201 TL'lik zarar için Anayasa Mahkemesini uğraştırmayın kararı

Anayasa Mahkemesi, derece mahkemesinin delilleri yeterince değerlendirmediği ve bilirkişi raporunu vermediği gerekçesiyle 201 TL zarara uğradığını belirten bir bireysel başvuruda, 201 TL çok önemli bir zarar değil kararı verdi

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 06 Şubat 2018 11:45, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
201 TL'lik zarar için Anayasa Mahkemesini uğraştırmayın kararı

Anayasa Mahkemesi tüketici mahkemesinin verdiği bir kararı bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine taşıyan başvuru için önemli bir karar verdi.

Konya'da yaşanan bir olayda bir tüketici banka kredisi geri ödemesinde, bazı taksitlerin ödenmemiş olarak gözükmesi nedeniyle Tüketici hakem heyetine başvurmuştur. Heyet, 249 TL iadesine karar vermiştir. Banka itiraz etmiş, Tüketici Mahkemesi bankayı kısmen haklı bulmuş ve sadece 48 TL'nin iade edilmesi gerektiğine karar vermiştir. Olayda tüketici, Tüketici mahkemesinin delilleri yeterince değerlendirmediğini belirtmiş ve bilirkişi raporunun tarafına sunulmadan hüküm kurulması nedeniyle hak ihlali oluştuğunu iddia etmiştir.

HAKİM KÜÇÜK VE ÖNEMSİZ İŞLERLE UĞRAŞMAZ

AYM mahkemesi başvuruya incelerken öncelikle Anayasa'nın 148. maddesinde yer alan "anayasal ve kişisel önemi düşük olan" başvuruların esastan incelenmeksizin reddedilebileceğine dikkat çekmiştir. Mahkeme burada, hakimin küçük/önemsiz işlerle uğraşmaması gerektiğini ifade eden kadim "De minimis non curat praetor" ilkesine atıfta bulunmuştur.

EK KABUL EDİLEBİLİRLİK İLKELERİ

Mahkeme önemli işlerle ilgili olarak şu tespiti yapmıştır:

"Anılan hükümle anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların esastan incelenmemesine imkan tanıyan ek bir kabul edilebilirlik kriteri getirilmiştir. Dolayısıyla diğer tüm kabul edilebilirlik kriterlerini taşısa hatta esas hakkında incelemeye geçildiğinde ihlal kararı verilebilecek nitelikte olsa bile Kanun'da belirtilen nitelikteki bir başvuru kabul edilemez bulunabilecektir (K.V., § 55). Kanun'da anayasal ve kişisel önemden yoksun başvuruların kabul edilemez bulunabilmesi için iki koşul öngörülmüştür: "Anayasal önem" olarak adlandırılabilecek olan birinci koşul "başvurunun Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından önem taşımaması", "kişisel önem" olarak adlandırılabilecek olan ikinci koşul ise "başvurucunun önemli bir zarara uğramaması"dır (K. V., § 57)."

BAZI ZARARLAR AZ OLSA BİLE ÖNEMİ YÜKSEKTİR

Mahkeme zararın parayla ölçülü olup olmamasıyla ilgili olarak şu tespiti yapmıştır:

"32. Zararın parayla ölçülüp ölçülememesi onun önemini değerlendirme bakımından belirleyici değildir. Parayla ölçülmesi mümkün olmayan zararlar yönünden de anayasal ve kişisel önemden yoksun olma kriterinin uygulanması mümkündür. Öte yandan parayla ölçülebilen zararlar yönünden her başvurucu için geçerli olacak ve kişisel Önem koşulunun belirlenmesinde esas alınacak belli bir meblağ belirlenmesi mümkün değildir. Belli bir meblağ, başvurucuların içinde bulundukları kişisel koşullara göre farklı önem derecesine sahip olabilir"

201 TL'LİK ZARAR ÇOK ÖNEMLİ BİR ZARAR DEĞİL

Anayasa Mahkemesi, başvurunun dilekçesinde yer alan 208 TL zarar oluştuğuna dair iddia için şu açıklamaları yapmıştır:

"33. Başvuru konusu olayda başvurucu aleyhine, Heyet kararının iptali istemiyle açılan davada eksik inceleme sonucunda sunduğu deliller dikkate alınmadan bankanın beyanları doğrultusunda, bilirkişi raporu kendisine tebliğ edilmeden karar verildiği ve bu nedenle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği şikayetinde bulunulmuştur.

34. Anayasa Mahkemesi, önüne gelen birçok başvuruda silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin kapsam ve içeriğini belirlemiştir. Mahkeme, içtihadında taraflara dava malzemesi hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınması ve bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılması gerektiğini açıklamış; davanın taraflarının usule ilişkin hakları bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Mahkemenin görevinin delillerin sunulması da dahil olmak üzere başvuru konusu yargılamanın bütünlüğü içinde adil olup olmadığının değerlendirilmesi olduğuna vurgu yapmıştır. Herhangi bir davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermenin ayrıca bilirkişi raporunun kabul edilebilirliği ve değerlendirilmesi hususlarının Mahkemenin değil derece mahkemelerinin görevi ve yetkisi dahilinde olduğunu belirtmiştir (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, §§ 17-19; Abdullah Özen, B. No: 2013/4424, 6/3/2014, §§ 19-22; Sencer Başat ve diğerleri [GKj, B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 68; Yahya Murat Demirel ve Hüsnü Barbaros Olcay, B. No: 2013/7996, 17/2/2016, § 54; İbrahim Demirayak, B. No: 2013/4075, 10/3/2016, §§ 34-38; Reşit Orak, B.No: 2014/13609,19/7/2017, § 23).

35. Somut başvuruda dile getirilen şikayete benzer şikayetlerin Anayasa Mahkemesince daha önce incelendiği ve ilgili Anayasa kurallarının yorumlandığı anlaşılmaktadır. Dosya üzerinden karar vermek konusunda kanunun mahkemeye takdir hakkı tanıdığı basit yargılama usulüne tabi davada, derece mahkemesi uygulamasının Anayasa Mahkemesinin yukarıda yer verilen içtihadında benimsediği yorumlardan farklı olduğu ileri sürülebilirse de bu farklılığın davanın özel şartlarından kaynaklandığı ve esaslı bir soruna işaret etmediği anlaşılmaktadır.

36. Buna göre Mahkemenin sıklıkla uygulanmış açık bir içtihadının bulunduğu silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin başvurunun genel bir soruna işaret etmediği gibi Anayasa'nın uygulanması ve yorumlanması veya temel hakların kapsamının ve sınırlarının belirlenmesi açısından da önem taşıdığının ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

37. Diğer yandan bilirkişi raporunun tebliğ edilmemesi nedeniyle şikayet ve cevap dilekçesinde dile getirmediği hangi itirazlarını ileri süremediğini açıklamayan başvurucu, Mahkemenin hükmüne esas aldığı bu rapor doğrultusunda verilen karar ile 201,18 TL maddi kayba uğradığını belirtmiştir. Bu miktarın kamu emeklisi olan başvurucunun içinde bulunduğu kişisel koşullara göre kendisine ciddi anlamda zarar verdiği ve kendisi için ne denli önemli olduğu hususunda herhangi bir açıklamasının olmadığı da gözetildiğinde önemli bir zararı olduğu kanaatine ulaşılamamıştır.

38. Açıklanan nedenlerle anayasal ve kişisel önemden yoksun olduğu anlaşılan başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartlan yönünden incelenmeksizin kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir."

Kararın tam metni için tıklayınız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber