Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: 3600 ek gösterge ve sözleşmeliye kadro dahil her teklif kırmızı çizgimizdir

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ile toplu sözleşme, 3600 ek gösterge ve sözleşmeli personele kadro konusunu konuştuk. Yalçın, toplu sözleşme için tekliflerinin gayet makul olduğunu dile getirdi. Tüm kamu personeline 3600 ek gösterge ve sözleşmeli personele de kadro istediklerini söyledi.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 02 Ağustos 2021 00:04, Son Güncelleme : 02 Ağustos 2021 09:55
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: 3600 ek gösterge ve sözleşmeliye kadro dahil her teklif kırmızı çizgimizdir

Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın ile toplu sözleşme, 3600 ek gösterge ve sözleşmeli personele kadro konusunu konuştuk. Yalçın, toplu sözleşme için tekliflerinin gayet makul olduğunu dile getirdi. Tüm kamu personeline 3600 ek gösterge ve sözleşmeli personele de kadro istediklerini söyledi.

Edip Üzen/Memurlar.net

İşte Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın'a sorduğumuz sorular ve cevapları

1- 2022 - 2023 yıllarını kapsayacak toplu sözleşmeden umutlu musunuz?

Kamu görevlilerinin hakkını, hukukunu korumanın, artırmanın çalışma şartlarını iyileştirmenin Anayasal ve demokratik hakları derinleştirmenin ve daha fazla özgürleştirmenin mücadelesini vermek konusunda kendi tarihi boyunca "hakkını vermek" ifadesinin gereğini eksiksiz yerine getiren Memur-Sen'in ve bağlı sendikaların yetkili olduğu, taraf olduğu bir toplu sözleşme sürecinden, masasından ve sonucundan elbette umutluyum. Ben sendikamın, konfederasyonumun benim için, bana dair ve benimle ilgili olanı doğru tespit ve teklif etmek için ortaya koyduğu emeğe bakarım. Harcadığı zamana, ürettiği imkanlara ve geliştirdiği fırsatlara dayanarak yorum yaparım.

Tablo çok net: sahadaki talepleri masaya teklif olarak getiren beklentiyi kazanım iradesine, sendikal gücünü, birikimini ve örgütün kapasitesini harekete geçiren Memur-Sen ve bağlı sendikaları gerçeği; sendikacılar yönüyle umut üretmenin ve büyütmenin, sendikalar yönüyle ise umutlu olmanın ve umuda yaslanmanın mümkün olmasını sağlıyor. Toplu sözleşme tekliflerine bakıldığında, teklif edilmesi gerekip edilmeyen, teklif edilmemesi gerekip edilen bir konu tespit ve ifade edilemez.

Unutmayalım ki toplu sözleşme iki özneli ve eşitler arası bir süreç ve bu sürecin sonunda uzlaşmayla ya da uzlaşmazlıkla sonuçlanan bir sosyal diyalog zeminidir.

Masanın diğer tarafında yer alacak kamu işvereni ile yani siyasi iradenin toplu pazarlıktaki temsilcisiyle görüşmeleri yürütüyor, müzakereleri yapıyor, tartışıyor, uzlaşıyor bazen de çatışıyoruz. Bugünden geriye 5 dönemi tamamlayan toplu sözleşme tarihi bunun örnekleriyle dolu.

Kamu görevlileri açısından toplu sözleşmenin süreç ve sonuçlarıyla umut, kazanım ve adalet üretmesi bizim tekliflerimize karşı getireceği tekliflerle adalet ve insani kalkınma hedefini ortaya koyacak Kamu İşvereniyle de ilgilidir.

Biraz öncede ifade ettim. Memur-Sen Genel Başkanı olarak umut vermenin, umut olmanın, umudu büyütmenin derdindeyiz. Biz üyelerimizin, kamu görevlilerimizin umutlarını gerçeğe, beklentilerini kazanıma dönüştürmek, maaşlarını insan onuruna uygun yaşayacak tutarlara, çalışma şartlarını saygın işle uyum sağlayacak konuma taşımak için sendikacılık yapıyor, erdemli ve soylu mücadelemizi toplu pazarlık masasında da emsalsiz kılmanın derdini taşıyoruz.

6. Dönem Toplu Sözleşme tekliflerimize bakıldığında aklı selim, verilere hakim, olması gerekeni tespit noktasında dert sahibi herkes şunu söyleyecektir; abartısız, eksiksiz, gerçekçi, makul, beklentiyle uyumlu, Türkiye'nin ekonomisiyle, büyümesiyle, hedefleriyle çelişmeyen, adaleti hem gelir dağılımında hem de külfetin paylaşımında tesis edebilir başlıklar, konular, içerikler, oranlar ve rakamlar ile olanı gören olması gerekeni teklif eden bir irade...

Gerçekten de bizim tekliflerimiz;

* Kamu görevlilerinin bütçesini artırırken, kamu maliyesini sarsmıyor, sosyal maliyeti de azaltıyor.

*Kamu görevlilerinin huzursuzluğunu giderirken, beklentileriyle uyumlu sonuçlar oluştururken Türkiye'nin ekonomisinin gücünü yansıtan ve toplumsal zeminde huzuru artıran sonuçlar da üretecek teklifler içermektir.

*Amaç olarak bütçeden en büyük payı biz alalım bencilliğine değil Türkiye'ye yaptığımız hizmetin hakkını eksiksiz alalım adaletine dayanmaktadır. Yani biz hakkımız olup olmadığına bakmaksızın bütçeden aktarılan payı artırmanın değil, emeğimiz ve alın terimizin hakkı olan payı kamu bütçesinden almanın mücadelesini veriyoruz.
* Türkiye'nin güçlü bir ekonomisi olduğu gerçeğine, Yeni, Büyük ve Güçlü Türkiye'ye inanmanın gerekliliğine dayanıyor.

* Dünyada küresel bir krizin, finansal ve ekonomik bir daralmanın yaşandığını yok saymadan fakat Türkiye'nin kendi iç dinamikleriyle kaynak üretebilen, sorun çözebilen, adalet tesis edebilen kapasitesini esas alıyor.

Bütün bu çerçeve içeresinde biz Memur-Sen ve bağlı sendikaları olarak, üyelerimizin, kamu görevlilerimizin toplu pazarlık masasından alması gereken hakları almak için mücadelemizi ortaya koyacağız, bu mücadele umudu büyüten mücadeledir. Kamu İşveren tarafı da hem bu mücadelenin hak ettiği saygıyı hem de kamu görevlilerinin umudunu yükseltecek ve koruyacak uzlaşma çabasını aksiyoner bir şekilde ortaya koymalıdır. Toplu sözleşme masası süreciyle etkili iletişim, sonucuyla adil paylaşım noktasında bütün kulvarla örnek olmalıdır. İrademiz, isteğimiz, teklifimiz budur.

2- Ülkenin mali durumuna bakarsak sizi ne kadarlık bir zam oranı tatmin edecektir.

Türkiye'nin ekonomisinin, finans kulvarının, makro ve mikro ekonomik verilerinin, bütçe dengesinin ve disiplinin pazarlık süreçlerinde ağırlıkla kamu yönetimi tarafında cimrilik gerekçesi/dayanağı yapıldığı biliyoruz. Fakat biz bir başka önemli şey daha biliyoruz... Türkiye'nin gücü makro ve mikro ekonomik verilerle, rakamlarla, oranlarla, tahmin ve hedeflerle anlaşılır ve anlatılır değildir. Türkiye'nin ekonomisinin de siyasetinin de medeniyetinin de arkasındaki güç; millettir, milletin adalete olan inancıdır, hakka olan adanmışlığıdır. Haksızlığı gidermek için veya hakkı inşa etmek için oluşan maliyetin büyüklüğü, bizim tarihimizde ve medeniyetimizde hiçbir zaman olumsuz cevap gerekçesi olarak kullanılmadı ve kullanılmamalı.

Ekonominin mevcut durumu üzerinden cümle kurmak, teklif yapmak ya da tekliflere gerekçe üretmek açık bir fahiş hatadır. 6. Dönem Toplu Sözleşmenin görüşmeleri Ağustos'ta, uygulaması ise 1 Ocak 2022'den 31 Aralık 2023'e kadar devam edecek. Kısaca biz 6 ay başlayacak ve bugün itibariyle 30 gün sonra sona erecek bir süreçle ilgili eşitler arası pazarlık gerçekleştiriyoruz. Bu nedenle, bugünkü verilerle yarına dair teklifleri ve hedefleri aynı formülün içine koyup eşittir diyemeyiz. Bizim tekliflerimiz yarın da, gelecekte, ilerleyen süreçte Türkiye'nin daha iyiye gideceğine dair tahmin ve öngörü değil açık iddia içermektedir. Biz aynı iddiaya Kamu İşverenin'de sahip olmasını istiyoruz. Toplu pazarlık bütün süreçleri ve sonuçlarıyla Türkiye'nin siyasi, hukuki, ekonomik ve kültürel büyüklüğünü ispatlayacak bir tarihsel takvim olarak görülmeli ve kullanılmalıdır.

Bu genel çerçeveden sonra sorunuza cevap vermememin cevap vermekten daha uygun olacağı kanaatindeyim. Şaka yollu takılmak gerekirse; bu sorunuzla ilgili olarak bunu size kamu işvereni mi sordurdu demem gerekiyor. Çünkü biz, tekliflerimizi, tekliflerimizin oluşturacağı etkiyi Kamu İşverenine sunulmak üzere ÇSGB teslim ettik. Teslim ettiğimiz metindeki oranlar, rakamlar, tutarlar, haklar ne ise bizim toplu sözleşmedeki nihai hedefimizde o dur. Kendi teklifimizle pazarlık yapacak duruma ve hataya düşmemeliyiz.

Kamu görevlilerinin bize ilettiği, aktardığı, yansıttığı sorunlar, çözümler, beklentiler ve talepler teklif metnimizde herhangi bir eksiltmeye ya da perdelemeye tabi olmaksızın bütün yönleriyle yer almaktadır. Bu nedenle ekonomiyi merkeze alıp, ekonomik verileri temel kabul edip, toplu sözleşmede hangi oran, tutar, rakam bizi memnun eder şeklinde bir düşünsel çerçeve çizmeyi sendikal duruşla ve sendikal mücadeleyle uyumlu görmem. Bizim tekliflerimizin temeli de merkezi de kamu görevlilerimizdir, onların alın terleridir, onların emekleridir ve beklentileridir.

Kamu görevlilerini memnun etmeyecek hiçbir şey de imzamız ve rızamız olmaz. Bunu kamu işvereni de kamu kurumları da kamu görevlileri de çok iyi bilir. Bizi memnun edecek olan, tatmin edecek olan, emeğin hakkını ve hukukunu eksiksiz alınması ve korunmasıdır. Buna alt ya da üst sınır çizmeyi doğru bulmuyoruz.

Memur-Sen olarak; emekle ekmek arasında, Türkiye'nin ekonomik gücüyle Türkiye'ye hizmet eden kitlenin ekonomik beklentileri arasında adalet noktasında, hakkaniyet noktasında eleştirilmesi imkansız bir zemin oluşturmanın ve köprü kurmanın derdindeyiz. Biz buna erdemli sendikacılık ve soylu mücadele diyoruz.

Türkiye'nin ekonomik, mali ve siyasi görünümüne bakıldığında, istikrarın, büyüyen ekonominin, dönüşen bir mali perspektifin ve doğal olarak da güçlü bir ekonominin görülmesi gerekiyor.

Korana Virüsünde etkisi ve katkısıyla ekonomik ve finansal olarak küresel boyutta yaşanan kriz ve daralmanın artık sona ermek üzere olduğunu kabul etmek gerekiyor. Sosyal hayattaki normalleşme, ekonomik ve finansal hayatta da kendini daha belirgin hissettirecektir. Türkiye'nin ekonomisi, mali imkanları ve kaynakları; bu gerçekleri de dikkate aldığımızda bizim bütün tekliflerimize herhangi bir kaygı ve tereddüt oluşturmadan evet demeyi sağlayacak güçte ve düzeydedir.

Diğer taraftan toplu sözleşmenin ve toplu sözleşmeyle kamu görevlilerinin mali ve sosyal haklarını artırmanın katkı sağlayacağı, sorun çözeceği, yenilik üreteceği, umut büyüteceği bir konuyu da hatırlatmakta fayda var. Toplu sözleşme masası ile kamu görevlilerine merkezi yönetim bütçesinden aktarılacak pay, piyasa için, sermaye için, tedarik zinciri için, esnaf için ve bu ekonomik kurguda emeği ile kendisine hak ve pay alan emekçiler için krizden çıkış, ekonomiyi olağan sürecine taşıyış imkanıdır. Ekonomik krizlerden korunmanın ve kurtulmanın en önemli yöntemlerinden birisi hiç kuşkusuz ki; kamu görevlilerine, diğer çalışan kesimlere yapılacak iyileştirmeler ve bu kapsamda sağlanacak ödemeler ile uygulamaya konulacak teşviklerdir.

Bu kapsamda, 2 Ağustos'ta başlayacak 6. Dönem Toplu Sözleşme paylaşımda adaleti sağlayacak, ekonomik zeminde krizi ve daralmayı bitirecek, mali ve finansal kurguda ise tahminler, hedefler ve an'a dair gerçekler yönüyle güveni yükseltecek bir ortak teşvik paketi oluşturma fırsatı olarak kullanılmalıdır.

Bugün itibariyle işverene iletilmek üzere sunduğumuz, 6. Dönem Toplu Sözleşme tekliflerinin öne çıkan unsurları ile bir hatırlatma yaparsak; 2022 yılı için %21 katsayı artışı, %3 refah payı ve net 600 TL seyyanen zam teklifimiz, 2023 için ise %17 katsayı artışı ve %3 refah payı artışı teklifinin ortaya koyduğu realite şudur;

" Birincisi geçmiş dönem kayıpları giderilmelidir. Bunu seyyanen zamla gerçekleştirmek gerekiyor.

" İkincisi enflasyona ezilme ihtimali sıfır olmalıdır. Bunun için katsayı artışlarının 6 aylık dönemler itibariyle değil Ocakta tek seferde verilmesini teklif ettik.

" Üçüncü olarak da, maaş ve ücretlerde reel artış kesinlikle gerçekleşmeli bu aynı zamanda ekonomideki büyümenin yurtiçi hasıladaki artışın kamu görevlilerine de yansıtılma sonucu üretmelidir. Bunu da her iki yıl için teklif ettiğimiz % 3 Refah payı artışıyla gerçekleştirmek istiyoruz.

Biz kısaca 6. Dönem toplu sözleşmeyle dünü bugünü ve yarını emeğin hakkının teslim edildiği tarihsel bir görünüme dönüştürmek istiyoruz.

3- Toplu sözleşmede kırmızı çizgileriniz nelerdir?

Bu soruya cevabım çok net... Bizim kırmızı çizgimiz 6. Dönem teklifimizin bütünü, her maddesi ve her çizgisi bizim kırmızı çizgimizdir. Toplu pazarlığın bizim için başlangıcı da sonuç da tek bir şeye hizmet etmeli. Kamu görevlilerinin emeğine, hak ettiği değerin verilmesine. Bunu sağlamak adına ortaya konulan her irade ve deklare edilen her cümle şüphesiz kırmızı çizgidir. Bu kırmızı çizginin arkasında daha büyük bir çizgi var. O da "EMEK ve EKMEK"... Alın terine değer veren erdemli bir yapıyız, ekmeğin hukukunu koruyan adil bir yapıyız, emeğe anlam yükleyen bir Konfederasyonuz.

Biz toplu sözleşme tekliflerimizin her birini, kamu görevlilerinin beklentisi, talebi, hakkı olduğu ve kamu görevlilerine temas ettiği için masaya taşıdık ve taşıyoruz. Her bir teklifimiz bizim için büyük önem arz etmektedir. Sorunun aslında vazgeçilmez teklifimizin ne olduğunu soruyorsanız burada sahanında Memur-Sen'in de görüşleri aynı.

Bugün Türkiye'de hangi kamu görevlisi;

" Enflasyonu ezen ve enflasyona ezilme ihtimali olamayacak şekilde verilen maaş artışını istemez.

" Refah payı verilmesini istemez.

" 5. Dönem Toplu sözleşme kaybının telafi için, seyyanen zam verilmesini istemez.

" Gelir Vergisi adaletsizliğinin düzeltilmesini istemez.

" Ek ödemenin artırılmasını istemez.

" Emekli maaşına bütün ödemelerin/unsurların katılmasını istemez.

" 3600 ek göstergeyi istemez.

" Sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesini istemez.

" Bayram İkramiyesi ödemesini istemez.

" Kademe-Derece sınırlamasının kaldırılmasını istemez.

" Görevde yükselme için daha fazla sınav açılmasını istemez.

Evet, bunlar ve diğer tekliflerimiz kamu görevlileri tarafından talep edilen, istenen ve birçoğu da haklı beklenti olarak görülmesi gereken içeriğe sahipler. Bu yüzden her teklifimizi önemsiyor ve her biri kararlılık ortaya koymayı değerli buluyoruz. Çünkü her teklif hem bir sorunun varlığını gösteriyor hem de bir sorunun çözümü için önerme ve irade ortaya koyuyor.

4- 3600 Ek gösterge sözü uzun zaman önce verildi ama herhangi bir adım atılamadı. Sizce tıkanıklık alanları nelerdir?

Kesinlikle çok doğru bir tespit ve soru... Ancak, bu sorunun vaat-icraat yönüyle cevabını benden beklemeniz ne kadar doğru onu sizin takdirinize bırakıyorum. Ek gösterge noktasında adil bir görünümün ve rakamların oluşması konusunda ilk toplu sözleşmeden bugüne irade beyanlarımız ortadadır. Ek gösterge konusu sosyal güvenlik yönüyle adalet konusudur aynı zamanda. Sorunun çözüleceğine dair, beklentinin karşılanacağına dair vaadin bir cümle olarak deklare edilmesini -hiç tevazu göstermeyeceğim- Memur-Sen sağladı. Kapsamın genişletilmesini, işlemin biran önce hayata geçirilmesini öncesinde de sonrasında da söyledik.

3600 Ek Gösterge sözünün bugüne kadar icrasına dönük somut bir adım atılmaması bir tazmin yükümlülüğü de oluşturdu esasen. Sonuçta son Cumhurbaşkanlığı seçiminden bugüne geçen süre kadar beklentiye dayalı bir zarar var ve bu zarar haklı beklentiyle ilişkili. Kamu yönetimi, kamu işvereni çok daha geniş anlamıyla siyasi irade yani iktidar hangi kaygılarla, hangi gerekçelerle bu vaadinin hayata geçmesini sağlamadı kısmı bizim ancak tahmin boyutuyla cevap verebileceğimiz bir husustur. Biz bugüne kadar niye yapılmadığını tartışmayı değil biran önce yapılması gerektiğini hatırlatmayı doğru buluyoruz. Bu yüzden de 6. Dönem Toplu Sözleşmede ek gösterge konusunda düzenleme yapılması gereken teklife yine ve yeniden yer verdik. Tıkanıklığın nedenini, dayanağını, sorumlusunu araştırmanın değil Toplu Sözleşme masası üzerinden gidermenin esas alınması gerekiyor, bizim teklifimiz kabul edildiğinde tıkanıklıkta giderilmiş olacak.

3600 vaadini deklare eden siyasi irade ile bu vaadin gereğini yapacak olan bürokrasi arasında kopukluk varsa bunu ortadan kaldırmak için özel bir zaman ve enerjiye gerek yok. 2 Ağustostaki ilk oturumda teklifimize evet denilsin, tıkanıklık bitsin, vaat yerine gelsin.


5- 3600 Ek Gösterge verildiği zaman kaç milyon memuru ve memur emeklisini etkileyecek?

Bu soruya sendikacı olarak cevap vermem kadar doğal bir durum yoktur. Biz, ek gösterge düzenlemesinin bütün kamu görevlilerini kapsaması gerektiğini söyleyerek kaç kişiyi etkilemesi gerektiğini de cevaplamış olduk aslında. Ve dedik ki; unvan, kurum, öğrenim durumu ve benzeri gerekçelerle ayrım yapılmaksızın her hizmet sınıfı ve her unvan sınıfı için en düşük ek gösterge 3600'e yükseltilmelidir. Yani ek göstergeden bütün kamu görevlisi emeklileri ve fiilen görev yapan kamu görevlileri yararlandırılmalıdır.

6- 1.10.2008 öncesi personelle, 1.10.2008 sonrası personele 3600 ek gösterge verilmesinin mali boyutları var. Bu konuda nasıl bir çözüm öneriniz var?

Şüphesiz ki; 5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 1.Ekim.2008'den sonra kamu görevlisi olarak göreve başlayanların sosyal güvenlik hakları ve emeklilik noktasındaki maaş ve ikramiyeleriyle ilgili düzenlemeler farklılaştığından mevcut durumda 5510'a tabi kamu görevlilerinin emeklilik yönüyle 3600 ek göstergeden faydalanma imkanı bulunmamaktadır. Ancak bizim toplu sözleşme tekliflerimiz arasında sözleşmeli ile kadrolu, 5434 ile 5510'a tabi personel arasında, maaş miktarı ve sosyal güvenlik hakları noktasında ayrım yapılmasını engelleyici ve son verici hükümler bulunduğunu hatırlatırım.

Bizim teklifimiz bir bütün olarak ele alınmadığı sürece 3600 ek gösterge ya da genel olarak ek gösterge konusunda yapılacak her çalışma hem haksızlığa hem de yeni yasal düzenlemelere gerekçe oluşturacaktır. Bu yönüyle başta Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı ve nihayet Sosyal Güvenlik Kurumu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bizim baktığımız pencereden bakma gayretlerini ortaya koyarlarsa, ek göstergede memnuniyet artar, mağduriyet biter diyoruz.

7- Sözleşmeli Personele kadro konusunda ümitli misiniz? Kadro verilmezse hangi konularda iyileştirme yapılmalıdır?

Soruyu düzelterek başlayalım. Sözleşmeli personelin kadroya geçişi konusunda biz ümitli olmak değil kararlı, tutarlı ve ısrarcı olmak pozisyonundayız. Bu yönüyle 2011 ve 2013'te yürürlüğe konulan kadroya geçiş düzenlemelerini ortaya çıkaran ısrar, kararlılık ve fikri takip noktasında Memur-Sen bugünde aynı konumdadır. Tamda bu nedenle sözleşmeli personelin, vekil sıfatıyla görev yapanların, memur işi yapan işçi personelin kadroya geçişi başlıklarında 3 ayrı teklifimiz var. Fakat elbette asıl teklif, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi ve sözleşmeli personel istihdamının kamuda bitirilmesidir. Aynı işi yapıyorsunuz, aynı kurumda çalışıyorsunuz, aynı devletin personelisiniz, aynı bütçeden maaş alıyorsunuz, aynı unvanları kullanıyorsunuz fakat haklarınız, maaşlarınız, görevde yükselme ve unvan değişikliği haklarınız birbirinden farklı. Çok net bir ifade var; bizim medeniyetimizde "adalet mülkün temelidir" yani devletin temelidir. Sözleşmeli personel istihdamı da uygulaması da kuralları da adaleti imkansız hale getiren durumlar içeriyor. Bırakın adaleti eşitlik bile söz konusu değil. Sözleşmeli ile kadrolu arasındaki farklar arasında sözleşmeli-sözleşmeli arasında bile eşitlik benzerlik söz konusu değil.

Sendikacılar ve sendikalar süreç boyunca eşitliği, süreç sonunda ise adaleti sağlayacak hükümleri, telifleri, tedbirleri, tenkitleri mücadelenin parçası yapmak durumundadırlar. Esasen sendikal mücadele ve muhaliflikte tam da budur.

Memur-Sen olarak; geçmişten bugüne ortaya koyduğumuz tavır ve bakış açısıyla sorunlardan beslenen değil çözüm üreten sendikacılık anlayışını benimsiyoruz. Bu yüzden, olumsuz değil olumlu, sorunlu değil sorunsuz teklifleri esas alarak sendikacılık yapıyor sendikal birikimimizi bu şekilde ortaya koyuyoruz. Bu anlayışla sorunuzun ikinci kısmı olan "Kadro verilmezse" ifadesini doğru bir ifade olarak görmüyorum, kabul etmiyorum, beklentiyle ve adaletle uyumlu bulmuyorum. Sözleşmeli personel istihdamına da sözleşmeli personelin kadroya geçirilmemesi noktasındaki tavra da tepkiliyim. Tamda bu yüzden sözleşmeli personel istihdamının kaldırılması ve mevcut personelin kadroya geçirilmesi noktasında hem yol hem yöntem hem de süreç yönetiyoruz.

Bu yol ve yöntemlerin örneği yine sendikacılık tarihimize Memur-Sen'in altın harflerle kazıdığı bir tarih var. 2011 ve 2013 yıllarında 280.000'e yakın personel kadroya geçirildi. Bu uygulama sonucunda, devlete maliyet boyutuyla bir yük oluşturulmadığı gibi sosyal maliyeti azaltan, ailelerin mutlu olmasını sağlayan, personelin verimliliğini kamunun asli istihdamının kadrolu olması gerektiğini tescil eden bir tablo ortaya çıktı. Bu uygulamanın sonucunda ne kamu tarafında ne de istihdam tarafında memnuniyetsizlik oluşturacak hiçbir durum yaşanmadı.

Şimdi gelin günün verilerine bakalım; 2021 yılı Mart ayı verilerine göre 523.047'e ulaşmış sözleşmeli personel sayısı mevcut. Bunların bir kısmı süreli sözleşmeli olarak istihdam edilirken -yani kadro imkanına sahipken-, bir kısmı da süresiz olarak istihdam edilmekte ve bu kişiler kadro unvanıyla ilişkilendirilmemektedir. 2019 yılında düzenlediğimiz Şur'a ile bu konuyu masaya taşıdık, her süreçte de hem siyasi hem bürokratik alanda temaslar kurduk ve bundan sonra sorun çözülene kadar kurmaya devam edeceğiz.

Kadro verilmezse hangi konularda iyileştirme yapılmalı sorusunu biraz değiştirerek farklı bir şekilde cevaplamayı düşünüyorum. Bu sorunun, "kadro verilinceye kadar öncelikle hangi konularda iyileştirme yapılmalı" şeklinde doğru soru olduğunu düşünüyorum. Bu soruya da şöyle cevap vermek mümkün... Kadro en kısa sürede verilmeli ve sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi süresince zaman kaybı olmadan özellikle; Gelir Vergisi konusunda, kademe-derece ilerlemesinde, görevde yükselme ve unvan değişikliği konularında ve eş tayini konusunda gecikmeksizin düzenleme yapılmalı ve mağduriyetlerin giderilmesi gerekiyor.

8- Son KPDK toplantısında, görevde yükselme sınavlarının 3 yılda bir yapılması kararı alınmıştı. Bu konuda yeni bir girişiminiz olacak mı?

Memur-Sen olarak; sadece toplu sözleşme ya da KDPK toplantılarını değil sosyal diyalog mekanizmalarının işleyebileceği her türlü mecrayı, sorunların deklare edilip çözüme kavuşabileceği her alanı önemsedik. Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarının gündemli olarak toplanması hususunda sürekli teklifte bulunduk ve bunu da başardık.

Nitekim KDPK münhasıran kendi içinde farklı bir konuma, katılıma, içeriğe ve öneme sahip. Bu çerçevede, toplu sözleşme masasında çözülemeyen, mevzuat dışında kalan konuların KPDK masasında çözülebilmesi gibi bir gerçek var. Bu gerçekten hareketle son KPDK toplantısında bir görüşme gerçekleştirildi ve bir karar alındı.

Bu soruyu farklı bir bakış açısıyla yorumlamak ve cevaplamak istiyorum. Sadece KPDK kararları üzerinden uygulanmayan ya da çalışması yapılmayan konuları değil, hem toplu sözleşme kararlarını hem de yasayı önemsizleştirecek her tutum ve tavrın karşısında durduk ve durmaya da devam edeceğiz.

Evet... KPDK'da alınan bir karar var. Son KPDK toplantısında, birçok hususun üzerinde durarak, konuyu derinlemesine ve kurumlar itibariyle değerlendirmesine yönelik bir içerik paylaştık. Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği sınavlarını eksiksiz ve periyodik bir şekilde yerine getiren kısıtlı sayıda kurumların olduğu ifade ettik. Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliğine yönelik yeni bir girişimden ziyade atılan adımın devamının gelmesi, hatta sorunun tamamen çözülmesi için toplu sözleşme tekliflerimizin arasında da bu konuya yer verdik.

Kurumların keyfiyeti haline dönüşmüş, belirsizlik içeren, liyakat ve kariyer imkanı tanımayan bir uygulamayı benimsememiz beklenemez. Bütçeye maliyeti olmayan fakat sosyal maliyeti olan bu durumun çözümü basit... Toplu Sözleşme masasında teklifimize "evet" denilmesi halinde keyfiyet biter, mağduriyetler son bulur diyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber