Milletvekilleri MEB Yönetmeliklerine dava açabilir mi?

Danıştay 8. Dairesi, Kars milletvekilinin 01/08/2024 ve 32619 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğe açılan davayı "ehliyet yönünden" reddetti.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 19 Eylül 2025 00:10, Son Güncelleme : 09 Eylül 2025 08:45
Milletvekilleri MEB Yönetmeliklerine dava açabilir mi?

Vekilin temsil yetkisi siyasidir, dava açma yetkisi değildir

Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk Devleti olduğu; 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu, 80. maddesinde de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil bütün Milleti temsil edecekleri kurala bağlanmış olup, söz konusu temsilin siyasi bir temsil olduğu, hukuki anlamda dava açmaya vekalet niteliği taşımadığı açıktır.
Öte yandan; milletvekillerinin bu sıfatla hangi hususlarda dava açabilecekleri Anayasa'nın 85. ve 150. maddelerinde belirlenmiş, bunların dışında milletvekillerine, milletvekili sıfatıyla dava açma yetkisi ve ehliyeti tanınmamıştır. Anayasa'da düzenlenen yetki dışında milletvekillerine, milletin vekaletini aldıkları düşüncesi ile iptal davası açabilme yetkisinin tanınması Anayasa'da öngörülmeyen bir yetkinin kullandırılması sonucunu doğuracaktır.
Dava dilekçesinin incelenmesinden; dava konusu düzenlemeler nedeniyle öğrencilerin eğitim haklarının ihlal edildiği ve taşımalı eğitim imkanından mahrum kalacaklarını ileri süren davacının, öğrenci velisi sıfatıyla değil, Kars milletvekili olarak yurttaşların sorununa çözüm bulunabilmesi amacıyla bakılan davayı açtığı görülmektedir.
Bu bağlamda; dava konusu Yönetmelik maddeleri ile davacı arasında güncel, kişisel ve meşru bir menfaat ilişkisinin bulunduğunun kabulüne olanak bulunmadığından, davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No: 2024/5600
Karar No: 2025/3230

DAVANIN KONUSU:
01/08/2024 ve 32619 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 11. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinin 12. maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesi ile aynı fıkranın (b) bendinin ve aynı Yönetmeliğin 12. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinin 13. maddesinin 4. fıkrasının, aynı Yönetmeliğin 18. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinin 20. maddesinin 4. ve 5. fıkrasının iptali istenilmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ: Davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci ve İkinci Dairelerince 2575 sayılı Kanuna 3619 sayılı Kanunla eklenen Ek 1 maddesi hükmü uyarınca birlikte yapılan toplantıda dava dilekçesi ve ekleri 2577 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca incelenerek işin gereği görüşüldü.

İNCELEME VE GEREKÇE :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1/a fıkrasında, idari davaların idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı belirtildikten sonra, ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddesinin 3/c bendinde dava dilekçesinin ehliyet yönünden de inceleneceği, 15. maddesinin 1/b bendinde ise, bu hususta kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddedileceği kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun'un 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan ve iptal davasının subjektif ehliyet koşulu olan "menfaat ihlali", içtihatlarda, dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlandığı, menfaatin kişisel olmasının idari işlemin mutlaka davacı hakkında tesis edilmiş olması sonucunu doğurmadığı, sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırlarının davacının gerçek kişi, tüzel kişi, belde sakini olması gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle ve her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliği de gözönünde tutularak belirlenmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk Devleti olduğu; 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğu, 80. maddesinde de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil bütün Milleti temsil edecekleri kurala bağlanmış olup, söz konusu temsilin siyasi bir temsil olduğu, hukuki anlamda dava açmaya vekalet niteliği taşımadığı açıktır.
Öte yandan; milletvekillerinin bu sıfatla hangi hususlarda dava açabilecekleri Anayasa'nın 85. ve 150. maddelerinde belirlenmiş, bunların dışında milletvekillerine, milletvekili sıfatıyla dava açma yetkisi ve ehliyeti tanınmamıştır. Anayasa'da düzenlenen yetki dışında milletvekillerine, milletin vekaletini aldıkları düşüncesi ile iptal davası açabilme yetkisinin tanınması Anayasa'da öngörülmeyen bir yetkinin kullandırılması sonucunu doğuracaktır.
İptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören yasa koyucu, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet koşulu olarak aramaktadır.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idari işlemlerin; ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceği kabul edilmektedir.
Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilgisinin varlığı, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin, hukuken korunması gereken bir menfaat bağının bulunması dava açma ehliyeti için gerekli sayılmaktadır.
Dava dilekçesinin incelenmesinden; dava konusu düzenlemeler nedeniyle öğrencilerin eğitim haklarının ihlal edildiği ve taşımalı eğitim imkanından mahrum kalacaklarını ileri süren davacının, öğrenci velisi sıfatıyla değil, Kars milletvekili olarak yurttaşların sorununa çözüm bulunabilmesi amacıyla bakılan davayı açtığı görülmektedir.
Bu bağlamda; dava konusu Yönetmelik maddeleri ile davacı arasında güncel, kişisel ve meşru bir menfaat ilişkisinin bulunduğunun kabulüne olanak bulunmadığından, davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim benzer bir uyuşmazlıkta Danıştay Sekizinci Dairesince verilen davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin 18/02/2015 tarih ve E:2014/9328, K:2015/943 sayılı karar ve 12/09/2024 tarih ve E:2024/4142, K:2024/4456 sayılı karar Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 06/06/2016 tarih ve E:2015/2817, K:2016/2394 sayılı kararı ve 20/02/2025 tarih ve E:2024/2969, K:2025/390 sayılı kararı ile onanmıştır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14/3-c ve 15/1-b maddeleri uyarınca DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam...TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Kullanılmayan ...-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi halinde davacıya iadesine,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 26/03/2025 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY:
(X)- Dava, 01/08/2024 ve 32619 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 11. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönelmeliğinin 12. maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesi ile aynı fıkranın (b) bendinin ve aynı Yönetmeliğin 12. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinin 13. maddesinin 4. fıkrasının, aynı yönetmeliğin 18. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinin 20. maddesinin 4. ve 5. fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa'nın 85. maddesinde "Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini onbeş gün içerisinde kesin karara bağlar." düzenlemesi; 150. maddesinde ise "Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisinde en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna ve üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere aittir." düzenlemesi yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen Anayasa'nın 85. ve 150. madde hükümlerinden görüleceği üzere, söz konusu maddelerde milletvekillerinin Anayasa Mahkemesine başvuru usulü düzenlenmiştir. Bununla birlikte, milletvekillerinin idari yargıda iptal davası açma ehliyetine ilişkin değerlendirmenin ise, (Anayasa Mahkemesinin 21/09/1995 tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı iptal kararı üzerine) 2577 sayılı Kanun'un 2. maddesinin 1/a fıkrasında yer alan, idari davaların idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı yönündeki düzenlemeye tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Kanun'da yer alan "menfaat ihlali" kavramı, dava açma ehliyetinin çerçevesini çizmekte olup, iptal davalarında, tam yargı davalarında olduğu gibi doğrudan bir menfaat ilgisinin aranması, bu davaların objektif niteliği ile bağdaşmamaktadır. İptal davaları ile idari işlemlerin hukuk kurallarına uygunluğu incelenmektedir. Aykırılığın saptanmasında neticesinde ise işlem ortadan kaldırılmaktadır. Böylece, idarenin hukuk kurallarına uygun şekilde hareket etmesi sağlanarak hukuk düzeni korunmakta ve Anayasa ile güvence altına alınan hukukun üstünlüğü sağlanmaktadır.
Bu durumda, hukukun üstünlüğüne bağlı kalma ve toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ayrılmamak üzere görev yapacak milletvekillerinin salt olarak; soyut, genel ve gayri şahsi olan "düzenleyici işlemler" yönünden idari yargıda iptal davası açmakta menfaatlerinin bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.


Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber