Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) ve Ali Demir Etrafında

ÖSYM eski Başkanı Ali Demir'le ilgili olarak Prof. Dr. Durmuş Günay'ın değerlendirmesini yayımlıyoruz.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 29 Ağustos 2016 09:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) ve Ali Demir Etrafında

Medya organlarımızda ve sosyal mecralarda ÖSYM eski Başkanı Ali Demir'le ilgili iddiaları görünce şaşırmak mümkün değildir.

Memurlar.net olarak aşağıda yer alan Prof. Dr. Durmuş Günay hoca'nın değerlendirmelerine bizler de katılıyoruz.

Ek olarak şunları söylemek istiyoruz: Sayın Ali Demir'le çok defalar görüştük, kopya skandalı sırasında ve sonrasında bilgi alış verişinde bulunduk. Onun yaptıkları ortadadır.

ÖSYM bugün sınav güvenliği bağlamında çağ atlamış ise onun sayesindedir. Yaptıkları unutulmayacaktır.

Ali Demir hoca, 1970 yıllardan kalma makinelerle çalışan, soru hazırlayanların aynı zamanda dershane veya kitap yazarı olduğu, sonuçların 30 günde açıklandığı bir kurumu hayal edilemeyecek bir noktaya getirdi. Konuyu yakından bilenler ve takip edenler O'nun hakkı teslim edecektir.

Bu bağlamda medyaya yansıyan ve sosyal mecralara sıçrayan değerlendirmelere hemen RAM olmamak için aşağıdaki uzun yazıyı, memurlar.net ziyaretçilerinin dikkatine sunuyoruz.


Prof. Dr. Durmuş Günay
YÖK Yürütme Kurulu Eski Üyesi
e-mail: [email protected]

Bazı günlük gazetelerin internet sitelerinde ve bazı TV kanallarında yer alan haberlerde Prof. Dr. Ali Demir hakkında öne sürülen iddiaları görünce şaşırdım.

Şubat 2008 ile Şubat 2016 arasında 8 yıl YÖK Yürütme Kurulu üyeliği ve bu dönem içinde 4 yıla yakın ÖSYM Yönetim Kurulu üyeliği yapmış bir öğretim üyesiyim. Dolayısıyla hem YÖK tarafından bir bakış ile, hem de YÖK temsilcisi, ÖSYM Yönetim Kurulu üyesi olarak yapılan çalışmaları yakından izlemiş ve görev alanım içerisinde kararlara katılmış biriyim. Değişik eğilimlere mensup karanlık örgütlerin ve gruplaşmaların, görünür ve görünmez şekillerde at oynattığı sınav çetelerinin, kimi dershanelerin ve menfaat çevrelerinin amaçlarını gerçekleştirmek için her türlü metodu meşru gördükleri ve hedef haline getirdikleri ÖSYM'yi Prof. Dr. Ali Demir'in nasıl bu cendereden çıkardığını ve gerçekten adil sınavlar yapan bir kurum haline getirdiğini yakinen bilen ve gören birisi olarak; sanki yıllarca süregelen haksızlıkların, soru çalmaların ve devlete sızmaların sorumlusu O imiş gibi gösterilmesini; doğru bilgilere dayanmadan, temelsiz, haksız, kasıtlı bulduğumdan ve vicdanım kabul etmediğinden bilgilerim dahilindeki bazı gerçeklerin açıklanması gerektiği inancıyla bu yazıyı yazmayı uygun gördüm.

Prof. Dr. Ali Demir, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü müdürü iken, KPSS Skandalından (Temmuz 2010) yaklaşık iki buçuk ay sonra ÖSYM Başkanı olarak Eylül-2010'da atandı ve 4 yıl ÖSYM başkanlığı yaptı.

Ali Demir, şimdiki ÖSYM Başkanı olan Prof. Dr. Ömer Demir'in başlattığı YÖK'ün bir birimi olan Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezini (ÖSYM), Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) adıyla özerk bir kurum haline getiren yasal düzenleme sürecinin tamamlanmasında, sınav güvenliğinin sağlanmasında, sınav sonuçlarının ilanının hızlandırılmasında kısacası sistemin yeniden tasarlanıp kuşkulardan arındırılmasında çok değerli ve olumlu uygulamaların temeli ve başlangıcı olan çalışmalar yapmıştır. Buna karşın kendisine yapılanlara ve haberlere tanık olunca, "minareye kuyu" denildiğini görür gibi oluyorum. Başarılar cezasız kalmıyor diyorum. Medyanın sorumsuz yayınları karşısında başı dumanlı dağlar gibi, Ali Demir'in sessiz kalışı, Nijer atasözünü aklıma getiriyor: "Küçük dertler geveze, büyük dertler dilsizdir". Kendisinin, çok çetin bir zamanda, o zorlu görevi kabul etmesini kendisinden bizatihi talep etmiş birisi olarak, Ali Demir'in ÖSYM başkanlığını yürüttüğü dönemde YÖK Yürütme Kurulu üyesi ve ÖSYM Yönetim Kurulu üyesi olarak yaşananlara yakinen tanık oldum. O'nun maruz kaldığı bu itibarsızlaştırma girişimleri karşısında suskun kalmanın da bir haksızlık olacağını düşündüm. Dolayısıyla bu yazıyı kamuoyu ile paylaşma gereğini duydum. Dönemin ÖSYM başkanı ve yardımcısının bilgisine de başvurarak bu yazıyı kaleme aldım. Yazı biraz uzun olabilir ama konu bağlamındaki bazı gerçeklerin net bir şekilde gözler önüne serilmesi ancak böyle mümkün olabilmiştir. Bu ülkenin buluşu sayılabilecek ve çok değerli toplumumuza çok değerli katkılar yapan ve göz bebeğimiz gibi korunması gereken ÖSYM ve başarılı insanlarımız sorumsuzca ve haksız yere yıpratılmamalıdır. Yazdıklarımın değerlendirmesini, insaf ehli olan herkesin takdirine bırakıyorum.

Kurulduğundan beri, bazı aksaklıklar olsa bile, adeta "uzaya araç gönderir gibi" titizlikle tasarlanmış olup ve yürütülen bu Kurumda (ÖSYM'de), Eylül 2010 tarihindeki tablo pek iç açıcı değildi. Sınav sistemi ve uygulaması tartışılır durumda idi. Temmuz 2010 da yapılan KPSS sınav sonuçlarında bazı aksaklıkların ortaya çıktığını o zamanki ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan da fark etmişti ve bunu bizzat kendisi bize dile getirmişti. KPSS sınavında, bazı testlerin sınav sonuçlarına dair Çan Eğrileri çift hörgüçlü çıkıyordu. Bu durum, sınav uygulamasında bir sorun olduğunu gösterir. Bilindiği üzere çan eğrisi daima tek hörgüçlü çıkar.

Benim gözlemimin genel sonucu şu idi: 1974'de Kurulan ve çok önemli bir fonksiyon icra etmekte olan bu Kurum, 2010 yılı itibariyle, biraz yorulmuştu, restorasyona ihtiyacı vardı. Sisteme enerji zerk edilmeli, dinamizm kazandırılmalıydı. Bazı yapısal düzenlemelere ihtiyaç vardı. Sınavların hazırlanması, uygulanması, değerlendirilmesi ve adayların yerleştirilmeleri hususlarında kötü niyetlilerin istismarlarının nasıl bertaraf edileceği, suistimallerin, ihmallerin nasıl cezalandırılacağı hususlarında, teknolojik gelişmeler ve sistemin büyümesi dolayısıyla bazı eksiklikler doğmuştu. Örneğin, 36 yıldır sınav yapan kurumda bir "soru havuzu" oluşturulmamıştı. Soru kitapçıkları sınav evrakı baskı sürecinde matbaa çalışanları dışında ÖSYM tarafından "yetkilendirilmiş" olarak tanımlanmış kişiler tarafından görülebiliyor ve rahatlıkla matbaaya girip çıkabiliyorlardı. Sınav evrakının sınav merkezlerine ve illere nakledilmesinde ve sınavın yürütülmesinde pek çok sınav güvenliği açığı mevcuttu. Cevap kağıtlarının okunması, sonuçların değerlendirilmesi sürecin kontrolünde zaaflar vardı. Bilişim sistemleri 20 yıl önceki hali ile kullanılmaya devam ediyor ve günün daha güvenli sistemleri kullanılmıyordu. Soruların hazırlandığı yerlerde insanların hazırladıkları soruları internet aracılığı ile ya da cep telefonları ile istedikleri yerlere göndermelerine mani bir durum yoktu. Sınav merkezlerinde sınavı, sınav koordinatörleri yönetiyorlardı. Uymaları gereken noktaları işaret eden küçük bir sınav kılavuzu mevcuttu. Diğer konular tamamen koordinatörlerin inisiyatiflerine bırakılmıştı. Sınavlarda kimlerin görev alacağı onlar tarafından belirleniyor ve istenilen kişinin istenilen salonlarda görevlendirilmesi mümkün oluyordu. Sınav evrakının depolarda saklanmasında dahi birçok güvenlik açığı bulunmaktaydı. Temmuz 2010'da KPSS sınavı sonrasında ortaya çıkan kopya skandalı dolayısıyla yönetim değişti ve yeni göreve gelen ekip tarafından ÖSYM'de yapılan tespitlerden bazıları bunlardı. Ancak ne zamandan beri böyleydi bunu bilmek mümkün değildi.

Prof. Dr. Ali Demir sınav güvenliğinin ve sınavlarda şeffaflığın tatmin edici hale gelmesini sağlamak amacıyla tedbirler almaya girişti. ÖSYM'nin zaafının siyasi sonuçları da olabilirdi. Siyasi çevreler ve medya bilir bilmez kusur arıyorlardı. Yapılan değişiklikleri pek de anlamadıkları için kasten kusurmuş gibi yansıtıyorlardı. Değişikliklerin uygulanmasında ortaya çıkan bazı kusurları abartarak ve çarpıtarak veriyorlardı. ÖSYM üzerinden siyasi iktidarı vurmak istiyorlardı. Ali Demir adeta bir linç kampanyasına tabi tutuldu. O'nu pes ettirmek istiyorlardı. Çünkü neredeyse toplumun tamamını bir şekilde ilgilendiren, toplumun sinir ağlarının kesişme noktasında bulunan bir kurum olan ÖSYM, toplumu makro düzeyde etkileyen bir mikro alem gibi. Fizikte mikro alem şöyle tanımlanır: Ölçü aleti ölçülen büyüklüğü değiştiriyorsa/etkiliyorsa, o mikro alemdir. ÖSYM'nin kullandığı test tekniği ve soru müfredatı tüm eğitim sistemini etkiliyor, eğitim-öğretim sistemini test tekniğine ve soru müfredatına yöneltiyor. Toplumu etkiliyor. Yapılacak en küçük ölçme hatası veya suiistimal tüm toplumda sosyal adalet duygusunu zedeliyordu. Ali Demir, ülkemize olan borcumuzun ödenemezliği duygusu içinde, ekibiyle birlikte sistemi feragat ve fedakarlık içinde tahkim etmeye çalışıyordu. Kurumlarda at oynatmayı ve sınavlarda manipülasyon yöntemlerini denemeyi alışkanlık haline getirmiş karanlık örgüt ve gruplar yeni yönetimin aldığı tedbirlerin önüne aşılması güç setler çekmeye başladı. Bu odaklar, ÖSYM Başkanını kamuoyu nezdinde hedef haline getirmekten çekinmediler. Başkan ise her seferinde yaptığı uygulamalar ile yapılan iftira ve saldırıların üstesinden gelmenin bir yolunu buluyor onlar ile çatışmak yerine sistemi düzeltmeye devam ediyordu. Soyadı ile müsemma bir çelik çekirdek gibi sistemi avucunun içine almıştı. Medya üzerinden yürütülen saldırı karşısında, o işine odaklanmıştı. Bana öyle geliyordu ki: Bir gün yaptıklarım nasıl olsa anlaşılır der gibi bir tevekkül içinde işine koyulmuştu. Yüzlerce üstü kapalı saldırının önüne geçiliyor ama bunu kimse bilmiyor, görmek de istemiyordu.

Ali Demir çalışmalarının merkezine ekibiyle birlikte "sınav güvenliğini ve adaletini" sağlamayı koymuştu. ÖSYM'nin yaptığı sınavlar da, sınavın ölçme niteliğinin sıhhatini, hak ve adaletin tesisini sağlamaya çalışıyordu. Her biri sınav güvenliği açısından devrim niteliğini taşıyan aşağıdaki uygulamalarla her bir güvenlik açığını teker teker kapatıyordu. Bütün uğraşılarının sonucunda 2 yıl gibi kısa bir süre içerisinde ÖSYM sınav sistemi baştan aşağı yenilenmişti. Yüzen gemi tasarımı ile personeli ile baştan aşağı restore edilmişti adeta.

Şimdi şu skandallar ve arkasındaki gerçeklere bir bakalım.

. Öncelikle sınav işinin çok kolay bir iş olmadığına dikkatleri çekmek gerekiyor. Sınavın cesametini göstermek bakımından, sadece bir sınavda, 180 tır/kamyon ile 70.000 kutu, 2 milyon soru kitapçığı, 7000 bina, 120000 sınıf, yaklaşık 300000 görevliyi senfoni orkestrası gibi yönetmek gerektiğini dile getirmek yeterli olsa gerektir. Kitapçıkların basılması, taşınması ve sınav saatinde hazır edilmesi gerekiyor. 5 dakika dahi geç kalınmaması gereken bir iş yapıyorsunuz. Yani sadece bir kurum içerisinde değil tüm ülkede aynı anda kontrol sağlamak durumundasınız. Tüm sınavı 240 kişi ile yönetmek durumunda olan kurumun çalışanlarının hepsi potansiyel zanlı idi. Olabildiğince, bireylerden bağımsız çalışan bir sistem kurmak yapılacak en doğru işti.

. Ali Demir göreve gelir gelmez en öncelikli iş olarak, güvenilir, adil ve şeffaf bir sınav sistemi kurulmasını hedefledi. Bu kapsamda, "Sınav Uygulamalarına İlişkin Güvenlik Tedbirleri"nin sadece adaylara değil görevlilere de uygulanması sağlandı. İletişim araçlarının geldiği teknolojik düzey, sınav güvenliği riskini giderek artırıyordu. Cep telefonu ile binalara alınmamak başta olmak üzere, elektronik iletişim araçlarının saklanabileceği bütün eşyaların adayların üzerinde bulunması yasaklandı. Adayların sınav binalarına giriş ve çıkışları kontrol altına alındı.

. Kanun, yönetmelik, ve yönergeler ile yapılan çalışmalar yazılı olarak tanımlanmadan ve her şeyden önemlisi de sınavlarda her türden kopya faaliyetlerini cezalandırıcı kanun maddeleri olmadan sınav güvenliğini tesis etmenin mümkün olmadığının bilincinde olan ÖSYM ve zamanın Hükümeti, Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'nın bizzat talimatı ile ÖSYM Kanunu 3 Mart 2011'de TBMM'den geçmiş ve yasalaşmıştır. Bu yasa ile, hem ÖSYM'nin faaliyetleri hem sınav güvenliği hem de sınavda yapılacak usulsüzlere verilecek cezalar ilk olarak tanımlanmış oldu.

. O zamana kadar toplumda oldukça yaygın olan kanaate göre cevap anahtarı ticareti yapılmasının önüne geçmek ve "toplu kopya" faaliyetlerini kökünden çözümlemek için her birinin soru sıralaması diğerinden farklı olan ve sınıfta adayların gözü önünde karıştırıldıktan sonra rastgele dağıtılan dolayısıyla "her adaya farklı soru kitapçığı" uygulaması başlatılarak sınava giren her adaya soruları aynı ama soru ve cevap seçenekleri dizilimi farklı olan soru kitapçıklarının kullanılması sağlandı. Kopya ümidini yitiren bu çeteler bilim dünyasındaki yandaşlarının desteği ile bu uygulamanın önüne geçmek için çok uğraştılar ama Ali Demir kararlı duruşu ile devam etti. İşte o zaman tüm yandaşlarının desteğini alarak ŞİFRE SKANDALINI oluşturdular. Aslında amaçlarına ulaşamadılar. Çünkü, ÖSYM'nin yeniden tanımladığı Kapalı Dönem Uygulaması ile sözde şifre hiç bir adaya sınavdan önce ulaştırılmamış ve ancak sınavdan sonra fark edilen, kamuoyuna "şifre" olarak tanıtılan "cevap seçeneklerindeki örüntü" hiç bir aday tarafından kullanılmamıştır. Bu sınavda herhangi bir haksızlık kaynağı kopyanın olmadığı hem bilimsel analizler, hem bilirkişi raporları hem de savcılık kararıyla tescil edilmiştir. Geliştirilen bu yeni sınav sistemi, 2011 YGS'den beri bu gün de kullanılmaktadır.

. Sınavda sorulacak sorular sınavdan önce dışarıda hiç kimse bilinmesin diye "kapalı dönem uygulamasını" yeniden tanımlandı. Sınav evrakını basanlar ve görenler sınav bitinceye kadar matbaadan dışarı çıkarılmadı. Bu kapalı hacme giren canlı ve cansız (yemek kapları ve çöp dahil) hiç bir varlık dışarı çıkartılmamaktadır. Tesadüfen içeriye giren bir kedinin dahi dönem bitinceye kadar içerde bekletildiğini biliyorum. Soru Bankası (veya sınav sorularının 10 katı soru) matbaaya götürülerek sorular rastgele seçilip sınavlar kapalı dönemde hazırlandı.

. Ali Demir bir taraftan sistem kurarken diğer taraftan da kurumun kritik konumlarında çalışanların %90'ını değiştirdi. Bir yandan yeni personel istihdam ediliyor, aynı zamanda sınavlar sürdürülüyordu. Yeni alınan her bir personel, ilgili kurumlardan ve istihbarattan bilgi alınarak atanıyordu.

. Her hafta sınav yapan kurumda işlerin aksatılmadan yürütülmesi dahi büyük bir başarı idi. Çalışan kurumların restorasyonu, gemiyi tersanede kızağa çekip onarmak gibi değil, seyir halinde restore etmeye benzer. Yani gemi denizde hem seyredecek hem onaracaksınız. Çünkü ÖSYM her hafta sınav yapmak zorundadır.

. Sahada kopya çekemeyenler, sınav adaletinin her geçen gün daha iyileştiğini görenler, istediklerini artık kurumdan alamayacak duruma gelen odaklar sahaya yanlış soru kitapçıkları göndererek Ali Demir'i yıpratma gayreti içerisine girdiler. Sınav hazırlama sürecinin tamamını kontrol altına alınmış olmasına karşın soru kitapçıkları yanlış basılıyor ve yeni bir skandal oluşturuluyordu. 27 Mart 2011'de YGS'ye katılan 150 mahküm adayın kitapçığında hatalı baskı bunun bir örneğidir. Bu sınav için hazırlanan yaklaşık 1.600.000 kitapçık içerisinde 150 tanesi yanlış basılıyor ve fark edilmesi için bir cezaevine gönderiliyordu. Bunların sorumlularını da bulmak kolay olmuyordu. Buna tedbiren matbaada basım sürecini 24 saat izleyen dahili bir sistem kuruldu. Benzeri bir hata ondan sonra görülmedi.

. Bu çevreler, saldırılarına sınav salonlarında devam ettiler. Sınava girenler soru kitapçıklarını alıp kaçıyor. Cevap kağıtlarını yanlarında götürüyor görevliler ise bunu bilerek ya da bilmeyerek fark etmiyordu. Ve sınav evrakını tam aldıklarını beyan ediyorlardı. Bu kapsamda da her türlü girişim sahada Tüm Türkiye'de önleniyordu. Ancak bir sınavda Diyarbakır'da 2011-YGS'ye giren 4 öğrencinin cevap anahtarı kayboluyordu. Sınavı riske atan bu ihtimali yasa hazırlığı sırasında Ali Demir ve Ömer Demir göz önünde bulundurmuşlar, ve yasada eşdeğer sınav yapabilme yetkisini tanımlamışlardı.

. Sınav salonlarında uygulamayı izlemek ve kopya çekilmesinin önüne geçebilmek, sınav evrakının sınıftaki durumunu izleyebilmek için dijital saat/kamera uygulaması ile sınavların başından sonuna kadar sesli ve görüntülü kayıt edilmesi sağlandı. Bir sınavda 70.000 salonda kamera kaydını alabilecek bir sistem kuruldu. Kamera görüntüleri sınavın uygulamasını görmek için Ankara'da ÖSYM uzmanları tarafından sınav sonrasında izlenmektedir. Sınavda, adaylar veya salon görevlileri kurallara aykırı bir davranışta bulundukları söz konusu olduğu bildirildiğinde, diyelim 37. Dakika 25. saniyede adayın kopya çektiğini rapor edildiğinde, ÖSYM Yönetim Kurulu, ekranda olayı izleyerek gerekli cezai işlem uygulanmaktadır.

. Şimdi yeni Başkan Prof. Dr. Ömer Demir, kendisi de bir aday olarak sınava giren ve sınavın uygulamasını ÖSYM'ye rapor eden gizli "Sınav Gözlemcisi" uygulamasını da başlattı.

. ÖSYM'yi yıpratma girişimleri devam etti. 24 Nisan 2011'de yapılan ALES sınavına giren 500 adaya baskı hatası olan kitapçık verildi. Yedek soru kitapçıkları yetmedi. Çünkü 2010 öncesinde en önemli sınav güvenliği açıklarından bir tanesi de her binaya gönderilen "yedek soru kitapçıkları" idi. Tamamen kontrol dışı olan ve binada ki görevlilerinin inisiyatifine terk edilmiş olan bu uygulama 2011 yılında sonlandırılmış ve yedek soru kitapçıkları sadece il merkezlerine gönderilmeye başlanmıştı. 2011-ALES İlkbahar sınavında İzmir'de yaşanan bu çok sayıda basım hatası olan)soru kitapçığı yerine kullanılmak üzere gönderilen yedek soru kitapçıkları sayısı yetersiz olduğundan sınav sonrasında yapılan eşdeğer sınav ile çözüm üretildi. ÖSYM, daha sonra yedek sınav binası uygulaması ile hem hiçbir soru kitapçığının kontrolsüz olarak sahada dolaşmasına fırsat vermedi. Hem de bu soruna köklü bir çözüm üretti.

. 29 Mayıs 2011'de Yurtdışı Yükseköğretim diploma denkliği için Seviye Tespit Sınavına giren 100 civarında tıp doktoru adayı için yapılan sınavın ikinci aşama kitapçığındaki 100 sorudan 75'i önceki yılların sorularıyla aynı çıktı. Ali Demir göreve geldiğinde, 36 yıldan beri sınav yapan ÖSYM'nin "soru bankası" diye maalesef bir soru birikimi yoktu. Bu nedenle sınavlar sadece bir kaç kişi tarafından sınav öncesinde hazırlanıyor ve sınavlar son derece güvensiz bu uygulama ile yapılıyordu. Ali Demir yönetimin sözlü ve yazılı uyarılarına rağmen eski alışkanlıklarını terk etmeyen sınav hazırlayıcıları 29 Mayıs 2011 tarihinde yapılan Seviye Tespit Sınavında ellerinde yeterli yeni soru bulunmadığı gerekçesiyle daha önce sorulan soruları sınavda sormuşlardı. Sınav sonrası fark edilen bu durum ile derhal sınav iptal edildi. Sorumlular görevden uzaklaştırıldı. Gerekli yasal işlem yapılarak sınav tekrar edildi. Bu tür bir olayın tekrar olmasını önlemek için yeni istihdam edilen nitelikli bilişim personeli tarafından yazılan soruların saklanacağı ve sadece yetkililerin ulaşabileceği soru havuzu yazılımı yapıldı. Bu yazılım, tamamıyla kurum içerisinde geliştirip devreye alındı. 2015 yılında yeni ÖSYM yönetimine 80.000'den fazla soru içeren bir soru bankası teslim edildi. Bu havuza giren ve bilimsel denetimi tamamlanmış olan sorular kriptolanarak hiç kimseye gösterilmez hale getirildi. Hatta 2014 yılında yapılan sınavlarda, sorular bu havuzda içeriği görülmeden (kriptolu halde) seçilmeye başlandı.

Dikkat edilirse bütün bu sözde skandallar 2011 yılında yoğun olarak yaşandı. Her seferinde ÖSYM daha güçlü çıktı. FETÖ örgütü başta olmak üzere hain odaklar 2012 yılında da benzeri saldırılara devam ettiler. 2012 yılının Mayıs ayında yapılan ADLİ YARGI sınavında, sınav sonrasındaki analizler şüpheli bir durum gösterdiğinden Ali Demir "ben şimdiye kadar kimseye haksızlık etmedim. Herkes hakkı olanı alacak" diyerek konuyu Yönetim Kuruluna getirdi ve bu sınavın tekrarlanması kararı alındı. Maalesef daha sonra mahkeme yeterli delil yok diye bu kararın yürütmesini durdurdu.

Ali Demir'in yaptıkları sadece yukarıdakiler ile sınırlı değil. Diğer bazı örnekler ise şunlardır:

. Göreve geldiğinde ÖSYM soru yazarlarının aynı zamanda dershanelerde çalıştığını da öğrendi. Kitap yazanlar vardı. Soru yazarlarının ve çalışanların dershaneler ile ilişkisi kesildi. Kurum içerisinde soru hazırlama alanları "kırmızı alan" ilan edilerek giriş/çıkışlar kontrol altına alındı. Eskiden adayların dahi gezdiği koridorlara ÖSYM'nin diğer birimlerinde çalışanlar dahil birim dışından kimsenin girmesine müsaade edilmedi. İnternet, cep telefonu ve bilgisayarların USB portları başta olmak üzere dış dünya ile her türlü iletişim kesildi. Çalışanların sadece kendi alanlarını görebildikleri ve başkasının bilgilerini göremedikleri bir güvenli bilişim sistemi devreye alındı. Fotokopi makinaları parmak izi ile çalışır hale getirilip çekilen fotokopilerin dahi kopyasını sistemde muhafaza eden sistem devreye alındı.

. Kurumda ana bilgisayar 1976'lı yıllardan kalma bir bilgisayar olup tedavülden kalkmış COBOL dilinde yazılmış yazılımlarla çalışıyordu. Bilişim sistemlerinin nerede ise tamamı 1990'lı yıllarda satın alınmış ve uygulamada tutuluyordu. Bilgi güvenliğinden bahsetmek mümkün değildi. Eskiden her yıl ödenen bakım maliyetine bilişim sisteminin tamamı yenilendi. Tedavülden kalkan ve tek bir kişinin kullanabildiği COBOL yazılımlarını devreden çıkartıp yerine en son teknolojiye dayalı programları, tamamı ile kendi bünyesinde geliştiren bir bilişim ekibi oluşturuldu.

. Soru Hazırlama ve Geliştirme Daire Başkanlığı ile Bilgi Yönetimi ve Güvenliği Daire Başkanlıkları yeniden organize edildi. Buralarda çalışan herkesin yaptığı her işin saniyesi saniyesine kaydını tutacak bir elektronik iz kayıt sistemi (loglama) kuruldu.

. Şeffaf sınav sistemi olgusunu güçlendirmek üzere sınavlara giren herkesin sınav sonuçlarından emin olmasını, ilgili puanlamanın doğru yapıldığını, insanların sadece hak ettiklerini aldıklarını görebilmeleri için cevap kağıtları taranarak internet üzerinden adaylar tarafından görülebilir hale getirildi. Herkesin kendi puanını kendisi hesaplayabileceği bir sistem oluşturuldu.

. Sınav evrakının illerde (sınav merkezlerinde) korunması için kesintisiz görev yapan 2 görevli atandı. Bunun yanı sıra sınav evrakının saklandığı depoların kapısını ve içerisini 24 saat Ankara'dan kesintisiz izleyen kamera sistemi kuruldu. Bunun için Ankara'da teknoloji odaklı çalışan bir Sınav Koordinasyon Merkezi oluşturuldu.

. Sınav evrakı sınav merkezine ulaştırılırken yol güvenliği için araç takip sistemini kuruldu. Ayrıca elektro-mekanik kilit uygulaması ile araçların kasaları sadece Ankara ÖSYM'den gönderilen sinyal ile açılabilen kilitler ile kilitlendi.

. Sınav sırasında, birinci elden Koordinatörler ve Bina Sınav Sorumlularının ÖSYM Uzmanlarına ulaşıp sorunlara anında çözüm üretmeleri ve Türkiye'nin her yerinde aynı uygulamanın gerçekleştirilmesini sağlamak amacı ile Sınav Günü Masası oluşturup en az 20-30 personel ile destek üretildi.

. Sınav sonrasında adaylara zaman kazandırmak, heyecanları artırmamak ve olası tartışmaları ortadan kaldırmak için daha önce 30-35 gün süren değerlendirme süresini kısaltarak sınav sonuçlarını 3,5 gün gibi kısa sürelerde açıklanabilir hale getirildi.

. Kurum, dışarıdan gelen siber saldırılara karşı korunaklı hale getirildi. Sanal sunucuları devreye alarak aynı anda 2 milyon kişinin sonuçlarını herhangi bir sorun olmadan görebilmeleri sağlandı.

. ÖSYM çalışanlarının ve sınav koordinatörlerinin yakınları sınava girdiklerinde sahadan gelen cevap kağıtları bir komisyon önünde el değmeden taranarak değerlendirme sistemine atıldı.

. Daha önce yerel olarak yapılan görevlendirmelere son verilerek, tüm görevlendirmeler merkezi olarak Ankara'dan gerçekleştirildi. Herkes görev salonlarını sınav günü öğrenebilecek şekilde bir uygulama başlatıldı.

. Sınavların güven içerisinde yürütülmesini koordine etmek üzere yerel otoritelerin aktif olarak görev alması için Sınav Güvenlik ve Koordinasyon Kurulları (Rektör, Vali Yardımcısı, İl Emniyet Müdürü, İl Milli Eğitim Müdürü vb. katılımı ile) oluşturuldu.

. ÖSYM sınavına girmeden sahte sınav sonuç belgelerinin düzenlendiğine yönelik duyumlar geliyordu. ÖSYM buna da hemen bir çözüm üretti. Sınav sonuçları üzerinden sahte belge üretme girişimlerinin önüne geçebilmek için "Sonuç Doğrulama Sistemi" hayata geçirdi. ÖSYM sonuç belgesini alan herkes bu sistem üzerinden kişinin gerçek puanını görebilmeye başladı.

. Adayların mezuniyet diploma notları daha önce beyan usulü ile alınırken, ÖSYM sistemine yanlış bilgi verilmesinin önüne geçebilmek için beyan usulü ile bilgi almaya son verilerek Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Üniversitelerden otomatik olarak adaylara ait bilgilerin alınması sağlandı.

. Adaylara ve görevlilere sınav günü sorumluluklarını açıklayan el rehberleri hazırlatıp göndererek kılavuzu okuyamayanlara önemli bilgiler birinci elden iletildi.

. Ölçme sistemini yeniden yapılandırıp MEB müfredatı ile uyumlu sorular sorulması sağlandı. ÖSYM tarihinde ilk defa Bakanlık ile yakın ilişki kurarak kazanımlara dayalı bir ölçme sistemi devreye alındı.

. Ülkemiz için çok geç kalmış olan Elektronik Sınav uygulaması başlatıldı. Sınavdan 2 saat sonra sonuçlar açıklanabilir hale getirildi. Elektronik sınav yazılımlarının tamamı ÖSYM'nin kendi bünyesinde geliştirilip tam kontrol altında bir yapı oluşturuldu. Kurum yazılım ihtiyaçları bakımından dışa bağımlı olmaktan kurtarıldı.

. Yıllardır hayal dahi edilmeyen açık uçlu sorular ile Yazılı Sınav uygulaması başlatıldı. Kısa sürede 10-12 bin adayın katıldığı tamamı ile açık uçlu sorulardan (40-50 soruluk) oluşan sınavlar yapılıp sonuçları 2 hafta içerisinde açıklanabilir duruma gelindi. Dünyanın en ileri kurumları tarafından yürütülen yazılı sınavların uygulaması için gerekli olan alt yapıyı da ÖSYM yine kendi bünyesinde geliştirmeyi başardı.

. Ölçme kalitesini artırmak için özellikle alan bilgisi gerektiren konularda alan bazlı sınav uygulamaları gerçekleştirildi. Bu yolla insan kalitesinin artırılmasına önemli oranda katkı sağlandı.

. Tüm çalışmalarda ilgili bilim kurullarının etkin olarak çalıştırılması sağlandı. Mesela, tasarlanması çok zor olan, eğitim durumu ve engel durumuna göre ayrı sorular sorulması talep edilen, engelli memur alımı sınavlarında (EKPSS) 65.000 engelliden tek bir şikayet dahi almadan sınav gerçekleştirildi. Bu sınavın hazırlanmasında engelliler konusunda uzman bilim insanşaları ile 9 ay süren kapsamlı bir çalışma gerçekleştirildi. Tüm eEngelli konfederasyonları ve sivil toplum örgütleri ile görüşüldü.

. Sınav sorularının iptalleri ilgili talepler ve görüşler ilgili bilim komitelerine havale edilerek sonlandırıldı.

. Sınav sonrasında sadece rutin uygulama olarak gerçekleştirilen sınav analizlerini çok ciddi şekilde sisteme geri bildirimler üretecek nitelikte ve etkinlikte gerçekleştirildi. Bu yolla sınav sorularının kalitesinin artmasına önemli bir katkı üretildi.

. Daha önce kendi başına hareket eden ve sınavı kendi prensipleri ile yöneten yerel sınav koordinatörleri disiplin altına alındı. ÖSYM'nin kurallarının tüm Türkiye'de aynı şekilde uygulanması sağlandı.

. Adayların sınavlara başvurularından sonuçları öğrenmesine kadar geçen süreçte ÖSYM ile ilişkiler düzene sokuldu. Adaylar ve görevlilerle ilgili tüm ilişkileri internet üzerinden gerçekleştirildi. Kişisel bilgiler koruma altına alındı. Başvuruların alınması, sınav binalarına giriş çıkışlar, sınav uygulaması, sınav sonrası itirazlar ve değerlendirmelerde tanımlanmış sistemleri devreye alarak hizmet standartları oluşturuldu. Sadece sınav kılavuzlarının internet üzerinden sunulması ve posta ile gönderilmemesi dahi büyük bir mali kaybın önlenmesini sağladı.

. Sınavların yürütülmesinde ortaya çıkan görev ihmalleri cezalandırılarak sınav titizliği sürekli canlı tutulmaya başlandı.

. Burada listelenmeyen birçok yenilik ile kurum 4.5 yıl içerisinde adeta sıfırdan ve yeniden yazılarak 36 yıllık hizmet etkinliğinden daha etkin ve kaliteli sınav hizmeti verebilir hale getirilmiş olup etkileri uzun vadede görülecektir. "açık uçlu sorularla sınav" ve "yeteneklerin ölçülmesi" gibi ilave iyileştirmelerle liyakat esaslı seçme be yerleştirmelerin ülkemizin sağlıklı geleceğinin güvencesi olacağına inanıyoruz.

Tabii ki tüm bunlar bir günde veya bir haftada gerçekleştirilen uygulamalar değildir. Bunların bir kısmı ilk yapılan sınavda bile uygulanan tedbirler iken, diğerleri 4.5 yıla yayılan uygulamalar olmuştur. Ülkemizin hak ettiği en doğru sınav sistemini kurma gayreti içinde yürütülen bu uzun süreçte, başta bu gün FETÖ adıyla iyi bilineni olmak üzere menfaat odakları ve sınav çetelerinin ciddi engellemeleri, yıpratma gayretleri ve olağanüstü yok etme girişimleri hiç durmaksızın devam etti. Bununla da yetinmeyen bu çevreler bugün onu cezalandırma gayreti içindedirler. Ali Demir'in gerçekleştirdiği çalışmaların şahidi kendisinden sonra görevi devralan ÖSYM Başkanıdır. Ülkesi için gece gündüz gayret eden ve doğru iş yapmaktan başka bir derdi olmayan insanlarımızın karalama kampanyalarına maruz bırakılması büyük bir haksızlıktır. Bu tutum ve alışkanlıklar aynı zamanda, benzeri üstün gayretler ile çalışan diğer devlet görevlilerinin de cesaretini kırmakta ve büyük bir sukutu hayal oluşturmaktadır.

Sonuç olarak, skandal ve büyük kusur olarak kamuoyuna yansıtılan konularda, "şifre skandalı", "eksik soru kitapçığı", "hatalı soru kitapçığı", "kaybolan 4 adet cevap kağıdı" "geçmiş yıllarda sorulan soruların tekrar sorulması" olaylarının yaşadığı sınavlar iptal edilerek sınav tekrarlanmış, veya şifre skandalı denilen olayda da, 30 civarındaki matematik sorusunda yazılım tarafından konulan şifre, sınav sonrasında fark edilmişti. Daha önce yani matbaada fark edilmiş olsa bile, kapalı dönem uygulaması tedbiri dolayısıyla şifrenin hiç bir adaya ulaşması mümkün olamazdı.

Ali Demir'in ÖSYM Başkanlığı döneminde ortaya çıkan, sınavlarda öteden beri olabilen, küçük aksaklıklar telafi edilmiş ancak haksızlık ve adaletsizlik olmamıştır. İçinde bulunduğum bu dönemde, olayları yakinen izledim, karar mercilerinde bulundum. Hiç bir sınavda haksızlık ve adaletsizlik yapılmadığına huzuru kalp ile inanıyorum.

Bütün bunlara rağmen yapılan yayınlar karşısında, şunları söylemek isterim: Ahlak problemini çözmeden hiç bir problemi çözemeyiz. Ayete telmihte bulunarak diyebiliriz ki, bir insana haksızlık etmek bütün insanlara haksızlık etmek gibidir. Bir insanın sorununa duyarsız kalmak bütün insanlığın sorunlarına duyarsız kalmak gibidir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber