DDK, Diyanet vakfı raporunu masaya yatırdı

Haber Giriş : 15 Şubat 2005 16:06, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Kamu Vakıfları ile Kamu Bünyesinde Kurulan Dernek ve Yardımlaşma Komisyonu, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'nun Türkiye Diyanet Vakfı ile ilgili bundan 7 sene önce hazırladığı ve TBMM Araştırma Komisyonu'na da gönderdiği raporu masaya yatırıldı.

Kamu Vakıfları ile Kamu Bünyesinde Kurulan Dernek ve Yardımlaşma Komisyonu toplantısında, Devlet Denetleme Kurulu başta olmak üzere denetleme kurumlarının önemli raporlarına yer verdi. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu'na ait 1998 yılında hazırlanan Denetleme Raporu bilgileri, TBMM Araştırma Komisyonu raporunda da yer aldı. Vakfın genel iş ve yürütümüne ilişkin değerlendirme önerileri bölümünde il ve ilçe müftülerinin vakfın yönetiminde söz sahibi olmaları gerekirken olmadıklarının anlaşıldığına yer verildi. Raporda şu ifadelere yer verildi:

"Vakfın objektif bir personel politikası yoktur. Hangi işler için ne kadar eleman çalıştırılacağı belli değildir. Yöneticilerin isteklerine göre sözleşmeli olarak eleman işe alınmakta, yönetenlerin yersiz karar ve harcamalarına bu elemanların direnme olanağı bulunmamaktadır. Yöneticilerin anlayışına göre sorun teşkil eden görevlilerin ise özlük hakları ödenerek sözleşmeleri derhal feshedilmektedir. Denetime tabi dönemde terör eylemleri nedeniyle şehit ve malullerden çalışabilecek durumdakiler arasından malüllerin Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İstihdamı Hakkında Yönetmelik hükümleri doğrultusunda işe alınan eleman bulunmadığı belirlenmiştir. Vakıf yöneticilerinin kendi özlük haklarını serbestçe belirleyebilmeleri nedeniyle vakıf kaynakları bu kişiler tarafından şahsi menfaate konu edilmektedir... Vakfın, yurtiçi ve yurtdışında camiİ, ilahiyat fakültesi veya diğer dini eğitim kurumlarının yapımına yönelik genel bir politikası veya planlaması bulunmamaktadır. Her yıl ne miktarda camii yapılacağı veya yapımına destek verileceği, dini eğitim kurumlarına hangi ölçütlere göre yardım yapılacağı belli değildir. Keza, buna yönelik uzun, orta ve kısa vadeli planlamalar da yapılmamış, sadece bazı tip projelerin geliştirilmesiyle yetinilmiştir."

Raporda vakfın amacını aşan işler yaptığı öne sürülerek, "Diyanet Vakfı yurtdışı kardeş kuruluşlar olarak nitelediği ve hep aynı kişilerin kontrolündeki Diyanet Türk İslam Birlikleri (DİTİB) ile Diyanet vakıflarına sınırsız maddi yardımlarda bulunmaktadır. Bunların çoğu bağış biçiminde yapıldığından geri dönüşü olmayan yardımlardır. Oysa, belirtilen kuruluşlar tamamen kuruldukları ülkenin iç hukukuna tabi olup, T.C. Devleti denetim organlarının bunlar üzerinde herhangi bir denetim yetkisi veya yaptırım uygulama imkanı yoktur. Buralara gönderilen paraların ne şekilde harcandığı ve vakıftan yapılan yardımların akıbetinin ne olduğu da bilinmemektedir" denildi.

"DİYANET VAKFI YÖNETİCİLERİ SEYAHAT BAĞIMLISI OLMUŞ"
Vakıf yöneticilerinin bütçe imkanlarından yararlanmak hususunda kendilerini kısıtlayıcı, vakıf kaynaklarını etkin ve tutumlu bir şekilde sevk ve idare anlayışı içinde olmadıkları öne sürülen raporda, vakıf yöneticilerinin seyahat bağımlısı olduğu iddia edildi. Raporda bu konuda şu ifadelere yer verildi:

"Vakıf yöneticilerinin vakıf imkanlarıyla yurtiçi ve yurtdışı seyahat bağımlısı durumuna geldikleri, devlet katından gelen ve bu amaca hizmet edebileceğini düşündükleri her talebi derhal uygulamaya koydukları, bu vesileyle kendilerine yen seyahat imkanları yarattıkları görülmektedir."

Raporda vakfın Ankara'da ve taşrada çok sayıda misafirhanesi bulunduğu, ancak bunların Vakıflar Genel Müdürlüğü veya Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş Kurullarınca denetlenemediği belirtilen aynı raporda, "Vakıf genel merkezinin bitişiğindeki araç otoparkının ihale işlemleri de denetime konu edilmemektedir. Bu durum söz konusu faaliyetlerin suiistimaline zemin hazırlayıcı niteliktedir. Denetime tabi dönmede, vakfa ait yardım ve tahsilat makbuzlarına ilişkin denetimlerin Vakıflar Genel Müdürlüğü veya Diyanet İşleri Başkanlığı Teftiş Kurullarınca yaptırılmadığı anlaşılmıştır. Konu bu yönüyle suiistimale açık bir durumdur" ifadelerine yer verildi.

HAC VE UMRE ORGANİZASYONLARI

Raporun vakfın hac ve umre organizasyonundaki görevlerine ilişkin değerlendirme ve öneriler bölümünde ise şu ifadeler yer aldı:
"Hac veya umre ile ilgili mal ve hizmet alımlarında uygulanacak bir ihale ve satın alma talimatı veya yönetmeliği bulunmamaktadır. Uygulamada Hac İşleri Yüksek Kurulu bazı mal ve hizmetlerin alımı işini vakfa bırakmaktadır. Bu hallerde vakıf kendi ihale ve satın alma talimatını kullanmakta ve alımları kendi talimat hükümleri doğrultusunda gerçekleştirmektedir. Yetkinin vakfa bırakıldığı ve kurul kararları ile mal ve hizmetlerin alındığı hallerde ise herhangi bir kural bulunmamakta, istenen mal ve hizmet istenilen yerden istenilen fiyata alınmakta ve faturası üzerinden de ödemesi yapılmaktadır. Her yönüyle suiistimale açık olan bu sistemin derhal değiştirilmesi gerekmektedir. Hacı adaylarından hac malzemeleri için alınan 135 USD'nin yaklaşık yarısı ve çeşitli masraflar karşılığı olarak alınan 60 USD'nin 50 USD'lik bölümü fazladan alınmaktadır. Hac ile ilgili hizmetlerde görevlendirilen Diyanet İşleri Başkanlığı, diğer kurum ve kuruluşlar ile vakıf personeline belli bir sınıra tabi olmadan Hac İşleri Yüksek Kurulu kararı ile yolluk, fazla mesai ve yemek bedelleri ödenmekte, öte yandan hac ile ilgili doğrudan veya dolaylı olarak görev alan yerli ve yabancı personele, müstahak oldukları ücret luşlar olarak nitelediği ve hep aynı kişilerin kontrolündeler dışında çeşitli ödemeler yapılmaktadır. Hac İşleri Yüksek Kurulu kararıyla vergiler, sigorta primleri ve trafik cezaları gibi bazı giderlerin hac hesabından ödendiği, Mekke ve Medine'de kiralanan ev ve otobüslerle ilgili kira sözleşmelerinin sadece Arapça olarak düzenlendiği, Mekke ve Medine'de kiralanan evlere yapılacak peşin ödeme miktarının sabit hale getirilmediği, merkez ve illerin hacla ilgili olarak yaptıklarını belirttikleri giderlere ilişkin belgeler arasında hacla ilgili olmayan birçok gider belgesinin bulunduğu, hac ile ilgili olmayan büro tefriş giderleri (özellikle yetkili durumda olan kişilerin büroları) olarak hac hesabından ödeme yapıldığı, yine bu hesaptan Diyanet İşleri Başkanlığı Hac Dairesi Başkanlığı'nın temsil ve ağırlama giderlerinin karşılandığı belirlenmiştir. Yurtdışındaki bazı din hizmetlerinin vakfa borçlarının bulunduğu tespit edilmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığı'nca düzenlenen hac organizasyonuna ilgili ülkelerden katılan hacı adaylarından alınan paralar, vakıf hesaplarına zamanında aktarılmamaktadır. Hac malzemelerinin ihale veya satın alınmasına ilişkin olarak herhangi bir mevzuat bulunmaması nedeniyle çeşitli uygulama farklılıklarına sebebiyet verildiği, bu malzemelerle ilgili olarak kalitenin değişmediği yıllarda fahiş fiyat artışlarının ihale sonucu ortaya çıkması durumunda bunun nedeni belirlenmeden ihale yapıldığı, talep edilen hac malzemeleriyle ihale sonucunda alınan hac malzemeleri arasında kalite faklılıkları oluştuğu, malzemelere ilişkin ihalelerin hemen hemen her yıl aynı firmalarda kaldığı, ilk ihaleye göre yeniden aynı malzemeden alınmasına gerek duyulan hallerde ilave malzemelerin ihale bedeli üzerinden alınmadığı belirlenmiştir."

"MUAZZAM HAC GELİRİ NASIL İSRAF EDİLDİ?"

Rapora göre 15 milyon dolar civarında olduğu belirtilen hac ve umre organizasyonlarından elde edilen 'muazzam' gelirle ilgili şu bilgilere yer verildi:
"Vakıf yöneticileri, bu muazzam ve sürekli kaynağı çoğu vakıf amaçlarıyla doğrudan irtibatlandırılamayacak işlere harcamak suretiyle israf etmekte, hac ve umre hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik herhangi bir çaba göstermemektedir. Bu organizasyonun iş ve işlemlerine ilişkin olarak raporun ilgili maddelerinde belirtilen yersiz işlem ve harcamaların denetimi konusunda Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gereken hassasiyet gösterilmemektedir. Bu nedenle görevlendirilen elemanlara ödenecek ücretlerin takdiri subjektif kararlara imkan tanınmaktadır. Suudi Arabistan'daki mali sistemi disipline edilmemiş belge düzenine dayanması nedeniyle vakıf görevlilerince yapılan harcamalar dönem sonunda denetimi hemen hemen imkansız bir yoğunlukta ve içerikte gerçekleşmektedir. Çoğu belgelerin Arapça düzenlenmesi sebebiyle bunlar üzerinde sağlıklı bir denetim yapılması da güçleşmektedir. Vakıf yöneticilerinin yukarıda belirtilen sakıncaları kaldırmaya yönelik kararlı ve tutarlı bir icraatı yoktur. Keza aynı kişiler bu organizasyondan elde edilen gelirlerin harcanmasında da basiretli bir yönetici gibi davranmamaktadırlar."

Raporda vakıf gelirlerinin artırılması amacıyla vakıf kaynaklarıyla işletmeler ve şirketler kurulduğuna da yer veriliyor. Rapordaki ifadeler şöyle:
"Vakıf yöneticileri tarafından vakıf gelirlerinin arttırılması gerekçesi alt luşlar olarak nitelediği ve hep aynı kişilerin kontrolündeında, vakıf kaynakları kullanarak işletmeler ve şirket kurulmakta veya kimi kuruluşlara iştirak olunmak suretiyle ortaklık ilişkisi tesis edilmektedir. Bunun gerçek nedeni, harcama disiplini açısından vakfa göre daha avantajlı bulunan şirketlere vakıf bütçesinden kaynak aktarılarak, bu suretle şirketlerde biriken vakıf paralarının denetiminden uzak bir biçimde harcanabilmesidir. Öte yandan, vakıf yöneticileri şirketlerinin yönetim organlarında görev alarak bu şirketlerden ek gelir temin etmektedirler."

Raporda 1987-1996 yılına kadar vakıfça şirketlere verilen toplam paranın 24 milyar 456 bin 518, vakıfça alınan toplam paranın ise 5 milyar 622 bin 572 lira olduğu belirtildi. Raporda, "Buna göre vakıf tüzel kişiliğinin gelir temin etmek amacıyla kurduğu işletme ve şirketlerle hisse sahibi olduğu iştiraklerden önemli geliri bulunmadığı gibi Amerikan doları bazından 15 milyon 833 bin 946 USD'lik bir kaybı da söz konusu olmuştur" denildi. Yine aynı raporda vakfa ihtiyaç olmamasına rağmen astronomik harcamalar yapılarak çok sayıda taşınmaz mal alımı yapıldığı da belirtildi.

İHA

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber