Milletvekilleri MEB Yönetmeliklerine dava açabilir mi?
Danıştay 8. Dairesi, Kars milletvekilinin 01/08/2024 ve 32619 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğe açılan davayı "ehliyet yönünden" reddetti.

Vekilin temsil yetkisi siyasidir, dava açma yetkisi değildir
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk Devleti olduğu;
125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık
olduğu, 80. maddesinde de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin, seçildikleri
bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil bütün Milleti temsil edecekleri kurala
bağlanmış olup, söz konusu temsilin siyasi bir temsil olduğu, hukuki anlamda
dava açmaya vekalet niteliği taşımadığı açıktır.
Öte yandan; milletvekillerinin bu sıfatla hangi hususlarda dava açabilecekleri
Anayasa'nın 85. ve 150. maddelerinde belirlenmiş, bunların dışında milletvekillerine,
milletvekili sıfatıyla dava açma yetkisi ve ehliyeti tanınmamıştır. Anayasa'da
düzenlenen yetki dışında milletvekillerine, milletin vekaletini aldıkları düşüncesi
ile iptal davası açabilme yetkisinin tanınması Anayasa'da öngörülmeyen bir yetkinin
kullandırılması sonucunu doğuracaktır.
Dava dilekçesinin incelenmesinden; dava konusu düzenlemeler nedeniyle öğrencilerin
eğitim haklarının ihlal edildiği ve taşımalı eğitim imkanından mahrum kalacaklarını
ileri süren davacının, öğrenci velisi sıfatıyla değil, Kars milletvekili olarak
yurttaşların sorununa çözüm bulunabilmesi amacıyla bakılan davayı açtığı görülmektedir.
Bu bağlamda; dava konusu Yönetmelik maddeleri ile davacı arasında güncel, kişisel
ve meşru bir menfaat ilişkisinin bulunduğunun kabulüne olanak bulunmadığından,
davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No: 2024/5600
Karar No: 2025/3230
DAVANIN KONUSU:
01/08/2024 ve 32619 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim Bakanlığı
Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin
11. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim
Yönetmeliğinin 12. maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesi ile aynı fıkranın
(b) bendinin ve aynı Yönetmeliğin 12. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim
Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinin 13. maddesinin 4. fıkrasının,
aynı Yönetmeliğin 18. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma
Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinin 20. maddesinin 4. ve 5. fıkrasının iptali
istenilmektedir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ: Davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci ve İkinci Dairelerince 2575 sayılı Kanuna 3619
sayılı Kanunla eklenen Ek 1 maddesi hükmü uyarınca birlikte yapılan toplantıda
dava dilekçesi ve ekleri 2577 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca incelenerek
işin gereği görüşüldü.
İNCELEME VE GEREKÇE :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1/a fıkrasında, idari
davaların idari işlemler hakkında yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden
biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından
açılacağı belirtildikten sonra, ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddesinin
3/c bendinde dava dilekçesinin ehliyet yönünden de inceleneceği, 15. maddesinin
1/b bendinde ise, bu hususta kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddedileceği
kurala bağlanmıştır.
Anılan Kanun'un 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde yer alan ve iptal davasının
subjektif ehliyet koşulu olan "menfaat ihlali", içtihatlarda, dava
konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi
olarak tanımlandığı, menfaatin kişisel olmasının idari işlemin mutlaka davacı
hakkında tesis edilmiş olması sonucunu doğurmadığı, sözü edilen menfaat ilişkisinin
varlığı ve sınırlarının davacının gerçek kişi, tüzel kişi, belde sakini olması
gibi hususlar dikkate alınmak suretiyle ve her olayda yargı yerince uyuşmazlığın
niteliği de gözönünde tutularak belirlenmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk Devleti olduğu;
125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık
olduğu, 80. maddesinde de, Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin, seçildikleri
bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil bütün Milleti temsil edecekleri kurala
bağlanmış olup, söz konusu temsilin siyasi bir temsil olduğu, hukuki anlamda
dava açmaya vekalet niteliği taşımadığı açıktır.
Öte yandan; milletvekillerinin bu sıfatla hangi hususlarda dava açabilecekleri
Anayasa'nın 85. ve 150. maddelerinde belirlenmiş, bunların dışında milletvekillerine,
milletvekili sıfatıyla dava açma yetkisi ve ehliyeti tanınmamıştır. Anayasa'da
düzenlenen yetki dışında milletvekillerine, milletin vekaletini aldıkları düşüncesi
ile iptal davası açabilme yetkisinin tanınması Anayasa'da öngörülmeyen bir yetkinin
kullandırılması sonucunu doğuracaktır.
İptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim
araçlarından olmakla birlikte her idari işleme karşı herkes tarafından iptal
davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin
işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için dava konusu edilecek işlem
ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını
öngören yasa koyucu, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet
koşulu olarak aramaktadır.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin
yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idari
işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek
bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne
alındığında, idari işlemlerin; ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel
bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceği
kabul edilmektedir.
Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat
ilgisinin varlığı, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince
belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin,
hukuken korunması gereken bir menfaat bağının bulunması dava açma ehliyeti için
gerekli sayılmaktadır.
Dava dilekçesinin incelenmesinden; dava konusu düzenlemeler nedeniyle öğrencilerin
eğitim haklarının ihlal edildiği ve taşımalı eğitim imkanından mahrum kalacaklarını
ileri süren davacının, öğrenci velisi sıfatıyla değil, Kars milletvekili olarak
yurttaşların sorununa çözüm bulunabilmesi amacıyla bakılan davayı açtığı görülmektedir.
Bu bağlamda; dava konusu Yönetmelik maddeleri ile davacı arasında güncel, kişisel
ve meşru bir menfaat ilişkisinin bulunduğunun kabulüne olanak bulunmadığından,
davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim benzer bir uyuşmazlıkta Danıştay Sekizinci Dairesince verilen davanın
ehliyet yönünden reddine ilişkin 18/02/2015 tarih ve E:2014/9328, K:2015/943
sayılı karar ve 12/09/2024 tarih ve E:2024/4142, K:2024/4456 sayılı karar Danıştay
İdari Dava Daireleri Kurulu'nun 06/06/2016 tarih ve E:2015/2817, K:2016/2394
sayılı kararı ve 20/02/2025 tarih ve E:2024/2969, K:2025/390 sayılı kararı ile
onanmıştır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 14/3-c ve 15/1-b maddeleri uyarınca
DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam...TL yargılama giderinin davacı üzerinde
bırakılmasına,
3. Kullanılmayan ...-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi halinde davacıya
iadesine,
4. Posta giderleri avansından artan tutarın kararın kesinleşmesinden sonra davacıya
iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari
Dava Daireleri Kurulu'na temyiz yolu açık olmak üzere, 26/03/2025 tarihinde
oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY:
(X)- Dava, 01/08/2024 ve 32619 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Milli Eğitim
Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Yönetmeliğin 11. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma
Yoluyla Eğitime Erişim Yönelmeliğinin 12. maddesinin 3. fıkrasının birinci cümlesi
ile aynı fıkranın (b) bendinin ve aynı Yönetmeliğin 12. maddesi ile değiştirilen
Milli Eğitim Bakanlığı Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinin 13. maddesinin
4. fıkrasının, aynı yönetmeliğin 18. maddesi ile değiştirilen Milli Eğitim Bakanlığı
Taşıma Yoluyla Eğitime Erişim Yönetmeliğinin 20. maddesinin 4. ve 5. fıkrasının
iptali istemiyle açılmıştır.
Anayasa'nın 85. maddesinde "Yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya
milletvekilliğinin düşmesine 84 üncü maddenin birinci, üçüncü veya dördüncü
fıkralarına göre karar verilmiş olması hallerinde, Meclis Genel Kurulu kararının
alındığı tarihten başlayarak yedi gün içerisinde ilgili milletvekili veya bir
diğer milletvekili, kararın, Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla
iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini
onbeş gün içerisinde kesin karara bağlar." düzenlemesi; 150. maddesinde
ise "Kanunların, Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün veya bunların belirli madde ve hükümlerinin şekil ve esas
bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde doğrudan doğruya
iptal davası açabilme hakkı, Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisinde
en fazla üyeye sahip iki siyasi parti grubuna ve üye tamsayısının en az beşte
biri tutarındaki üyelere aittir." düzenlemesi yer almaktadır.
Yukarıda yer verilen Anayasa'nın 85. ve 150. madde hükümlerinden görüleceği
üzere, söz konusu maddelerde milletvekillerinin Anayasa Mahkemesine başvuru
usulü düzenlenmiştir. Bununla birlikte, milletvekillerinin idari yargıda iptal
davası açma ehliyetine ilişkin değerlendirmenin ise, (Anayasa Mahkemesinin 21/09/1995
tarih ve E:1995/27, K:1995/47 sayılı iptal kararı üzerine) 2577 sayılı Kanun'un
2. maddesinin 1/a fıkrasında yer alan, idari davaların idari işlemler hakkında
yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından
dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı yönündeki düzenlemeye
tabi olduğu anlaşılmaktadır.
Kanun'da yer alan "menfaat ihlali" kavramı, dava açma ehliyetinin
çerçevesini çizmekte olup, iptal davalarında, tam yargı davalarında olduğu gibi
doğrudan bir menfaat ilgisinin aranması, bu davaların objektif niteliği ile
bağdaşmamaktadır. İptal davaları ile idari işlemlerin hukuk kurallarına uygunluğu
incelenmektedir. Aykırılığın saptanmasında neticesinde ise işlem ortadan kaldırılmaktadır.
Böylece, idarenin hukuk kurallarına uygun şekilde hareket etmesi sağlanarak
hukuk düzeni korunmakta ve Anayasa ile güvence altına alınan hukukun üstünlüğü
sağlanmaktadır.
Bu durumda, hukukun üstünlüğüne bağlı kalma ve toplumun huzur ve refahı, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden
yararlanması ülküsünden ayrılmamak üzere görev yapacak milletvekillerinin salt
olarak; soyut, genel ve gayri şahsi olan "düzenleyici işlemler" yönünden
idari yargıda iptal davası açmakta menfaatlerinin bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin aksi yöndeki
çoğunluk kararına katılmıyoruz.