YÖK araştırma görevlisi alımlarını artırmalı!

Akademide tepede büyüme devam ederken, bölümlerdeki araştırma görevlisi sayıları alarm veriyor!

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 28 Ağustos 2025 11:00, Son Güncelleme : 28 Ağustos 2025 10:40
YÖK araştırma görevlisi alımlarını artırmalı!

Bilindiği üzere, her yıl Yükseköğretim Kurulu tarafından öğretim elemanı ve öğrenciler temelinde çeşitli istatistiki veriler yayımlanmaktadır. Verilerin yer aldığı sayfaya ulaşmak için TIKLAYINIZ.

Şimdi, haberimize konu olan "YÖK Araştırma Görevlisi Alımlarını Artırmalı" başlıklı iddiamıza dayanak olacak basit iki veriyi aşağıda tablolar halinde gösterelim.

Şimdi bu tablodan birkaç kısa sayısal bilgi verelim.

-Devlet üniversitelerinde toplam öğretim elemanı sayısı 2020-2021 akademik yılından bu yana 151 bin 791'den 153 bin 988'e yükselmiştir. Toplam öğretim elemanı sayısı bu süre içerisinde yalnızca 2197 kişi artmıştır. Sistem dışarıdan alımı büyük oranda sınırlandırmış, büyüme iç yönlü olmuştur.

-Devlet üniversitelerinde toplam öğretim üyesi sayısı (profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi) 73 bin 947'den 92 bin 106'ya yükselirken, aynı dönemde diğer öğretim elemanı sayısı (öğretim görevlisi ve araştırma görevlisi) 77 bin 844'den 61 bin 882 seviyesine gerilemiştir. Özellikle, araştırma görevlisi sayısı 46 bin 706 iken 2024-2025 akademik yılında 33 bin 545'e düşmüştür.

Görüldüğü gibi, akademide kadro yapılanması yukarı yönlü bir ivme kazanmış; bölümlerde araştırma görevlisi sayısı her geçen gün azalırken profesör, doçent ve doktor öğretim üyesi sayısında ciddi artışlar yaşanmıştır. Akademinin ilk basamağı ve hatta can damarı olarak ifade edebileceğimiz araştırma görevlisi sayısındaki düşük Yükseköğretim Kurulunun son yıllarda izlediği içeriden yükselmeyi teşvik eden politikasının da bir sonucudur.

Sistem yukarı yönlü ve tabanı boşaltacak bir şekilde tepede yoğunlaşmaya doğru gitmektedir. Birkaç sene içerisinde bu politika devam ettiği sürece, daha doğrusu üniversiteler YÖK tarafından araştırma görevlisi kadrosuyla ciddi şekilde desteklenmezse; aynı zamanda bölümler her geçen gün yaşlanacak ve akademik performans da giderek düşecektir.

Malumlarınız olduğu üzere, ülkemizde profesör kadroları daimi statüde olduğu için kişinin bu kadroya atanması halinde akademik performans olarak zorunlu şekilde faaliyet göstermesini gerektiren bir yasal mevzuatımız bulunmamaktadır. Bu durumdan dolayı, güvencenin beraberinde getirdiği "konfor" insanımızın genelinde üretimi büyük oranda düşürmektedir. Örneğin, 45 yaşında Profesör kadrosuna atanan bir kişi emeklilik yaşı olan 67 yaşına kadar 22 yıl boyunca sadece ders, danışmanlık ve takdir edilirse idari görevler dışında zorunlu olarak yüklenmesi gereken başkaca bir sorumluluk bulunmamaktadır.

Daha da farklı bir gerçeği söylemek gerekirse; bugün itibarıyla ülkemizdeki profesör sayısı araştırma görevlisi sayısını geçmiştir. Bu durum bir yandan pozitif gibi gözükse de, akademi genç ve başarılı insanlarla süreklilik içerecek şekilde alttan desteklenmezse ilerleyen yıllarda bunun acı sonuçlarını hep birlikte göreceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

Sonuç olarak, akademik kadro politikası ve mevcut durum ciddi bir alarm vermektedir. Başta YÖK olmak üzere ilgili merciler sistemi dinamik kılacak ve genç insanları akademiye çekecek politikalar üretmek zorundadır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber