Üniversiteliler bilim yerine eğlenceyi tercih ediyorlar
Türkiye'de eğitimin kalitesi her zaman öncelikli tartışma
konusu. İstanbul Teknik Üniversitesi'nde Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Üyesi
Prof. Dr. Celal Şengör'ün ABD'li bilim adamını konuk ettiği toplantı yerine
öğrencilerin Hülya Avşar'ı dinlemeye gitmesi bu tartışmaları yeniden
alevlendirdi. Şengör, öğrencilerin kalitesinin düşmesinden yakınarak
üniversiteden ayrılacağını söylemişti. Ancak üniversitenin rektörü, bu durumun
sadece Türkiye'ye has bir durum olmadığını başka ülkelerde de yaşandığını ifade
etti. Uzmanlar ise, öğrencilerin ilgisizliğinin eğitim kalitesinin düşüklüğü
kadar akademisyenlerden de kaynaklandığını dile getiriyor.
İTÜ'de ABD'li bilim adamı konferans verirken diğer tarafta sinema ve ses
sanatçısı Hülya Avşar'ın da bir başka etkinliği gerçekleştirildi. Bilimsel
konferansa 4 öğrenci, Hülya Avşar'ı dinlemeye ise 600 öğrenci gitti. Bunun
üzerine Prof. Dr. Celal Şengör, bilime olan ilgisizlik karşısında üniversiteyi
artık bırakacağını rektöre açıkladı. Bu durum hakkında değerlendirme yapan bir
akademisyen, sorunun sadece öğrencilerden kaynaklanmadığını söyleyerek, "Ülkemiz
bilim yapan ve bilimden yararlanarak artı değer oluşturan bir toplum olmadığı
için bilim toplumun gündemine taşınmadı. Ülkemizi yöneten yöneticilerimiz de
maalesef bilimi ve eğitimi öne almak yerine bir daha seçilebilme kaygısı ile
konuyu en son sıralara bıraktı. Bugün geldiğimiz noktada ülkemiz eğitim ve
kültür hayatı, popüler kültüre yenik düşmüş durumdadır" dedi.
Uzmanlar, medya organlarında bilim ve ilgili yazılara çok az
yer verilmeye başladığını belirterek, "Bilimin önemi anlatılmadığı için
insanlar, yeri başka şeyler tarafından doldurulan konulara yönelmektedirler. Bu
da eşyanın tabiatına uygundur" diyor. İnsanların beynini bilgisayar hafızasına
benzeten uzmanlar, "İnsan beyni de ne tür bilgi ile yüklenmişse ona uygun
arayışlara cevap verecektir. Bilim ve bilim anlayışı yaratıcılık yeni bir şey
öğrenme ve ondan zevk alma, bu konuda kendine cesaret verip okuyarak bilim yapma
anlayışı maalesef bugün insan beynine en son uğrayan 'aylak bilgi' olarak
gelmektedir" diye konuşuyor.
Son dönemde yapılan bir araştırmaya göre, anne-babaların çocuklarının öğretmen
ya da doktor olması yerine şarkıcı, futbolcu olmasını istediklerine ilişkin
sonucu hatırlatan uzmanlar, "Bağımsız Eğitimciler Sendikası (BASK) Ankara'da bin
855 öğrenci velisi ile yaptığı anket sonuçlarında çıkan özet sonuca göre
öğretmenliğe velilerin ilgisi yüzde 5 üzerinde gerçekleşmiştir" bulguya dikkat
çekiyor. Bilim adamlarının öncelikle toplumun önüne çıkması gerektiğini söyleyen
uzmanlar, "Bilim adamlarının arzusu, bilimsel düzeyde birbirleri ile tartışarak
yarışmak ve geliştirmek olmalıdır. Şan ve şöhret en son başvurulması gereken
konu olmalıdır" diyor.
BİLİM ADAMI POPÜLARİTE PEŞİNDE
Dünyada bilim kuruluşlarının ve bilim adamlarının Türkiye'deki kadar medyatik
olmadığını hatırlatan uzmanlar, "Batıda üniversite ile ilgili genelde bilimsel
bir başarı üzerine odaklaşırken, bizde kim kime ne dedi, kim kimi kandırdı, kim
kimi şikayet etti gibi konular ile gündeme gelinmektedir" diyor. Klasik dönem
bilim adamlarının toplumla iç içe olduğunu hatırlatan uzmanlar, günümüzde
sorunlara eleştirel bakış açısı yerine artık sadece belli görüşlerin
benimsendiğine dikkat çekiyor. Uzmanların bu husustaki tespiti şöyle: "Şöhret
peşinde koşan ve ön plana geçmek isteyen, yöneticilik merakı bazen şöhret olma
dürtüsünü körüklüyor"
Öğrencilerin bilime olan ilgisizliğinin temelinde Türkiye'deki eğitim sisteminin
son 60 yıldaki değişimin incelenmesinin üzerinde duran uzmanlar, "Eğer siz
'Çocuklarımız yalnızca okula gitsin' derseniz, o zaman da anasının kuzusu olarak
size bir diploma alır getirir. Ancak çok boyutlu düşünme, kendini ifade etme ve
ülkeyi ileriye taşıma cesareti ve azmini bulamaz. Yani ülkenizin gençliği devlet
memuru olur. Devlet memuru anlayışı ile hiçbir ülke ileriye gitmez. Doğanın
diyalektiğine aykırıdır" şeklinde konuşuyor. Bu anlamda nitelikli mezunların da
yetiştirilemediğini vurgulayan akademisyenler, her yönüyle bilgisayar kullanan,
süreli yayınları takip eden ve yabancı dil bilenlerin azlığına dikkat çekiyor.
Akademisyenler, "Gençliğe kendisini ifade etme olanağı tanımayan, bilime
özendirmeyen, bilimsel konferansları çekici kılmayan, müzeleri, sanat ve müzik
faaliyetlerini geliştirmeyen, derslerinde tartışma oluşturmayan üniversite
ortamında gençlerin tercihi Hülya Avşar olacaktır" diyor.
Öğrencilerin kendilerine verileni yansıttıklarını vurgulayan uzmanlar, "Sorun;
eğitim sistemi, yetişkin ve gelişmiş insan yetiştirmeyi hedeflemiyor. Eğitim
yerine ezbere dayalı anlatılan dersler (öğretilen), test usulü sınavlar, pratik
yok, sözlü yok, iş güvencesi yok, burs yok, gelecek konusunda kaygılı. Ne yapsın
gençler? Sanırım tüm bunlar üst üste konulduğunda gençler, acı çektikleri bir
süreçte arabeske yönelmişlerdir" şeklinde konuşuyor. Akademisyenlerin üzerine
düşeni yapması gerektiğini söyleyen yetkililer, "Bu topraklar bizim, bugün
elimizdeki öğrenciler bu ülkenin en seçkinleridir. Bunlardan başka da gencimiz
yok. Toptan 'Bu gençler adam olamaz' deyip atamayız. Çözüm biziz. Önce bireysel
sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Yurttaş bilinci ile öğrencilerimizle,
yöneticilerimizle, kurumlarımızla ilişkilerimizde iletişim kanallarını
koparmadan daha iyisi için eleştirilerimizi yapmalıyız ve yapacağız.
Özgüvenimizle kendi sorunlarımızı kendimiz çözeceğiz" diye konuşuyor.