OHAL'den dönen memurların özlük hakları ile ilgili 'mahsup' ayrıntısı!

Danıştay: OHAL'den dönenlerin elde ettiği gelirler alacaklarından düşülsün

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 12 Kasım 2021 10:14, Son Güncelleme : 03 Kasım 2021 17:17
OHAL'den dönen memurların özlük hakları ile ilgili 'mahsup' ayrıntısı!

7075 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi kapsamında göreve iade edilenler için yine söz konu maddede düzenleme yapılmıştır. Buna göre; ".İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir. Bu kişiler, kamu görevinden çıkarılmalarından dolayı herhangi bir tazminat talebinde bulunamaz."

Faize ilişkin olarak daha önce sitemizde gerekli açıklamalar yapılmıştı.

Göreve iade edilenlerin mali hakları yasal faiziyle birlikte ödenir mi?

Karşılaşılan bir diğer husus ise bu kişilerin açıkta iken elde ettikleri kazançlar. Kamu görevlilerinin açıkta geçirdiği dönemde elde ettiği gelirlerin, sebepsiz zenginleşmeye mahal vermemek adına, ödenecek meblağdan mahsup edilmesidir. Buna ilişkin olarak aşağıda Danıştay 12. Dairesinin 3 kararı verilmiştir.

Danıştay 12. Dairesinin E:2007/5203, K:2009/6398, T:18.11.2009 Kararında; "Olayda; davacının ilişiğinin kesilmesine ilişkin işleme karşı açtığı davada İstanbul 6. İdare Mahkemesinin 30.12.2005 günlü kararıyla işlemin iptaline karar verildiği, 6.6.2006 tarihli ve 25.7.2006 tarihli dilekçeleriyle açıkta kaldığı süreye ait parasal haklarının tazmini istemiyle yaptığı başvurusunun reddi üzerine 8.9.2006 tarihinde görülmekte olan davayı açtığı, davacının Mahkeme kararının 2006 yılı ortalarında kendisine tebliğ edildiğini beyan ettiği, ancak iptal kararının davacı tarafından hangi tarihte tebellüğ edildiğinin dosyadan anlaşılamadığı ve İdare Mahkemesi kararında da bu hususun belirtilmediği görülmektedir.

2577 sayılı Yasanın yukarıda belirtilen 12. maddesi hükmü gereği, davada süre aşımı bulunup bulunmadığı yönünde bir araştırılma yapılmadan, uyuşmazlığın esası hakkında karar verildiği anlaşılmıştır.

Diğer yandan; davacının açıkta kaldığı 26.5.2003 tarihi ile 10.5.2004 tarihi arasında gelir getirici bir faaliyetinin olması halinde, sebepsiz zenginleşmeye neden olmamak bakımından, bu suretle elde ettiği gelirin, hükmedilecek tazminat miktarından düşülmesi gerektiği açık olup, İdare Mahkemesince Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan bu durumun araştırılması ve alınacak cevaba göre tazminat miktarının hesaplanarak karar verilmesi gerekirken, bu yolda da bir inceleme ve araştırma yapılmadığı görülmektedir.

Bu durumda eksik incelemeye dayalı olarak verilen İdare Mahkemesi kararında isabet görülmemiştir."

Danıştay 12. Daire E:2004/5036, K:2005/201, T:04.02.2005 kararında ise; "Manisa İdare Mahkemesinin 28.3.2001 günlü, E:2000/1528, K:2001/383 sayılı kararıyla; dava dosyasının incelenmesinden, davacının görevine son verilmesine ilişkin işlemin Manisa İdare Mahkemesinin 17.12.1998 günlü, K:1998/913 sayılı kararıyla iptal edildiği, anılan kararın Danıştay Onikinci Dairesinin 9.3.2000 günlü, K:2000/1268 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmesi üzerine davacının 17.7.2000 tarihinde görevine iade edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda hukuka aykırılığı yargı kararıyla saptanan işlem nedeniyle davacının açıkta kaldığı 14.9.1994 ile 17.7.2000 tarihleri arasında yoksun kaldığı parasal haklarının ödenmesi ve bu sürenin hizmetinde değerlendirilmesi suretiyle özlük haklarının iade edilmesinin Anayasa'nın 125. maddesi gereği olduğu, ancak bu süre içinde davacının gelir elde ettiğinin belirlenmesi halinde bu gelir miktarının davacıya ödenmesi gereken tazminattan mahsup edileceğinin de açık olduğu gerekçesiyle, davacının 14.4.1994 ile 17.7.2000 tarihleri arasında alamadığı parasal haklarının yasal faiziyle tazminine, özlük haklarının iadesine karar verilmiştir.

Davalı idare, davacının asıl mesleğinin elektrik teknisyenliği olduğunu ve açıkta kaldığını iddia ettiği sürede bu mesleğini icra ettiğini, hatta bu amaçla Rusya'ya gidip çalıştığını, bu nedenle tazminata hak kazanmadığını, Mahkemece bu hususta araştırma ve inceleme yapılmadığını, davacının açıkta kaldığı sürede gelir elde edip etmediğinin Belediyece tespit edilmesine imkan bulunmadığını öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Olayda, davacının alması gereken tazminat miktarının net olarak tespit edilebilmesi için, açıkta kaldığı dönemde başka bir kurumda gelir getirici bir işte çalışıp çalışmadığının, sosyal güvenlik kurumlarından sorularak hükmedilecek tazminattan mahsubu gereken gelir miktarının Mahkemece araştırılması gerekmekte olup, bu husus araştırılmaksızın eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararda hukuka uyarlık görülmemiştir.

Öte yandan, davacının 14. 9. 1994 - 17. 7. 2000 tarihleri arasında yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesine ve özlük haklarının iadesine hükmedilmesi istemiyle dava açılmasına karşın bu talep aşılarak, davacının 14. 4. 1994 - 17. 7. 2000 tarihleri arasında yoksun kaldığı parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesine hükmedilmesinde ve davacının asli memurluğa atanıp atanmayacağı kesin olmadığı halde adaylık süresi içinde görevine son verilmesine ilişkin işlemin yargı kararıyla iptal edilmesi üzerine bu işlem nedeniyle açıkta kaldığı sürede yoksun kaldığı özlük haklarının iadesine karar verilmesinde de hukuki isabet bulunmamaktadır."

Danıştay 12. Daire, E:2012/3100, K:2013/12993, T:27.12.2013 kararında ise; "İdare hukukunun genel ilkeleri uyarınca idarenin zararı ödemekle yükümlü tutulabilmesi, bir zararın varlığına, bu zararın idareye atıf ve isnadının mümkün olabilmesine, başka bir deyişle zararın idarenin eylem veya işleminden doğmuş olmasına, bu suretle zararla idari eylem veya işlem arasında nedensellik bağı bulunmasına bağlıdır.

Bilindiği gibi, bir hukuk süjesinin maddi veya manevi varlığında istemsiz olarak ortaya çıkan kayıp ve eksiklikleri "zarar" şeklinde tanımlanmaktadır. Maddi varlıkta bir başka deyişle mal varlığında veya patrimuanda beliren azalmanın veya çoğalma olanağından yoksun kalmanın hukuki adı maddi zarar olup, aynen giderilmesi mümkün olmadığından maddi tazminat yoluyla giderilmektedir. Maddi tazminat hesaplanırken, davacının hukuka aykırı işlem nedeniyle uğradığı kayıpları tam olarak belirlenmeli, açıkta kaldığı sürede başka bir gelir elde etmiş ise bu miktar tazminat miktarından indirilmelidir.

Davalı idarenin karar düzeltme istemli dilekçesinde; davacının açıkta kaldığı sürede emlak komisyonculuğu yaparak gelir elde ettiğinin ileri sürüldüğü ve bu hususa ilişkin bazı belgelerin eklendiği görülmüştür.

Hukuka aykırılığı yargı kararıyla sabit olan işlem nedeniyle davacının, yoksun kaldığı parasal ve özlük haklarının tazmini gerekmekte ise de, söz konusu zarar hesaplanırken açıkta geçen sürede davacının çalışarak gelir elde etmesi durumunda, bu miktarın davacıya ödenecek tazminat miktarından düşülmesi gerekeceğinden, Mahkemece davacının açıkta geçen sürelerde çalışarak gelir elde edip etmediğinin; taraflardan, Gelir İdaresi Başkanlığından ve Sosyal Güvenlik Kuruluşlarından sorulması ve gelir elde ettiğinin saptanması halinde elde ettiği bu miktarın açıkta kaldığı süreye ilişkin ödenmesi gereken maaş ve parasal haklara ilişkin tazminat miktarından düşülmesi gerekmektedir.

Bu durumda; yukarıda belirtildiği şekilde bir inceleme yapılmadan, eksik inceleme ile karar verildiği anlaşıldığından, Mahkeme kararının bu kısmında hukuki isabet görülmemiştir."

Kararlarda özetle; Kamu kurum ve kuruluşlarınca göreve iade edilen personel için ihraç edildikleri dönemde elde ettikleri gelirlerin, göreve başlamaları halinde kendilerine ödenecek mali ve sosyal haklarından mahsup edilmesi gerekmektedir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber