Üçüncü kişilerin uğradıkları zararın memura rücu edilmesi mümkün mü?

2709 ve 657 sayılı Kanunlar, İlgili Yönetmelik, Danıştay ve Sayıştay Kararları dikkate alındığında üçüncü kişilerin uğradıkları zararın memura dava açılmak suretiyle rücu edilmesi gerekir.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 24 Ekim 2024 14:00, Son Güncelleme : 22 Ekim 2024 14:59
Üçüncü kişilerin uğradıkları zararın memura rücu edilmesi mümkün mü?

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 40'ıncı maddesinin üçüncü fıkrasına göre; kişinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.

Anayasanın 129'uncu maddesinin beşinci fıkrasına göre; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu'nun 71'inci maddesinin birinci fıkrasına göre; kamu zararı; kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "kişisel sorumluluk ve zarar" başlıklı 12'inci maddesine göre;

" Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar.

Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır.

Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir."

657 sayılı Kanunun 13'üncü maddesine göre;

" Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Ancak, Devlet dairelerine tevdi veya bu dairelerce tahsil veya muhafaza edilen para ve para hükmündeki değerli kağıtların ilgili personel tarafından zimmete geçirilmesi halinde, zimmete geçirilen miktar, cezai takibat sonucu beklenmeden Hazine tarafından hak sahibine ödenir. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.

İşkence ya da zalimane, gayri insani veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda Devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

12'nci maddeyle bu maddede belirtilen zararların nevi, miktarlarının tespiti, takibi, amirlerin sorumlulukları ve yapılacak işlemlerle ilgili diğer hususlar Cumhurbaşkanınca düzenlenecek yönetmelikle belirlenir."

Devlete ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi ve Miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerinin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkında Yönetmelik Madde 11'e göre; memurların görevlerini, kasıt, ihmal veya tedbirsizlik sonucu gereken dikkat ve itina ile yapmamaları sebebiyle zarara uğrayan kişilerin zararları, başvurdukları mahkeme veya makamlarca verilen kararlar uyarınca ilgili kurumlarca karşılanır. Kurumların genel hükümlere göre sorumlu memurlara rücu hakları saklıdır.

657/12 Maddesi; memurun İdareye karşı sorumluluğuna hakim olan esasları düzenlemektedir. Memur görevlerini yerine getirirken "dikkat ve itina ile" hareket etmek mecburiyetindedir. Bu dikkat ve itinanın gösterilmemesi yüzünden İdare aleyhine ortaya çıkabilecek zararlardaki sorumluluk meselesinde İdare Hukuku değil, özel hukuk uygulanmakta ve görev adli yargıya ait sayılmaktadır. Başka bir deyimle, İdare, memurun görevleri dolayısıyla kendi aleyhine ika edilen zararlarda, memura karşı re 'sen icra yetkisine sahip değildir ve rızayla elde edemediği tazminat iddiaları için adli mahkemelerde tazminat davası açmak zorundadır.

Memurlar, sebebiyet verdikleri zararları tazmin etmek zorundadırlar. Ancak, memurların zararları tazmin mükellefiyetinin doğması için;

-Zararın mevcut olması,
-Zararın doğrudan doğruya memurun fiilinden doğması,
-Zararın mücbir sebepten doğmaması,

koşullarına bağlıdır.

Danıştay 2. Daire kararında; dava, davacının, SSK Sağlık İşleri İl Müdürlüğü görevini vekaleten yürüttüğü dönemde, ünitenin bankalarda bulunan hesaplarındaki gün sonu bakiyelerini repoda değerlendirmeyerek kurumun faiz geliri kaybına sebebiyet verdiğinin tespit edildiğinden bahisle, yapılan hesaplama neticesinde belirlenen miktarı ödemesi gerektiği yolundaki işlemin iptali istemiyle açılmıştır. Davacının yapılan hesaplama neticesinde belirlenen miktarı ödemesi gerektiği yolundaki işlemin, genel hükümler çerçevesinde adli yargı yerlerince tahsili yoluna gidilmesi gerekir (E: 2009/4707, K: 2013/5658 - T: 07.10.2013).

Danıştay 5. Daire kararında; 657/12'nci madde hükmüne göre, ilgili kamu görevlileri devleti zarara uğratmış ise, davalı kurumun (zarar gören kurumun) genel hükümlere istinaden adli yargıda dava açması, zararda sorumluluğun ve kurumun mahkeme kararı ile saptanması ve mahkemece verilecek karara göre zararı tazmin etmesi gerekmektedir. Olayda, davalı idarece, zararın tazmini için dava açılmadan doğrudan ilgilinin maaşından kesinti yapılması yolunda tesis edilen işlemde bu, haliyle mevzuata uyarlık olmadığı sonucuna varılmıştır (T: 26.05.2006, E: 2003/2431, K: 2006/2802).

Danıştay 5. Daire kararında; Danıştay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, idarenin memurun maaşından resen kesinti yapması mümkün değildir. İdarenin memurdan elde edemediği tazminat istekleri için adliye mahkemesine başvurması ve memura karşı tazminat davası açması gerekir. Adliye mahkemeleri bu gibi hallerde haksız fiil esaslarını uygulamaktadır. Kamu görevlisinin işlediği haksız fiil nedeniyle zarara uğrayan idare tarafından açılan tazminat davasının adli yargı yerinde görülmesi gerekir. İdare uğradığı zararı resen tahsil edemez. Bu yönde bir uygulama yapılmışsa idari yargı yolu ile resen tahsil işleminin iptali gerekir (E: 1991/345, K: 1994/1571).

Sayıştay 5. Daire kararında; belediyede görevli memur kadrosundaki şoförlerin sebep olduğu trafik kazası nedeniyle, açılan mahkeme kararlarına dayanılarak üçüncü kişilere ödemede bulunulmasında mevzuata aykırılık bulunmadığına, ancak 657 sayılı Kanunun 12/2 maddesine göre idare zarar uğratılmış ise, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi gerektiğinden ilgiliye rücu edilmesine hükmedilmiştir (T: 18.01.1984, K: 8328).

Danıştay 12. Dairesinin (T: 28.11.2006, E: 2004/792, K: 2006/5532) kararında memurun görevi sırasında araçta meydana gelen zararın adli yargıda tazminat davası açılması suretiyle zarar miktarının tazmininin mümkün olduğuna hükmedilmiştir. Ancak, kamu zararının tazmininde 657/12-13 maddeleri uygulanmaz, yargı kararına gerek kalmaksızın İdare tarafından re' sen icra edilmektedir. Hatalı işlem sonucunda kamu görevlisine yapılan fazla ödeme dava açma süresi ile bağlı olmaksızın geri alınır. Örneğin; makam ve görev tazminatı ödenmemesi gerektiği halde ödenmesi gibi. Danıştay 2. Dairenin bu yönde kararı (T: 21.11.2011, E: 2011/10531, K: 2011/5633) bulunmaktadır.

Yukarıda yer verilen mevzuat düzenlemeleri ile yargı kararları birlikte değerlendirildiğinde; memurların görevleri esnasında yaptıkları işlemler nedeniyle üçüncü kişiler zarar görmüşse bu zarar öncelikle kurumları aracılığıyla karşılanır, memurun kusuru oranında memura kurumu tarafından rücu edilir. Kurum, rücu işlemlerini Borçlar Hukuku kapsamında adli yargıda dava açmak suretiyle yerine getirir. Dava açılmadan İdare doğrudan icra yetkisini kullanamaz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber