İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı

12 yıl sonra şikayete bağlı suçta ceza soruşturması yapılabilir mi?

Danıştay Birinci Dairesi, takibi şikayete bağlı taksirle yaralama suçunda 6 (altı) aylık şikayet süresi geçtikten sonra yapılan şikayetin soruşturulamayacağını hükmetti.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 11 Ekim 2020 15:03, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
12 yıl sonra şikayete bağlı suçta ceza soruşturması yapılabilir mi?

Dava konusu olayda, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesinin 2006 yılında yaptığı bir ameliyatla ilgili olarak kişinin yaşadığı sağlık problemlerinin doktorun yaptığı operasyondan kaynaklı olduğu iddiasından ötürü ailesi tarafından yaklaşık 12 yıl süre sonra 2018 yılında şikayette bulunulmuştur.

İlgili yükseköğretim kurumu tarafından yapılan inceleme sonucunda 2547 sayılı Kanunun 53/c maddesi uyarınca Men-i Muhakeme kararı verilmiştir.

Yasa gereği Danıştay Birinci Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar" başlıklı 73'üncü maddesinin birinci fıkrasında; "soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamayacağı" hüküm altına alındığından ilgili hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.

T.C.

DANIŞTAY

Birinci Daire

Esas No: 2019/1044

Karar No: 2019/1070

KARAR

Şüpheli: ...-Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Suçu: Şikayetçi ...'in doğuştan beyin felci ve kalça çıkığı olan, bir ayağını diğer ayağının üzerinde tutma, ayakta dikilememe ve yürümeme şikayetiyle getirilen 8.3.2005 doğumlu oğlu ...'in ameliyattan 2-3 ay sonra yürüyeceğini söylemesine rağmen, 23.11.2006 tarihinde yapılan kalça çıkığı ve 17.8.2007 tarihinde yapılan implant çıkarımı ameliyatlarında gerekli dikkat ve özeni göstermeyerek, yanlış cerrahi müdahale ve tedavi uygulayarak adı geçenin yürüyememesine, takla atarak gitmesine, sakat kalmasına sebebiyet vermek suretiyle adı geçeni taksirle yaralamak.

Suç Tarihi: 2006-2007 Yılları.

İncelenen Karar: Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Kurulun 24.5.2019

tarih ve E.1900156184 sayılı men-i muhakeme kararı.

Karara İtiraz Eden: Şikayetçi...

İnceleme Nedeni: Yasa gereği kendiliğinden ve itiraz üzerine.

Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünün 14.6.2019 tarih ve E.1900173457 sayılı ekinde gönderilen soruşturma dosyası ile yukarıda belirtilen Kurul kararı ve bu karara yapılan

itiraz, Tetkik Hakimi Fatma Güneş Gülşen'in açıklamaları dinlenildikten sonra, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53.üncü maddesi uyarınca incelendi;

Gereği Görüşülüp Düşünüldü:

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar" başlıklı 73'üncü maddesinin birinci fıkrasında; soruşturulması ve kovuşturulması

şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturma yapılamayacağı, ikinci fıkrasında; zamanaşımı süresini geçmemek

koşuluyla bu sürenin, şikayet hakkı olan kişinin fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden başlayacağı, Kanunun "Taksirle yaralama" başlıklı 89'uncu maddesinin birinci fıkrasında ise; taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişinin, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı, anılan maddenin son fıkrasında ise, taksirle yaralama fiilinin bilinçli taksirle işlenmesi hariç olmak üzere suçun soruşturulmasının ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olduğu hüküm altına alınmıştır.

Dosyanın incelenmesinden, şikayetçi ...'in doğuştan beyin felci ce kalça çıkığı olan 8.3.2005 doğumlu oğlu ...'in, bir ayağını diğer ayağının üzerinde tutma, ayakta dikilememe, yürüyememe ve oturamama şikayetleriyle 22.11.2006 tarihinde serebral palsiye (beyin felci) bağlı her iki kalça adduksiyon kısıtlılığı ve kalça çıkığı tanısıyla Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğine yatışının yapıldığı, 23.6.2006 tarihinde kalça çıkığı ameliyatının gerçekleştirildiği, 16.8.2007 tarihinde tekrar yatışı yapılan hastanın iki yönlü eklem grafisi raporunda solda opere doğuştan kalça çıkıklığı ile uyumlu görünüm izlendiğinin rapor edildiği, 17.8.2007 tarihinde implant çıkarımı ameliyatının yapıldığı, bu ameliyattan sonra hastaneye başvurusu olmadığı, 2009 yılında ranzadan düşen oğlunun Atatürk Üniversitesi sevkinin yapıldığı, Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi... tarafından ameliyatının yapıldığı, ameliyat sonucunda çocuğunun felç olmasına sebep olduğu iddiasıyla... tarafından 18.6.2018 tarihinde şikayetçi olunduğu, soruşturmada alına 9.10.2018 tarihli ifadesinde de oğlunun yürüyememe şikayeti olduğunu, 2006 yılında şüpheli tarafından ameliyat edildiğini, 2007 yılında bu ameliyat esnasında takılan demirlerin çıkarıldığını, Hastaneye getirdiğinde çocuğunun yürüyemediğini, bir ayağını diğer ayağının üzerinde tuttuğunu, bu ameliyattan sonra çocuğunun 2-3 ay sonra yürüyeceğinin söylendiğini, ameliyat sonrası çocuğunun yürüyemediğini, çocuğunun tedavisinin yapılmasını ve ayağa kalkmasını talep ettiğini beyan ettiği görülmekle birlikte, olayla ilgili olarak 6 aylık şikayet süresi geçtikten sonra şikayetçi olunduğu, 23.6.2006 tarihli ve 17.8.2007 tarihli ameliyattan 2-3 ay sonra çocuğunun yürüyemediğini öğrenen şikayetçi tarafından 6 ay içerisinde şikayette bulunulması gerekirken, şikayet süresi 11-12 yıl geçirildikten sonra 8.6.2018 tarihinde şikayette bulunulduğu, bu nedenle şüpheli hakkında ceza soruşturması yapılamayacağı ve Kurul kararı alınamayacağı anlaşıldığından, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Yetkili Kurulun 24.5.2019 tarih ve E.1900156184 sayılı men-i muhakeme kararının bozulmasına, atılı suç nedeniyle... hakkında kovuşturmaya yer olmadığına, dosyanın karar ekli olarak Atatürk Üniversitesi Rektörlüğüne, kararın bir örneğinin itiraz edene gönderilmesine 27.6.2019 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, yükseköğretim üst kuruluşları başkan ve üyeleri ile yükseköğretim kurumlarının yöneticilerinin, bu kurumlarda çalışan öğretim elemanlarının ve diğer personelin görevleri dolayısıyla ya da görevlerini yaptıkları sırada işledikleri ileri sürülen suçların soruşturulması için özel usuller getirmiş bulunmaktadır. Aynı Kanunun bu

Konuyu düzenleyen 53. maddesinin son fıkrasında da; bu Kanunda yer almamış hususlarda

Memurin Muhakematı Hakkında Kanunu Muvakkat(MMHKM) hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

MMHKM'ı yürürlükten kaldıran 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun 16. maddesinde, diğer kanunlarda MMHKM'a yapılan atıfların, bu Kanuna yapılmış sayılacağı ve MMHKM'ın uygulanacağının belirtildiği durumlarda da bu Kanun hükümlerinin uygulanacağı hükmü getirilmiştir.4483 sayılı Kanunun 6.ncı maddesinde de; ön inceleme ile görevlendirilenlerin bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre işlem yapabilecekleri açıklanmıştır. Bu durumda 2547 sayılı Kanuna göre yapılacak bir ceza soruşturmasına ilişkin hususlarsa, Gerek bu Kanunda gerekse 4483 sayılı Kanunda hüküm bulunmayan hallerde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uygulanacaktır.

5271 sayılı Kanunun "Tanımlar" başlıklı 2. Maddesinde; yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evrenin soruşturma, iddianamenin kabulüyle başlayıp hükmün kesinleşmesine kadar geçen evrenin ise kovuşturma olduğu tanımlanmıştır. Yükseköğretim personeli hakkında, işledikleri iddia edilen suçların soruşturulması bakımından idari tahkikat usulü kabul edilmiştir.2547 sayılı Kanuna göre, bu kanunda sayılan yükseköğretim personelinin görevleri sırasında ya da görevleri nedeniyle işledikleri ileri sürülen suçlar hakkındaki soruşturma idare tarafından yapılacaktır. Bu durumda aynı Kanunun 53\c maddesinde belirtilen ilk soruşturma ile son soruşturmanın açılıp açılmaması kararı ve bu karara yapılan itiraz üzerine yetkili merci tarafından verilen karar hep birlikte 5271 sayılı Kanunda belirtilen soruşturma evresine karşılık gelmektedir.

4483 sayılı Kanunun 6. maddesinin son fıkrasında, yetkili merciin, ön inceleme raporu üzerine soruşturma izni verilmesine ya da verilmemesine karar vereceği, yine aynı kanunun 7.

maddesinin son fıkrasında da bu kararların gösterilen süreler içinde verilmesinin zorunlu olduğu açıklanmıştır.2547 sayılı Kanunun 53/c maddesinde soruşturma başlatılması halinde ilk soruşturma aşamasından sonra son soruşturmanın açılıp açılmayacağına yetkili kurullarca karar verileceği hükme bağlanmıştır.

2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 53.'üncü maddesinin (c) bendinin 4.'üncü alt bendinde Yükseköğretim Kurulu ve Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri hakkında Danıştay'ın İkinci Dairesince verilen lüzum-u muhakeme kararına itiraz ile men-i muhakeme kararlarının kendiliğinden Danıştay İkinci Dairesince (2575 sayılı Danıştay Kanununun 42'inci maddesinin 2.6.2004 tarih ve 5183 sayılı Kanunun 12'inci maddesi ile değişik (k) bendi gereğince bu görev Danıştay Birinci Dairesine aittir.) incelenerek karara bağlanacağı hüküm altına alınmıştır.

Ceza soruşturmasının genel usullerini düzenleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 170. maddesinde soruşturma evresi sonunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması halinde cumhuriyet savcısının iddianame hazırlayacağı yani dava açacağı, 171. Maddesinde cezayı kaldıran şahsi sebeplerin varlığı halinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilebileceği veya aynı maddenin ikinci fıkrasında sayılan şartların varlığı halinde kamu davasının açılmasının cumhuriyet savcısı tarafından beş yıl süreyle ertelenmesine karar verilebileceği, aynı Kanunun 172. maddesinde de soruşturma evresi sonunda kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde cumhuriyet savcısı tarafından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verileceği düzenlenmiştir.

Bu durumda, ön inceleme soruşturmasını düzenleyen 4483 sayılı Kanun, yükseköğretim personeli hakkında ceza soruşturmasına dair özel usuller getiren 2547 sayılı Kanun ve genel ceza soruşturması usullerini düzenleyen 5271 sayılı Kanun çerçevesinde açılmış bir soruşturmanın, hakkında soruşturma yapılanın lehine ya da aleyhine bir kararla sonuçlandırılması zorunludur.

"Karar verilmesine yer olmadığı" şeklinde bir karar konunun esası hakkında bir karar verilmesinin gerekli olmadığı bir durumu anlatır ve bir uyuşmazlığın giderilmesi ya da soruşturmanın sonlandırılması gibi bir sonuç içermez. Mahkeme, cumhuriyet savcısı veya yetkili kurul gibi mercilerin kendilerinden yapılan talebi aslında suskun kalarak reddedişlerini ifade eder.

Yukarıda yapılan açıklamalardan 2547 sayılı Kanun kapsamında başlatılmış bir ceza soruşturmanın herhangi bir safhasında karar verilmesine yer olmadığı şeklinde bir karar çeşidinin olmadığı anlaşılmaktadır. Böyle bir karar yapılmakta olan soruşturmanın sonlandırmadan boşlukta kalması sonucunu doğuracaktır. Dolayısıyla başlatılmış bir soruşturmanın ilgisine göre yukarıda söz konusu edilen kanunlarda belirtilen karar çeşitlerinden biri ile sonuçlandırılması zorunludur.

Diğer taraftan, Kanunda tanımlanmış bir suçun işlenmediği veya işlenen suçla şüphelinin bir ilgisinin olmadığı ya da şüphelinin bir suç işlediğine dair yeterli delil elde edilemediği durumlarda, soruşturma sonucunda; eğer şüpheli, 2547 sayılı Kanun kapsamında ise hakkında yetkili kurul tarafından verilen men-i muhakeme kararının, genel hükümlere tabi ise 5271 sayılı Kanuna göre Cumhuriyet savcısının verdiği kovuşturmaya yer olmadığı kararının gerekçesinde bu kararların neden verildiğinin sebepleri ve hukuki dayanakları açıkça anlatılmaktadır. Bu durumda takibi şikayete bağlı suçlarda şikayetten vazgeçilmesi sebebiyle men-i muhakeme kararının bozularak karar verilmesine yer olmadığı/kovuşturmaya yer olmadığı kararına çevrilmesinin herhangi bir anlamı veya hukuki gereği bulunmadığı gibi 2547 sayılı Kanunun kendi terminolojisiyle uyuşmadığı da açıktır.

5237 sayılı Türk ceza Kanununun "Soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlar" başlıklı 73'üncü maddesinin 1'inci bendinde soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan suç hakkında yetkili kimse altı ay içinde şikayette bulunmadığı takdirde soruşturma ve kovuşturmanın yapılamayacağı, 4'üncü maddesinde de kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesinin davayı düşüreceği hükme bağlanmıştır.

Takibi şikayette bağlı suçlarda, şikayet bir muhakeme şartı olduğundan şikayetten vazgeçme durumunda soruşturmanın sonlandırılması yasal zorunluluktur.2547 sayılı Kanun kapsamında yürütülen soruşturmalarda ise şikayetten vazgeçme durumunda; soruşturmanın durdurulması ve soruşturma emri veren yetkili merci tarafından dosyanın işlemden kaldırılması gerekmektedir. Bu durumda yetkili kurul tarafından da bir karar verilemeyecektir. Ancak soruşturmanın bitmiş olması ve yetkili kurul kararı aşamasında şikayetten vazgeçilmesi durumunda 2547 sayılı Kanuna göre men-i muhakeme kararı verilmesi uygun olacaktır.

Yukarıda açılanan nedenlerden dolayı Atatürk Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan Yetkili Kurulun 24.5.2019 tarih ve E.1900156184 sayılı men-i muhakeme kararının onanması gerektiği gerekçesiyle karara katılmıyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber