7 milyon kişi böbrek hastası olduğunu bilmeden yaşıyor

Bugün 12 Mart Dünya Böbrek Günü. Türkiye'de kayıtlı 66 bin 711 böbrek hastası var. Ancak uzmanlar uyarıyor, asıl büyük ve önemli kısım buzdağının altında. 7 milyon 300 bin kişi böbrek hastası olduğunu bilmeden yaşıyor. Böbrek, son evreye kadar sinyal vermiyor.

Haber Giriş : 12 Mart 2015 11:06, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57
7 milyon kişi böbrek hastası olduğunu bilmeden yaşıyor

Böbrek, insan bedenindeki hayati organlardan biri... Çalışmadığı zaman vücut tümüyle fonksiyonlarını yitiriyor ve hayatı devam ettirmek mümkün olmuyor.

Peki bunun farkında mıyız? Uzmanlara göre bu sorunun yanıtı,'Hayır'.

Böbrek hastalıklarının, diğer hastalıklardan farklı bir seyri var. Son evreye kadar sinyal vermiyor ve rahatsızlık sessiz ve derinden ilerliyor. Örneğin bir kalp krizi öncesi bir takım bulgular göze çarpabiliyor. Göğüs ağrısı ya da sıkışma... Bir akciğer hastalığı için de benzer bir durum söz konusu... Erken dönemlerden itibaren nefes darlığı ya da öksürükle hastalık kendini gösterebiliyor. Ama böbrekte öyle değil. Son döneme gelene kadar, böbrek klinik bulgu vermiyor. Laboratuvar bulgular bile ancak belli bir seviyeden sonra ortaya çıkıyor.

'7 milyon 300 bin kişi böbrek hastası olduğunu bilmiyor'

"Böbrek hastalıklarını buzdağına benzetebiliriz. Buzdağının görünen kısmı çok küçük, görünmeyen kısmı çok daha büyük."

Türk Nefroloji Derneği'nden Prof.Nurhan Seyahi, böbrek rahatsızlıklarındaki durumu bu şekilde özetliyor. Nefroloji uzmanı Seyahi'ye göre, diyaliz ve nakil hastaları, buzdağının görünen kısmı ve genel tablonun içinde de çok küçük bir bölümü temsil ediyor.

Buzdağının büyük kısmını böbrek hastası olduğunu bilmeyenler oluşturuyor. Asıl ulaşılması gereken kesim de orası...

Türk Nefroloji Derneği'nin 18 yaş üzeri 10 bin 872 kişiyle görüşerek yaptığı saha çalışmasına göre, Türkiye'de böbrek hastası olup da bilmeyenlerin sayısı az değil. 7 milyon 300 bin kişi böbrek hastası. Bunun 2 milyon 369'ü ileri derecede. Yani, herhangi bir şikayeti henüz yok. Ne hastaneye gidiyor ne de kendisi farkında. Ama içten içe ilerleyen bir hastalık söz konusu...

"Yaklaşık 3 milyon kişi, gelecekte transplantasyon ve diyaliz adayı. Bundan haberleri yok. Aramızda dolaşan çok hasta var. Böbrek hastası olduğunuzu anlamak için insanın kendisi dinlemesi yetmez. Bu sessiz bir hastalık. Erken safhada hastalığın belirtisi yok. Şikayet yapmaz. Böbrekleri yüzde 60'ın altında çalışıyorsa orta derecede böbrek yetmezliği olarak tanımlarız. Sonuçları ağırdır. Kalp krizi ve ölüm riski artar. Erişkinlerde, risk altında olanlar yıllık tarama öneriyoruz. Risk altında değilse, yılda bir kere idrar tahlili öneriyoruz. Ailesinde böbrek hastalığı olan kişiler, şeker hastaları, tansiyon hastaları ve obezite sorunu olanlar risk altında.

Erişkinlerde, risk altında olanlarda yıllık tarama öneriyoruz."

Nakillerde son durum

Türkiye'de kayıtlı, bilinen 66 bin 711 böbrek hastası var. Yaklaşık yüzde 13'ü, yani 8 bin 671'i nakil hastası.

52 bin 675 kişi hemodiyalize giriyor. Yaklaşık 18 bin hasta da organ nakli için sırada.

"Canlı verici hekimlerin çok tercih ettiği bir şey değil. Böbreğini veren kişinin ömründe kısalma beklemiyoruz; ama alan kişinin ömründe ciddi bir uzama oluyor. Ama başka bir seçenek yoksa canlı vericisi varsa ve o da istekliyse nakli o zaman yapıyoruz. Nakille birlikte hemodiyalize göre hastanın yaşam beklentisi çok daha fazla artıyor. Örneğin 40 yaşında iki kişiyi alalım. Biri diyalize girsin, diğeri gayet sağlıklı olsun. 40 yaşında sağlıklı birinin yaşam beklentisi 25 yılsa diyaliz hastasının 5 yıl. Nakil olduğunda diyaliz hastasının yaşam beklentisi 25'e çıkmıyor ama 18 oluyor mesela. Ciddi bir kazanç var."

Prof.Seyahi, böbrek nakli ameliyatlarında son yirmi yılda yüzde 18'lik bir artış olduğunu ifade ediyor. Geçen yıl 2 bin 905 hastaya böbrek nakli yapıldı. Prof.Nurhan Seyahi, bunun sevindirici bir gelişme olduğunu belirtiyor. Ancak verici konusuna gelince, sorun ortaya çıkıyor. Türkiye'de nakillerin yüzde 80'i canlı vericiden yapılıyor. Halbuki yurtdışında bunun tersi bir denklem var, daha çok kadaverik vericiden yapılıyor.

"Hiç tanımadığınız bir kişi, beyin ölümü oluyor. Bu kişiyi kadaverik verici olarak adlandırıyoruz. Bütün dünyada tercih, canlıdan ziyade kadavradan alınmasıdır. Dünyada yüzde 70 kadavra yüzde 30 canlıdandır. Bizde bu oranın tersi, bir durum var. Yüzde 80 canlı yüzde 20 kadavra. Daha çok anneler böbreklerini veriyor. Hatta son senelerde bu oran yüzde 18'e düştü. 2012 ve 2013'te oran yüzde yüzde 18."

Dünyada kadavradan böbrek verme oranları bakıldığında İspanya ilk sırada. Milyon başına bağışlanan organ 35. Amerika Birleşik Devletleri'nde 26, İngiltere'de 17, Fransa'da 25. Türkiye'deyse sadece 4.

Prof.Seyahi, Türkiye'nin kadavra çıkartma hızının da düşük olduğuna vurgu yapıyor. Nedenini de, bu sürecin zor ve meşakkatli olmasına bağlıyor. Seyahi'ye göre, yoğun bakım hekim ve ekiplerinin mutlaka teşvik edilmesi gerek.

"Beyin ölümü tespiti yapılması ve ailenin bunu kabul etmesi hekimin işi. Beyin ölümü tespit edilme oranı artmıyor ne yazık ki. Yoğun bakım üniteleri çok fazla beyin ölümü ilan etmiyor. Çok yoğunlar. Çok ağır hastalarla ilgileniyorlar. Oradaki hastalar, ölümle yaşam arasında gelip gidiyor. Orada, hekim olmak zor; çalışma koşulları ağır. Yoğun bakımda hekim, hastasını yaşatmak için mücadele verir. O hastanın ölümü, o doktorun mağlubiyetidir. Teşvik edici önlemler alınmalı. 'Canlı nakillerde artış nasıl oldu?' Yeni bir organizasyon kuruldu. Devlet, teşvik etti. Geri ödeme sistemiyle nakli yapan hastaneye nakil başına 30 bin TL ödeme yapılıyor. Masrafları karşılayan bir sistem, bu.. Kadavra çıkaran ekibe de bunun yapılması lazım. Bence onlara ekstra teşvik yapılması gerekli."

Böbrek sağlığı

Böbrek hastalıklarında artış var ve önümüzdeki yıllarda böbrek hastalıklarını daha da fazla duyacağız. Nedeni de diyabet sıklığındaki artış. Son 5-6 yılda, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de diyabet önde gidiyor. Diyabet ve böbrek sağlığı doğrudan ilintili.

"1995'de şekere bağlı böbrek hastalığı oranı yüzde 15, şu anda yüzde 40. Bu da şu anlama geliyor; diyalizde gördüğünüz hastaların yarıya yakını aynı zaman da diyabet hastası. Yakın gelecekte ülke için ciddi yük olacak. Diyaliz hastasının devlete maliyeti 22-24 bin dolar. Hastaların diyalize devam etmesi, devlet açısından ciddi bir maliyettir. Böbrek naklinin kişi başı yıllık maliyeti 10 bin dolar. İkinci yıldan itibaren 8 bin dolara düşüyor. O nedenle, nakilleri arttırmak gerekiyor. Kadaverik verici sorununu çözebilirsek Türkiye nakil açısından çok iyi durumda olur. Organ bağışı kampanyaları da son zamanlarda yok. Farkındalığın artması için keşke sürekliliği olsa."

Tuz kullanımı

Aşırı tuz tüketimi de birçok kronik hastalığın temelini oluşturuyor. Bunun başında hipertansiyon geliyor. Yüksek tansiyon, dünyada önlenebilir ölüm nedenleri içerisinde bir numaralı risk faktörü. Aşırı tuz tüketimi yüksek kan basıncına neden oluyor. Yüksek kan basıncı, Türkiye'de ölümlerin ve hastalık yükünün en önemli nedeni olan kalp hastalıklarının önde gelen risk faktörünü oluşturuyor.

Türkiye'de tuz kullanımı Dünya Sağlık Örgütü' nün önerdiği değerin yaklaşık üç katı.

"Sağlıklı bir insanın günde 3 gram tuz alması yeterli. Ancak Türkiye'de bu oran 18-20 grama kadar çıkıyor."

Nefroloji uzmanı Seyahi, tüketilen suyun da iki litreden fazla olmaması gerektiğine dikkat çekiyor.

[Başak Çubukçu / Al Jazeera Türk]

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber