Cumhurbaşkanımızın Türkçe yanlışları
HÜRRİYET yazarlarından Pakize Suda, geçen yılın son aylarında sormuştu: 2006
yılında neler olacak? Bu sorunun cevabını yine kendisi vermişti: Cumhurbaşkanımız
gülümseyecek.
Bazı kimseler, Cumhurbaşkanımızın, hep asık bir yüzle millet huzuruna çıkmasından
şikayetçidirler. Doğrusu ben de, Cumhurbaşkanımızın o asık yüzlü, o kapkara,
o çetrefil, o yanlış Türkçe'sinden perişanım.
Bir TV programında da söylemiştim: Bir ülkenin Cumhurbaşkanı kendi milletinin diliyle konuşmalı ve yazmalı demiştim. Onun, bazı dil heveskarlarının sözlüklerinden veya makalelerinden çekip aldığı ve Öz Türkçe zannıyla kullandığı Türkçe olmayan, Türkçeleşmeyen kelimeleri var. Bu bakımdan ben, Cumhurbaşkanımızın konuşmalarına hep korkuyla kulak veriyorum. Çünkü biliyorum ki, onun dil, yanlışları basınımızda da sür'atle çoğalıyor ve güzel Türkçe'mizde yeni gedikler açılıyor.
Mesela bir konuşmasında demişti ki: Kamusal alanda türban takmak laikliğe aykırıdır.
Altı kelimelik bu cümlede başkaca dört yanlış vardı. Evvela kamusal alan tamlaması
yanlıştır. Doğrusu: kamu alanı'dır. Eğer kamusal alan ifadesi doğruysa bizim,
Anne sevgisi, Cumhuriyet Bayramı, Çocuk yüreği, Atatürk düşüncesi... dememiz
yanlıştır. Onlardan da annesel sevgi, Cumhuriyetsel Bayram, çocuksal yürek,
Atatürksel düşünce diye bahsetmemiz gerek. Öyle diyor muyuz? Demiyoruz. Peki
nereden çıkıyor şimdi bu kamusal alan ucubesi? Cumhurbaşkanımız, kendi adı gibi,
yüzde yüz Türkçeleşen kelimelerimizi, dilde ırkçılık yaparak ve onların aslı
Türkçe değildir diyerek kullanmıyor. Öyle sanıyorum ki, aslı Arapça-Farsça olan
ama bin yıldan beri dilimize giren ve tamamen bizim olan, Türkçeleşen kelimeleri
kullandığı takdirde, laikliği ihlal edeceğini sanıyor.
Mesela: resmi dairelerde demiyor da kamusal alanda diyor. Kamu kelimesini Türkçe
sanıyor. Halbuki, kamu soğdçadan, sal eki de Latince'den alınmalıdır. Şimdi
bazı kimseler, Arapça, Farsça, Türkçe, Yunanca kelimelere şu sel ve sal eklerini
yapıştırınca, o kelimelerin derhal Öz Türkçe olacağına inanmaktadırlar. Yunus
Emre de kamu kelimesini kullanıyor ama doğru kullanıyor.
Biz kimseye kin tutmayız / Kamu alem birdir bize diyor da kamusal alem birdir
bize demiyor.
Sal eki dilimizde yok
CUMHURBAŞKANIMIZ din ve vicdan hürriyeti demek olan laiklikle kılık kıyafet
halini birbirine karıştırıyor. Yanlıştır. Göbek bölgesini bir karış boyunda
açan, diz kapaklarının iki karış üstünde giyinen bir kadın laiklik düşmanı olabilir.
Kendisini simsiyah bir kıl çuvalının içine saklayan zavallı bir kadın da, başkalarının
dinlerine, inanışlarına kat'iyyen karışmayabilir. Laikliğe saygılı olabilir.
Bizim bütün meydanlarımız, sahillerimiz, ormanlarımız, dağlarımız, yaylalarımız
kamu alanıdır. Ne yani, şimdi Karadeniz'in üçbin metre yüksekliğindeki yaylalarına
çıkan kadınlar, başlarını bağladıkları için laikliği ihlal mi etmiş olacaklar?
Cumhurbaşkanımız geçen yıl, kamusal alan ifadesini kullandığı için, bu yanlışlık
basınımızda ve siyasilerimizin dillerinde sür'atle boy vermeye başladı. Bu yılbaşı
konuşmasında da, Cumhurbaşkanımız: Tekil devlet diyor. Ne demek tekil devlet?
Biz; Tek adam, tek yol, tek yürek, tek dilek, tek çocuk, tek düşünce, tek vatan,
tek bayrak, tek millet deriz de: tekil adam, tekil yol, tekil çocuk, tekil vatan,
tekil bayrak demeyiz.
Nereden çıktı bu tekil devlet yabancısı?
Medeni Kanunumuzun 1. Maddesi'nde, Kanun, temas ettiği mes'elelerde lafzıyla
ve ruhuyla mer'idir deniliyor. Bizim 1980 Anayasamız da, keyfe göre bozulmayacak,
değiştirilmeyecek bir kanunlar bütünüdür. 1980 Anayasamızda lafız olarak ulus
kelimesi yoktur millet vardır. Cumhurbaşkanımız, millet kelimesi Arapça'dır
diyerek, Anayasamıza rağmen ısrarla ulus kelimesini kullanıyor. Atatürk ulusçuluğu
yoktur Atatürk Milliyetçiliği vardır. Ulus devlet denilmez. Mill? devlet denilir.
Mill? devlet demeyi laikliğe veya ilericiliğe aykırı sayıyorsak, Mill? Marş,
Mill? Eğitim, Mill? Savunma, mill? gelir, mill? gider, mill? takım, mill? maç,
mill? bayram, mill? ruh yarın rahmet-i rahmana mı kavuşacaktır. Kaldı ki, millet
kelimesi yerine aldığımız ulus da Türkçe değildir; Moğolca'dır, Moğolca...
Cumhurbaşkanımızın son nutkunda kullandığı Tüm, Türk ulusçuluğu, hukuksal,
ırksal dinsel, etkinlik, öge, ulus devlet, koşul ifadeleri de yanlıştır. Türkçe
değildir. Türk Dili ve Edebiyatı profesörlerinden Necmettin Hacıeminoğlu, Türkçe'nin
Karanlık Günleri isimli eserinin 134. sayfasında diyor ki:
a - Türkçe'de sal / sel şeklinde herhangi bir ek yoktur. Bunlar Batı dillerinden
alınmış, bilmeyenlere Türkçe diye yutturulmuştur. Tarihsel, dinsel, bilimsel
yanlıştır.
b- al / el ekiyle yapılan bütün kelimeler yanlıştır. Yerel, ulusal, doğal, özel
yanlıştır.
c- ul / l ekleriyle yapılan bütün kelimeler yanlıştır. Tekil, çoğul, koşul,
ardıl yanlıştır.
Hayatta en hakiki mürşid ilimdir sözünü kim söyledi acaba?
yavuz bülent bakiler/tercüman