İşte TBMM'nin 'kara kutu'ları...

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 31 Ocak 2007 11:51, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Her kurumun, her kuruluşun bir dışa bakan kişileri ve yönleri bir de 'iç'e hitap eden tarafları var. Milletvekilleri, bakanlar hep vizyondadır. Peki, milletvekili ve bakanların buradaki çalışmaları nasıl ve kimlerce kayıt altına alınır? İşte cevabı...

Onlar TBMM'nin şifreleri...

Her kurumun, her kuruluşun bir dışa bakan kişileri ve yönleri bir de 'iç'e hitap eden tarafları var. Milletvekilleri, bakanlar hep vizyondadır. Peki, milletvekili ve bakanların buradaki çalışmaları nasıl ve kimlerce kayıt altına alınır? İşte cevabı...

KEMAL DOĞAN'IN HABERİ

Meclis'te siyasi tarihin belleği; stenograflar tututuyor..Onlar; Meclis görüşmelerine halk adına tanıklık ediyor; gürülen ve duyulan her saptamayı tutanağa geçiriyor..

TBMM tarihinin sessiz tanıkları stenograflar, 129 yıldır yasama çalışmalarına tanıklık ediyor, tarihe kayıt düşüyorlar

Parlamento stenograflığının ilk temsilcileri göreve, 1876 yılında, ilk Osmanlı Meclisi Mebusanın açılmasıyla, "zabıt kâtibi" adıyla başlamışlar.

EN ZORLU DÖNEMLERDE BİLE

Meclis Haber'de yeralan dosyaya göre; Türkiye'nin en zorlu dönemini oluşturan İstiklal Savaşı yıllarında dahi, Meclisin yasama çalışmalarına tanıklık ederek, konuşmaları tarihî belgelere dönüştürmüşler ve bu belgeler "Meclis Zabıtları" adı altında arşivlenerek günümüze dek ulaştırılmış dönemin zabıt kâtipleri tarafından. Bu tutanakların nasıl tutulduğu, günümüze nasıl ulaştığı ise, işin içinde olanlar dışında, bilinen bir konu olmamış bugüne kadar.

STENONUN GELİŞİMİ...

TBMM'nin ilk yıllarında, ilk Meclis tutanakları, dönemin zabıt kâtiplerince, eski harflerle ve Osmanlı Türkçesi ile tutulan notların birleştirilmesiyle oluşturulmuş. Hız ve verim açısından yetersiz kalan bu yöntem, daha sonra Avram Benario adında bir steno öğretmeni tarafından geliştirilmiş ve Meclis tutanakları, geliştirilen bu yeni yazı sistemiyle tutulmaya başlanmış.

"Kısa yazı" anlamına gelen ve konuşma hızında yazabilmeyi sağlayan bir alfabe sistemi olan stenografi, daha yüksek hızda yazabilme kolaylığı getirmiş zabıt kâtiplerine. Ancak, zaman içinde bu da yetersiz kalınca, yine Tutanak eski müdürlerinden Ahmet Varol'un geliştirdiği steno sistemi, parlamento stenosunun esasını oluşturmuş ve bugünkü yazım hızına kavuşulmasını sağlamış.

ZABIT KALEMİ..

Günümüzün parlamento stenografları, halen, her kuşağın, bir sonraki kuşağa öğretmesiyle bugüne kadar getirilen ve dakikada 250-300 heceye kadar yazabilmeyi sağlayan bu steno sistemini kullanmaktalar.

24.5.1929'da, ilk TBMM Teşkilat Kanununda, TBMM Genel Sekreterliğine bağlı "Zabıt Kalemi" tanımıyla yerini alan birim, anılan kanunda yapılan değişiklikle, 9.1.1950 tarihinde "Tutanak Müdürlüğü" adını almış? "Zabit kâtibi" tanımı da "stenograf"a dönüştürülmüş.

Teknolojinin gelişmesiyle, 1970'li yıllarda, ses alma aygıtlarından da yararlanılmaya başlanmış tutanak hizmetlerinde. Bununla birlikte, tüm dünya parlamentolarında olduğu gibi, Türk Parlamentosunda da stenografi sistemi halen kullanılmakta ve stenografa ihtiyaç duyulmakta.

SÖZ UÇAR YAZI KALIR...

Toplantılarda hazır bulunan stenograflar, ses alma aygıtlarıyla yapılan kaydın delil niteliğini taşımaması nedeniyle de olayların görgü tanığı, tarafsız görevlisi, inanılır bilirkişisi ve tarihî belge niteliği taşıyan tutanağın da sorumluları ve sahipleri. Yasama çalışmaları sırasında, özellikle tartışmalı görüşmelerde konuşmacıların ve konuşulanların belirlenip saptanması, ancak tarafsız bilirkişi niteliğindeki stenografın tanıklığı ve stenonun kullanımıyla olanaklı.

Anayasa ve TBMM İçtüzüğünün parlamento çalışmalarının açık olacağına ve bunlara ait tutanakların yayımlanacağına ilişkin maddeleri gereğince, Meclis toplantılarının "olmazsa olmaz"larındandır stenograflar. Bu uygulama, hem Türk yasama tarihinin belleğini hem de TBMM'nin, hukuk kuralları içerisinde demokratik bir faaliyet yürüttüğünün kanıtını oluşturmakta.

MİT personeli dışında MİT güvenlik soruşturmasından geçirilen tek kamu görevlileri niteliğini de taşıyan yeminli parlamento stenografları, TBMM Genel Kurulunun açık ve kapalı toplantılarında, komisyonlarda, TBMM Başkanlığınca gerçekleştirilen toplantı ve kabullerde, Anayasa Mahkemesinin Yüce Divan sıfatıyla yaptığı duruşmalarda, olağanüstü hallerde sıkıyönetim mahkemelerinde de hazır bulunarak, TBMM siyasal tarihinin her sayfasının yazımına katkıda bulunmakta, tanıklık etmekteler.

Türk siyasî tarihinin en önemli süreçlerinden kabul edilen, 10 yıllık bir süreyi kapsayan Yassıada Duruşmaları da stenografların tanıklık ettiği unutulmaz dönemlerden.

GENEL KURULDA İŞ AKIŞI...

Stenograflar, görev yelpazelerinin en önemli kanadını teşkil eden TBMM Genel Kurulunda, 2,5 dakika süreyle ve zincirleme görev yapıyorlar. İki yıl öncesine kadar, Genel Kurul Salonunun altındaki koridordan geçerek Başkanlık Divanı önündeki görev yerine ulaşan stenograf, 7,5 dakika Genel Kurul toplantısında hazır bulunuyorlardı. Tekrar aynı yoldan geri dönerek, kürsünün altında toplantının ses kaydını yapan ses teknisyeninden ses bandını alıyor, sorumlu olduğu 2,5 dakikalık steno notunu, ses bandından da yararlanarak, 20 ilâ 45 dakikada deşifre ediyor. Milletvekilinin kürsüden inişinden itibaren yaklaşık 1 saat sonra konuşma tutanağı tamamlanıyordu.

Tutanak Müdürlüğü'nün yaklaşık iki yıl önce dijital ses kaydı sistemine geçmesiyle birlikte bant kullanımı da ortadan kalktı. Artık dijital ses kayıtları doğrudan stenografların bilgisayarlarına yüklenmektedir.

Meclis Başkanının "oturumu kapattım" sözüne dek tutulan tutanaklar, Genel Kurul kapandıktan yaklaşık 1,5 saat sonra okunacak şekilde İnternet'te ilgililerin hizmetine sunuluyor.

İncelenmemiş bu tutanaklar, sırasıyla, Genel Kurulda görevli uzman stenograflar, müdür yardımcısı ve müdür tarafından kontrol ediliyor. İncelemesi tamamlanan tutanaklar TBMM Basımevince basılıp "Tutanak Dergisi" olarak dağıtılıyor ve arşivleniyor.

KAPALI OTURUMLAR..

TBMM Genel Kurulu, gündemdeki önemli konuları gizli görüşmek için de kararlar alabilmekte ve gizli oturumlar yapılabilmekte.

İçtüzüğün 70 inci maddesine göre, kapalı oturum başladığında, kapalı oturumda bulunabilecek görevliler (stenograflar ile sağır ve dilsiz kavaslar) dışındaki herkes Genel Kurul salonundan çıkarılıyor ve görüşmeler tam bir gizlilik içinde yapılıyor.

Genel Kurulda kapalı oturuma geçildiğinde, yeminli stenograf, deşifre ettiği metni kimseye okutmadan kontrol edip, uzman stenografın notlarıyla birlikte Tutanak Müdürüne teslim ediyor. Tutanak Müdürü tarafından, Meclis Başkanının huzurunda mühürlenen özel bir torbanın içine konuluyor ve ağzı bağlanıp mühürlenen bu tutanaklar, Arşiv Müdürlüğüne teslim ediliyor.

İçtüzüğün 71 inci maddesine göre, aksine karar alınmadıkça, kapalı oturum tutanakları, kapalı oturum tarihinden itibaren, ancak 10 yıl sonra yayımlanabiliyor.

STENOGRAF OLMAK ZOR..

TBMM Tutanak Müdürlüğünde halen 41 stenograf görev yapıyor.

ÖSYM ve TBMM Genel Sekreterliğince yapılan yazılı ve sözlü sınavla kursa kabul edilen adaylar, 1 yıllık stenografi eğitimi süresince 3 kademeli hız sınavlarına tabi tutulmuş. Bu aşamaları geçerek dakikada 250 heceyi yazıp okumayı başaran adaylar "stenograf yardımcısı" olarak göreve başlamışlar. Göreve başlama tarihinden sonraki 2 yıl içerisinde de çeşitli hizmetiçi eğitimlerden geçen adaylardan bu 2 yılın sonunda yapılan meslekî sınavda başarılı olanlar "stenograf" olarak görevlendirilmişler.

İLK BAYAN STENOGRAF 1963'te...

Meclis tarihinin ilk bayan stenografları 1963'te göreve başlamış. Mesleğin ilk bayan temsilcileri olan 3 bayan stenografın ağır çalışma koşulları nedeniyle kısa bir süre sonra mesleği bırakmalarıyla, stenograflık, uzun yıllar bir erkek mesleği olarak kalmış. Ta ki, 1992 yılında açılan sınavlara dek. Uzun bir aradan sonra, 1994 yılında yeniden bayan stenograflar başlamış TBMM'nde göreve. TBMM Tutanak Müdürlüğünde halen 22 bayan stenograf görev yapıyor.

Dürüstlük, tarafsızlık, üst düzey kültür, hızlı kavrama ve anlama yeteneği, çabukluk ve soğukkanlılık gibi nitelikleri gerektiren mesleğin bugünkü temsilcileri, yaptıkları iş gereği maruz oldukları stres, yorgunluk ve sıkıntılara rağmen, önemli bir iş yapmanın verdiği iç huzuru ve gururla, giderek azalan sayılarıyla, geçmişle gelecek arasında köprü olmaya ve Türk yasama tarihinin belleğini oluşturmaya devam etmekteler.

cafesiyaset

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber