Şafak Bay, bu ülkenin utancı olmak istemiyor

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 04 Ağustos 2010 00:19, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

ŞAFAK BAY, Yaş :26

2005 senesinde üniversite son sınıfta Kpss'ye hazırlandığım dönemde yoğun stresten olduğunu düşündüğüm kemik kanserine yakalandım. Şimdiye kadar tam 6 senedir 30 kür kemoterapi ve yoğun radyoterapi aldım.

5 defa ağır ameliyat geçirdim. Bacağımda ve omzumda protez var. Akciğerlerimin bir kısmı alındı ve kök hücre nakli oldum. Ama ben her Kpss döneminde sınava hazırlık aşamasında kanser hastalığına tekrar yakalandım.

Öğretmen olmak en büyük hayalimdi ama şimdi en büyük korkum öğretmen olamadan ölmek oldu; hem de öğretmen olabilmek adına??..

Bu 6 senelik dönemin sonunda doktorlar tedavimi bıraktılar ama ben ne yaşam mücadelemi ne de öğretmenlik hayalimi bıraktım. 2009'da Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu'nu kurdum.

Türkiye dönem sözcüsü oldum. 2009 yazında 3 günlük açlık grevi yaparak, öğretmen olmak istediğimi, benim gibi 400 bine yakın insanın açık olmasına rağmen öğretmen olamadığını, ücretli öğretmenliğin öğretmenleri onursuzlaştırmak olduğunu haykırdım. Sonrasında geçen 1 sene hem bunun hem de tedavimin alternatiflerini bulmanın yollarını aradım. Dünyanın her yerindeki kanser merkezlerine ulaştım. Almanya, İngiltere, İtalya, Romanya, Avustralya, Küba, İsrail ? ama sadece Amerika'da bir tedavi olduğunu ve bunun bedelinin belki de 1 trilyonu bulabileceğini öğrendim. Bırakmak istemiyordum. Ataması yapılmayan arkadaşlarım, diğer öğretmen arkadaşlarım, ailem ve de çevremin desteğiyle sanatçı arkadaşlarımın da duyarlılığı sonucunda bir kaç konser yaparak parayı çıkarmaya çalıştım ama olmuyordu. Parayı çıkaramadık. Bu arada görüştüğüm birçok kişiden yardım edemeyecekleri cevabını aldım. Kemal Kılıçdaroğlu, Oktay Vural, Cevdet Erdol (sağlık komisyonu başkanı), dolaylı olarak M.E.Bakanı Nimet Çubukçu? Bu beni yıldırmadı.

Bir gün Beyazıt Öztürk'ün Mersin'de bir gösterisi sırasında arkadaşlarımın yardımlarıyla salona girip Beyaz'a durumumu herkesin önünde anlattım ve kendisi beni programına davet etti. 2 hafta sonra programına çıktım ve derdimi anlattım, o sırada Uğur Dündar, Yılmaz Özdil ve Gülben Ergen konuktu. Herkesin dikkatini çekti çığlığım, Gülben Ergen konser sözü verdi. Birçok sanatçı telefonla katılarak konser sözü verdi. Gülben Ergen yapılacak bir anaokuluna benim adımı vereceği sözünü verdi. Bunlar benim için çok büyük ve güzel şeylerdi. Bir kaç gün haberlerde çıktı Akartürk Organizasyon bir konser düzenledi. Gülben Ergen, Deniz Seki, Mustafa Ceceli, Nihat Doğan, Tarık Mengüç, Erdal Erzincan, Sabahat Akkiraz, Belkıs Akkale'nin de bulunduğu 26 sanatçı ortak konser verecekti. Bütün para çıkacaktı. Her şey çok güzel giderken konsere 5 gün kala toplam 23 biletin satılmış olması tam bir hayalkırıklığı yarattı. Tam olarak 3000 sanayici ve vergi rekortmenine ulaşıldı ama maalesef sadece 1 tanesi 20 bilet alma sözü verdi. Her biri 250 lira verseydi tedavim mümkün olacaktı. Konser iptal oldu ve satılan biletlerin vergisini de kendi cebimden vererek konser olayını kapattım. Beyazıt Öztürk Denizbank'tan sponsor olmalarını isteyeceğini söyledi ve yardımcı oldu ama Denizbank'tan sadece 1.000 lira gelmesi morallerimizi iyice bozdu. Bu süreçte daha önce sadece kalça ve akciğerde olan tümör kaburga ve kalçamda da çıktı. Uyuyamaz hale geldim ağrılardan günde 100 mg morfin alarak hayatımı devam ettiriyorum. Uyuşturucu bağımlısı oldum ve şu an kullanmadığım zamanlar elim ayağım titriyor, ölecek gibi oluyorum. Zaten ağrılardan dolayı bu bantları kullanmadan bir an duramıyorum. Her şey bitiyordu artık umudumun çok azaldığını düşünmeye başlamıştım hastane randevum yaklaşmıştı.

Pasaport çıkardım ve vize için başvuru yaptım. Hastaneden aldığım bilgiler doğrultusunda vizenin bana 1-2 günde verileceği söylendi. Konsolosluktan randevu verildi, vizenin verileceğini düşünürken bana 1-4 hafta arasında bilgilendireceklerini, ABD'den idari soruşturma yapılacağını bildirdiler. Artık hiçbir şey istediğim gibi gitmiyordu. Bu durumda ölmem olası bir şeydi ve ben evde sessiz sedasız ölmek istemiyordum.

Yetkililerin, vatandaşların, büyükelçiliğin bu kadar duyarsız olmasına tepki vermeliydim ve Abdi İpekçi parkında süresiz açlık grevi yapma kararı aldım. Abdi İpekçi Parkı ya benim yeni miladım ya da mezarım olacaktı.

1.gününde basın ilgiliydi, vatandaşlar da fakat akşamında basında nerdeyse tek bir haber çıkmadı. Açlık grevi yapan, kanser hastası bir öğretmen olmama ve havanın kötüleşmesine rağmen çadır açmama izin vermediler. Açlık ve soğuğun da etkisi ile fenalaşıp hastaneye kaldırıldım. Hastaneye kaldırılmadan bir saat kadar önce parkta benim oturduğum köşedeki sokak lambasının bozulması da ayrıca manidardır.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen kararlıydım ve devam ettim. Hiçbir şey yemeden, sadece sınırlı bir şekilde sıvı alarak ve de kemoterapiyi bırakmış bir halde. 2. gün (İhd) İnsan Hakları Vakfı ve Türk Tabipler Odası destek için basın açıklaması yaptılar. Konu ile ilgileneceklerini ve hayatımı tehlikeye attığımı söyleyip açlık grevine son vermemi rica ettiler ama benim kaybedecek hiçbir şeyim kalmamıştı.

Evimde bekleyip kanserden öleceğime, yaşamak için elimden gelen her şeyi sonuna kadar yaparak onurumla ölecektim. Sendikalar ziyaretlerini arttırdılar, basının ilgisi arttı. Çünkü kararlıydım ve herkese bunu gösterdim. 3.günün akşamında durumum iyice kötüye doğru gitti ve fenalaştım. Hastanede arkadaşlarım Sn. Abdullah Gül'ün twitter'dan geçmiş olsun mesajı yazdığını ve Sağlık Bakanlığı'na gerekli talimatı verdini söyledi.

1 saat sonra Sağlık Müdürlüğü yetkilileri geldi ve Sağlık Bakanı'nın beni Amerika'ya göndereceğini ilettiler, ben de açlık grevini bıraktım. Numune Hastanesi'ne yatırıldım, destekleyici tedaviler yapıldı ve tedavim için gerekli rapor çıktı. Şu an Dışişleri Bakanlığı'nın onaylaması bekleniyor. Ama bu benim için yeterli değil. Ben eğer vize alamazsam- ki 1 ayı geçti hala alamadım- bir işe yaramayacak. 17 Ağustos'ta yeni bir randevu aldım bu 3. randevu alışım ve ayın 6'sında randevuyu onaylamam gerekiyor ama vize verilmeden onaylayamam. Randevuyu teyit edemezsem de en az 1 ay sonraya atacaklar. Sadece 5 gün içinde vizeyi almam gerekiyor. Ama maalesef henüz Egemen Bağış dışında Dışişleri'nden bir yetkili kimse elini atmadı.

Cumhurbaşkanı özel kalemine ulaştım, kendisine basının merak ettiğini ve yardım edilip edilmeyeceğini sordum. Kendisinden gazetecilere istediğini söyleyebilirsin cevabını aldım. Sağlık Bakanlığı özel kalemi bizim yapacağımız bir şey yok dediler. Herkes topu birbirine atıyor. Egemen Bağış'ın sekreteri de çaba sarf etti ama hala sonuç yok. Anlaşılacağı gibi kimse vize için sonuca götüren bir hamle atmış değil. Benim bu konuda en büyük beklentim M.E. Bakanı Sn. NİMET ÇUBUKÇU'nun destek vermesiydi ama ?geçmiş olsun? mesajı dahi almadım. Halen bekliyorum. Cumhurbaşkanı'ndan, Sağlık Bakanı'ndan, M.E. Bakanı'ndan ve Dışişleri Bakanı'ndan vize için yardım bekliyorum. Yoksa kısa bir zaman sonra yaşamım sona erecek ve ben, bu kadar kamuoyu yaratmış ve herkesin sorunundan haberdar olduğu bir öğretmeni olarak bu ülkenin utancı olacağım

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber