Şimşek: Türkiye kredi notu iki kademe artırılan ender ülkelerden/ Video

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 26 Ekim 2011 12:28, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, küresel kriz döneminde birçok ülkenin kredi notları düşürülürken, Türkiye kredi notu iki kademe artırılan ender ülkelerden biri olduğunu belirterek, ''Peki her şey güllük gülistanlık mı? Tabi ki değil. Ülkemizde cari işlemler açığı önemli bir yapısal sorun olmaya devam etmektedir'' dedi.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısını TBMM Plan Bütçe Komisyonuna sundu.

Küresel kriz sonrası dönemde Türkiye ekonomisinin, sürekli iyileşen kamu finansman dengeleri ve istihdam yaratan güçlü büyümesi ile birçok ülkeden pozitif yönde ayrıştığını ifade eden Şimşek, bu ayrışmada, sağlam bankacılık sektörü ve kredibilitesi yüksek orta vadeli programın büyük rol oynadığını söyledi.

Türkiye'nin bankacılık sektörünün, dünyadaki birçok ülke ile karşılaştırılamayacak kadar sağlıklı ve güçlü olduğunu belirten Şimşek, ''Türkiye'de kredi hacmi 2010 yılsonunda 525,9 milyar TL iken, Ağustos 2011 itibarıyla 645,9 milyar TL'ye çıkmıştır. Bu, bankalarımızın sağlam yapısı sayesinde olmuştur. Bankacılık sektöründeki kredi artışına rağmen problemli kredilerin oranı giderek azalmaktadır. Bu oran, 2002 yılında yüzde 17,6 iken, Ağustos 2011 itibarıyla yüzde 2,8'e gerilemiştir'' dedi.

Şimşek, Türk bankacılık sektörünün sermaye yeterlilik oranının, gelişmiş ve gelişmekte olan birçok ülkenin sermaye yeterlilik oranının üzerinde olduğunu dile getirdi.

''Türkiye'yi başka ülkelerden ayıran önemli faktörlerden bir tanesinin de hanehalkının borçluluk düzeyinin nispeten düşük olmasıdır'' diyen Şimşek, 2009 yılsonu itibarıyla, AB-27'de hanehalkı yükümlülüklerinin GSYH'ya oranı ortalama yüzde 58,6 düzeyindeyken, bu oran ülkemiz için yüzde 15,4 olarak gerçekleşmiştir'' diye konuştu.

Ayrıca, hanehalkının kur riskinin ''yok denecek kadar düşük'' olduğunun altını çizen Şişek, ''Çünkü Hükümetimiz hanehalkının döviz cinsinden borçlanmasına sınır getirmiştir. Döviz ve dövize endeksli kredilerin payı Ağustos 2011 itibarıyla sadece yüzde 1'dir. Diğer taraftan hanehalkı kredilerinin çoğunluğu sabit faizli olduğundan faiz riski de düşüktür. Bu durum, Türkiye'nin küresel krizden hızlı çıkışında önemli bir rol oynamıştır'' dedi.

Maliye Bakanı Şimşek, küresel kriz döneminde birçok ülkenin kredi notları düşürülürken Türkiye'nin kredi notu iki kademe artırılan ender ülkelerden biri olduğunu anımsattı.

Bu dönemde ilk defa ABD'nin de kredi notunun düşürüldüğünü, bazı AB ülkelerinde iç borçlanma ihalelerinde talep yetersizliğinin yaşandığını, Avrupa Merkez Bankasının müdahalesinin gerektiği ve risk primlerinin yükseldiği bir dönemde, Türkiye'nin iç borçlanma maliyetlerinin tarihin en düşük düzeylerine gerilediğini kaydeden Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Peki her şey güllük gülistanlık mı? Tabii ki değil. Ülkemizde cari işlemler açığı önemli bir yapısal sorun olmaya devam etmektedir. 2010 yılında yüzde 6,5 olan cari işlemler açığının GSYH'ya oranının bu yıl yüzde 9,4'e ulaşacağı tahmin edilmektedir. Cari işlemler dengesindeki bu bozulma kısmen yapısal kısmen konjonktürel sebeplerden kaynaklanmaktadır.

Öte yandan ülkemiz çok büyük ölçüde enerjide dışa bağımlıdır ve son yıllarda doğal gaz ve petrol fiyatlarında yüksek artışlar yaşanmıştır. 2002 yılında 9,2 milyar dolar olan enerji ithalatımız bu yıl muhtemelen 50 milyar dolara ulaşmış olacaktır.

Orta ve uzun vadede cari işlemler açığını daha makul seviyelere düşürmek için ülkemizin yurt içi tasarruf oranlarını artırması, enerjide dışa bağımlılığı azaltması, katma değeri yüksek mal ve hizmet üretiminde yoğunlaşması ve beşeri sermayesini güçlendirmesi gerekiyor. Hükümet olarak cari açık probleminin yapısal boyutlarını önemsiyoruz ve bu sorunların çözümü için tedbirler aldık, almaya devam ediyoruz. Nitekim orta vadeli programımız cari açığa kalıcı çözüm getirecek birçok yapısal düzenlemeyi içermektedir.

Şimşek: Akaryakıtta vergi yükünü azalttık

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ''Kamuoyundaki algının aksine 2002'den bu yana akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükünü artırmadık tam aksine ciddi bir şekilde azalttık'' dedi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna 2012 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının sunuşunu yapan Şimşek, bütçe büyüklükleri hakkında bilgi verdi. 2012 yılı Merkezi Yönetim Bütçesinde; bütçe giderlerinin 350,9 milyar, faiz hariç giderlerin 300,6 milyar, bütçe gelirlerinin 329,8 milyar, vergi gelirlerinin 277,7 milyar, bütçe açığının 21,1 milyar, faiz dışı fazlanın 29,2 milyar lira olarak öngörüldüğünü anlatan Şimşek, buna göre 2011 yıl sonu gerçekleşme tahminleriyle kıyaslandığında bütçe giderlerinin yüzde 12, faiz hariç giderlerin Yüzde 11,1, bütçe gelirlerinin yüzde 13,4, vergi gelirlerinin yüzde 11,4 artırıldığını kaydetti.

2012 yılında bütçe giderlerinin 2011 yıl sonuna göre yüzde 12 oranında artması öngörülürken bütçe gelirlerinin yüzde 13,4 oranında artacağının tahmin edildiğini belirten Şimşek, ''2012 yılında 2011 yıl sonu gerçekleşme tahminine göre vergi gelirlerinin yüzde 11,4 oranında artmasını öngörüyoruz. 2012 yılı için nominal GSYH artış oranının yüzde 11,3 olduğu göz önüne alındığında, vergi gelirlerindeki artış oranının gerçekçi olduğu görülecektir. Bu suretle, 2011 yılında milli gelire oran olarak yüzde 1,7 oranında gerçekleşmesi öngörülen bütçe açığı, 2012 yılında yüzde 1,5'e düşmektedir'' dedi.

Şimşek, 350 milyar 898 milyon TL olarak belirlenen 2012 yılı bütçe giderlerinin ekonomik sınıflandırmaya göre dağılımında; personel giderlerinin 81,7 milyar, sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderlerinin 14,3 milyar, mal ve hizmet alım giderlerinin 28,9 milyar, faiz giderlerinin 50,3 milyar, cari transferlerin 130,2 milyar, sermaye giderlerinin 27,9 milyar, sermaye transferlerinin 4,2 milyar, borç vermenin 8,6 milyar, yedek ödeneklerin ise 4,8 milyar lira olduğunu söyledi.

2012 yılı Merkezi Yönetim bütçe gelirleri hakkında da bilgi veren Şimşek, bütçe gelirlerinin 329,8 milyar, vergi gelirlerinin 277,7 milyar, vergi dışı gelirlerin 52,2 milyar lira olarak tahmin edildiğini bildirdi.

-''Mali disipline devam ediyoruz''-

Daha önceki bütçelerde olduğu gibi 2012 yılı bütçesinde de mali disipline devam edeceklerini ifade eden Şimşek, ''Harcamalarımızı esas itibariyle sağlam gelir kaynaklarına dayandırıyoruz ve kaynakları ülkemizin uzun dönem refahını artıracak alanlara yönlendiriyoruz. Bu suretle 2011 yılı sonunda 22,2 milyar TL olarak gerçekleşmesini beklediğimiz bütçe açığının, 2012 yılında yüzde 5,3 oranında azalarak 21,1 milyar TL olmasını öngörüyoruz. Böylece bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 1,7'den 2012 yılında yüzde 1,5'e indirmeyi hedefliyoruz'' dedi.

Faiz yükünü azaltmaya devam ettiklerini belirten Şimşek, şöyle konuştu:

''2002 yılında faiz giderlerimizin GSYH'ya oranı yüzde 14,8 gibi rekor bir düzeye ulaşmıştı. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki küresel kriz yılı hariç, 2002'den bu yana bu oranı her sene aşağı çekmeyi başardık. Geçen sene yüzde 4,4?e düşen faiz harcamalarının milli gelir içindeki payını, bu yılın sonu itibariyle yüzde 3,3'e indirmeyi öngörüyoruz. Program döneminde ise (2012-2014) yüzde 3,0-3,5 bandında tutmayı hedefliyoruz. 2011 yılında yüzde 3,3 olarak öngördüğümüz faiz giderlerinin milli gelire oranı, 1987 yılından bu tarafa en düşük oranı ifade etmektedir. Aynı şekilde 2011 yılında yüzde 13,6 olarak öngördüğümüz faiz giderlerinin bütçe içindeki payı 1985 yılından bu tarafa ulaştığımız en düşük oran olacaktır. 2002 yılında topladığımız her yüz liralık verginin yaklaşık 86 lirası faize gidiyordu. 2011'de ise 100 liralık vergi gelirinin 17,1 lirası faize gidecektir. Mali Plan dönemi sonunda ise bu tutarın 16,5 liraya kadar düşmesi öngörülmektedir. 2002 yılında yüzde 14,8 olan faiz giderlerinin milli gelire oranı aynı düzeyde kalsaydı 2012 yılı bütçesinde faiz giderleri için 210,5 milyar liralık kaynak ayırmak zorunda kalacaktık. Oysa 2012 bütçesinde iç ve dış borç faiz giderlerine ayırdığımız ödenek sadece 50,3 milyar liradır.''

-''Kayıtdışı ile mücadele...''-

Şimşek, AK Parti hükümetleri döneminde uyguladıkları gelir politikalarında temel amacın, ekonominin rekabet gücünün artırılması, istihdamın ve yatırımların teşviki, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması ve daha etkin bir vergi sisteminin oluşturulması olduğunu belirterek, ''Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı''nı yenilediklerini, yakında kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.

-''Vergi yükünü azalttık''-

Çalışanların vergi yüklerini azaltırken istihdamı da teşvik ettiklerini, istihdam üzerindeki prim yükünü azalttıklarını ve çalışanlar için sigorta primi işveren payının 5 puanlık kısmını bütçeden karşılamaya başladıklarını anlatan Şimşek, ''Sosyal güvenlik ve işsizlik sigortası primleri işçi ve işveren hisseleri dikkate alınarak hesaplanan ortalama ücret üzerindeki vergi ve prim yükünü 2002 yılındaki yüzde 42,5 olan seviyesinden yüzde 35,9?a düşürdük. Böylece, OECD ülkeleri arasında ilk sıradan dokuzuncu sıraya geriledik'' ifadelerini kullandı.

Vergi yükünü azalttıklarını, azaltmaya da devam ettiklerini belirten Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Ülkemizde vergi yükünün çok yüksek olduğuna dair yaygın ama yanlış bir kanaat bulunmaktadır. OECD verilerine göre, toplam vergi yükü sıralamasında Türkiye, yüzde 24,6 oranı ile 33 OECD ülkesi arasında en düşük vergi yüküne sahip dördüncü ülke konumundadır. Ülkemizde dolaylı vergilerin vergi gelirleri içindeki payı nispeten yüksektir. Ülkemizdeki vergi yükü ile OECD ve Avrupa Birliği ülkeleri vergi yüklerinin sağlıklı bir kıyaslamasının yapılabilmesi için, AB ve OECD ülkelerinde olduğu gibi, sosyal güvenlik primlerini de hesaplamalara dahil etmemiz gerekmektedir.

Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içerisindeki payının yüksek olduğuna dair algı, hesaplamalarda sosyal güvenlik primlerinin dikkate alınmamasından kaynaklanmaktadır. Bu çerçevede 2009 yılı için sosyal güvenlik primleri, mahalli idare vergi gelirleri ve iadeler hariç tutulduğunda toplam vergi gelirleri içinde dolaysız vergilerin payı yüzde 39,5, dolaylı vergilerin payı ise yüzde 60,5 olarak gerçekleşmiştir. Bu oranı dahi baz aldığımızda 7 OECD ülkesinden daha iyi durumdayız. Ülkemizde toplam dolaylı vergilerin GSYH'ya oranı OECD ortalamasının biraz üzerindedir. Örneğin 2010 yılında OECD ortalaması yüzde 9,4 iken Türkiye'de bu oran yüzde 10,1'dir. Türkiye bu oran ile OECD ülkeleri arasında 20. sırada yer almaktadır.

Dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payının ülkemizde nispeten daha yüksek olması genel vergi yükünün yüksek olduğu anlamına gelmemektedir. Dolaylı vergilerin payının yüksekliği, mal ve hizmetlerin yüksek oranda vergilendirilmesinden değil (akaryakıt ürünleri, iletişim, binek otomobiller ve alkollü içecekler hariç), dolaysız vergi yükünün (gelir ve kazançlar ile mülkiyet üzerindeki vergi yükünün) düşüklüğünden kaynaklanmaktadır. Nitekim, gelir ve kazançlar üzerinden alınan vergilerde ülkemiz vergi kapasitesinin çok altında bir vergi yüküne sahiptir. Sosyal güvenlik primlerini de kattığımızda dolaysız vergi yükü Türkiye için yüzde 12,2 iken OECD ortalaması yüzde 19,2'dir.''

-''Algının aksine...''

Ekonomik faaliyetleri teşvik için KDV Oranlarında önemli indirimler yaptıklarını hatırlatan Şimşek, ''Kamuoyundaki algının aksine 2002'den bu yana akaryakıt ürünleri üzerindeki vergi yükünü artırmadık tam aksine ciddi bir şekilde azalttık. Örneğin 1 litre benzinin satış fiyatı içerisindeki toplam vergi yükü 2002 yılında yüzde 70,2 iken, Ekim ortası itibariyle yüzde 58'e düşürülmüştür. Aynı dönemde motorinde ise vergi yükünü yüzde 59,2'den yüzde 48'e düşürdük'' dedi.

Yeni bir teşvik sistemiyle yatırımları desteklediklerini belirten Şimşek, yatırımlara daha fazla destek vermek amacıyla yatırıma katkı oranı üst limitlerini 2011 yılı başında sektörel yatırımlarda yüzde 25'ten yüzde 55'e ve büyük ölçekli yatırımlarda yüzde 45'den yüzde 65'e yükselttiklerini, gelecek dönemde de bölgelerarası gelişmişlik farklarını azaltmaya, kırsal alanda yaşam standartlarını yükseltmeye ve bölgelerin rekabet edebilirliklerini arttırmaya yönelik çalışmalara devam edeceklerini söyledi.

-''En kapsamlı mali yapılandırmasını gerçekleştirdik''

Şimşek, Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı kamu alacaklarının yapılandırmasına ilişkin düzenlemeyle sadece gelirleri artırmadıklarını, aynı zamanda mükellef ve vatandaşlara ödeme kolaylığı sağladıklarını, mahkemelerin ve idarelerin iş yükünü azalttıklarını anlattı.

Kanundan yararlanmak üzere 5 milyon 248 bin 418 mükellefin başvuruda bulunurken 6 milyon 182 bin 767 dosyayı ödeme planına bağladıklarını ve 39,4 Milyar lira alacağı yapılandırdıklarını bildiren Şimşek, ''Yapılandırılan bu alacaklara karşılık Ekim ayı ortası itibarıyla 11,6 milyar lira tahsilat yaptık. Böylece yapılandırılan alacakların yaklaşık yüzde 29,5'ini tahsil ettik'' diye konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber