Bakan Yılmaz: Eser incelemesinden geçen, sözlü sınav olmaksızın doçentlik unvanını alacak

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, eser incelemesinde başarılı olanların sözlü sınava gerek olmaksızın doçentlik unvanını alacağını belirtti.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 21 Şubat 2018 18:31, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:58
Bakan Yılmaz: Eser incelemesinden geçen, sözlü sınav olmaksızın doçentlik unvanını alacak

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz, eser incelemesinde başarılı olanların sözlü sınava gerek olmaksızın doçentlik unvanını alacağını belirtti.

İşte Bakan Yılmaz'ın TBMM Genel Kurulunda yaptığı açıklama:

Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz: - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, bir sayın vekilimiz şu andaki mevcut yardımcı doçent sayısını sordu. Dolayısıyla da ne kadar kimse doktor öğretim üyesi olacak? 35.995 yardımcı doçent kadrosunda görev yapan akademisyen var, bunlar yasanın çıkmasıyla birlikte "doktor öğretim üyesi" olacaklardır.

Yine Sayın Vekilimizin "Bu tasarı yasalaştığında, eser incelemesinden başarılı olanlara -mülakat da kaldırıldığına göre- başka bir işleme gerek kalmadan doçentlik unvanı verilecek mi?" diye bir sorusu vardı. Bu tasarı yasalaştığında, eser inceleme aşamasından başarılı olan adaylara Üniversitelerarası Kurulca, sözlü sınava gerek kalmadan doçentlik unvanı verilecek. Unvan alındıktan sonra da diğer süreler başlayacak.

Yine, eski kriterlere göre geçmiş yıllarda eser incelemesinden başarılı olup sınavda başarısız olanlar güncel doçentlik kriterlerine tabi tutulacak mı? Hayır, böyle bir tabi tutulma da söz konusu olmayacak.

Bir başka soru da: Üniversiteler bünyesinde görev yapmakta olan öğretim elemanlarından doktora eğitimlerini başarıyla tamamlayan ancak öğretim üyesi kadrolarına atanamayan kaç kişi var?" diyerek... Sizin sorunuz yani profesörlüğe atanan, doçentliğe atanan Araştırma görevlisi 3.775 kişi, öğretim görevlisi 2.300, okutman 396, eğitim öğretim planlayıcısı 2, uzman 606, çevirici 1 olmak üzere toplam 7.080 kişi atanamamış durumdadır.

Yine, sayın vekilimiz doktor öğretim üyelerinin bu yardımcı doçentlikten buna geçmesini bir tenzilirütbe olarak değerlendi, "Özlük haklarının 100 lira arttırılması yerine 1.500 lira olsa daha iyi olmaz mı?" dedi. Biz de katılırız, daha iyi olur ama inşallah Türkiye'nin ekonomik durumu daha iyileştikçe, milli gelirini artırdıkça, milli gelirinden eğitime daha fazla kaynak ayırdıkça bunlara verdiğimiz ücretleri de daha iyi bir duruma getiririz.

Yine, Sayın Bektaşoğlu'nun... Gerçekten çocuklarımızı korumalıyız, çocuklarımızın kalacağı yerleri devlet olarak biz karşılamalıyız, pansiyonlarda biz ihtiyaçlarını gidermeliyiz, devletin dışında bir başka yere, hiç kimseye ihtiyacı olmaması lazım, biz de aynen katılıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) İnşallah gerçekten bu alanda geçmişle kıyaslayıp onu söylüyorum, birdenbire istediğimiz noktaya gelebilmek mümkün değil ama gerek pansiyon sayılarında gerekse Kredi Yurtların öğrenci sayılarında büyük bir ilerleme gösterdik. Ancak daha ihtiyaç var mı? Var. İnşallah önümüzdeki dönemde de onları halledeceğiz.

Yine, bir başka sayın vekilimiz "Ya, bunu Sayın Cumhurbaşkanı istediği için mi yapıyoruz?" diyerek... Ben gerçekten yardımcı doçent kadrosunda olanları da dinledim, onların hepsi bundan memnun, "Bizim istediğimiz talepti." dediler ama profesörlerin ise yani bu sınavdan geçmiş olanların ise "Acaba böyle bir değişiklik yapılırsa üniversitelerde kalitede bir geriye gitme mi olur?" diye bir kaygıları var ama istisnasız hangi yardımcı doçente sorarsanız sorun, "Bu bizim talebimizdi." diyorlar. Dolayısıyla, bu talepler milletvekili olarak bize geldiği gibi halkın oyuyla seçilen Cumhurbaşkanına da geliyor. "Herkes vatandaşın sorunlarını dile getirsin ama Cumhurbaşkanı dile getirmesin." yaklaşımının doğru olmadığını düşünüyorum.

Yine, bir başka, 400 bin öğretmen atanması talebi var. "Siz şu anda 25 bin öğretmen ataması yapıyorsunuz, 150 bin yapın..." 150 bin yapalım ama devletin ekonomisi var. Bu ekonominin içinde hakim ihtiyacı var, polis ihtiyacı var, hemşire ihtiyacı var, sağlıkta ihtiyacı var. Dolayısıyla da devlet olarak planlama yaparken sadece bir alanda yapsak diğer alanlarda hizmet aksayacak. İstiyoruz ki sağlıkta da hizmet aksamasın, güvenlikte de hizmet aksamasın, adalette de hizmet aksamasın, eğitimde de hizmet aksamasın.

CEYHUN İRGİL (Devamla) - Bu eser aşamasında... Bu teknik olarak çok önemli bir sorun; bunu mutlaka burada Bakanlığın ve YÖK'ün teyit etmesi lazım tekrar tekrar. Şimdi arkadaşlar soruyor: 2016 kriterleriyle girenler var, 2016'dan önceki kriterlerle başvuranlar var. Biraz önce Sayın Bakan yanıt verdi aslında ama hala Twitter'dan ve mesajdan soruyorlar. Diyoruz ki 2016 ve öncesi giren veya sonrası -fark etmiyor- sözlüden kaldıysanız, eserden geçtiyseniz bu yasaya göre herkes "doçentlik" unvanı alır. Bakın, kadroya atanır değil ama unvanı alır. Doğru mudur Sayın Bakanım?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI İSMET YILMAZ (Sivas) - Doğrudur.

CEYHUN İRGİL (Devamla) - Bakan teyit ediyor, ben burada vurgu yapayım. Biraz önce söyledi ama yine de arkadaşlar çok emin olamamışlar. Sonuç olarak buradaki asıl sorun, şimdi doçent atamasının -yani bir insan doçent oldu ama bir yere başlaması lazım eğer özel sektörde çalışmayacaksa- buradaki atamanın rektörlere bırakılmış olması. İşte gelin, hep beraber bunu objektif hale getirelim. Yoksa yanlı ve yandaş atamaların önüne geçemeyiz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber