İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Yeni bir ortak tarımsal strateji dili geliştirilmeli

Tarımda Yeni Jenerik Arayışları... Ortak tarımsal strateji dili ve ülkesel tarım stratejisi

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 29 Ağustos 2018 13:17, Son Güncelleme : 29 Ağustos 2018 13:20
Yeni bir ortak tarımsal strateji dili geliştirilmeli

Ülkemizin en temel özelliği; tarihi akış, halkın yaşayışı ve uğraşı, toprak ve iklim durumu göz önüne alındığında, bir çok sorunlarına rağmen tarım ülkesi oluşudur. Teknoloji ve sanayi konusunda uluslararası bazda dünyanın önde gelen uluslarıyla şimdilik boy ölçüşemezsek de, tarım alanında boy ölçüşme imkanımız var. Bunun için çıtayı yüksek tutmak, tarımsal üretimin ekonomimizdeki payını kıyaslarken, sadece kendi içimizde değil uluslararası platformda kıyaslamalar yaparak sonuca gitmek, stratejiler belirlemek en sağlıklı olanıdır. Bu stratejileri belirlerken tohumdan sofraya, tarladan pazara kadar tüm aşamaları ve hatta tohumun kendisini, kendi ölçütlerinde ele almak ve ona göre strateji belirlemek ülkemize bu alanda çok ciddi yol aldıracaktır. Ülkesel kalıcı tarım stratejisi belirleyebilmek için öncelikle ortak tarımsal strateji dili geliştirmekle işe başlamamız gerekmektedir.

Bugüne kadar neden uygulanabilir ve devamlılık arz eden ülkesel tarım stratejisi oluşmamıştır? Osmanlıda, o günün şartlarına uygun tarım stratejisi vardı, cumhuriyetin kurulduğu yıllarda tarım ön planda idi. O dönemlerde tarıma dayalı ekonomi kabul edilmiş, ona göre bir anlayış ve hedef belirlemişlerdi. Peki yeni Türkiye'nin tarım stratejisi nerede? Bunca bürokrat, bunca teknokrat, akademisyen, STK niye kafa kafaya verip, ithalatı düşürecek, ihracatı artıracak, spekülasyonların önüne geçecek, yarınlarımıza kılavuzluk edecek, bitkisel üretimin hammaddesi olan tohumculukta yerli çeşitler ve hayvansal üretimin kaynağı olan yerli ırk ıslahına öncelik veren bir strateji belirleyemiyor? Cevap çok basit, çünkü tarımsal alanda, ortak anlayış ürünü "ortak tarımsal strateji dili" yok. Bu ortak dilin oluşmasında ciddi engeller ve engellemeler olması tarımsal strateji belirleme farkındalığını yakalayamamamızın ana sebebidir.

Çiftçiden uzak düşen tarımın aktörleri, zihinsel tağşiş ve taklitten kurtulamadığı için, yerli ve milli düşünemediği, düşünüyormuş gibi yaptığı için dışarıya göre vaziyet almakta ve birbirlerine yabancı düşmektedirler. Benzer şekilde özellikle son yıllarda bürokrasideki görevlendirmelerde aşırı sirkülasyon yaşanması ve konu uzmanı tercihinden uzaklaşılması sonucu, bu ortak dil ve ortak anlayış oluşmamakta, miyop bakış açılarına presbiyopi de eklenmekte, yılların tecrübe ve emek birikimi, bir nevi kenara itilmektedir. Göreve gelen konu dışı yetkili, uzun süre geldiği ortamı tanıyamamakta, tarımsal kavramları bile yerli yerinde kullanamamkta, mevkisini koruma refleksiyle hareket etmekte ve isteneni verememektedir. Bu nedenlerle tarımda istenen başarı sağlanmadığı gibi, tarımı kurtaracak diye gündeme getirilen büyük projelerde bir yıl sonra unutulup gitmektedir. Bu haliyle tarımsal konular çözüm ve ilerleme endeksli gündeme gelmek yerine gündelik konuşmalar halinde gündem edilmekten kaçamamaktadır.

Yeni jenerikte üzerimize farz olan ve öncelemesini tavsiye ettiğimiz, ülkesel tarım stratejisinin belirlenmesi ancak ortak tarımsal strateji dili geliştirmekle mümkün olacaktır. Çünkü ortak tarımsal strateji dili; tarım bürokrasisinin, akademisyeninin, üreticisinin, çiftçisinin, tüccarının, STK'sının hep birlikte çalışmayı ve hep birlikte kazanmayı hedefleyen anlayışın dilidir. Bu dil, fark gözetmeksizin, birbirini anlama, kabul etme, değer verme, yardımlaşma ve kolaylaştırma dili olmalıdır. Bu anlayışı yansıtan jenerik tarımda henüz oluşmamıştır.

Bir tarımsal STK'nın hazırladığı mevzuat taslağıyla, aynı konudan sorumlu teknik bir kurumun hazırladığı mevzuat taslağı, birbirine yüzseksen derce zıtsa bu dil oluşmamıştır. Çiftçinin tarlasında elli kuruşa sattığı ürün, pazarada beş liraya satılıyorsa bu dil oluşmamıştır. Bir buğday ıslahçısına "buğday ıslah stratejiniz nedir" diye sorulduğunda, ıslah stratejisini anlatmak yerine hemen savunmaya geçiyorsa bu dil oluşmamıştır. Tarımsal akademik yayınlarda, sayısal sıralamada ortalarda yer alırken, yayınların değer ve kalitesi söz konusu olunca gerilere düşüyorsak bu dil oluşmamıştır. Derme çatma bir tohumculuk firması kurarak, yabancı menşeili çeşitleri yurt dışından getirip tescil ettirerek kolay para kazanma yöntemi hala terk edilmemişse bu dil oluşmamıştır. Atamalarda konu uzmanı hassasiyeti önemsizleşmişse, bir yetkili, devlet kademesinde uzun yıllar çalıştıktan sonra emekli olup bir firmanın veya bir STK'nın başına geçince, devlette çalışırken savunduğunun tam tersini savunuyorsa bu dil oluşmamış demektir.

Yapılan toplantılara, alınan kararlara, çıkarılan mevzuata; kimi çıkarını taşımaktadır, kimi siyasi görüşünü, kimi isyanını, kimi ünvanını taşımaktadır bu ortamlara. Böylece ortak anlayış oluşmamakta, oluşsada göstermelik kalmaktadır. Sonuçta istenen verim elde edilememektedir.

Tarımın paydaşlarının birbirlerini anlamadığı, varlığını kabullenmediği, birbirinin alanına müdahale ettiği ve hedef birlikteliği yapamadığı ortamda ortak dil yok demektir ve ortak dilin olmadığı yerde strateji geliştirmek mümkün değildir. Tarımın mevcudiyetine uygun strateji geliştirilmediği sürece de, her alan kendi başına buyruk hareket edecek; ya birbirini engelleyecek, ya da biri kazanırken diğeri kaybedecek ve sonuçta ülkenin tarımı zedelenmeye devam edecektir.

Ülkemizin diğer alanlardaki kalkınma kapasitesine nazaran tarım alanında bir türlü maya tutmayan çırpınmalar yaşıyoruz. Çözmemiz gereken öncelikli sorun; eğitimden uygulamaya, ekimden üretime, tarladan pazara ve pazarlamaya, hatta beslenmeye kadar, dilimize pelesenk olan, güncel, kalıcı, esnek ve dinamik tarımsal strateji belirleyememe sorunudur.

Hem strateji belirlemenin önemini anlamak ve anlatmak için, hem de zihinsel ve materyal olarak dışarının etkisinde hatta bir nevi kontrolünde olduğumuzu daha belirgin ifade etmek için, üretimde en iyi olduğumuzu söylediğimiz buğdaydan örnek verelim; İthalatta bizi fazla yormadığını düşündüğümüz, kendimize yettiğimizi her fırsatta dile getirdiğimiz buğday üretiminde, ülkemizde üretimini yaptığımız çeşitlerin yarıdan fazlasının yabancı menşeili çeşitler olduğunu, çiftçinin bu yabancı çeşitleri tercih ettiğini, yerli olarak ıslah edilmiş buğday çeşitlerinin, bu yabancı çeşitlere uzun yıllardır baskın çıkamadığını söylersek, bu alanda gerçekçi bir stratejimizin olmadığını daha net anlamış oluruz. Kalitesi yüksek yabancı menşeili bitki çeşitlerinin ülkemize getirilip üretilmesinin kısa vadede faydalı ama uzun vadede ülkemizin aleyhine olduğunu artık görmeliyiz. Birkaç firmanın veya birkaç kuruluşun kurumsal stratejisinden bahsetmiyoruz, ülkesel tarım stratejisinin noksanlığından bahsediyoruz.

Tarım dünyasında diğer alanlarda olduğu gibi, küreselleşmenin doğal sonucu olarak dünya çapında kabul görmüş çeşitlerin ülkemizde de üretilmesinde ebetteki bir beis yoktur. Ancak üretimdeki yüzdelik dilimde, yabancı menşeili çeşitler onlarca yıldır hep liderlik koltuğundaysa, enstitülerimizde ıslah edilen bitki çeşitleri kavanozlarda rafa kaldırılıyorsa, pek azı hariç çiftçimize üreticimize benimsetilip üretimde öne çıkmıyorsa, bu alanda bizim stratejimiz yok demektir. Rusya'nın, Fransa'nın veya başka bir ülkenin kendi ülkesi için geliştirdiği, kendi iklim, toprak vs... şartlarına uygun olarak geliştirdiği bir çeşit bizim ülkemizde, bizim, iklim, toprak vs... şartlarımızda bizim çeşitlerimizi, verim ve kalitede geride bırakıyorsa bizim bu alanda strateji geliştirmeye ihtiyacımız var demektir. Aynı şekilde özellikle tohumda, içlerinde Amerikan firmalarının da olduğu bir çok yabancı firmanın bizim tarımımızda etkin olmasının bedeli ağır olabilir. Bir an önce, bu yabancı tarım firmalarıyla rekabet edecek dünya çapında yerli tarım firmalarının oluşumuna ve güçlenmesine yönelik stratejiler belirlemek zorundayız. Uzun süredir söylememize rağmen İlk defa bir bakan bunun önemine dikkat çekerek dillendirdi. Umarız devamı gelir. Ayrıca tarımın temel hammaddesi olan tohumculukta yabancı menşeli bitki çeşitlerinin yüzdesini düşürecek tarımsal stratejiler belirlemek zorundayız. Bunun için yeterince kaynağımız mevcut; araştırma kuruluşları, enstitüler, üniversiteler, STK'lar, teknik potansiyel, çiftçiler, toprak, su, iklim,... hepsi mevcuttur. Ancak günübirlik kararlardan, günübirlik hesaplardan uzaklaşıp, gerçek stratejiyi bulana kadar kapasitemizin altında seyredeceğimiz muhakkak. Bütün bunlar için bir yıl sonra unutulan Milli Tarım Projesine değil, uzun yıllar kılavuzluk edecek Milli Tarım Stratejisine ihtiyacımız vardır.

İyi bir strateji için başlangıç olarak,

1- İlk adım; zihinsel yenilenme, ortak dil ve strateji ihtiyacını kabullenme ile başlayabiliriz.

Tarım bürokrasisiyle, akademisyeniyle, üreticisiyle, çiftçisiyle, tüccarıyla, STK'sıyla birbirimizi doğru anlayacak ve anlatacak ortak tarımsal strateji dili geliştirilmelidir.

2- Tarımsal alanda faaliyet gösteren ve bu alanda ciddi olduğunu ve dünyayla rekabet etme hedefi olduğunu ıspatlayan yerli firmaların önü açılmalı ve desteklenmelidir.

3- Tarımsal alanda en büyük devlet kuruluşları olan Bitkisel Üretim, Tarım İşletmeleri, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlükleri, küresel anlamda faaliyet gösteren tarım firmalarının üstünde bir kapasiteye sahiptir, bu üçlü koordineli bir şekilde değerlendirilse dünya çapında devasa bir yapı çıkar ortaya.

4- Tarımsal STK'lar, tarım toplumu yararına yeniden düzenlenmelidir.

5- Dönemlik hedefler konulmalı ve takibi ciddi yapılmalıdır.

6- Toplantılar ve sektör buluşmaları şov niteliğinden çıkarılıp daha gerçekçi niteliğe büründürülmelidir.

7- Parasal, mevkisel ve çevresel güç odaklı etkilerden ve değerlendirmelerden uzak durularak, liyakat, bilgi, teknik donanım, makamın kendisini değil makamın işlevini sahiplenme ve işlevini yerine getirme öne çıkarılmalı, üretken ve pratik beyinler özendirilmelidir.

8- Eğitim alanında Lokomotif işlevi gören bir veya bir kaç akademik yapıya ihtiyaç vardır.

9- Uluslararası tarım platformlarında neden etkin olmadığımız aşikar olup, etkin olmamız mümkündür.

10- Yerli tohum (bitki çeşidi) ıslahını özendirecek, kalitesi düşük yabancı çeşitlerin ülkemize kolayca girişini engelleyecek mevzuat değişikliği yapılmalıdır.

11- Tarımsal Mevzuat yeni bir anlayışla gözden geçirilmelidir.

Tarımsal alanda yeni jenerik; özelde tek tek tüm birimlerde (uluslararası tarımsal etkileşim, özel sektör, ulusal ve uluslararası tarım kuruluşları, eğitim, hayvancılık, tohumculuk, ıslah, üretim, pazarlama...), genelde bütünlük içerisinde, uygulama öncelikli, ülkesel, gerçekçi tarım stratejisi belirlemeyi ve geliştirmeyi, oluşturulması elzem olan ortak tarımsal strateji dili ile gündemine almak zorundadır.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber