'Kooperatifçilik' tarıma ve sosyal dayanışmaya çare olabilir mi?

Tarımın çıkış yolu tarımcıların gözünün önünde duruyor da görmüyorlar mı? Kooperatifçiliğin işlevi ve sunduğu nelerdir? Birlikler, odalar (aidat kaynaklı kuruluşlar) kooperatiflerin önünde engel mi? Tarım Kredi Kooperatifi Kooperatifçiliğin neresinde?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 11 Aralık 2019 10:14, Son Güncelleme : 11 Aralık 2019 10:16
'Kooperatifçilik' tarıma ve sosyal dayanışmaya çare olabilir mi?

Belki de tarımın çıkış yolu tarımcıların gözünün önünde duruyor!

Her ülke birçok alanda olduğu gibi tarımsal alanda da kendi yapısına ve gelişmesine uygun yöntem ve stratejiler belirler. Bu yöntem ve stratejiler dahilinde vatandaşına en iyi refah düzeyini sağlamak ister. Tarımsal açıdan bu yöntem ve stratejiler içerisinde dünyada en yaygını ve doğru uygulandığı takdirde, sıradan vatandaş için en muteberi hiç şüphesiz "Kooperatifçiliktir".

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) kooperatifleri, "ortak ekonomik, sosyal ve kültürel gereksinmelerini ve beklentilerini karşılamak üzere, kişilerin gönüllü olarak birleşip, ortaklaşa sahip oldukları ve demokratik kurallara göre işlettikleri özerk yapılar" olarak tanımlamaktadır.

Ülkemizde, tarım işletmelerinin çoğunun küçük işletmelerden oluşması, bu işletmelerin ekonomik ve sosyal yönlerden kalkındırılması için en önemli aracın tarımsal kooperatifler olduğu gerçeğini gündeme getirmektedir.

Tarımsal amaçlı kooperatifler, hem piyasaların fiyat oluşumunda etkili olabilmekte, hem de aracılara giden kazancın büyük bir kısmının üreticinin eline geçmesini sağlayabilmektedir. Aracılık yaparak para kazanma yerine üreticilik yaparak para kazanmayı öne çıkarması yönüyle de daha kalıcı ve istikrarlı bir istihdam imkanı oluşturmaktadır. Ayrıca birçok girişimcinin tek başına yeterli olmadığı ama kooperatif usulüyle, sosyal etki, iş ve istihdam oluşturma imkanını elde edeceği göz önüne alınırsa bu oluşumların desteklenmesi ve önündeki engellerin kaldırılması ülkemiz tarımı için iyi bir çözüm olabilir.

Kooperatifçiliğin işlevi ve sundukları

- "Açık kapı" ilkesinin belirleyici olduğu kooperatifçilikte, hizmetlerinden yararlanmak isteyen ve ortaklık şartlarına uyan herkes sosyal statü, politik, ırk, din, mezhep ayrımı gözetilmeksizin gönüllü olarak kooperatife girip çıkabilme hakkına sahiptir.

- Özerklik ve bağımsızlık ilkesi, eğitim, öğretim ve bilgilendirme ilkesi, iş birliği İlkesi, toplumsal sorumluluk ilkesi gibi özellikleriyle kapsayıcı ve ilkeli bir yaşam tarzı sunmaktadır. - Ortaklarının müşterek ihtiyaçlarını veya meslekleri ile ilgili gereksinimlerini en az maliyetle karşılamak amacıyla kurulur. Ortak sayısı arttıkça kooperatifin sermayesi de artar.

- Kooperatifler üyelerini koruduğu gibi tüketiciyi de hem fiyat olarak hem de güven olarak korumaktadır.

Bütün bunların yanında işlevselliğini sürdürmesi, etki alanını genişletmesi ve kalıcı olabilmesi için mevzuatının daha gerçekçi bir şekilde güncellenmesi, önündeki engellerin kaldırılması ve daha kararlı bir şekilde uygulamaya geçilmesi lazımdır. Uzun yıllardır gündemde olan, üzerinde birçok araştırma ve strateji geliştirilen kooperatifçilik, bir türlü istenen muhataplığı bulamamaktadır. Birçok ülkede başarıyla uygulanan, o ülke tarımına ve çiftçisine büyük getirisi olan özellikle tarımsal kooperatifçilik, ülke olarak bizim sosyal ve tarımsal yapımıza daha uygun olduğu halde neden bir türlü işlevsel ve uygulanabilir hale getirilmemiştir? Oysa gündeme geldiği günden beri iyi bir şekilde yapılandırılsaydı, belki bugün rafa kaldırılmak zorunda kalınan Milli Birlik Projesinin Lokomotifi olabilirdi.

Birlikler, odalar (aidat kaynaklı kuruluşlar) kooperatiflerin önünde engel mi?

Ülkemizin sosyal ve tarımsal yapısı açısından faydalı ve geliştirici birçok hikmeti bünyesinde barındıran bu faydalı oluşumun önüne çıkan engellerden biride tarımsal sivil toplum kuruluşu olarak, tarımı geliştirmekten çok tarımsal gelişmeyi tıkayan ve son dönemlerde mantar gibi çoğalan aidat düzenine tabi birlikler ve odalardır.

Kooperatif anlayışı içerisinde kurulan birlikler hariç, sadece zorunlu aidat kaynaklı kurulan bu birlikler, odalar hatta sendikalar çiftçilerin, çalışanların ve üreticilerin, gelişme ve kalkınmasına yardımcı olmaları gerekirken, ülkemizde, şu anki işlevleri itibarı ile, sırf varlıklarını ve etki alanlarını sürdürmek için; çiftçinin, çalışanın ve üreticinin kazancına aidat adı altında göz dikme ve sırtını mevzuata dayayarak onları çok yönlü yönlendirme dışında bir işlev görmemektedirler. Bununda ülke tarımını geliştirmediği ortadadır.

Birliklerin ve odaların önündeki engeller bir bir kaldırılırken, kaynak bulma ve oluşturmada devletin tüm imkanları seferber edilirken hatta devlet, bazı yetkilerini bazı birliklere ve odalara devrederken neden tarımın ve özellikle de küçük çiftçilerin kalkınma ve kazanmasında ve dolayısıyla büyümesinde ve de ülke tarımının gelişmesinde en etkili faktör olabilecek oluşum olan kooperatiflere ilgisiz kalınmaktadır? Küresel tarım ve gıda güçleri ve itinayla onların temsilciliğini yapan bir kısım tarımsal birliklerin, kooperatifçiliğin gelişmesini istemedikleri için mi?

Küresel güçlerin, çiftçi ve üretici topluluklarının kendi öz kaynakları ile oluşmasına karşı bariyer olarak kullandığı, aidat toplamanın dışında üretime ciddi hiçbir katkısı olmayan birlik ve odalar, bu şekilde taşeronluk yaparak kooperatiflerin atıl ve sahipsiz kalmasını sağlamaktadırlar. Oysa kooperatifler başarılı olursa hem tüketici hem üretici kazanacaktır. Böylece de küresel sermayenin tekelleşme, sermayeyi ve gücü tek elinde toplama arzusu istediği gibi gerçekleşmeyecektir.

Üretime ciddi bir katkısı olmayan, ülkenin kaynaklarını boşa tüketen ve yanlış yönlendiren, siyasi yelpazelerin hoş serinliğine doğru dümen kıran, aidat garantili birliklerin, sendikaların ve odaların bu kadar çok rağbet gördüğü ortamda, tarımın çıkışı için, şimdilik kooperatifleri öne çıkarmaktan başka çare görünmüyor.

Tarım Kredi Kooperatifi Kooperatifçiliğin neresinde?

Ülkemizin en büyük kooperatif kuruluşu olan Tarım Kredi Kooperatifi, birçok imkanına rağmen bir türlü tarımı ve çiftçimizi istenen düzeyde geliştirememektedir. Nedeni ise kronikleşmiş sorunlardır. Sahiplenme sorunu, memur mantığıyla çalışması, bir yanını devlete dayaması ve bunun getirdiği rehavet, gerçekçi, kalıcı ve kooperatifçiliğe uygun politikalar ve stratejiler geliştirememesi, kooperatifçiliğini ön plana çıkaramaması, çiftçiyle bağını güçlendirememesi, bazı birliklerin ve benzeri etmenlerin etkisinde kalması, üst düzey atamasının devletçe yapılması, denetimin sahici yapılmaması, israfın önlenememesi gibi etkenler, bu kadar büyük bir yapıyı aşağı çekmektedir.

Dernekler "Sosyal Kooperatif" anlayışıyla yeniden güncellenmeli

Birçok sosyal ve toplumsal alanlar için dernekçilik yerine ki, sürekli bağış ve yardım toplama alışkanlığı doğallaşmış olan, üretmekten uzak, dezavantajlı kesimi de içine alan oluşumlar "sosyal kooperatifçilik" anlayışıyla yeniden güncellenebilir.

Kar amacı gütmeyen, kendi kendine yeterli olma amacı güden bu tür oluşumlarla, birlikte üretme ve paylaşımdan tutunda sosyal sorumluluğa dahil olmaya kadar bir çok işlevi, daha sahici ve kaliteli bir şekilde yerine getirebilecek sivil toplum kuruluşlarının "sosyal kooperatifçilik" anlayışıyla ortaya çıkması sağlanabilir.

Sürekli yardımlarla yardım eden, kendi kendine yetmekten uzak, doğallaşmış, kanıksanmış alışkanlık ve tarzları değiştirmek yenilemek verimli kılmak için, süreklilik ve kalıcılık için, dünyanın birçok yerinde, eğitimden sosyal dayanışmaya kadar çokça örneği olan ve ülkemizde de yeni olan bu tarz oluşumların toplumsal manada iyi bir alternatif olduğu bilinmelidir.

Son söz

Gerek siyasetçi gerekse yöneticinin ve gerekse sermayedarın istediği zaman istediği değişikliği yapamadığı, öncüleri ve uygulayıcılarının vatandaş, çiftçiler ve toplum içinde kendini sorumlu hissedenlerin oluşturduğu yapılar olan kooperatifler, yenilik, ekonomi ve değişim açısından iyi bir dayanışma ve yaşam tarzı alternatifi olabilir.

Tek başına bir şey yapamıyorum diyenler, makamlara gelip "buralar bildiğin gibi değil!" diyerek ideallerinden vazgeçme meylinde olanlar, mangalda kül bırakmama yarışına girenler, her kesimden, dava dava diye tırmandıkları tepeleri artık ova yapanlar, bir tarafta sözcüklere sığmayan kazançlarını sayıp, diğer tarafta çalışanının terini asgari ücretle ölçerken, helal ürünü; ürünün, ürün haline gelişindeki aktörleri yok sayarak, sadece ürünün kendisinde arayanlar, zenginliğini ithalata borçlu olanlar, hep övülmeyi ve alkışlanmayı bekleyerek karakter erozyonunu hızlandıranlar, mevzuatı hep kendine yontanlar,... evet tüm bunlar, birazda bu alternatifi düşünmeliler ve önünü açmalılar.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber