Mehmet Şimşek'ten 'zorunlu trafik sigortası' açıklaması

Başbakan Yardımcısı Şimşek: (Zorunlu trafik sigortasında azami prim) Bu uygulama ile ortalama primler yüzde 17 düştü. Bu dönemde enflasyonun yüzde 10'un biraz üzerinde olduğunu düşünürseniz, aslında düşüş oldukça önemli boyutlardadır"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 01 Kasım 2017 22:09, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:58
Mehmet Şimşek'ten 'zorunlu trafik sigortası' açıklaması

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, yıl içerisindeki liradaki değer kaybı nedeniyle borç servisinde yaşanan artış, ekonominin desteklenmesi amacıyla alınan tedbirlerin etkisi ve yıllara sari bütçe emanetlerinin ödenmesinin yarattığı nakit talebinin yönetilmesi için yıl başında öngörülenin 40,3 milyar lira üzerinde net borçlanma ihtiyacının doğduğunu belirterek, "Yıl sonunda toplam borçlanmanın 162,3 milyar lira olması öngörülmektedir. Gelecek yıl ise 158,2 milyar lira borçlanma planlanmaktadır." dedi.

Şimşek, iç borç çevirme oranının 2017 yılında yüzde 128,4, 2018 yılında ise yüzde 110 seviyesinde gerçekleşmesinin planlandığını bildirdi.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) bütçeleri görüşülüyor.

Şimşek, Hazine Müsteşarlığının 2018 bütçesine ilişkin yaptığı sunumda, yüksek ve sürdürülebilir büyüme için makro-finansal istikrarın korunmasının temel önceliklerinden olduğunu ifade ederek, bu kapsamda mali disipline özel önem verdiklerini vurguladı.

2000'li yılların başında neredeyse çift haneye ulaşan genel devlet bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranının 2016'da yüzde 1,3'e gerilediğine işaret eden Şimşek, "Geçen yıl gelişmekte olan ülkelerde genel devlet açığının milli gelire oranı ise yüzde 4,8'dir. 2017 yılında uygulanan mali tedbirlerin etkisiyle genel devlet açığının yüzde 2,4'e yükselmesini öngörüyoruz ama inşallah bu geçici bir artıştır." diye konuştu.

Açığın program dönemi sonunda yüzde 1,3'e gerilemesini beklediklerini dile getiren Şimşek, bu çerçevede gerekli tedbirleri aldıklarını, almaya devam ettiklerini söyledi.

Son 15 yılda uyguladıkları mali disiplin, etkin borçlanma stratejileri ve ekonomik büyüme sonucunda kamu borç yükünün milli gelire oran olarak 44 puan düştüğüne dikkati çeken Şimşek, şöyle devam etti:

"Avrupa Birliği (AB) tanımlı borç stokunun GSYH'ye oranı, 2016'da yüzde 28,1 seviyesindedir. 2016 itibarıyla kamu borcunun milli gelire oranı gelişmekte olan ülkeler ortalaması yüzde 47 civarındadır. Böylece yüzde 28,1 ile Türkiye'nin kamu borç stokunun milli gelire oranı hem gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının hem de Maastricht kriterinin oldukça altındadır. Bu sene sonu itibarıyla yüzde 28,5 olarak öngördüğümüz AB tanımlı borç stokunun GSYH'ye oranının orta vadeli program dönemi sonunda yüzde 27,5'e gerilemesini öngörüyoruz."

- "Likidite riskimiz düşük"

Şimşek, kamu borç yönetiminde karşı karşıya olunan risklerin yönetilmesi amacıyla 2003'ten beri stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikası uyguladıklarını hatırlatarak, son yıllarda iç ve dış piyasalarda gözlenen oynaklıkların bu stratejik ölçütlere dayalı borçlanma politikasının ne kadar doğru olduğunu ortaya koyduğunu ifade etti.

Bu dönemde ağırlıklı olarak Türk Lirası ve sabit faizli enstrümanlarla borçlandıklarına işaret eden Şimşek, şunları kaydetti:

"2000'li yıllarda merkezi yönetim borç stokumuzun neredeyse yüzde 60'ı döviz cinsi iken, 2017 Eylül itibarıyla bu oran yüzde 38 seviyesindedir. Benzer şekilde değişken faizli senetlerin payı aynı dönemde yüzde 55'lerden yüzde 28'e kadar gerilemiştir.

Faizlerde 500 baz puanlık bir artış, borç stokunun milli gelir oranını, 2000'li yılların başında 1,6 puan artırırken 2016'da sadece 0,8 puan artırmaktadır. Benzer şekilde Türk Lirası'nda yüzde 10 değer kaybı, 4,2 puanlık artış yerine bugün borç stokunu sadece 1,2 puan artırmaktadır. İç borçlanmanın maliyeti 2000'li yılların başında nominal olarak yüzde 60'lardan, 2017 Ekim ayında yüzde 11,2'ye gerilemiştir. Benzer şekilde reel faiz oranları yüzde 30'lar civarından, eylül ayında yüzde 3'ler seviyesine kadar düşmüştür. 15 yıl önce iç borçlanmanın ortalama vadesi bir yılın altında iken, bugün 71 ayın üzerindedir. Önümüzdeki 12 ay içinde vadesi gelecek borcun toplam borca oranı ise sadece yüzde 13 seviyesindedir. Bu da likidite riskimizi düşük kılmaktadır."

- Faiz harcamaları ve borç üstlenimleri

Mali disiplin ve sağlıklı borç yönetimi sayesinde son 15 yılda faiz harcamalarının GSYH içindeki payının 10 puan civarında gerilediğini dile getiren Şimşek, "Böylece faiz harcamalarının milli gelire oranı, bu sene itibarıyla yüzde 1,9'a kadar düşmüştür. Elde ettiğimiz bu tasarrufu, geçtiğimiz yıllarda büyümeye destek vermek amacıyla yatırımlara, beşeri sermayenin gelişmesi için eğitime ve sosyal adaleti sağlamak üzere transferlere yönlendirdik." dedi.

Hazine Müsteşarlığının borç üstlenimlerine de değinen Şimşek, bugüne kadar 8,7 milyar dolar borç üstlenim anlaşması imzalandığını, projelerin yapım döneminin tamamlanarak işletme dönemine geçildiğini bildirdi.

Bu yıl hiçbir borç üstlenim anlaşmasının yapılmadığına dikkati çeken Şimşek, Kuzey Marmara Otoyolu Projesi için çalışmaların devam ettiğini kaydetti.

Şimşek, 2018 yılı borç üstlenimi limitinin 4 milyar dolar olarak belirlendiğini belirterek, 2000'li yılların başında yüzde 50'nin üzerinde olan Hazine garantili borçların üstlenim oranının bugün itibarıyla yüzde 1'in altında olduğunu aktardı.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, 2018 Bütçe Kanununda Hazine garantili imkan ve dış borcun ikrazı limitinin 4,5 milyar dolar olarak belirlendiğini söyledi.

- "İç borç çevirme oranı 2017'de yüzde 128,4, 2018'de yüzde 110"

2017 yılı Hazine Finansman Programı'nda 117,2 milyar lira borçlanma yapılmasının öngörüldüğünü anımsatan Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Ancak yıl içerisindeki liradaki değer kaybı nedeniyle borç servisinde yaşanan artış, ekonominin desteklenmesi amacıyla alınan tedbirlerin etkisi ve yıllara sari bütçe emanetlerinin ödenmesinin yarattığı nakit talebinin yönetilmesi için yıl başında öngörülenin 40,3 milyar lira üzerinde net borçlanma ihtiyacı doğmuştur. Bu artışın 17,5 milyar lirası emanetlerden, 14,8 milyar lirası bütçe açığından, 5 milyar lirası liradaki değer kaybından, 3 milyar lirası mahalli idarelerin pay kesintilerinin yapılmamasından kaynaklanmıştır. Bu kapsamda yıl sonunda toplam borçlanmanın 162,3 milyar lira olması öngörülmektedir. 2018 Hazine Finansman Programı'nda ise 158,2 milyar lira borçlanma planlanmaktadır. İç borç çevirme oranının 2017 yılında yüzde 128,4, 2018 yılında ise yüzde 110 seviyesinde gerçekleşmesi planlanmaktadır."

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, büyüme konusundaki hedeflerine ilişkin, "Büyümeyi hem dış talep hem de istihdam artışı yoluyla iç talep desteklemektedir. Ayrıca kapasite kullanım oranlarının son derece yüksek seyrediyor olması muhtemelen yatırımları da tetikleyecektir." dedi.

Şimşek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurulu ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bütçelerine ilişkin görüşmelerde yaptığı konuşmada, küresel ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Küresel büyümenin 2002-2007 döneminde ortalama yüzde 4,8'den küresel kriz sonrasında yüzde 3,3'e gerilediğine değinen Şimşek, dünya ekonomisinin 2016'da yüzde 3,2 büyüyerek kriz sonrası dönemin en düşük büyüme performansını gösterdiğini belirtti.

2017'de büyümeye ilişkin göstergelerin toparlanmaya işaret ettiğini anlatan Mehmet Şimşek, 2018-2020 döneminde yüzde 3,7 ile küresel büyümenin kriz öncesi seviyesinin altında kalmasına rağmen, yakın döneme göre daha güçlü seyretmesinin beklendiğini bildirdi.

Küresel ticaret hacmindeki büyümenin kriz öncesi dönemde küresel büyümenin 1,6 katı civarında olduğunu anımsatan Şimşek, "Son yıllarda bu önemli ölçüde yavaşlayarak küresel büyümenin de altında düşmüştür. Son dönemde ise bir miktar ivme kazanan ticaret hacminin 2017'de yüzde 4,2 büyümesi bekleniyor. Bununla birlikte artan korumacılık eğilimi küresel ticaretin önündeki önemli bir risk faktörü olarak varlığını korumaktadır." diye konuştu.

Şimşek, küresel enflasyonun, 2017'de sınırlı artışla yüzde 3,1 gerçekleşmesinin beklendiğini aktardı.

Ilımlı küresel talep, düşük ücret artışları ve emtia fiyatlarındaki dengelenmenin küresel enflasyonist baskıları sınırlandırdığını ifade eden Şimşek, özellikle gelişmiş ülkelerde enflasyonun düşük seyretmesinin para politikaları yoluyla ekonomilerin desteklenmesine imkan sağladığını kaydetti.

- Küresel ekonomideki riskler

Küresel sermaye akımlarındaki gelişmeleri de değerlendiren Şimşek, şunları söyledi:

"2017'de gelişmekte olan ekonomilerdeki toparlanma, emtia fiyatlarındaki dengelenme ve Fed'in beklenenden yavaş faiz artırması sonucunda gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye girişleri bir miktar hızlanmıştır. Gelişmiş ülke para politikalarında eş zamanlı bir sıkılaşmanın olmaması küresel likiditenin kısa dönemde nispeten bol kalacağına işaret ediyor."

Küresel ekonominin kısa vadede olumlu bir patikada olmasına karşın orta ve uzun vadede bazı riskler bulunduğuna işaret eden Şimşek, bunları, beklenenden hızlı parasal sıkılaştırma, artan jeopolitik gerginlikler, küresel ticarette korumacılık eğilimleri, reformlarda yavaşlama ve düşük verimlilik, yüksek borçluluk oranları ile gelir dağılımındaki bozulma olarak sıraladı.

- Güçlü büyüme dinamikleri

Mehmet Şimşek, konuşmasında Türkiye ekonomisinin görünümüne ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye ekonomisinin büyüme performansının son 15 yılda önemli ölçüde arttığını vurgulayan Şimşek, "Ortalama büyüme Cumhuriyetimizin kuruluşundan 2002'ye kadar ortalama yüzde 4,7 iken, hükümetlerimiz döneminde büyüme yüzde 5,6 seviyesinde gerçekleşmiştir." dedi.

Türkiye'de 2016'da yaşanan tüm olumsuz iç ve dış konjonktüre rağmen ekonominin yüzde 3,2 büyüyerek şoklara karşı dayanıklılığını bir kere daha ispatladığına işaret eden Şimşek, bu dönemde üretimi, talebi ve istihdamı desteklemeye yönelik uygulanan politikaların ekonominin hızla toparlanmasını sağladığını vurguladı.

Türkiye ekonomisinin 2017'de ve Orta Vadeli Program (OVP) döneminde yüzde 5,5 büyümesini öngördüklerini aktaran Şimşek, "Büyümeyi hem dış talep hem de istihdam artışı yoluyla iç talep desteklemektedir. Ayrıca kapasite kullanım oranlarının son derece yüksek seyrediyor olması muhtemelen yatırımları da tetikleyecektir. Bu nedenle büyümeyi nispeten son 15 yılın ortalamasına yakın oranda bekliyoruz." diye konuştu.

Türkiye'de güçlü bir istihdam artışı olduğuna işaret eden Şimşek, 2007'den bu yana yıllık ortalama 940 bin kişiye ilave istihdam sağlandığını bildirdi.

Bu yıl istihdam artışının daha da hızlandığına değinen Şimşek, son bir yılda ise 1,1 milyon kişiye iş imkanı sağlandığını, yıl sonunda işsizlik oranının yüzde 10,8 olmasının, program dönemi sonunda ise yüzde 9,6 seviyesinde gerçekleşmesinin beklendiğini belirtti.

- Enflasyonla mücadele

Şimşek, hükümetleri döneminde uyguladıkları etkin para ve maliye politikaları sonucunda enflasyonda kayda değer düşüş gerçekleştiğini anımsatarak, bu yılın genelinde yüksek seyreden enflasyonun eylül ayı itibarıyla yüzde 11,2 seviyesine ulaştığını, liradaki değer kaybının artan gıda ve enerji fiyatlarının ise belirleyici olduğunu kaydetti.

Mehmet Şimşek, "Mali disiplin, Gıda Komitesi'nin çalışmaları ve sıkı para politikasının gecikmeli etkisiyle program dönemi boyunca enflasyonu kademeli olarak yüzde 5'lere doğru çekmeyi hedefliyoruz." dedi.

- Cari açık hedefi

Başbakan Yardımcısı Şimşek, 2011'de yüzde 9'lara ulaşan cari işlemler açığının milli gelire oranının enerji fiyatlarındaki düşüş ve alınan tedbirlerle önemli ölçüde iyileştiğine işaret ederek, cari açık ve cari açığın finansmanı konusunda şu bilgileri verdi:

"Altın ve enerji hariç cari açık neredeyse dengededir. 2017'de hizmetler dengesindeki iyileşmeye rağmen altın ve enerji dengesindeki bozulma cari açığı artırmaktadır. Cari açığın bu yıl yüzde 4,6'ya ulaşmasını ve OVP dönemi sonunda yüzde 3,9 seviyesine gerilemesini öngörüyoruz. Cari açık ağırlıklı olarak doğrudan yatırımlar ve orta, uzun vadeli sermaye girişleriyle finanse edilmektedir."

Şimşek, konuşmasında istihdamı artırmak, enflasyon ve cari açığı aşağı çekmek için uygulanacak yapısal reform gündemine ilişkin değerlendirme yaptı.

Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Reel sektör firmalarının kur riskiyle ilgili alacağımız bir yetki maddesiyle önümüzdeki dönemde çok önemli bir makro ihtiyati çerçeve oluşturmayı ümit ediyoruz." dedi.

Şimşek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı sunumda, G20 üyesi olan Türkiye'nin küresel ve bölgesel sorunların çözümüne önemli katkılar verdiğini, uluslararası finansal kuruluşlarla ilişkilerin başarıyla sürdüğünü söyledi.

Türkiye'nin Avrupa İmar ve Kalkınma Bankasının en çok yatırım yaptığı ülke konumunu son 3 yıldır koruduğunu ifade eden Şimşek, Dünya Bankasından kaynak kullanımında Türkiye'nin yükümlülük bazında 6. sırada olduğunu kaydetti.

Şimşek, "Kurucu üyesi olduğumuz Asya Altyapı Yatırım Bankasından önümüzdeki dönemde stratejik projelerimize finansman sağlamaya başlayacağız. Ayrıca 2017 yılında Finansal İstikrar Kurulu'nun (FSB) bölgesel dönem başkanlığını 2 yıl süreyle üstlenmiş bulunuyoruz." dedi.

Çiftçi, esnaf, KOBİ ve girişimcilere Hazine tarafından sağlanan desteklere de değinen Şimşek, bu yıl ekim itibarıyla Ziraat Bankasınca kullandırılan düşük faizli kredi bakiyesinin 35 milyar liraya, Tarım Kredi Kooperatifleri bakiyesinin ise 4,3 milyar liraya ulaştığını, bu dönemde uygulamadan yaklaşık 815 bin üreticinin faydalandığını bildirdi.

Esnaf ve sanatkarların desteklenmesi amacıyla da Halk Bankası tarafından kullandırılan kredilerin bakiyesinin ekim itibarıyla 22 milyar liraya ulaştığına işaret eden Şimşek, bu krediden faydalanan esnaf sayısının 450 bin olduğunu kaydetti.

-Hazine kefaletli krediler

Hazine Destekli Kredi Garanti uygulamasının hem yaratılan kaynağın büyüklüğü, hem de mevzuat altyapısının geliştirilmesiyle zor bir dönemde reel sektörün finansmana erişimini kolaylaştırdığını vurgulayan Şimşek, bu yıl ocak ayında kredi garanti kurumlarına sağlanacak destek miktarı 2 milyar liradan 25 milyar liraya, kefaletlerin üst sınırının ise 20 milyar liradan 250 milyar liraya yükseltildiğini hatırlatıldı.

Şimşek, "Eylül 2017 sonu itibarıyla kullandırılan kredi büyüklüğü 200 milyar lirayı, verilen kefaletin büyüklüğü ise 178 milyar lirayı aşmıştır. Uygulama kapsamdaki 200 binin üzerinde şirket, 340 bin adet kredi kullanmıştır. Bu kredilerin yüzde 58'i ilk defa, yüzde 28,5'i ise ilave kullandırılan kredilerden oluşmaktadır. Önümüzdeki dönemde ise kalan imkanlar çerçevesinde özellikle ihracatçı ve yatırımcıların desteklenmesi için KGF kullandırılacaktır."

-"Zorunlu trafik sigortası primlerindeki düşüş önemli boyutlarda"

Başbakan Yardımcısı Şimşek, haziran ayı itibarıyla sigortacılık sektörünün toplam prim üretiminin 23,1 milyar liraya, aktif büyüklüğünün ise 134,5 milyar liraya ulaştığını bildirdi.

Bu yılın nisan ayında Zorunlu Trafik Sigortası primlerini makul seviyeye çekmek için azami prim uygulamasına başladıklarını hatırlatan Şimşek, bu uygulama ile ortalama primlerin yüzde 17 düştüğünü söyledi.

Şimşek, "Bu dönemde enflasyonun da yüzde 10 civarında, yüzde 10'un biraz üzerinde olduğunu düşünürseniz, aslında düşüş oldukça önemli boyutlardadır. "

- Sigortacılık sistemine ilişkin düzenlemeler yapılacak

Bireysel Emeklilik Sistemi'nin (BES) de hızlı bir şekilde gelişmeye devam ettiğini dile getiren Şimşek, 2013 yılında uygulamaya konulan devlet katkısı teşviki ile ekim 2017 itibarıyla BES katılımcı sayısının iki kattan fazla artarak 6,9 milyon kişiye, fon büyüklüğünün ise üç kattan fazla artarak 74,1 milyar liraya yükseldiğini kaydetti.

Şimşek, yıl başında uygulanmaya başlanan Otomatik Katılım Sistemi sayesinde ekim itibarıyla çalışan sayısının 3,4 milyon kişiye, sistemdeki fon büyüklüğünün 1,4 milyar liraya ulaştığını belirtti.

Başbakan Yardımcısı Şimşek, "Önümüzdeki bir yıl içerisinde zorunlu deprem sigortasının daha da yaygınlaştırılmasına, bireysel emeklilik ve otomatik katılım sistemlerinin işleyişinin iyileştirmesine, alacak sigortasının yaygınlaştırılmasına, kefalet ve katılım sigortacılığına ilişkin düzenlemeler yapacağız." şeklinde konuştu.

-"2,5 ton altını ekonomiye kazandırdık"

Finansal piyasaların geliştirilmesi, finansal istikrarın güçlendirilmesi, sistemik risklerin tespiti ve bu risklere karşı gerekli tedbirlerin ivedilikle hayata geçirilmesi kapsamında çalışmalara da devam edeceklerini vurgulayan Şimşek, finansal piyasalarımızın güçlendirilmesi kapsamında, Altın Tahvili ve Altına Dayalı Kira Sertifikası ihracı ile ekim başından itibaren 2,5 ton altını ekonomiye kazandırdıklarını kaydetti.

Şimşek, "Çok sayıda yatırımcının ufak meblağlar ile bir girişimi desteklemesine imkan sağlayan yeni nesil finansman aracı kitle fonlamasını ülkeye kazandırıyoruz.Üst fonların yanı sıra bölgesel fonlar ile kalkınma ve teknoloji odaklı fonlara da doğrudan kaynak aktarabilmek için yetki alıyoruz. Ayrıca Kalkınma Bankasını teknolojik ve stratejik sektörlere yapılacak yatırımlara uzun vadeli fon sağlamasına imkan verecek şekilde yeniden yapılandırma çalışmalarımızı devam ettiriyoruz." dedi.

- Reel sektörünün kur riskiyle ilgili makro ihtiyati çerçeve oluşturulacak

Finansal İstikrar Komitesinin çalışmaları hakkında da bilgi veren Şimşek, başkanlığını yürüttüğü komitenin 2017 yılında 4 kez toplandığını söyledi.

Şimşek, "Toplantılarda reel sektör firmalarının kur riski ele alınmıştır ki bu konuda alacağımız bir yetki maddesiyle önümüzdeki dönemde çok önemli bir makro ihtiyati çerçeve oluşturmayı ümit ediyoruz. Toplantılarda ayrıca finansal sektörün uluslararası standartlara uyumu, bankacılık sektörünün görünümü ve sektörde yapılan düzenlemeler, Hazine destekli kredi kefalet sisteminin etkilerini ele aldık." ifadesini kullandı.

-2018 ödeneğinin 71,7 milyar lirası faiz ödemeleri

Hazine Müsteşarlığına 2017 yılında 77,4 milyar lira tahsis edildiğini belirten Şimşek, yıl sonu itibarıyla bu ödeneğin içinde kalınacağının öngörüldüğünü söyledi.

Şimşek, 2018 yılı bütçesi için teklif edilen ödeneğin 97,9 milyar lira olduğuna işaret ederek, şu bilgileri paylaştı:

"Bu tutarın 71,7 milyar liralık kısmı faiz ödemeleridir. Bütçe teklifinde yer alan 10,9 milyar lira cari transferler ödeneğinin 6,2 milyar lirası KİT'lere yapılacak ödemelerden, 4 milyar lirası BES Devlet Katkısı ödemelerinden, 494 milyon lirası yurt dışına yapılacak transferlerden oluşmaktadır. Müsteşarlık bütçesindeki 12,1 milyar lira borç verme ödeneğinin 4,9 milyar lirası KİT'lere, 3 milyar lirası KGF'ye, 2,2 milyar lirası kamu bankalarına, 983,6 milyon lirası diğer ülkelere yapılacak aktarımlardan, 545 milyon lirası KKTC'ye kullandırılacak kredilerden, 450 milyon lirası ise uluslararası kuruluşlara yapılacak ödemelerden kaynaklanmaktadır. Sermaye transferlerinde yer alan 2,3 milyar liralık ödeneğin 2 milyar liralık kısmı Kalkınma Bankasına, 360 milyon lirası ise KKTC'ye yapılacak aktarımlardan oluşmaktadır. Mal ve hizmet alım giderlerinde yer alan 657 milyon lira ödeneğin 478 milyon lirası borçlanma genel giderlerinden, 138 milyon lirası ise Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğünün alımlarından oluşmaktadır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber