İDDK: HAGB kararı işyeri hekimliğini icrasına engel değildir

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, işyeri hekimliği belgesi verilmesine yönelik başvurusunun reddine ilişkin işleme karşı açılan davayı karara bağladı.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 05 Eylül 2025 00:10, Son Güncelleme : 25 Ağustos 2025 23:58
İDDK: HAGB kararı işyeri hekimliğini icrasına engel değildir

İDDK Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğüne ilişkin değerlendirme yaptı

Uyuşmazlık, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulan Komisyonun yasal dayanağı olan 7081 sayılı Kanun'un 9. maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiği, iptal kararının gerekçesinde anılan Kanun hükmünün, Anayasa'nın 13., 48., ve 49. maddelerine aykırı olduğunun tespit edildiği, her ne kadar anılan kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından itibaren dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş ise de; hukuk sisteminde boşluk oluşmaması adına yasama organına iptal kararında yer alan gerekçeler doğrultusunda düzenleme yapması için tanınan dönemde ve halen Anayasa Mahkemesi kararında yer alan gerekçeler doğrultusunda herhangi bir yasal düzenlemenin yapılmadığı gibi uyuşmazlıkta uygulanacak genel nitelikli hükümlerin de bulunmadığı dikkate alındığında; hukuka aykırılığı açıkça ortaya konularak iptal edilen kanun hükmüne dayanılarak tesis edilen idari işlemlerin de hukuka uygunluğundan bahsedilemeyeceği, bu durumda hukuki dayanağı ortadan kalkan Komisyon tarafından alınan dava konusu kararın da iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Bireysel işlemi de hukuka aykırı buldu

Davacının işyeri hekimliği belgesi verilmesi istemiyle yaptığı 26/02/2021 tarihli başvurusu, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın Komisyonca alınan kararı karşılamadığı gerekçesiyle . tarih ve . sayılı dava konusu işlemle reddedilmiştir.

Yukarıda yer verilen gerekçelerle, dava konusu işlemin dayanağı olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulan Komisyon tarafından alınan karar hukuka aykırı bulunduğundan, bu düzenlemeye dayalı olarak tesis edilen işlemde de hukuka uyarlık görülmemiştir.

Öte yandan, işbu iptal kararının doğrudan davacı adına işyeri hekimliği belgesi düzenlenmesi sonucunu doğurmayacağı da açıktır. Bununla birlikte, İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte ve 1219 sayılı Kanun'un 28. maddesindeki koşulları taşıyan hekimlerin işyeri hekimliğini de yapabileceğinin kabulü zorunludur.

T.C.

DANIŞTAY

İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU

Esas No: 2023/3123

Karar No: 2025/64

İSTEMİN KONUSU:

Danıştay Onuncu Dairesinin 23/05/2023 tarih ve E:2021/2783, K:2023/2679 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

Davacı tarafından, işyeri hekimliği belgesi verilmesine yönelik başvurusunun reddine ilişkin . tarih ve . sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü işlemi ile bu işleme dayanak olan ve davalı Bakanlık Makamının onayıyla oluşturulan Komisyonun . tarih ve . sayılı kararının, "Haklarında kovuşturmaya yer olmadığına, ek kovuşturmaya yer olmadığına, beraatine ve adli kontrol şartı olmaksızın tahliyesine karar verilenlerin belgelendirme işlemlerinin devam ettirilmesine" ilişkin kısmının iptali istenilmiştir.

Daire kararının özeti:

Danıştay Onuncu Dairesinin 23/05/2023 tarih ve E:2021/2783, K:2023/2679 sayılı kararıyla;

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'nun 3., 8., 30. ve 31. maddeleri, 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 2., 12. ve 34. maddeleri, 10/07/2018 tarih ve 30474 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin (uygulama işleminin tesis edildiği tarihteki haliyle) 76. maddesi ve 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 9. maddesine atıfta bulunularak,

Dava konusu komisyon kararının incelenmesi;

Dava konusu kararı alan komisyonun, 01/09/2016 tarih ve 29819 sayılı (2. mükerrer) Resmi Gazete'de yayımlanan 673 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesi kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulduğu ve anılan Kanun Hükmünde Kararname hükmünün, 06/02/2018 tarih ve 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 9. maddesi ile yasalaştığı,

Daha sonra, 7081 sayılı Kanun'un 9. maddesinin de dahil olduğu bazı maddelerinin Anayasa'ya aykırı oldukları iddiasıyla Anayasa Mahkemesi nezdinde açılan iptal davasında, anılan Mahkemenin 02/03/2023 tarih ve 32120 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 26/10/2022 tarih ve E:2018/76, K:2022/125 sayılı kararıyla;

Dava konusu kuralda, stratejik önemi bulunan sektörlerde faaliyet gösteren iş ve işyerleri yönünden bir ayrım yapılmadan iş sağlığı ve güvenliği alanında faaliyet göstermek üzere yetkilendirilen kişi, kurum veya kuruluşların tümünün yetki belgelerinin iptal edilebilmesine imkan sağlayan bir tedbir öngörüldüğü, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uygulamaların faaliyet konularına bakılmaksızın tüm iş ve işyerlerinde yerine getirilmesi gerektiği, ancak kuralda öngörülen tedbirin bütün iş ve işyerlerini kapsayacak şekilde düzenlenmesinin kamu hizmetinin devlete sadakat ve güven temelinde etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve milli güvenliğin sağlanması amacına hizmet ettiğinin söylenemeyeceği, bu durumda milli güvenliğin ve kamu düzeninin sağlanması açısından stratejik önemi bulunan ve daha farklı bir konumda değerlendirilmesi gereken sektörlerde faaliyet gösteren iş ve işyerlerinin yanı sıra milli güvenlik ve kamu düzeni ile doğrudan bir bağlantısı bulunmayan ve bunları olumsuz etkileme ihtimali zayıf olan sektörlerde faaliyet gösteren iş ve işyerlerinde faaliyet gösterecek iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışan kişi, kurum ve kuruluşların yetki belgelerinin de iptal edilmesinin, bu yönüyle milli güvenliğin ve kamu düzeninin korunması ile kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından gereklilik unsurunu taşıdığının söylenemeyeceği, bu durumda herhangi bir ayrıma gidilmeksizin stratejik önemi bulunan sektörlerde faaliyet gösteren iş ve işyerlerinin yanı sıra stratejik önemi bulunmayan işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışabilecek kişileri de kapsayacak şekilde tümünün yetki belgelerinin iptal edilebilmesine imkan sağlayan kuralın çalışma ve sözleşme hürriyetine yönelik ölçüsüz bir sınırlama getirdiği gerekçesiyle, 7081 sayılı Kanun'un 9. maddesinin iptaline ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verildiği,

Bu durumda, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulan Komisyonun hukuki dayanağının ortadan kalktığı, anılan Komisyonca alınan kararların da hukuka uygun olduğundan bahsedilemeyeceği, her ne kadar, Anayasa Mahkemesince 7081 sayılı Kanun'un 9. maddesinin iptaline ilişkin kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermişse de; iptal kararının, karardaki hususlar dikkate alınarak kuralın yasama organınca bir bütün olarak yeniden ele alınıp milli güvenlik ve kamu düzeni açısından sektörel değerlendirme yapılmak suretiyle ölçülülük (gereklilik) ilkesi çerçevesinde yeni baştan düzenlenmesine yönelik olduğu dikkate alındığında, Anayasa Mahkemesi kararının yürürlüğe gireceği tarih beklenilmeksizin doğrudan uygulanması ve dava konusu Komisyon kararının iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı,

Dava konusu bireysel işlemin incelenmesi:

Davacının işyeri hekimliği belgesi verilmesi istemiyle yaptığı 26/02/2021 tarihli başvurusunun, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın Komisyonca alınan kararı karşılamadığı gerekçesiyle, . tarih ve . sayılı dava konusu işlemle reddedildiği,

Dava konusu işlemin dayanağı olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulan Komisyon tarafından alınan karar, yukarıda yer verilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunduğundan, bu düzenlemeye dayalı olarak tesis edilen işlemde de hukuka uyarlık bulunmadığı,

Öte yandan, işbu iptal kararının doğrudan davacıya işyeri hekimliği belgesinin düzenlenmesi sonucunu doğurmayacağı, bununla birlikte İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğinde, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun uyarınca hekimlik mesleğini icraya yetkili her hekimin Yönetmelikte öngörülen eğitim ve sınav şartını yerine getirmek kaydıyla işyeri hekimliği yapabileceği belirtilip ayrıca mahkumiyet koşuluna yönelik herhangi bir ek düzenleme sevk edilmediğinden, 1219 sayılı Kanun'un 28. maddesindeki koşulları taşıyan hekimlerin işyeri hekimliğini de yapabileceğinin kabulü gerektiğinden, hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 1219 sayılı Kanun'un 28. maddesi uyarınca hekimlik mesleğini ve dolayısıyla işyeri hekimliğini icrasına engel olmayan davacının başvurusu hakkında, işbu karar üzerine, Anayasa Mahkemesi kararındaki gerekçeler de dikkate alınarak idarece yeniden bir değerlendirme yapılacağı gerekçesiyle dava konusu komisyon kararı ve bireysel işlemin iptaline karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:

Davalı idare tarafından, dava konusu işlemlerin kamu düzeninin korunmasını sağlamak amacıyla tesis edildiği, 7081 sayılı Kanun uyarınca Bakanlık bünyesinde oluşturulan ve terör örgütleri ile üyelik, iltisak ya da irtibatı olanların yetkilerini iptal etmeye yetkili kılınan komisyonun, iş yeri hekimliği belgesinin pasife alınması yolundaki işlemi tesis etmeye de yetkili olduğu, Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararı henüz yürürlüğe girmediğinden, bu kararın uyuşmazlığın çözümünde dikkate alınamayacağı, temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Davacı tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'NİN DÜŞÜNCESİ:

Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Davacı, 18/05/2019 tarihli işyeri hekimliği sınavına girerek başarılı olmuştur. Davalı idarece yapılan güvenlik soruşturmasında, davacı hakkında FETÖ/PDY soruşturması kapsamında ... Ağır Ceza Mahkemesinin E:... sayılı dosyasında "Silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan dava açıldığı ve yapılan yargılama sonucunda suçu sabit görülerek hapis cezası verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği tespit edilmiştir.

Davacının, adına işyeri hekimliği belgesi düzenlenmesi amacıyla muhtelif tarihlerde yaptığı başvurular idarece reddedilmiş, son olarak 26/02/2021 tarihli başvurusu da, davacı hakkındaki ceza mahkemesi hükmünün Komisyonca alınan kararı karşılamadığı gerekçesiyle, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün . tarih ve . sayılı dava konusu işlemiyle reddedilmiştir.

Bunun üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:

.

7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un yukarıda yer verilen 9. maddesi kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulan Komisyon tarafından, Bakanlıkça yetkilendirilmiş veya yetki belgesi almak üzere müracaatta bulunmuş kişilere yönelik olarak alınan . tarih ve . sayılı kararın 1. maddesinde, "Haklarında kovuşturmaya yer olmadığına, ek kovuşturmaya yer olmadığına, beraatine ve adli kontrol şartı olmaksızın tahliyesine karar verilenlerin belgelendirme işlemlerinin devam ettirilmesi" yönündeki dava konusu kural getirilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Uyuşmazlıkta, davacının işyeri hekimliği belgesi verilmesine yönelik başvurusu, davacının idareye sunduğu ceza mahkemesi kararının, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulan Komisyon tarafından alınan kararları karşılamadığı gerekçesiyle reddedilmiş, bunun üzerine davacı tarafından başvurunun reddine ilişkin işlem ile dayanağı Komisyon kararının iptali istenilmiştir.

Dava konusu kararı alan Komisyon, 01/09/2016 tarih ve 29819 sayılı 2. mükerrer Resmi Gazete'de yayımlanan 673 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 9. maddesi kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulmuştur. Söz konusu Kanun Hükmünde Kararname hükmü, 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 9. maddesi ile yasalaşmıştır.

06/02/2018 tarih ve 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 9. maddesi de dahil olmak üzere bazı maddelerinin, Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasıyla iptali istemiyle açılan davada, anılan Kanun'un 9. maddesi hakkında Anayasa Mahkemesinin (02/03/2023 tarih ve 32120 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan) 26/10/2022 tarih ve E:2018/76, K:2022/125 sayılı kararıyla;

"157. Dava konusu kuralın olağanüstü halin ilanına neden olan tehdit ve tehlikelerin bertaraf edilmesine yönelik bir düzenleme olduğu açıktır. Ancak kuralın olağanüstü hal süresiyle sınırlı olarak uygulanmaması nedeniyle kurala ilişkin incelemenin Anayasa'nın olağan dönem kuralları yönünden öngördüğü denetim rejimine göre yapılması gerekir.

158. 3146 sayılı Kanun'un 12. maddesinin (mülga) birinci fıkrasının (l) bendi uyarınca "iş sağlığı ve güvenliği alanında ölçüm, analiz, teknik kontrol, risk analizi ve değerlendirmesi, eğitim, danışmanlık, uzmanlık hizmetlerini yapmak ve bu tür hizmetleri verecek özel ve tüzel kişi ve kuruluşların niteliklerini belirlemek, yetki vermek, yetkilerini iptal etmek, kontrol ve denetimini sağlamak"; (m) bendi uyarınca ise "işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, diğer teknik ve sağlık personel ile işçilere eğitim vermek için kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren şirketler ile ortak sağlık ve güvenlik birimlerini yetkilendirmek, gerektiğinde yetkilerini iptal etmek, hizmetin etkin ve verimli bir şekilde verilip verilmediğinin kontrol ve denetimini sağlamak, işyeri hekimi ve iş güvenliği uzmanının eğitimleri sonundaki sınavları yapmak veya yaptırmak, belgelerini vermek" yetki ve görevi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına verilmiştir.

159. Ülkemizde işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenleyen 6331 sayılı Kanun uyarınca iş sağlığı ve güvenliği alanında ölçüm, analiz, teknik kontrol, risk analizi ve değerlendirmesi, eğitim, danışmanlık, uzmanlık hizmetlerini yerine getirmek isteyen özel ve tüzel kişiler ile işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, diğer teknik personel ve sağlık personeli ile işçilere eğitim vermek isteyen kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve şirketlerin ilgili Bakanlık tarafından yetkilendirilmesi zorunludur. Bir başka deyişle iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışabilmek için Bakanlıktan yetki alınması şarttır.

160. Kuralda, iş sağlığı ve güvenliği alanında faaliyet göstermek üzere yetkilendirilen kişi, kurum veya kuruluşlardan terör örgütlerine veya devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olanların yetkilerinin çalışma ve sosyal güvenlik bakanı tarafından oluşturulacak komisyonun teklifi üzerine bakanın onayı ile iptal edileceği düzenlenmiştir. Bu haliyle kuralla çalışma hürriyeti ve hakkına yönelik bir sınırlama getirildiği açıktır.

161. Anayasa'nın 13. maddesine göre çalışma ve sözleşme hakkına sınırlama getiren düzenlemelerin Anayasa'da öngörülen sınırlama sebebine uygun olması, kanunla yapılması ve ölçülü olması gerekir.

162. Anayasa'nın 48. ve 49. maddelerinde çalışma hürriyeti ve hakkı için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın ilgili maddesinde özel bir sınırlama nedeni öngörülmemiş hakların da hakkın doğasından kaynaklanan bazı sınırlarının bulunduğu kabul edilmektedir. Öte yandan düzenlendiği maddede hiçbir sınırlama nedenine yer verilmeyen hakların diğer anayasal hükümler nedeniyle sınırlandırılması da mümkün bulunmaktadır.

163. Terör örgütlerine veya devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu gerekçesiyle iş sağlığı ve güvenliği alanında faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişilerin yetki belgelerinin iptal edilmesini öngören kuralların milli güvenlik ve kamu düzeninin sağlanarak buna ilişkin hizmetlerin etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesine yönelik meşru bir amacının bulunduğu anlaşılmaktadır.

164. Öte yandan Anayasa'nın 13. maddesi kapsamında çalışma hürriyeti ve hakkını sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin bulunması yeterli değildir. Anayasa Mahkemesinin sıkça vurguladığı gibi temel hakları sınırlayan kanunun şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.

165. Buna göre kuralda, uygulanacak tedbirin niteliği, tedbirin hangi hallerde ve kimler hakkında uygulanacağı, tedbiri uygulama yetkisinin kime ait olduğu hususlarının açık ve net bir şekilde düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca kuralda geçen "iltisak" kavramı kavuşan, bitişen, birleşen; irtibat kavramı ise bağlantı anlamına gelmektedir. Anılan ibareler genel kavram niteliğinde olmakla birlikte Anayasa Mahkemesinin 14/11/2019 tarihli ve E.2018/89, K.2019/84 sayılı kararında belirtilen nedenlerle bunların kategorik olarak belirsiz ve öngörülemez nitelikte olduğu söylenemez.

166. Öte yandan iş sağlığı ve güvenliği alanında faaliyet gösterenlerin yetki belgelerinin iptal edilmesine ilişkin tedbirin çalışma hürriyeti ve hakkına yönelik olarak getirdiği sınırlamanın Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca ölçülülük ilkesiyle çelişmemesi zorunlu olduğundan sınırlamanın ölçülülük ilkesi yönünden de incelenmesi gerekmektedir.

167. Bu çerçevede 6331 sayılı Kanun'un kapsamına savunma, güvenlik, bilgi sistemleri veya sağlık sektörü gibi milli güvenliğin ve kamu düzeninin sağlanması açısından stratejik önemi bulunan ve diğer sektörlere göre daha farklı bir konumda değerlendirilmesi gereken sektörlerde faaliyet gösteren iş ve işyerleri girdiği gibi iş sağlığı ve güvenliği açısından milli güvenliği ve kamu düzenini olumsuz etkileme ihtimali zayıf olan sektörlerde ticari faaliyetlerini yürüten iş ve işyerleri de girmektedir.

168. Dava konusu kuralda ise stratejik önemi bulunan sektörlerde faaliyet gösteren iş ve işyerleri yönünden bir ayrım yapılmadan iş sağlığı ve güvenliği alanında faaliyet göstermek üzere yetkilendirilen kişi, kurum veya kuruluşların tümünün yetki belgelerinin iptal edilebilmesine imkan sağlayan bir tedbir öngörülmüştür.

169. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili uygulamaların faaliyet konularına bakılmaksızın tüm iş ve işyerlerinde yerine getirilmesi gerekmektedir. Ancak kuralda öngörülen tedbirin bütün iş ve işyerlerini kapsayacak şekilde düzenlenmesinin kamu hizmetinin devlete sadakat ve güven temelinde etkin ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ve milli güvenliğin sağlanması amacına hizmet ettiği söylenemez. Bu durumda milli güvenliğin ve kamu düzeninin sağlanması açısından stratejik önemi bulunan ve daha farklı bir konumda değerlendirilmesi gereken sektörlerde faaliyet gösteren iş ve işyerlerinin yanı sıra milli güvenlik ve kamu düzeni ile doğrudan bir bağlantısı bulunmayan ve bunları olumsuz etkileme ihtimali zayıf olan sektörlerde faaliyet gösteren iş ve işyerlerinde faaliyet gösterecek iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışan kişi, kurum ve kuruluşların yetki belgelerinin de iptal edilmesinin bu yönüyle milli güvenliğin ve kamu düzeninin korunması ile kamu hizmetinin sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından gereklilik unsurunu taşıdığı söylenemez.

170. Bu durumda herhangi bir ayrıma gidilmeksizin stratejik önemi bulunan sektörlerde faaliyet gösteren iş ve işyerlerinin yanı sıra stratejik önemi bulunmayan işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışabilecek kişileri de kapsayacak şekilde tümünün yetki belgelerinin iptal edilebilmesine imkan sağlayan kuralın milli güvenliğin ve kamu düzeninin korunması açısından gereklilik unsurunu taşıdığı söylenemez.

171. Bu itibarla kuralın çalışma ve sözleşme hürriyetine yönelik ölçüsüz bir sınırlama getirdiği sonucuna varılmıştır.

172. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 13., 48., ve 49. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir." gerekçesiyle iptaline ve bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir.

Bu durumda öncelikle, bir kanun hükmünün Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi üzerine, söz konusu kanun hükmünün yürürlükte olduğu dönemde tesis edilen işlemlerin yargısal denetiminin, iptal kararından ne şekilde etkileneceği hususunun irdelenmesi gerekmektedir.

Anayasa'nın 152. maddesinin 1. fıkrasında; "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa'ya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır.", 2. fıkrasında; "Mahkeme, Anayasa'ya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır." ve 3. fıkrasında da; "Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır." hükmüne yer verilmiş, 153. maddesinin 3. fıkrasında; "Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, Resmi Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez", 5. fıkrasında; "İptal kararları geriye yürümez.", 6. fıkrasında ise; "Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar." kuralı düzenlenmiştir.

Anayasa'nın, itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurulmasını düzenleyen 152. maddesinde; bir davaya bakmakta olan mahkemenin, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükmünü Anayasa'ya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması halinde, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı hükmü yer almakta olup, Anayasa Mahkemesinin, işin gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını vereceği ve açıklayacağı, bu süre içinde karar verilmezse mahkemenin davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandıracağı, ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkemenin bu kararı dikkate almak zorunda olduğu belirtilmiştir. Anayasa'nın 153. maddesi uyarınca da, Kanun, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ya da bunların hükümlerinin Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararlarının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkacağı, gereken hallerde Anayasa Mahkemesinin iptal hükmünün yürürlüğe gireceği ileri bir tarihi ayrıca kararlaştırabileceği, iptal kararlarının geri yürüyemeyeceği ve Resmi Gazete'de yayımlanması ile geleceğe yönelik etki doğuracağı anlaşılmaktadır.

Diğer yandan, hukuk devleti olmanın gereklerinin doğal bir sonucu olarak, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayıcı olduğu kuşkusuzdur.

Bu noktada, Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının geriye yürümemesi ilkesi ele alındığında; öğretide, bu ilkenin temelinde hukuki güvenlik ilkesi etkin kılınarak hukuk düzeninde güven ve istikrarın sağlanmasının amaçlandığı görüşü kabul edilmektedir. Bu ilkenin idare hukuku açısından önemi ise, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı öncesinde tesis edilen işlemlerin doğrudan hukuka aykırı hale gelmediği ve bu kapsamda tesis edilen işlemlerin "kanunilik ilkesi" yönünden dayanaksız kalmadığı noktasında toplanmaktadır. Aksi görüşün kabulü halinde, iptal edilen kanun hükmünün yürürlükte olduğu dönemde, bu kanuna dayanılarak tesis edilmiş olan bütün işlemlerin geçersiz hale gelmesi gibi bir durum ortaya çıkacaktır.

Öte yandan, yargı kararları yalnızca hüküm fıkrası ile anlam ifade etmemekte olup, gerekçeleriyle bir bütün oluşturmaktadır. Gerekçenin bir nevi, mahkemece tespit edilen maddi olgular ile hüküm fıkrası arasında bir köprü olduğu söylenebilir. Bu anlamda iptal ya da yürütmenin durdurulması yolunda verilen kararların, gerekçesi ile birlikte dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekir. Zira, Anayasa'nın 141. maddesinin 3. fıkrasında da; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilmek suretiyle bu konuya verilen öneme dikkat çekilmiştir. Bu husus, Anayasa Mahkemesince hukuka aykırılığı saptanan yasal düzenlemeye dayanılarak tesis edilen idari işlemlerin hukuka uygunluk denetimi açısından da önem arz etmektedir.

Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmasına ve doğuracağı sonuçlara ilişkin yukarıda belirtilen kurallar, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkeleri çerçevesinde değerlendirildiğinde; bir kanun hükmü Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinde, söz konusu iptal kararının, bu kanun hükmüne dayanılarak (iptal kararından önce) tesis edilen idari işlemlerin yargısal denetiminde de dikkate alınması gerekecek, Anayasa Mahkemesi kararı uygulanırken, bu kararın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren dayanak kanun hükmü ortadan kaldırılmak suretiyle oluşan ileriye yönelik hukuki durumun -Anayasa Mahkemesi kararlarının geriye yürümezlik ilkesi gözetilmek suretiyle- kararın gerekçesi dikkate alınarak idari işlem üzerinde etkisi belirlenecektir.

Uyuşmazlık, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri ve açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulan Komisyonun yasal dayanağı olan 7081 sayılı Kanun'un 9. maddesinin Anayasa Mahkemesi kararı ile iptal edildiği, iptal kararının gerekçesinde anılan Kanun hükmünün, Anayasa'nın 13., 48., ve 49. maddelerine aykırı olduğunun tespit edildiği, her ne kadar anılan kararın Resmi Gazete'de yayımlanmasından itibaren dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiş ise de; hukuk sisteminde boşluk oluşmaması adına yasama organına iptal kararında yer alan gerekçeler doğrultusunda düzenleme yapması için tanınan dönemde ve halen Anayasa Mahkemesi kararında yer alan gerekçeler doğrultusunda herhangi bir yasal düzenlemenin yapılmadığı gibi uyuşmazlıkta uygulanacak genel nitelikli hükümlerin de bulunmadığı dikkate alındığında; hukuka aykırılığı açıkça ortaya konularak iptal edilen kanun hükmüne dayanılarak tesis edilen idari işlemlerin de hukuka uygunluğundan bahsedilemeyeceği, bu durumda hukuki dayanağı ortadan kalkan Komisyon tarafından alınan dava konusu kararın da iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Dava konusu bireysel işlemin incelenmesi:

Davacının işyeri hekimliği belgesi verilmesi istemiyle yaptığı 26/02/2021 tarihli başvurusu, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve bu kararın Komisyonca alınan kararı karşılamadığı gerekçesiyle . tarih ve . sayılı dava konusu işlemle reddedilmiştir.

Yukarıda yer verilen gerekçelerle, dava konusu işlemin dayanağı olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulan Komisyon tarafından alınan karar hukuka aykırı bulunduğundan, bu düzenlemeye dayalı olarak tesis edilen işlemde de hukuka uyarlık görülmemiştir.

Öte yandan, işbu iptal kararının doğrudan davacı adına işyeri hekimliği belgesi düzenlenmesi sonucunu doğurmayacağı da açıktır. Bununla birlikte, İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte ve 1219 sayılı Kanun'un 28. maddesindeki koşulları taşıyan hekimlerin işyeri hekimliğini de yapabileceğinin kabulü zorunludur.

Bu nedenle, hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 1219 sayılı Kanun'un 28. maddesi uyarınca hekimlik mesleğini ve dolayısıyla işyeri hekimliğini icrasına engel olmayan davacının başvurusu hakkında, işbu karar üzerine, Anayasa Mahkemesi kararındaki gerekçeler de dikkate alınarak idarece yeniden bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine,

2. Dava konusu işlemlerin iptaline ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 23/05/2023 tarih ve E:2021/2783, K:2023/2679 sayılı kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,

3. Kesin olarak, 20/01/2025 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

X- Dava, davacı tarafından, işyeri hekimliği belgesi verilmesine yönelik başvurunun reddine ilişkin . tarih ve . sayılı işlemin ve bu işleme dayanak olan "Haklarında kovuşturmaya yer olmadığına, ek kovuşturmaya yer olmadığına, beraatine ve adli kontrol şartı olmaksızın tahliyesine karar verilenlerin belgelendirme işlemlerinin devam ettirilmesi" yönündeki komisyon kararının iptali istemiyle açılmıştır.

06/02/2018 tarih ve 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un "Bazı yetkilerin iptali" başlıklı 9. maddesinde, "9/1/1985 tarihli ve 3146 sayılı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 12 nci maddesinin birinci fıkrasının (l) ve (m) bentleri kapsamında yetkilendirilen kişi, kurum veya kuruluşlardan terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olanların yetkileri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından oluşturulacak komisyonun teklifi üzerine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının onayı ile iptal edilir." hükmü yer almaktadır.

7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un yukarıda yer verilen 9. maddesi kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı onayı ile oluşturulan komisyon tarafından, Bakanlıkça yetkilendirilmiş veya yetki belgesi almak üzere müracaatta bulunmuş kişilere yönelik olarak 18/05/2018 tarihinde, "Haklarında kovuşturmaya yer olmadığına, ek kovuşturmaya yer olmadığına, beraatine ve adli kontrol şartı olmaksızın tahliyesine karar verilenlerin belgelendirme işlemlerinin devam ettirilmesi" yönünde dava konusu kuralın getirildiği görülmektedir.

Dolayısıyla, davalı idare tarafından 06/02/2018 tarih ve 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un verdiği yetkiye istinaden oluşturulan ve davalı idarece yetkilendirilen kişi, kurum veya kuruluşlardan terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olanların belgelerini (yetkilerini) iptal etmeye yetkili bulunan Komisyonun, söz konusu belgeleri süresiz askıya alma ve pasif hale getirme konusunda da evleviyetle (çok içinde azı da barındırır) yetkili olduğu açık olup, dava konusu kuralın da iptal öncesindeki bu idari tedbirlere ilişkin ilkelerin tespitine yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

Her ne kadar Anayasa Mahkemesinin 26/10/2022 tarih ve E:2018/76, K:2022/125 sayılı kararıyla 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 9. maddesinin iptaline karar verilmiş ise de; iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verildiği görüldüğünden, temyize konu karar tarihinde Kanun hükmünün yürürlükte olduğu açıktır.

Bu durumda, 7081 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 9. maddesinde verilen yetkiye istinaden Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından oluşturulan Komisyonca alınan kararda ve bu karara dayanılarak davacının İşyeri hekimliği belgesine yönelik başvurusunun reddine yönelik . tarih ve . sayılı işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığından, temyiz isteminin kabulü ile temyize konu kararın bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber