YÖK'ü rahatsız eden rapordan bazı tespitler
YÖK, Öğretim üyesi Bekir S. Gür, Zafer Çelik ve Serkan Yurdakul'un hazırladığı yükseköğretim raporuna tepki göstermişti. İşte YÖK'ü rahatsız eden rapordan bazı önemli tespitler.

Öğretim üyesi Bekir S. Gür, Zafer Çelik ve Serkan Yurdakul tarafından hazırlanan ve Eğitim Bir Sen tarafından yayımlanan Yükseköğretim raporuna yönelik ilk tepki, YÖK Yürütme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet Şişman'dan gelmişşti. Şişman, yükseköğretim raporunu değerlendirirken "Yeni YÖK olarak ülkemiz için bir ilk olarak ifade edebileceğimiz pek çok iş yaptık, proje geliştirdik ancak bu raporda bunları göremedim." demişti.
Peki YÖK neden bu rapordan rahatsız olmuştu?
İŞTE YÜKSEKÖĞRETİM RAPORUNDA YER ALAN BAZI TESPİTLER
LİSANSÜSTÜ ÖĞRENCİ SAYISI HALA ÇOK AZ
- Türkiye yükseköğretiminin kronik sorunlarından bir tanesi, önlisans ve lisans
düzeylerindeki öğrenci sayısının ciddi oranlarda artmış olmasına rağmen, lisansüstü
öğrenci sayılarının hala çok düşük olmasıdır. 2016 yılında OECD ülkelerinde
25-64 yaş arası yükseköğretimden mezuniyet oranı %37 iken Türkiye'de
bu oran %19 ile OECD ülkelerinin oldukça altında kalmıştır. Daha önemlisi, Türkiye
lisans mezunu oranı (%12), OECD ortalamasının (%16) kısmen gerisinde kalırken,
yüksek lisans mezunu oranı (%2) ile OECD ortalamasının (%12) oldukça gerisindedir.
Türkiye'de 2008 yılında 3.744 doktora, 32.425 yüksek lisans mezunu verilirken yıllar içinde bu sayı artmış ve 2017 yılında 6.045 doktora ve 48.683 yüksek lisans mezunu verilmiştir. Son on yılda yükseköğretim sisteminde önemli bir büyüme gerçekleşmiş olmasına rağmen, özellikle lisans düzeyindeki bu büyümenin, lisansüstü mezun sayısına ve özellikle doktora mezun sayısına beklenen düzeyde yansımadığı görülmektedir.
Bir yılda Hindistan'da 1,6 milyon, Rusya'da 1 milyon, ABD'de 870 bin, Çin'de 630 bin, Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık'ta 200 binin üzerinde kişi yüksek lisans programlarından mezun olmuşken, Türkiye'de bu sayı 51 bin civarındadır. Bu veri, Türkiye'de yüksek lisans mezun sayılarının benzer nüfus ölçeğindeki ülkelerden bile oldukça düşük olduğunu göstermektedir.
DOKTORA MEZUN SAYISI ÇOK DÜŞÜK
2017 verilerine göre doktora mezun sayısı Türkiye'de artmış ve 6 bin civarına yükselmiştir. Doktoralı insan kaynağının, AR-GE çalışmaları, nitelikli işgücü ve daha rekabetçi bir ekonomi ile ilişkisi dikkate alındığında, Türkiye'nin mevcut doktora mezun sayılarının oldukça düşük olduğu görülmektedir.
YÜKSEKÖĞRETİMDE OKUYAN ÖĞRENCİLERİN YARISINDAN FAZLASI AÇIKÖĞRETİMDE
- Devlet yükseköğretim kurumlarında okuyan önlisans ve lisans düzeyindeki öğrencilerin yarıdan fazlası, açıköğretim öğrencisidir. Açıköğretim kapsamında Anadolu Üniversitesi toplamda 3 milyon 171 bin, Atatürk Üniversitesi 265 bin ve İstanbul Üniversitesi 151 bin öğrenciye sahiptir. Sadece Anadolu Üniversitesinde toplam açıköğretim öğrenci sayısı, en fazla yüzyüze öğrenciye sahip üniversite olan İstanbul Üniversitesinin 29 katı büyüklüğündedir. Açıköğretim öğrenci sayısının aşırı artışı, Türkiye yükseköğretim sisteminin genel imaj ve kalitesini tehdit eden bir boyuta dönüşmüştür.

İŞSİZLİK ORANI OECD'YE GÖRE İKİ KATI
2008-2017 yılları arasında yükseköğretim mezunu işsizlik oranı kadınlarda %14,3'den %18,4'e, erkelerde ise %8,1'den %8,7'ye yükselmiştir. Yükseköğretim mezunu kadınların işsizlik oranının yükseköğretim mezunu erkeklerin işsizlik oranının iki katından fazla olduğu görülmektedir. Türkiye'de yükseköğretim mezunlarının işsizlik oranı (%13,2) ise, OECD ortalamasının (%6,6) iki katıdır.
ÖĞRETİM ELEMANI İHTİYACI HALA KARŞILANAMADI
Toplam öğretim üyelerinin %9'unun istihdam edildiği iş yönetimi ve hukuk alanında
yeni kayıt yaptıran önlisans öğrencilerinin %38,5'i, lisans öğrencilerinin ise
%26,9'u öğrenim görmektedir. Bazı alanlarda ise tam tersi bir durum söz konusudur.
Bu ise, bazı alanlarda öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısının oldukça
az olmasına veya yüksek olmasına neden olmaktadır.
Toplam öğrenci sayısının Türkiye'den daha düşük olduğu Kanada, Fransa ve İspanya
gibi ülkelerdeki öğretim elemanı sayısı Türkiye'den çok daha yüksektir. Bu durum,
Türkiye'de nispeten kalabalık sınıflarda eğitim yapıldığı ve daha fazla öğretim
elemanına ihtiyaç duyulduğu anlamına gelmektedir.
YLSY PROGRAMI BAŞARILI OLAMADI
YLSY kapsamında 2008-2017 arasında öğrenimini tamamlayıp mecburi hizmetine başlayan toplamda 852 yüksek lisans, 783 doktoralı bursiyer mevcuttur. Ancak, YLSY kapsamında "5 yılda 5 bin öğrenci"nin yurtdışına gönderilme hedefiyle yola çıkıldığı dikkate alındığında, hedeflenen rakamların altında bir başarı sergilendiği ve programın yeterince verimli olmadığı görülmektedir.
AR-GE HARCAMASI OECD'NİN GERİSİNDE
Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) içinde Araştırma-Geliştirme (AR-GE) harcamalarına
ayrılan payın OECD ülkeleri ortalaması %2,35 iken, Türkiye'de bu oran %0,88'dir.
OECD ülkelerinin genelinde gayrisafi yurtiçi AR-GE harcamalarının kişi başına
düşen miktarının 989 dolarken Türkiye'de 221 dolardır.
Türkiye'nin mevcut AR-GE göstergelerinin, OECD ülkelerinin birçoğu ile rekabet
etmekten çok uzak olduğu açık bir şekilde görülmektedir
Türkiye'nin 2015 yılı verilerine göre toplam AR-GE personeli sayısının 122
bin olduğu dikkate alındığında, Türkiye'nin nüfus olarak kendisinden çok küçük
bir ülke olan Hollanda civarında (128 bin) AR-GE personeli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Türkiye'nin toplam patent başvuru sayısı 6 bin 500 civarındadır
ve nüfus olarak kendisinden daha düşük olan birçok ülkenin gerisindedir (Güney
Kore, Fransa, İtalya, Avusturalya, Kanada).
AKADEMİK YAYINLAR NİTELİKLİ DEĞİL
Türkiye toplam yayın sayısında dünyada 20., toplam atıf sayısında ise 26. sıradadır. Türkiye'nin toplam yayın sıralamalarının toplam atıf sayılarından iyi olması, yayınların niteliğinin ve yaygın etkisinin nispeten düşük olduğunu göstermektedir.
Ekim 2017 itibari ile Web of Science'da endekslenen Türkiye adresli toplam 63 dergi vardır ve Türkiye adresli bu bilimsel dergilerin etki değerlerinin genel olarak düşük olduğu görülmektedir