4/B Esaslarına 'Sosyal Hizmet Personeli' ibaresi eklenmesine ilişkin açılan dava reddedildi
Danıştay 12. Dairesi, beş farklı dernek tarafından kurulan federasyon tarafından 4/B Esaslarına eklenen Sosyal Hizmet Personeli" ibaresi ile bu pozisyon unvanı için öngörülen "En az ortaöğretim kurumlarından mezun olmak" ibaresinin iptali talebini reddetti.

Danıştay: Federasyonu fava ehliyeti yok
Beş farklı derneğin, amaçlarını gerçekleştirmek üzere üye sıfatıyla bir araya gelmesi sonucunda kurulan davacı Federasyon Tüzüğü'nün ikinci maddesinde, Federasyonun amacının, sosyal hizmet çalışmalarını ulusal ve uluslararası düzeyde desteklemek ve bu faaliyetleri sürdürülebilir kılmak olduğunun belirtildiği;
26/02/2025 tarih ve 9528 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan dava konusu düzenlemenin ise, 06/06/1978 tarih ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar'ın eki 4 sayılı Cetvel'in "A - Sözleşmeli Personel Pozisyon Unvanları ile Asgari Nitelikleri Gösterir Cetvel" Bölümüne, "sosyal hizmet personeli" pozisyon unvanı ile bu pozisyon unvanlarında çalışabilmek için zorunlu tutulan eğitim koşulunun eklenmesine ilişkin olduğu; her ne kadar, davacı tarafından, amaçları ve faaliyet alanları nedeniyle, bir çok sosyal hizmet bölümü mezunu ve öğrencisi ile bu alanı meslek edinen kişi ve öğrencilerin desteklediği bir platform olan Federasyonlarının, halihazırda var olan sosyal çalışmacı (sosyal hizmet uzmanı) kadro unvanı yanında, "sosyal hizmet personeli" pozisyonu ihdas edilmesi ve bu pozisyonda çalıştırılacak personelin eğitim koşullarının belirlenmesine yönelik olması itibarıyla, tüm sosyal çalışmacı ve sosyal hizmet uzmanlarını ilgilendiren düzenlemeye karşı dava açma ehliyetlerinin bulunduğu iddia edilmekte ise de, sözleşmeli statüde çalıştırılacak "sosyal hizmet personeli" pozisyon unvanının ihdası ile bu pozisyon unvanında çalışabilmek için zorunlu tutulan eğitim koşulunun belirlenmesine ilişkin düzenleme hakkında verilecek kararın, davacı Federasyonun tüzel kişiliğine ait güncel hak ve menfaatlere doğrudan bir etkisinin olmadığı anlaşılmaktadır.
T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2025/1442
Karar No: 2025/1659
DAVANIN KONUSU:
27/02/2025 tarih ve 32826 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 26/02/2025 tarih ve 9528 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan "Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar ile Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılmasına Dair Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar"ın iptali istenilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince; 2577 sayılı Kanun'un 14. maddesi uyarınca ilk inceleme ile görevli Tetkik Hakimi Hüseyin Çağrı Başer'in açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dava dilekçesinde yer alan iddia ve talepler doğrultusunda, davanın; 27/02/2025 tarih ve 32826 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 26/02/2025 tarih ve 9528 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan "Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslarda Değişiklik Yapılmasına Dair Esaslar ile Sözleşmeli Personele Ek Ödeme Yapılmasına Dair Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Karar"ın 3. maddesiyle 06/06/1978 tarih ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar'ın eki 4 sayılı Cetvel'in "A-Sözleşmeli Personel Pozisyon Unvanları ile Asgari Nitelikleri Gösterir Cetvel" Bölümüne eklenen "Sosyal Hizmet Personeli" ibaresi ile bu pozisyon unvanı için öngörülen "En az ortaöğretim kurumlarından mezun olmak" ibaresinin iptali talebine hasren incelenmesine karar verilerek işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde; iptal davalarının, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olduğu belirtildikten sonra, ilk inceleme konularının belirlendiği 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, dava dilekçesinin ehliyet yönünden de inceleneceği; 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde ise, dava dilekçesinde ehliyet yönünden kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 56. maddesinde; derneklerin, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma dışında belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları olduğu, 96. maddesinde ise; federasyonların, kuruluş amaçları aynı olan en az beş derneğin, amaçlarını gerçekleştirmek üzere üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulacağı hüküm altına alınmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının görülebilmesinin ön koşullardan biri olan "dava açma ehliyeti", her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının, idari faaliyetler ile idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin buna bağlı olarak olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisinin varlığını ifade etmektedir. Her olay ve davada, idari işlem ile dava açacak kişi arasında öngörülen subjektif ehliyet koşulu olarak menfaat ihlali, kişisel, meşru ve güncel bir menfaat olması ölçütleri kapsamında yargı mercilerince değerlendirilecektir.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek yanlı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin, ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Aksi halde, her idari işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmek, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğurur.
Dava dosyasının incelenmesinden; beş farklı derneğin, amaçlarını gerçekleştirmek üzere üye sıfatıyla bir araya gelmesi sonucunda kurulan davacı Federasyon Tüzüğü'nün ikinci maddesinde, Federasyonun amacının, sosyal hizmet çalışmalarını ulusal ve uluslararası düzeyde desteklemek ve bu faaliyetleri sürdürülebilir kılmak olduğunun belirtildiği; 26/02/2025 tarih ve 9528 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile yürürlüğe konulan dava konusu düzenlemenin ise, 06/06/1978 tarih ve 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edilen Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslar'ın eki 4 sayılı Cetvel'in "A - Sözleşmeli Personel Pozisyon Unvanları ile Asgari Nitelikleri Gösterir Cetvel" Bölümüne, "sosyal hizmet personeli" pozisyon unvanı ile bu pozisyon unvanlarında çalışabilmek için zorunlu tutulan eğitim koşulunun eklenmesine ilişkin olduğu; her ne kadar, davacı tarafından, amaçları ve faaliyet alanları nedeniyle, bir çok sosyal hizmet bölümü mezunu ve öğrencisi ile bu alanı meslek edinen kişi ve öğrencilerin desteklediği bir platform olan Federasyonlarının, halihazırda var olan sosyal çalışmacı (sosyal hizmet uzmanı) kadro unvanı yanında, "sosyal hizmet personeli" pozisyonu ihdas edilmesi ve bu pozisyonda çalıştırılacak personelin eğitim koşullarının belirlenmesine yönelik olması itibarıyla, tüm sosyal çalışmacı ve sosyal hizmet uzmanlarını ilgilendiren düzenlemeye karşı dava açma ehliyetlerinin bulunduğu iddia edilmekte ise de, sözleşmeli statüde çalıştırılacak "sosyal hizmet personeli" pozisyon unvanının ihdası ile bu pozisyon unvanında çalışabilmek için zorunlu tutulan eğitim koşulunun belirlenmesine ilişkin düzenleme hakkında verilecek kararın, davacı Federasyonun tüzel kişiliğine ait güncel hak ve menfaatlere doğrudan bir etkisinin olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda; davacı Federasyon ile dava konusu Cumhurbaşkanlığı Kararı'nın iptali istenilen hükümleri arasında yukarıda tanımlanan ve açıklanan şekli ile doğrudan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilişkisi kurulamadığından, davacı Federasyonun dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca davanın EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ... TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3. Kullanılmayan ... TL yürütmenin durdurulması harcının istem halinde, posta gideri avansından artan tutarın ise kararın kesinleşmesinden sonra davacıya iadesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 24/03/2025 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
X- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 96. maddesi uyarınca, kuruluş amaçları aynı olan en az beş derneğin, amaçlarını gerçekleştirmek üzere üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulan federasyonların, tıpkı üyeleri olan derneklerde olduğu gibi, doğrudan tüzel kişiliklerinin hak ve çıkarlarını ilgilendiren konuların yanı sıra, tüzüklerinde belirtilen ve kanunla yasaklanmamış bulunan kuruluş amaçları doğrultusunda dava açmalarına yasal bir engel bulunmamaktadır.
Sosyal hizmet çalışmalarını ulusal ve uluslararası düzeyde desteklemek ve bu faaliyetleri sürdürülebilir kılmak amacıyla kurulan, mesleğin gelişmesini, sosyal hizmet alanının daha güçlü ve etkin bir yapıya kavuşmasını sağlamakla yükümlü olan davacı Federasyonun, sözleşmeli statüde çalıştırılacak "sosyal hizmet personeli" pozisyon unvanının ihdası ile bu pozisyon unvanında çalışabilmek için zorunlu tutulan eğitim koşulunun belirlenmesine ilişkin olması itibarıyla, Federasyona üye derneklerin ve dernek üyeleri olan sosyal hizmet uzmanlarının menfaatlerini doğrudan etkilediği açık olan düzenleme hakkında dava açmakta hukuki menfaati bulunduğu kuşkusuzdur.
Bu durumda; dava konusu işlemin iptalini istemede davacı Federasyonun dava açma ehliyeti bulunduğundan, işin esasının incelenmesi gerektiği düşüncesiyle karara katılmıyorum.