AYM'den önemli karar! Annesi terör örgütü üyesi olan kamuya girebilir mi?
Anayasa mahkemesi; annesi, teyzesi ve dayısı terör örgütü mensubu olan bir kişinin güvenlik soruşturmasının olumsuz çıkmasının, bireysel başvuru bağlamında hak ihlali olmadığına karar verdi.

Anayasa mahkemesi; annesi, teyzesi ve dayısı terör örgütü mensubu olan bir kişinin güvenlik soruşturmasının olumsuz çıkmasının, bireysel başvuru bağlamında hak ihlali olmadığına karar verdi.
2013 yılında sözleşmeli er olmak için başvuru yapan bir aday, 13/5/2013 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanlığında ön sözleşme sonunda eğitime başlamıştır.
Ancak eğitim devam ederken, aday hakkında güvenlik soruşturması yapılmış, güvenlik
soruşturması kaydında annesi, teyzesi ve dayısının terör örgütü üyesi olduğu
ortaya çıkmış bu kayıt üzerine de yapılan değerlendirmede güvenlik soruşturması
Kara Kuvvetleri Komutanlığınca olumsuz sonuçlandırılmıştır.
Aday, Askeri Yüksek İdare Mahkemesine başvurmuş ancak dava aleyhine sonuçlanmıştır.
Bunun üzerine de 27/10/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine haklarının ihlal edildiği
gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi yaptığı incelemede;
1- Anayasa'nın 38. maddesinde yer alan "kanunun suç saymadığı bir fiil"
ifadesinde geçen "suç ile itham edilme" durumunu incelemeiş ve başvuruda
yer alan konunun hem ceza hem de idare hukuku bağlamında bir ceza olmadığı için,
bireysel başvuru kapsamında olmadığını belirtmiştir.
2- Mahkeme masumiyet ilkesi yönünden yaptığı incelemede de başvurucuya herhangi
bir suç isnadından bulunulmadığı için, masumiyet karinesinin ihlal edilmediğini
vurgulamıştır.
3- Diğer taraftan mahkeme, aile bireylerinin eylemlerinin başvurucunun kamu hizmetine girme hakkını etkileyecek biçimde değerlendirmeye alınamsının, ilgili kamu hizmetinin niteliği dikkate alındığında, hakkaniyete aykırı sonuçlar doğurmayacağını belirtmiştir. Mahkeme kararının gereçesinin bu bölümünde "ilgili kamu hizmetinin niteliği dikkate alındığında" ifadesinin kullanılmış olmasının, bu kararın olaya özel olarak verildiğini göstermektedir.

KARARIN GEREKESİ
39. Başvuruya konu olayda başvurucu, ailesine yönelik elde edilen bilgilerden dolayı güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi'nin feshedilmesi işlemine maruz kalmıştır. İlgili mevzuat uyarınca Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi ile kişilerin sözleşmeli er olarak yetiştirilmek amacıyla askeri eğitime alınmaları sağlanmaktadır (bkz. § 12). Bu durumda Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi'nin feshedilmesi ile başvurucunun henüz sözleşmeli er statüsüne alınmadan önce bu alımın bir ön şartı olan askeri eğitiminin sonlandıRIlmasıyla sözleşmeli er olma imkanına kavuşamadığı görülmektedir.
40. Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi'nin feshedilmesinin ceza hukuku bağlamında bir "ceza" olmadığı açıktır. Öte yandan başvurucunun sözleşmesinin feshedilmesinin idare hukuku anlamında da bir ceza biçiminde nitelendirilmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Zira başvurucunun sözleşmesi hukuk düzenince hukuka aykırı kabul edilen bir fiili nedeniyle değil sözleşmeli er olabilme koşullarından birini sağlamadığının sonradan anlaşılması üzerine feshedilmiştir. Dolayısıyla gerek ceza hukuku gerekse idare hukuku anlamında ceza olarak nitelenemeyecek "sözleşmeli er sözleşmesinin feshine ilişkin işlem"in Sözleşme'nin 6. maddesi bağlamında "suç isnadı"na bağlı bir ceza olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemiştir.
41. Bu durumda başvurucunun Sözleşmeli Er Ön Sözleşmesi'nin feshedilmesi işlemi ve bunun sonuçlarının yukarıda açıklanan AİHM içtihatları doğrultusunda (bkz. §§ 21-29) Anayasa'nın 38. maddesi ile Sözleşme'nin 7. maddesinin ortak koruma alanı kapsamında dikkate alınabilecek nitelikte olmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.
42. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
43. Öte yandan başvurucu, masumiyet karinesi ilkesinin de ihlal edildiğini ileri sürmektedir. Ancak kişinin suç işlediğine dair kesinleşmiş bir yargı kararı olmadan suçlu olarak kabul edilmemesini güvence altına alan (Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 26) masumiyet karinesi yönünden başvuruya konu olaya bakıldığında yukarıda yer verilen tespitler kapsamında başvurucuya herhangi bir suç isnadında bulunulmadığı (bkz. § 28) anlaşılmaktadır. Bu nedenle masumiyet karinesinin ihlal edildiği iddiası yönünden ayrıca değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir.
45. 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında, açıkça dayanaktan
yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği
belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı,
temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu
açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikayetlerden ibaret başvurular
açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334,
17/9/2013, § 24).
46. İlke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve
olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması
ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun
esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz.
Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve
sağduyuyu hiçe sayan tarzda açık bir keyfilik içermesi, bu durumun kendiliğinden
bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu
çerçevede kanun yolu şikayeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları
açık bir keyfilik içermedikçe Anayasa Mahkemesince incelenemez (Necati Gündüz
ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).
47. Somut olayda başvurucu hakkında yapılan ve başvurucunun ailesine ait bilgiler
içeren güvenlik soruşturmasına istinaden sözleşmenin feshedilmesi işlemini Mahkemenin
hukuka aykırı bulmadığı görülmektedir. Olayda başvurucunun karşı karşıya kaldığı
söz konusu işlem milli güvenliğin sağlanması görevini yerine getirmeyi amaçlayan
Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev alacak personelde birtakım özel koşulların
aranmasının gerekmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda başvurucunun aile bireylerinin
eylemlerinin başvurucunun kamu hizmetlerine girme hakkını etkileyecek biçimde
değerlendirmeye alınmasının -ilgili kamu hizmetinin niteliği dikkate alındığında-hakkaniyete
aykırı sonuçlar doğuracağı söylenemez.
48. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.