Tarımın politikaları, Bakanlık mı belirliyor?

Tarım politikaları çiftçiler düşünülerek mi belirleniyor? Tarım Bakanlığı kendi politikalarını belirleyemiyor mu? Kurumsallaşmış STK'lar tarımın neresinde olmalı?

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 14 Ocak 2020 00:01, Son Güncelleme : 14 Ocak 2020 00:02
Tarımın politikaları, Bakanlık mı belirliyor?

Bir Tarım Bakanının Haklı Serzenişi

Yıl 1996, dönemin Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci serzenişte bulunuyor; "Türkiye'nin tarım politikaları Bakanlığım dışında belirleniyor" diyor. Özetle o dönemde Avrupa Birliği ile pazarlıkların Hazine Müsteşarlığınca yürütüldüğünü, bakanlığın ve ziraatçıların bu çalışmalarda etkin rol alamadığını veya etkin rol verilmediğini bu nedenle de tarımla ilgili gelişme kat edilemediğini anlatıyor. Sonuç olarak; o dönemde et ithalatına kapı aralandığını, et fiyatlarının arttığını, ithal getirilen damızlıkların hem hastalıklı çıktığı hem de nakil esnasında telef olduğunu, bunun yanında yem fiyatlarının arttığını, fiyatların suni olarak yüksek tutulduğunu bu nedenle de özellikle buğdayda çiftçilere istenen fiyatın verilemediğini vurgulayarak bütün bunların asıl nedeninin çiftçileri düşünerek politikalar üretilmediğini dile getiriyor. Kısıtlı şartlarına ve kısa dönem görevde kalmasına rağmen ciddi çalışmalar ortaya koymaya çalışıyor ancak bu çalışmaları sonuca ulaşmadan bitiyor/bitiriliyor.

Tarımın sorunları 24 yılda değişti mi?

O günden bugüne sorunlar benzer düzlemde devam ediyor. Hatta bazı konularda derinleşerek ve yayılarak devam ediyor. Çünkü sorunun kaynağı aynı. Mühür sahibi değişse de, mühre etki eden güç değişmiyor. Günün şartlarına göre maske takıyor. Mühür sahibine göre vaziyet alıyor. Bakanlığın dışında politika belirlemeye çalışıyor. Böylece politika belirlemede, bazı yeni yetme STK'lar temsilcisi bulunduğu küresel tarım şirketlerini de ortak etmiş oluyor. Maksat dünyaya açılmak diyor, maksat dünya tarımıyla entegrasyon diyor ve küresel tarım firmalarının temsilciliğini içselleştirerek benimsiyor.

Tarımda kurumsallaşan STK'lar Tarım Bakanlığına alternatif mi?

Yıl 2000 oluyor, 2005 oluyor, bu STK'ların kurgulayıcıları mevzuata istediği şekli veriyor. İleride kullanacağı şekli. Henüz mekanı fiziki olarak terk etmeden ellerini çabuk tutuyorlar. Attıkları taş mevzuatın o kadar derinlerine gidiyor ki bugün bile kırk akıllı bir araya gelip çıkaramıyor. Gerçi kırk akıllı artık bir araya da gelemiyor, hepsi mevzisinden ve mevkisinden memnun ki, gözüne çekilen makam ve imkan perdesinden bu gerçeği göremiyor/görmüyor. Çünkü 96 yılında dönemin bakanının serzenişte bulunduğu anlayış bugün farklı bir kisveyle kurumsallaşıyor, şirketleşiyor, profesyonelleşiyor, zenginleşiyor, sırtını da kendi çıkardığı mevzuata dayayınca, kimse keyfine değemiyor. Bakanlığa göre vaziyet alması gerekirken, bakanlığı kendi kurumsal yapısına göre vaziyet almaya zorluyor. Bunun için bakanlığın yetkin unsurlarını kullanıyor. Bu anlayışın mümessillerinin düzenlediği çalışmalarda boy gösteren, sazlı sözlü destek olanlar mütemadiyen yükseliyor. Günün jeneriğine uygun söylemler ve popülist organizasyonlar düzenleyerek devletin bir çok kademesini kendine hayran bırakıyor.

Bakanlığın popüler olarak sunduğu projeler medyada olumlu karşılık buldu mu, "fikir babası benim diyor." Yok, eğer çok eleştiri alıp olumsuz karşılandı mı, bir süre ıslık çalarak izliyor. Sonra ilgili projeden dolayı bakanlık iyice yıpratılınca, elinde sakladığı bilgiçlik sopasıyla bakanlığın yorgun bedenine en bitirici darbeyi vurmaktan geri durmuyor.

Sonuç olarak bugün de, faklı özneleriyle tarım politikalarını hala tarım bakanlığı belirleyemiyor. Söylemlerde, söylevlerde çiftçiye göre politika belirleniyormuş gibi yapılıp, mevzu çiftçinin uzağında şekilleniyor. Buna itiraz eden çiftçi, geri saflara farklı manalar yüklenerek itiliyor. Bakanlık ithalat, ihracat kararları almak zorunda kalıyor. Bağlantılarını hazırda bekletenler balıklama dalıyor.

Çiftçi kendi kaderdaşlarıyla kooperatif kurmak istiyor, kendi malını kendi satmak istiyor, karşısına yeni yetme birlikler dikiliyor. Kooperatif mevzuatında oyalanma başlıyor.

Bakanlık parça parça bu yapıların güdümüne giriyor. Hayvancılıkta eriyen veya eritilen tarım, bu seferde tarımın diğer alanlarında, bitkisel üretimde, tohumculukta yabancılaşıyor.

Tohumculuk kanunu çıkarılana kadar yerli tohum tartışması bu boyutta gerçekleşmiyordu. Neden acaba Tohumculuk kanunu çıkarıldıktan sonra yerli tohum mevzusu bu kadar şiddetli tartışılır oldu?

Son 8-10 yıla kadar ziraat mühendisi ıslahçıydı, ne oldu da, tohumculuk kanununa atfedilerek çıkarılan mevzuata bir cümle ekleyerek birden bire ziraat mühendisi yetersiz görüldü?

Bitki Islahçı kursunu ücretsiz olarak yıllardır devlet veriyordu, ne oldu da, son yıllarda birden bire, kişilerin emarına bakılarak üye yapılan, mevzuatı tartışmalı bir alt birliğe ve üstelik dolgun bir ücretle devredildi? Bu yapılar, heybedeki turpun büyüğüne doğru adım adım ilerliyor. Hem de tarımın yetkinlerinin elleriyle.

Tarım heybesindeki turpun büyüğü nereye götürülüyor?

Yaklaşık yüz yıldır ülke tarımının bel kemiği olan Tarım İşletmeleri ve Tarımsal Araştırmalar ve bağlı kuruluşlar neden acz içine itiliyor? Liyakatsiz görevlendirmelerin veya görevlendirmek durumunda kalınmanın ülke tarımına neler getireceğini görmek çok mu zor?

Tarımı dışarıdan yönlendiren ve yıllar içinde kurumlaşan ve küresel tarım firmalarının yerli temsilcileri, "vatan, millet, Sakarya" söylemliyle ne kadar günah çıkarmaya çalışsalar da ülkeye fütursuzca soktukları ticari tohumluklarla biyolojik çeşitliliği bitirme noktasına getirmelerinin günahından ve yerli tohumu onlarca yıl geriye götürmenin günahından kurtulamayacaklar.

Kurdukları ya da devletin mevzuatının içine sızarak kurdurdukları, yarın kimin eline geçeceği belli olmayan, küresel tarım firmalarınca DNA'larına müdahale edilmiş, tek boyutlu ve tek gözlü STK'lar vasıtasıyla, ülkenin tek otoritesi devletin elinden yetkileri parça parça alarak tarımı iyileştireceklerini yaymaları melodramatik bir aldatma, yetkin mevkilerdekilerin ise buna inanarak, resmi veya gayri resmi omuz vermeleri de melodramatik bir aldanmadır. Ülkenin tarımı bu melodramatik fanteziyi kaldıracak durumda değildir.

Bütün bunlar olurken bakanlık bunları seyrediyor ve yol veriyorsa açıktır ki, bakanlık kendi politikasını kendi belirleyemiyor demektir. Bundan 24 yıl önce tarımda yaşananları gören ve haklı bir serzenişte bulunan bir bakan vardı. Ancak yapmak istediklerine fırsat verilmedi. Ama bugün, o dönemde yaşananların farklı ve hatta bir yünüyle daha büyüğü küresel boyutuyla yaşanmakta ama ne yazık ki bunu görecek bir çift göz bulunamamakta.

M. Murat GÜN

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber