen bu davetin savunma istemi olmayıp henüz açıklığa kavuşmamış ve davacıya isnat olunan kusurun henüz ne olduğu belli olmayan olayla ilgili vüzuh ve sübut için ifade alınmasına yönelik olduğu, davacının belli/açıklanmış bir disiplin suçuyla ilgili olarak isnat olunan iddiaya ilişkin bir savunma istemi olarak kabul edilemeyecek olan ifadeye çağrı üzerine disiplin cezası verilmesinde davacının savunmasının alınması zorunluluğunun yerine getirildiğinin kabulüne imkan bulunmadığı, bu durumda, davacının üzerine atılı disiplin suçuyla ilgili savunması alınmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı, öte yandan, davacının "uyarma" cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemin tesisinden sonra yayımlanan, hakkında verilen disiplin cezasının yasal dayanağının Anayasa'ya aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi kararı ile ortaya konulduğundan, öğretim görevlisi olan davacıya 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda yer verilen disiplin hükümleri uygulanmak suretiyle tesis edilen işlemde Anayasa'nın üstünlüğü ve Hukuk Devleti ilkesine uyarlık bulunmadığından, anılan işlemde bu yönüyle de hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

Davalı idare tarafından; ifade tutanağında davacıya final sınavının yapılamaması nedeniyle disiplin soruşturmasının konusu ve eyleminin anlatıldığı, bildiklerinin aktarılmasının istenildiği, soruşturmacı tarafından davacıya "sınavın yapılamaması" olayı hakkında 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinde yer alan "verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında kayıtsızlık veya düzensizlik gösterip göstermediği" hususuyla ilgili sorular yöneltilip davacının bu hususlardaki savunmasının alındığı, davacının savunma hakkını belge ve bilgiye dayalı olarak kullandığı, davacı hakkında verilen disiplin cezasının yasal dayanağının mevcut olduğu, mahkemenin, Anayasa Mahkemesinin kanun hükmünü iptal etmesinin İdare Mahkemesince şekli olarak değerlendirildiği, esas üzerinde durulmadan gerekçe oluşturulduğu, idarece tesis edilen disiplin cezasının yasal dayanağının 7243 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle yürürlükte olduğu ileri sürülerek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesi uyarınca mahkeme kararının istinaf yolu ile incelenerek kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN ÖZETİ :İstinaf başvuru dilekçesine cevap verilmemiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Samsun Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi'nce dava dosyası 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesi hükümleri doğrultusunda incelenerek işin gereği görüşüldü:

Dava, .. Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde öğretim görevlisi olan davacının, hakkında yürütülen soruşturma neticesinde Yükseköğretim Kanunu'nun 53/1. maddesiyle atıf yapılan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin A fıkrasının (a) bendi uyarınca uyarma cezası ile tecziye edilmesine ilişkin davalı idarenin 16.07.2019 tarih ve 881 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125. maddesinin birinci fıkrasının A bendinin, a) alt bendinde, "Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak" fiili uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller arasında düzenlenmiş, 130. Maddesinde ise, "Devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen tarihte savunmasını yapmayan memur savunma hakkından vazgeçmiş sayılır." kuralına yer verilmiştir.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53. maddesinin (b) fıkrasında; "Devlet ve vakıf yükseköğretim kurumlarının öğretim elemanları, memur ve diğer personeline uygulanabilecek disiplin cezaları uyarma, kınama, aylıktan veya ücretten kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması veya birden fazla ücretten kesme, üniversite öğretim mesleğinden çıkarma ve kamu görevinden çıkarma cezalarıdır." düzenlemesine ver verilmiş iken,7243 sayılı Kanun'un 7. maddesi ile anılan fıkranın sonuna "Öğretim elemanları dışında iş sözleşmesiyle çalışan personel 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu ve iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesine tabidir. Memurlar hakkında ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci maddesi uygulanır." cümleleri eklenmiştir.

Aynı Kanun'un 53-b (1). maddesi; "657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak bu Kanun kapsamındaki kamu görevlileri için uyarma cezasını gerektiren fiiller şunlardır: ..." şeklinde iken,17/04/2020 tarih ve 31102 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7243 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 7. maddesi ile, "Uyarma: Öğretim elemanına, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir. Uyarma cezasını gerektiren fiiller şunlardır: ... c) Görevin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak. ..." şeklini almıştır.

Aynı Kanun'un 53/A. Maddesinde ise; "... Savunma hakkı kapsamında gözetilecek hususlar şunlardır: a) Soruşturulana, iddialar hakkında savunma imkanı tanınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapanın yedi günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen tarihte geçerli bir mazereti olmaksızın savunmasını yapmayan, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır. b) Savunmaya davet yazısında hakkında disiplin soruşturması açılan fiilin neden ibaret bulunduğu, savunmasını belirtilen sürede yapmadığı takdirde savunmasından vazgeçmiş sayılacağı bildirilir. c) Disiplin cezası vermeye yetkili makamlar gerek görürse, isnat edilen fiil ve soruşturma raporunda önerilen disiplin cezasını da belirtmek suretiyle, bu maddedeki esaslar çerçevesinde (a) ve (b) bentlerindeki usule göre tekrar savunma isteyebilir. ..." hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; .. Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde Öğretim Görevlisi olarak görev yapan davacı hakkında, 10.06.2019 günü Kimya Bölümü'nün ATA102 Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-II dersi final sınavının yapılamaması ile ilgili olarak davacı ile birlikte Kimya Bölümü Araştırma Görevlisi .. hakkında yürütülen disiplin soruşturması neticesinde davalı idarenin 16.07.2019 tarih ve 881 sayılı işlemi ile davacının uyarma cezası ile tecziyesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İdare Mahkemesince; davacıdan Devlet Memurları Kanunu'nun 130. maddesi kapsamında disiplin cezasına konu eylem ve isnat açıkça belirtilerek savunma istenilmediği, soruşturma aşamasında verdiği ifadenin ise savunma olarak kabulüne hukuken imkan bulunmadığı, davacının soruşturmanın başlangıcında alınan ifadesi usulüne uygun olarak alınmış bir savunma olarak kabul edilemeyeceğinden, öte yandan, Anayasa Mahkemesi'nin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na tabi olan öğretim elemanlarına 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanarak disiplin cezası verilemeyeceğine dair kararı gereği, öğretim görevlisi olan davacıya 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu uygulanarak disiplin cezası da verilemeyeceğinden, usulüne uygun olarak savunma alınmaksızın 657 sayılı Kanun'un 125/A-a maddesi uyarınca davacıya verilen uyarma cezasında hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.

Davacının usulüne uygun olarak savunmasının alınıp alınmadığı incelendiğinde;

Disiplin soruşturması sırasında, davacıya 13/06/2019 tarihinde tebliğ edilen savunma istem yazısında, isnat edilen "10.06.2019 günü Kimya Bölümü'nün ATA102 Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi-II dersi final sınavının yapılamaması" olayı ile ilgili olarak, sınava konu dersin ortak ders bölüm koordinatörü olan davacıdan savunmasını yapmak üzere 21/06/2019 günü saat 11.00'de Dekanlık binasında bulunması gerektiğinin bildirildiği, savunma istemi yazısının tebliği ile verilen sürenin yedi günden az olmadığı, davacının ortak ders bölüm koordinatörü olarak görevlendirilmiş olduğundan ve sınav evrakının teslim edilmemesi sebebiyle sınavın yapılamadığından 10/06.2019 günü itibariyle haberdar olduğunun şahsi beyan ve ifadesi ile sabit olduğu, savunma istem yazısı üzerine 21/06/2019 tarihinde verdiği yazılı savunmasında kendisine yönelik "sınav evrakını sınav gözetmenine teslim etmediği ve Bölüm Başkanlığı'na bilgi de vermediği" isnadından haberdar olduğu ve bu isnada yönelik savunmasını yaptığı, soruşturmayı yürüten muhakkik tarafından isnat edilen fiil açıkça belirtilmek ve yasal savunma süresi verilmek suretiyle davacının usulüne uygun olarak savunmasının alındığı, gerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 130. maddesinde gerekse 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 53/A. maddesinde, savunmanın soruşturmayı yapan tarafından da alınabileceği belirtildiği gibi soruşturma sürecinin tamamlanmasından sonra disiplin amiri tarafından ayrıca savunma alınmasının zorunlu olduğuna dair bir düzenleme de bulunmadığından, disiplin soruşturması sırasında davacının usulüne uygun olarak savunmasının alındığı anlaşılmıştır.

Öğretim görevlisi olan davacıya 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun disiplin cezalarına ilişkin hükümlerinin uygulanıp uygulanamayacağı hususu incelendiğinde ise;

2547 sayılı Kanun'un "disiplin ve ceza işleri"ne ilişkin maddelerine, 6764 sayılı Kanun ile eklenen, "657 sayılı Kanundaki fiillere ilave olarak ..." şeklindeki ibarelerin, Anayasa Mahkemesi'nin 10/04/2019 tarihli, E:2017/33 sayılı kararı ile Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak (17/07/2019) 9 ay sonra yürürlüğe girmek üzere "iptal" edilmesi sonrasında, 17/04/2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7243 sayılı Kanun ile 2547 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikler, davacının öğretim elemanı olması nedeniyle uyuşmazlığın çözümünü etkileyecektir.

Bu bağlamda, ceza hukuku kökenli bir ilke olan lehe olan hükmün uygulanması ilkesi; işlendiği zamanın hukuki normları uyarınca suç sayılan bir fiil sonradan yürürlüğe giren bir düzenleme ile suç olmaktan çıkarılmış bulunuyorsa veya sonradan yürürlüğe giren düzenleme suçun işlendiği zaman mevcut olan düzenlemeye göre suçlunun lehinde ise, sonraki normun daha önce işlenmiş olan fillere uygulanmasını öngörmektedir. Kural olarak idari işlemlerin yargısal denetimi, tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yapılmaktadır. Bu anlamda, idari işlem niteliğindeki disiplin yaptırımının da tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yargısal denetiminin yapılması gerekmekte ise de, ilke olarak suç ve cezada lehe olan normun uygulanması kuralının disiplin cezaları yönünden de geçerli olduğunun kabulü gerekmektedir. Dolayısıyla, fiilin işlendiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan mevzuat ile daha sonra yürürlüğe giren mevzuat hükümleri farklı ise, disiplin cezası ile cezalandırılan kişilerin lehine olan mevzuat hükmü yargısal denetimde dikkate alınmalıdır.

Yukarıda açık metinlerine yer verilen mevzuat hükümlerinden, davacıya isnat edilen ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda disiplin cezası verilmesini gerektiren hal ve fiillerden sayılan "Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak'' fiilinin, 7243 sayılı Kanun ile 2547 sayılı Kanun'da yapılan değişiklik ile öğretim görevlisi olan davacının disiplin işlemleri yönünden tabi olduğu 2547 sayılı Kanun'da da benzer şekilde "Görevin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak" olarak tanımlanarak uyarma cezasını gerektirdiği, bu itibarla, işleme esas alınan düzenleme ile Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı üzerine yeniden yapılan düzenleme arasında davacının durumu yönünden bir farklılık bulunmadığı, yeni düzenlemenin davacının lehine bir durum oluşturmadığı, 657 sayılı Kanun'a atıfta bulunan hüküm 2547 sayılı Kanun'dan çıkarılmış ise de, davacının disiplin cezasına konu fiilinin 2547 sayılı Kanun'da da aynı tanım ile aynı disiplin cezasını gerektirdiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, disiplin soruşturması sırasında davacının usulüne uygun olarak savunmasının alındığının, öte yandan, davacının fiilinin 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nda da aynı şekilde tanımlanarak aynı disiplin cezasını gerektirdiğinin ve kanun değişikliğinin davacının lehine bir durum oluşturmadığının anlaşılması karşısında, İdare Mahkemesinin usulüne uygun olarak savunma alınmaksızın ve kanuni dayanağı bulunmaksızın disiplin cezası verildiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yönündeki kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "İstinaf" başlıklı 45. maddesinin birinci fıkrasında, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki bölge idare mahkemesine başvurulabileceği, üçüncü fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararının hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği, karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkünse gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı vereceği, dördüncü fıkrasında, bölge idare mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vereceği, bu halde bölge idare mahkemesinin işin esası hakkında yeniden bir karar vereceği, altıncı fıkrasında ise, bölge idare mahkemelerinin 46. maddeye göre temyize açık olmayan kararlarının kesin olduğu hükümleri yer almaktadır.

Yukarıda yer verilen hükümlerde, Bölge İdare Mahkemesinin, yaptığı inceleme sonunda ilk derece mahkemesi kararını hukuka uygun bulursa istinaf başvurusunun reddine karar vereceği, karardaki maddi yanlışlıkların düzeltilmesi mümkün ise gerekli düzeltmeyi yaparak aynı kararı vereceği, kararı hukuka uygun bulmadığı takdirde istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek, işin esası hakkında yeniden bir karar vereceği, davaya görevsiz veya yetkisiz mahkeme yahut reddedilmiş veya yasaklanmış hakim tarafından bakılmış olması hallerinde, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vererek dosyayı ilgili mahkemeye göndereceği düzenlenmiş olup, bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, İdare Mahkemesi tarafından, uyuşmazlığın esasına ilişkin olarak doğrudan bir değerlendirme yapılmadan hüküm verilen kararlara karşı istinaf incelemesi yapılırken Bölge İdare Mahkemesince bu tür durumlarda verilecek kararlar hakkında Kanun'da açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, Bölge İdare Mahkemesinin, Mahkeme kararını kaldırarak uyuşmazlık hakkında kendisinin karar verebilmesi için gerekli olan ön şartın, İdare Mahkemesince uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmiş olmasına bağlı olduğunun anlaşılması gerektiği, aksi halde, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın esasına ilişkin hüküm kurulmayan dava konusu işlemle ilgili olarak Bölge İdare Mahkemesince, uyuşmazlığın esası incelenerek hüküm kurulması halinde Kanunun öngördüğü iki aşamalı yargısal denetimin gerçekleşmeyeceğinin açık olduğunun anlaşılması karşısında, iki aşamalı olması gereken yargısal denetimin ilk aşaması olan ilk derecede yargısal denetimin gerçekleştirilmesi için dosyanın işin esası ile ilgili değerlendirme yapılarak bir karar verilmek üzere İdare Mahkemesine gönderilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin istinaf başvurusunun kabulüne, Rize İdare Mahkemesi'nin 17/07/2020 günlü, E:2019/656, K:2020/370 sayılı kararının kaldırılmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Rize İdare Mahkemesi'ne gönderilmesine, mahkemesince yeniden verilecek kararda yargılama giderleri hüküm altına alınacağından bu haliyle yargılama giderleri hakkında hüküm kurulmasına yer olmadığına, 2577 sayılı Kanunun 45. maddesinin 5. fıkrası uyarınca 08/12/2020 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber