İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

Ata tohumu, nasıl yok edildi?

Ata tohumu nedir? Gerçekten ata tohumu kaldı mı? Ekonomik değeri var mı? Çoğaltılıp yaygınlaştırılabilir mi? Abartılıyor mu? Ata tohumu bir fantezi mi? Ata tohumunun yok edilmesinin müsebbipleri neler?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 11 Eylül 2019 14:01, Son Güncelleme : 11 Eylül 2019 17:12
Ata tohumu, nasıl yok edildi?

Adı üzerinde; atalarımızdan bugüne kadar gelen, herhangi bir işleme tabi tutulmamış, yerli ve doğal tohumlardır. Hibrit, GDO veya benzeri ıslah çalışmalarına tabi tutulmadığı için doğal ve sağlıklı kabul edilmekte ve toplumda güvenilir bir bitkisel ürün hammaddesi olarak görülmektedir. Ancak günümüzde az sayıda olduğu, ihmaller sonucu birçoğunun yok olduğu da bilinmektedir. Korumaya alınmakta geç kalındığı için şu anda elde olan az sayıda tohumların da gerçekten ata tohumu olup olmadığı net olarak bilinmemektedir. Bunun için de, elimizde olan az sayıdaki tohumun ata tohumu olup olmadığı araştırılmalıdır.

Ata tohumu mevzuatı var mıdır?

Mevzuatı yoktur! Tohumculuk kanunumuz olmasına rağmen ki gerçekte birlik ve alt birlik kanunu olan 5553 sayılı Tohumculuk Kanununda "ata tohumunun" adı dahi geçmemektedir. Hatta bu kanunda, adı tohumculuk kanunu olmasına rağmen bırakın "ata tohumunu" gündemimizi çokça oluşturan "yerli tohum" deyimi dahi geçmemektedir. Bu yönü ile bile bu kanun düzeltilmeye, değiştirilmeye muhtaçtır. "Yerli tohum" ve "ata tohumu" ile ilgili düzenlemeler ve uygulamalar tohumculuk kanununda olmadığı gibi, bu yönde, söylemlerin dışında bir gelişme bile yoktur. Sadece törenler de, toplantılar da, fuarlar da, bazı yetkililer, devlet erkanının gözünden düşmemek, çalışıyor görünmek için şovumsu gösterilerle, inandırıcı olmaya yönelik yaklaşımlarla ve herhangi bir kanuna dayanmayan alt düzey yazışmalarla işi götürmektedirler.

Ata Tohumu nasıl yok edildi?

Ata tohumunu kendi elimizle yok ettik! Nasıl mı?

Birinci olarak; Tohumculuk Kanunu çıkmadan önce tüm mevcut tohumları; hem tohumculuk kanununa hazırlık mahiyetinde hem de, yeni verimli ıslah çalışmalarına yönelme maksatlı çalışmalara dahil ettik. Niyet kötü değildi. Ancak her türden var olan tohumların birer kopyasını ata tohumu diye ayırsaydık belki bugün elimizde gerçek ve daha fazla sayıda ata tohumumuz olacaktı. Kaldı ki tohumları muhafaza edebileceğimiz, 1964 yılında kurulmuş Ege Araştırma Enstitüsünde Tohum Gen Bankamızda vardı.

İkinci olarak; ıslah çalışmalarındaki plansızlık ve küresel tohumculuk firmalarını taklit, ata tohumunu yok etti. Her sene yüzlerce bitki türünün, binden fazla çeşidinin tescil edilerek veya üretim izni verilerek piyasaya sürüldüğü ve bu tohumların çiftçilere, üreticilere satılarak bitkisel ürünlerin bunlardan üretildiği ülkemizde, ata tohumu namına gerçekten bir şey kalmış mıdır? Kalmamıştır. Kalmışsa da aradan sıyrılanlar kalmıştır. Onlar da çok azdır. Çünkü ata tohumunun ekonomik değeri yoktur. Verimli görülmemektedir. Tohumculuk piyasasında tescil edilen ve sertifikalandırılan tohumun ekonomik değeri vardır. Hatta devlet bunlara destek ödemesi yapmakta ve teşvik etmektedir. Ancak bu durumda ata tohumunun ülkesel değeri ve biyoçeşitlilik değeri göz ardı edilmektedir. Küresel tohumculuk firmaları da ıslah çalışmalarında, bitki tescil aşamalarında ve tohum sertifikasyon aşamalarında yerli tohumun ve ata tohumunun aleyhine bir tutum içerisindedir. Sadece ticari düşünen bu küresel tohumculuk firmalarının kuyruğuna takılanlarında başka türlü düşünmeleri ve davranmaları mümkün değildir. Bu şartalar da tohumculuk sektörünün, ülkemizin özel durumu olan "yerli tohuma" ve "ata tohumuna" ayrı bir yer açması veya ayrı bir değerlendirme imkanı tanıması mümkün görülmemektedir.

Üçüncü olarak; Ata tohumunun yok oluşunda, tohumculuk kanununu çıkaranlar ve uygulayanlar vebal altındadır. Öncelikle 5553 sayılı Tohumculuk Kanununu çıkaranlar, tamamen "ata tohumu" ve "yerli tohumun" gelişmesini engelleyecek istikamette bir mantıkla çıkarmışlardır. Kanunun içinde "ata tohumu" ve "yerli tohum" deyimlerinin geçmemesi de bunun en net ispatıdır. Milli bir tohumculuk kanunu hazırlıyorsunuz ve içerisinde ne "yerli tohum" deyimi ne de "ata tohumu" deyimi geçiyor! Düşündürücü değil mi? Aynı hazırlayıcılar bugün kalkıp "yerli tohumu geliştirme ve ata tohumunu koruma" projeleri yaptıklarını söylüyorlar ve bu konuyu bilmeyen devlet erkanını inandırmakta zorlanmıyorlar!

Bu kanunda geçtiği şekliyle, tohumla ilgili her şey kayıt altına alınacak/alınıyor. Ama çiftçi, üretici, emekçi mantığıyla değil, hazırlayıcıların ilham kaynakları olan Global tohum baronlarının mantığıyla. Bu kanunda kendi yerli çiftçimize, yerli tohuma, ata tohumuna da birazcık yer ayırsaydık bugün yerli tohumculuk ve ata tohumu sorunumuz olmazdı. Düşündürücü olan, kanunda altbirlik, üstbirlik sayısını saymaktan, birlik seçimlerinin nasıl olacağını, kimlerin üye olacağını, üyelerden alınacak aidatları vs... hiç sektirmeden en ayrıntılı bir şekilde düşünen hazırlayıcılar; tohumculuğumuzun en önemli kaynağı olan, birçok çiftçimizin geçim kaynağı olan yerli tohumu ve ata tohumunu unutmuşlar!

Bu arada, Dünyanın gıdaya bu kadar önem verdiği, dünyanın en zenginlerinin bir araya gelerek kuzey kutbunda devasa tohum deposu inşa ettikleri bir ortamda, tohumculuk konusunda, ülkemizi göz ardı etmeleri mümkün mü? Sorusunu sormak isterim.

Son dönemlerde merasimle ata tohumu kaydı yapılsa da gerçekte, tohumculuk yasasında geçen uygulamaya göre; çiftçi ata tohumunu kaydetmek istiyorsa; ata tohumu olarak kaydettiremez. Islahçı olarak kaydettirebilir. Ata tohumu olarak değil tohum çeşidi olarak kaydettirebilir. Çiftçinin kendisi de ıslahçı olarak kabul edilmediğinden, bir ıslahçı bulması ve onun adına kendi tohumunu kaydettirmesi (tescil) gerekmektedir. Bu ıslahçı, 5553'te geçen ilgili birliklerin açtığı ancak mevzuatta karşılığı olmayan, resmiyette doksan gün, gerçekte on beş günde binlerce lira ödeyerek aldıkları ıslahçı belgesi olanlar da kabul edilir. Bu durumda da o tohumla ilgili kanuni hak, çiftçinin değil, adına kaydedilen ıslahçının olmaktadır. Bu şartlarda çiftçi elindeki ata tohumunu kaydettirmemekte muhafaza edebildiği ölçüde koruyabilmektedir. Ancak bu durum zamanla ata tohumunun kaybolmasına sebep olabilmektedir/olmuştur.

Dördüncü olarak; İlk tohumculuk kanunu çıktığında bakanlığın emriyle tüm mevcut tohumlar, çeşit olarak adlandırılmış ve herhangi bir incelemeye tabi tutulmadan toplu olarak kayıt altına alınmıştır. Ancak "ata tohumu" şeklinde bir kayıt gerçekleşmemiştir. Çünkü kanun buna müsait değildir. O günkü bakanın bu konuyu bilmemesi mümkündür ancak o günkü şartlarda kanunu hazırlayan ve uygulayan yetkililerin bu konuyu bilmemesi mümkün değildir. Bu şekildeki kayıt işleminden sonra "kaydı yapılan tohumların hangisinin ata tohumu olduğunun, hangisinin ata tohumu olmadığının" bilinmesi mümkün değildir. O yıllarda, bu toplu tohum kaydı yapılırken ata tohumu ayrı bir uygulamayla kaydedilseydi belki bugün elimizde daha çok sayıda ata tohumu olabilirdi.

Ülkenin tarımsal açıdan bu en kıymetli değerlerini heba eden, heba edilmesine sebep olan, silinen tarım hafızasının boşluğundan ve bürokrasinin istikrarsızlığından yararlanarak, tarımın sivil tarafında durup resmi tarafını etki altına alan, yerli tohumun ve ata tohumunun yok edilmesinin müsebbipleri hala mikrofonu ellerinden düşürmemekte, tüm bunlara sebep olmamışlar gibi, yabancı menşeili tohumların ülkemizde cirit atmasını sağlamaya devam etmekte ve bu konuda tüm uyarılara rağmen üç maymunu oynamaktadırlar.

Yerli tohuma ve ata tohumuna travma yaşatanlar el üstünde tutuldukça, tohumculuk kanunu çiftçinin ve üreticinin lehine tekrar düzenlenmedikçe, ata tohumu şov, yerli tohum hayal olmaya devam edecektir.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber