Gelir İdaresi Başkanlığı: Vekil CEO ile nereye kadar?

Haber Giriş : 03 Aralık 2005 16:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Eyüp Can / Referans

Sıradan bir devlet dairesi olarak gördüğümüz Gelir İdaresi Başkanlığı ve bir bürokrat muamelesi çektiğimiz Osman Arıoğlu'nun, dünya ölçeğinde global şirketlerin bile üzerinde bir büyüklüğe hükmettiğini görmekte fayda var.

Türkiye'de en çok gelire sahip kurum hangisidir sizce?
Hatta soruyu daha kişiselleştireyim.
Türkiye'de en çok gelire sahip kurumun CEO'su kim?
Hemen Koç, Sabancı, Doğan, Turkcell gibi Türkiye'nin önde gelen kurumları ve onların başarılı yöneticileri geliyor gözünüzün önüne değil mi?
Bir süreliğine gelmesin çünkü Türkiye'nin en çok gelire sahip kurumu, bir şirket mantığına sahip olmadığı ve algılaması farklı olduğu için pek gündemimize gelmeyen Gelir İdaresi Başkanlığı.
"Nasıl yani?" demeyin ve lütfen rakamlara bakın.
Gelir İdaresi Başkanlığı'nın 2004 yılı toplam geliri tam 90 katrilyon. Yani Koç-Sabancı gibi kurumların 4-5 katı. Ve kurumun başkanı yani CEO'su Osman Arıoğlu.
Biliyorum bir çoğumuzun kafasında hala "tahsilatçı"dan öteye geçememiş Gelir İdaresi Başkanlığı'ndan özel şirket terminolojisi ile bahsetmem yadırgatıcı.
Fakat gelin kısa bir süreliğine de olsa deneyelim.
Böylece sıradan bir devlet dairesi olarak gördüğümüz Gelir İdaresi Başkanlığı ve bir bürokrat muamelesi çektiğimiz Osman Arıoğlu'nun aslında bırakın Türkiye'yi, dünya ölçeğinde global şirketlerin bile üzerinde bir büyüklüğe hükmettiğini görebileceğiz.
Peki bunun ne faydası olacak?
Üç gündür tartıştığımız vergi indirimlerine bir de bu perspektiften bakacağız.
Osmanlı İmparatorluğunda haraç dairesi, Cumhuriyet'in ilk yıllarında ise varidat umum müdürlüğü olarak nitelenen Gelirler İdaresi Başkanlığı bugünküne yakın ilk formunu 1946'da gelirler genel müdürlüğü adıyla almış.
Özetle amacı devletin gelir bütçesini gerekçesi ile hazırlamak ve her türlü tatbikatı yapmak. Fakat tatbik etmek sadece lafta, merkeziyetçi devlet yapısının getirdiği zorluklarla gelir idaresi çok başlı bir bürokrasiye dönüştüğü için son tahlilde Türkiye dünyanın en verimsiz gelir idarelerinden birine sahip.
Mükellef odaklı hizmet veren modern ve etkin bir sistem yerine operasyonel uygulamalarla arapsaçına çevrilmiş, tam anlamıyla siyasetin gölgesinden çıkamamış bir gelir idaremiz var.
En son 6 ay önce IMF'nin de bastırmasıyla yapı revize edildi. Fakat istenen sonuç yine alınamadı. Vergi gibi çok kompleks ve dünyanın üzerine titrediği bir konu, vergi politikası üretecek mekanizmalar ve ulusal bilgi altyapısı kurulmadan, hesap uzmanları ve bürokrasi kavgasına sıkıştırıldı.
Ne iki yıl önce Fatih Özçelik tarafından TÜSİAD ve Vergi Konseyi adına hazırlanan çok kapsamlı Türk Gelir İdaresinin Yeniden Yapılandırılması raporu tam olarak dikkate alındı ne de vergi uzmanlarının pratik eleştirileri.
Sonuçta hükümet vergi gibi en hayati konuda köklü bir reform yapmak yerine IMF baskısıyla hazırlandığı her halinden belli olan bürokratik makyaja dayalı bir taslak hazırladı. Etkin ve şeffaf işleyecek bir model kurup testten geçirmek yerine pusulası kırık, alabildiğine pasif bir uygulamaya gidildi.
Düşünebiliyor musunuz, Türkiye'nin en çok hasılat yapan kurumuna bir iş modeli ve yönetici seçilecek ama ortada ne bir konsensüs ne de bu işe zemin sağlayacak veri tabanı var!
Osman Arıoğlu deneyimli bir bürokrat fakat Gelirler İdaresi Başkanlığı'nı hala vekaletle yürütüyor. Yani asil bir başkan bile atanabilmiş değil!
Neden?
Saçma sapan ideolojik gerekçeler ve bürokratik hesaplaşma 90 katrilyon gibi bir rakamla Türkiye'nin en çok hasılat yapan kurumunun başkanının yani CEO'sunu resmen göreve gelmekten alıkoyuyor da ondan!
Şöyle bir hayal edin KOÇ, Sabancı gibi bir kurum 2 yıl vekil CEO ile yönetiliyor! Olamaz değil mi? Özel sektörde olmaz ama devlette olur.
Bu yüzden de Gelir İdaresi Başkanlığı'nın kamuoyunda bırakın Koç Sabancı'yı orta ölçekli bir şirket kadar bile kıymeti harbiyesi olmaz.
Hükümetin kurumlar ve gelir vergisini indiren en cesur kararı bile ekonomi yazarlarını ikiye böldü. Güngör Uras indirimi tamamen zenginlere yarayacak bir uygulama olarak yerden yere vururken, Yaman Törüner 2006'yı harika yıl yapacak sihirli değnek olarak görmüş.
İşin ilginç tarafı yergi ve övgüde kantarın topuzunu kaçırmış olmak dışında her ikisi de haklı argümanlara sahip.
Ve maalesef Gelir İdaresi Başkanlığı ve vergi sistemimiz kapsamlı bir biçimde ele alınmadığı müddetçe ekonomi yazarları arasında keskin bölünme sona ermeyecek.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber