Öğretim üyeleri: Suç, bireysel konuya ilişkin ise HSYK'nın kararı yanlış

Kaynak : Habertürk
Haber Giriş : 17 Şubat 2010 15:11, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

DOÇ. DR. CANER YENİDÜNYA'NIN GÖRÜŞÜ

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Caner Yenidüna, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in tutuklanması ve HSYK'nın Erzurum Özel Yetkili Savcısı'nın yetkilerini elinden almasıyla ilgili konuştu:

"Tutuklanmanın Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi'nin ve Özel Yetkili Savcılar'ın yetkisi dahilinde mi yapılması gerekiyordu, bu bir görev suçu mudur ve bu noktada usulün mü uygulanması gerekir noktasında bir tartışma var. Burada Sayın Başsavcı'ya istinad edilen suçların niteliğine bakmak lazım.Bu suçlar onun görevi dolayısıyla işlemesi mümkün olan suçlarsa, örneğin görevi kötüye kullanma, rüşvet iddiası gibi, özel soruşturma usulüne tabi olması gerekirdi diye düşünüyorum. Ama yapılan suçlamalar içerisinde örneğin medyadan duyduğumuz kadarıyla suç örgütüne üye olmak suçlaması varsa, bu tür suçlamalar görevle ilgisini kuramadığımız ölçüde adi suçlar olduğu için, normal mahkemelerin, özel yargılama usüllerinin devreye girmeyeceği ve bu tür soruşturmaların genel mahkemeler ve savcılarımız tarafından yürütüleceğini kabul etmek gerekiyor.

Şu anda dosyadaki mevcut suçlamaları ayrıntılı olarak inceleyemediğimiz için ancak bu şekilde bir cevap vermek durumunda kalıyoruz. Anladığımız kadarıyla gizlilik kararı olan bir dosya, böyle olduğu için de dosyanın içeriği kamuoyuyla paylaşılmış değil. Kamuoyu ancak yargılama aşamasında bundan haberdar olacak.Soruşturmanın içeriğiyle ilgili bilgi sahibi olmadığımız için bu suçların görev suçları mıdır yoksa adi suçlar mıdır ayırtedebilme şansımız yok. Biz de medyada yer alan haberlere göre haraket etmek durumunda kalıyoruz ama bu haberlere göre hukuki sonuçlar üretmek çok da doğru olmaz kanısındayım.

Erzincan Başsavcısı hakkında bir tutuklama kararı verildi ve bunu veren merci mahkemedir, tutuklama kararını hakim verir. Savcı bu tutuklamayı talep eden mercidir. Tutuklama kararının da ancak yapılacak itiraz üzerine yine hakim tarafından kaldırılması gerekir. Dolayısıyla HSYK'nın kararının ve yapmış olduğu suç duyurusunun Erzincan Başsavcısı'yla ilgili yürütülen soruşturma ve tutuklama karararının doğrudan bir etkisi yok ama ilerleyen süreçte dolaylı bir etki getirir mi? Yapılan bu soruşturmada elde edilen delillerin sıhhati konusunda bir tereddüt meydana getirir mi getirmez mi? Tutuklama kararı

kuvvetli suç şüphesi üzerinden verilebilecek bir karardır. Tutuklama kararının kaçma şüphesi, delilleri karartma şüphesi gibi bir takım sebeplere dayanması gerekir. Muhtemelen bu karara itiraz edilecektir, itiraz mercii tarafından bu hususlar mutlaka dikkate alınacaktır diye düşünüyorum bu benim şahsi fikrim."


PROF. DR. AHMET GÖKÇEN'İN GÖRÜŞÜ

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza Hukuku Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ahmet Gökçen HSYK'nın Erzurum Özel Yetkili Savcısı'nın yetkilerini elinden almasıyla ilgili konuştu:

"Burada karıştırılan husus şu: Bu bireysel suç mudur, görev suçu mudur? Eğer bireysel suç ise kıdem söz konusu olmaz. 2802 sayılı kanunun 93. maddesine göre oraya bağlı en yakın Ağır Ceza Mahkemesi Başsavcılığı'nca yürütülür. Bu bireysel suçlar için böyledir. Görev suçu ise o zaman durum başka. Hakim ve savcıların kişisel suçları hakkında soruşturma bulunduğu en yakın agır ceza mahkemenin Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Erzincan'a en yakın yetkili Erzurum'da olduğu için Erzurum görevi yerine getiriyor. Bu kişisel bir suç ise ki bence kişisel bir suç... ben bu suçun görev esnasında işlendiğine inanmıyorum. Yarsavla aramızdaki fark bu. Sayın Cihaner'in bu işten bir an önce kurtulup hakkında lehinde olan delilileri mahkemeye sunup tekrar görevinin başına dönmesini, adil bir yargılama yapılasmasını gönülden arzu ediyorum..

Böyle ağır bir karar verildiğine göre herhalde ellerinde önemli deliller verdır diye düşünüyorum. Dehşete düşüyorum. Tamam savcı bunu yaptı ama hakim de tutukladı. Bilgisayara el koyma arama kararını savcı değil hakim veriyor. Hakim bırkabilirdi, bırakmadı. Görev suçu olduğu zaman Yargıtay'da yargılanır. Görev suçu değil ki bu. Sayın başsavcı diyelim ki hırısızlık yaptı, Yargıtay'da mı yargılanacak? Diyelım ki bir trafik kazası yapıp birinin ölümüne sebebiyet verse bu görev suçu mudur? Hayır. Bu ayrımı yapmadan oraya buraya saldırmak doğru olmaz.

Bireysel suç olduğu için kademelendirme yapılmadı ama bu kadar önemlı bir sorusturumayı yapan savcının bu aşamada yetkisinin alınması en azından gariptir. Bu sorusturma bugüne kadar devam ediyor. Orada görev yapan kişinin yaptığı işlemler belli. Bu aşamada alınmasını en azından devlet ciddiyeti ile bağdaştıramadım. Sonuç olrak bu yetkiyi veren aynı kurul, alacak olan da odur ama bir soruşturma yürütüldüğü esnada aynı anda eş zamanlı olarak yetkinin alınması düşündürücü... Tabi ki ellerine ulaşmıs ciddi bir belge varsa bilmiyorum. Çok şık bir davranış degil endişe verici diye düşünüyorum."


PROF. DR. NUR CENTEL'İN GÖRÜŞÜ

"Hukuk devleti adına iyi bir görüntü değil"

Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nur Centel, HSYK'nın Erzurum Özel Yetkili Savcısı'nın yetkilerini elinden almasıyla ilgili konuştu:

"Hukuk devleti adına iyi bir görüntü ortaya çıkmadı. Dosyaların kapsamını bilmiyorum. Hukuka aykırı işlemler yapıldı mı yapılmadı mı bilmiyoruz. Herkes yetkisini kullandığını ileri sürüyor. Yasalarda bazı boşluklar varsa eğer onları da farklı şekilde yorumlamak mümkün oluyor. Bu işlemler hukuka uygundur, diyenler de var aykırıdır diyenler de var. Bir savcı diğer savcının evini, bürosunu arattırıyor ve bir rivayete göre de bunu hakkında dava açılmış suçla ilgili yapıyor. O zaman dava açılmışsa mahkeme yetkili oluyor. Başka bir suç var mı, onun ayrıntılarını bilmiyoruz.

HSYK da yasadan gelen yetkilerini kullanıyor tabii ama öyle bir olayın hemen ardından yaşanınca o da rahatsız edebiliyor herkesi. Dosyaların kapsamını bilmediğim için kesin bir şey söyleyemeyeceğim, şu haklı şu haksız, şu hukuka aykırı davrandı şu davrandı demek mümkün değil. Ama güzel değil. Bir ülkenin bu kadar çok hakimi, bu kadar çok savcısı suç şüphesi altında olabilir mi? Eğer öyleyse zaten sistem çökmüş demektir. Kuvvetli suç şüphesi altında olanlar aranır, gözaltına alınır, tutuklanır. Son zamanlarda birçok hakime, savcıya karşı bu işlemler yapıldı, demek ki bunların hepsi kuvvetli suç şüphesi altında. Bu kadar çok yargı mensubu kuvvetli suç şüphesi altındaysa o ülkenin yargı sisteminden şüphe duymak lazım. Eğer öyle değilse o da vahim o zaman hepimiz hukuk devleti adına oturup düşünmemiz lazım, bu kadar çok hukuk kuralımız var hepsi de çağdaş buna rağmen niye bu kadar ihlal, yanlış yorum olabiliyor?"


OSMAN CAN'IN GÖRÜŞLERİ

"2. Şemdinli vehameti ortaya kondu"

HSYK'nın Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal'ın yetkilerinin kaldırılması kararını HABERTÜRK'e değerlendiren Demokrat Yargı Derneği Eşbaşkanı Osman Can, meslekten ihraç edilen Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya olayını hatırlatarak "2. Şemdinli vehameti ortaya kondu" dedi.

Can, kararla ilgili şunları söyledi:

"Demokrat Yargı Derneği kurulurken yargının temel sorununun sistemin kendisinden kaynaklandığını özellikle vurgulamıştık. Yargının kendi içerisindeki hiyerarşik sistem, HSYK'nın kürsü yargıçları ve savcuıları üzerindeki hiyerarşik yetkileri, gücü, otoritesi ve iktidarının yargı bağımsızlığı açısından sorun yarattığını dile getirmiştik. Yüksek yargıdaki özellikle temyiz incelemeleri açısından bakıldığı zaman bunun da yargı bağımsızlığı açısından problemler yaratabileceğini dile getirmiştik. bugün karşılaştığımız durum çok vahim bir tabloyu ortaya koymaktadır. Bu durum 2. bir Şemdinli vehamaetini ortaya koymaktadır. Biz bunu bu şekilde görüyoruz. Yetkili olup olmadığı tartışmalı, yetkili olduğunu söyleyen de var, yetkisiz olduğunu söyleyen de var. Neticede, yasa maddesine dayanılarak başlatılan bir süreç vardır. Bu süreç çerçevesinde verilmiş bir mahkeme kararı vardır. Bu mahkeme kararına dayanılarak önce aramalar gerçekleştirilmiştir ardından da tutuklama kararı gerçekleşmiştir. Bu konuda hatalar olabilir, yoruma dayanılarak farklılıklar olabilir ve bunu düzeltebilecek süreçler yasalar içerisinde öngörülmüş durumdadır. Ama bütün bunlara rağmen HSYK olarak tanımlanan yargı kurumu olmayan, idari bir niteliği olan bir kurum bugün itibariyle yargıya doğrudan müdahele etmiştir. Adil yargılamanın gerçekleşmesini bütünüyle olanaksızlaştırarak sözkonusu dava sürecinde, soruşturma sürecinde yetkili olanların yetkilerini ortadan kaldırmış durumdadır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber