OECD 2005 Eğitim Raporu ve Türkiye

Haber Giriş : 26 Ocak 2006 10:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Önümüzdeki on yıllarda eğitim-öğretim sektörünün en önemli, başat sektör olacağı konusunda ortada ciddi bir mutabakat mevcut ama bu sektörün kendisinin, girdilerinin, çıktılarının nasıl düzenleneceği ve değerlendirileceği konusunda ciddi sayılabilecek görüş ayrılıkları mevcut.

Eğitim-öğretim sektörünün nasıl bir yeni düzenlemeye tabi tutulacağı biraz da nasıl bir ülkede yaşama ve nasıl bir üretim yapısı ile çalışacağınıza ilişkin tercihinize de bağlı.

Önümüzdeki günlerde bu sütunda yayınlamayı sürdüreceğim (MGK eski Genel Sekreteri Kılınç Paşa'nın ?milliyetçi olmayanlar vatan hainidir? gibi özdeyişleri üzerine yazı yazma tahriklerine kapılmamaya çalışıyorum) eğitime ilişkin yazılarda önce OECD ve UNESCO raporlarına dayanarak sektöre ilişkin küresel trendelere ve uluslararası sıralamalarda ülkemizin nasıl bir konumda olduğu konusuna değinmek istiyorum.

Bu sütunda aktarmaya çalıştığım görüş ve bilgilerde ülkemizi uluslararası sıralamalar içinde göstermeye özel bir gayret sarfediyorum, zira Türkiye'yi yine Türkiye ile karşılaştırmanın mantıksızlığı ortada; üstelik Cumhuriyetimiz hızla yüzüncü yılına yaklaşıyor ve umarım herkes 2023 senesinde ülkemizin BM üyesi ülkeler arasında nasıl bir konumda olacağı eğitim alanında yapacaklarına ya da yapmayacaklarına sıkı sıkıya bağlı.

Eğitim-öğretim alanının ekonomik verimlilik ve performans ile ilişkisi artık genel kabul gören bir ilişki; ekonomik büyüme, bireylerin toplumsal hasıladan aldıkları pay ile eğitim düzeyi arasında mevcut ilişki bugün geçmişe oranla hiç olmadığı kadar güçlü.

Bugün ise eğitim çıktılarının göreli iktisat dışı sonuçları olduğunu da çok net görüyoruz; ülkelerin sağlık çıktıları örneğin 0-5 yaş arası bebek ölümleri ile genç kızların eğitim yaşı arasındaki ilişki sanıldığından da güçlü çıkıyor, eğitim çıktıları ile bireylerin toplumsal yaşama katılımı, toplumdan dışlanmaması gibi meselelerin bağı daha netleşiyor.

Gelelim OECD Raporu özet sonuçlarına; bu temel saptamaları sırası ile sizlere sunmak istiyorum.

1-OECD ortalaması olarak eğitim yaşı yani 25-64 yaş arası bireylerin gördükleri eğitim artıyor ama yüksek öğretim görme oranı hala üye ülkeler arasında çok önemli farklılıklar gösteriyor.

OECD ülkeleri eğitim yaş ortalaması büyük bir hızla on iki seneye ulaşmış bulunmaktadır ve üye ülkelerin önemli bir bölümü on iki yaş ortalamasının üzerinde yurttaşlarına eğitim olanağı sağlamış görünmektedirler.

Ülkemiz Türkiye ise dokuz senelik bir eğitim yaş ortalaması ile maalesef üye ülkeler arasında sondan üçüncü konumuna oturmakta, bizim arkamızda sadece Meksika ve Portekiz bulunmaktadır. AB üyeliği yirmi seneyi aşan Portekiz'in geldiği yüksek kişi başına gelire rağmen listenin sonunda yer alması ilginç bir konu olarak önümüzde durmaktadır.

OECD üyesi ülkelerin (ABD, Norveç, Danimarka, Lüksemburg, Almanya, İzlanda, Kanada, İrlanda, Hollanda, Avustralya, İsviçre, İngiltere, Yeni Zelanda, İsveç, Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Japonya, Finlandiya, Kore, Avusturya, Macaristan, Polonya, Fransa, Belçika, İspanya, Yunanistan, İtalya, Türkiye, Meksika, Portekiz) ilk eğitim hedefi olarak kendilerine koymuş oldukları yaygınlaşmış lise mezuniyeti hedefinde üye ülkelerin önemli bir bölümü 1970'lerde doğan nüfus için yüzde 72 ile yüzde 97 arasında bir oranda bu hedefi gerçekleştirmiş gözükmektedirler. 1950'lerde aynı ülkelerde doğanlar arasında lise mezunlarının toplam nüfus içinde (25-64 yaş arası) oranının yüzde ellinin altında olduğu hatırlanır ise ortada azımsanmayacak bir başarının olduğu görülüyor.

Ancak, OECD Raporu'nda Meksika, Portekiz ve Türkiye'nin bu başarının dışında kaldığı saptamasından bizlerin alması gereken çok ders olduğu kanısındayız.

Anlaşılan o ki söz konusu bu üç ülke dışında (Meksika, Türkiye, Portekiz) lise mezuniyeti hedefi yaygın bir biçimde tutturulmuş bir hedeftir ama yüksek öğretim mezuniyet dağılımı henüz üye ülkeler arasında çok eşitlikçi bir dağılım göstermemektedir.

Yüksek öğretimde mezuniyet ortalaması Avusturya, Çek Cumhuriyeti ve Türkiye'de yüzde yirminin altında gözükür iken, Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Polonya gibi ülkelerde oran (25-64 yaş arası yüksek öğretim mezuniyeti) yüzde kırkın üzerine çıkmaktadır.

Bu konuda Rapor'un yaptığı çok önemli bir saptama yüksek öğretim sistemi ve diploma arzı çeşitlendiği, sistem esneklik kazandığı ölçüde yüksek öğretim mezuniyet oranının arttığı.

Önümüzdeki yazıda OECD ülkeleri gençlerinin matematik ve problem (sorun) çözme başarıları ile devam edeceğim.

ercan karakaş/referans

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber