Akbelen'de ormanlar tahrip ediliyor mu? Şirketten açıklama geldi
Muğla'nın Milas ilçesindeki Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri bölgesinde bulunan Akbelen Ormanları'nda başlayan inşaat çalışmaları nedeniyle bir süredir kamuoyunda ağaçların kesildiği, doğanın tahrip edildiğine ilişkin iddialar yer alıyordu. Özellikle muhalefetin ve siyasetin son günlerde gündeme getirilen en önemli konu haline gelen Akbelen Ormanlarındaki elektrik santral inşaat işlerine ilişkin Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim A.Ş. tarafından bir açıklama geldi.

Yeniköy Kemerköy Elektrik Üretim A.Ş. tarafından yapılan açıklama şu şekilde:
Son günlerde bazı yayın organlarında yer alan haberlerde, sosyal medya paylaşımlarında ve bazı sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan açıklamalarda Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri hakkında gerçeği yansıtmayan bazı iddialar ortaya atılmıştır. Bu iddialara ilişkin doğru bilgiler aşağıda yer almaktadır.
CUMHURİYET TARİHİNİN EN BÜYÜK YATIRIMLARI
* Ege Bölgesi'ndeki santrallerin toplam üretimi yıllık 67 GWh civarı iken söz
konusu iki santralin üretimi 6,8 GWh yani toplamın ancak yüzde 10'u. Bu santraller
stratejik değere sahip değil, kapansalar dahi Türkiye ve Ege Bölgesi elektriksiz
kalmaz.
Gerçek: Cumhuriyet tarihinin en büyük enerji yatırımlarından olan ve 1987 yılından
beri elektrik üretimi devam eden Yeniköy Kemerköy Santralleri, toplamda 1.095
MW kurulu gücü ile ülkemiz elektrik üretiminde yerli kaynak baz yükünün yüzde
15'ini, Türkiye'nin elektrik ihtiyacının ortalama yüzde 2,5'ini sağlamaktadır.
Türkiye için stratejik değere sahip olan bu santraller ülkemizin büyük turizm
bölgelerinden Güney Ege'de kullanılan elektriğin ise yaklaşık yüzde 62'sini
karşılayarak çok önemli bir kamu hizmeti vermektedir.
Ülke genelinde her 40 haneden 1'nin elektriği bu iki santralde üretilmektedir.
Ayrıca elektrik üretimi yerli linyit kaynaklarından sağladığı için yıllık 1,3
milyar metreküp doğal gaz ithalatı engellenmektedir. Bu sayede geçtiğimiz yıl
1 milyar dolarlık kaynağın yurt içinde kalması sağlanmıştır. Bu kadar net sonuçlara
rağmen santrallere stratejik değil demek enerji arz güvenliğinin bu kadar gündemde
olduğu dönemde gerçeklerden uzak bir yaklaşımdır.
Maden sahalarımızda üretilmekte olunan yerli kömür, termik santrallerimizde
enerjiye dönüşmektedir. Bilindiği gibi enerji, ülkelerin ekonomik kalkınması
ve sosyal refah için çok önemli bir faktördür. Ne yazık ki ülkemiz, enerjide
büyük ölçüde dışa bağımlı olup tüketiminin büyük bölümünü dışarıdan ithal ederek
karşılamaktadır. Elektrik enerjisinin yaklaşık yüzde 20'lik bölümü ithal kömür
ile yaklaşık yüzde 30'u ise doğal gazdan karşılanmaktadır. Enerjide dışa bağımlılığın
önlenmesinde yerli kömürün enerji sektöründe rolü büyüktür. Enerjide arz güvenliğini
sağlayan yerli kaynaklar, istihdam potansiyeli nedeniyle bulundukları bölgelerde
ekonomik, sosyal, kültürel gelişmeye de katkı sunmaktadır.
İddia: Yeniköy ve Kemerköy Santralleri, elektrik üretiminde yerli kaynak baz
yükünün yüzde 15'ini sağlamıyor.
Gerçek: Genel kabul gören baz yük santral tanımı, yıl boyunca stabil şekilde
elektrik üretimi yapan elektrik üretim tesisleri için kullanılmaktadır. Barajlı
hidroelektrik santrallerin yıllık kapasite kullanım oranları yaklaşık yüzde
30 olduğu için (2022 yılı için yüzde 23), baz yük santral olarak değerlendirmesi
doğru olmaz. Bu sebeple hesaplamalara da dahil edilmemektedir. Baz yük santraller
içinde Yeniköy Kemerköy Enerji Santrallerinin payı açıkladığımız gibi yüzde
15 düzeyindedir.
İddia: Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri çevre yatırımlarını tamamlamadı.
Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralleri her biri 210 MW gücünde toplam 5 üniteden
oluşuyor. Söz konusu termik santrallerin mevzuat gereği tamamlaması gereken
baca gazı arıtma (baca filtresi) yatırımları 5 üniteden sadece 2'sinde tamamlandı.
Gerçek: Elektrik üretim ünitelerimizin tamamında baca gazı arıtma sistemlerinin
Avrupa Birliği standartlarında geliştirilmesi ve verimlilik artışı için ülkemizdeki
ilk ve tek rehabilitasyon yatırımını toplam 280 milyon Euro bedelle hayata geçirmiş
bulunmaktayız.
Bu yatırımın yaklaşık yüzde 60'ı tamamlanmış olup, yatırımlar etaplar halinde devam etmektedir.
Tüm ünitelerin devreden çıkarılması enerji arzında sorun yaratacağından çalışmalar
etaplar halinde yürütülmek zorundadır. Rehabilitasyon işini yürüten General
Electric uzmanlarının planlamalarına da uygun olarak iki ünite tamamen yenilenmiş,
üçüncü ünitede sona yaklaşılmıştır. Yenilenen iki ünitenin her biri 232,6 MW
güce yükselmiştir. 2024 sonu itibarıyla projenin tamamlanması hedeflenmektedir.
ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİNDE BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR
İddia: Güneş ve rüzgar bize yeter. Türkiye'nin 2030'a kadar kademeli olarak
termik santralleri kapatması ile kömürü elektrik üretiminde sıfırlamasının mümkün
ve karlı olduğunu ortaya koyan çalışmalar yapıldı.
Gerçek: Burada üretilen enerjinin yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ikame
edilebileceği iddiaları gerçeği yansıtmamaktadır. Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri
olarak hem bizim hem de hissedarlarımızın ülkemizde yenilenebilir enerji alanında
halihazırda çok önemli yatırımları bulunmaktadır. Yerli ve yenilenebilir enerji
kaynağı olarak rüzgar ve güneş enerjisi Türkiye'nin arz güvenliği noktasında
son derece kritik öneme sahiptir. Son yıllarda bu alanda yapılan yatırımlar
artarken Paris Anlaşması'na taraf olan ülkeler arasında yer alan Türkiye'nin
2053 Net Sıfır Emisyon hedefleri doğrultusunda elektrik üretiminde bu kaynakların
payı da hızla büyümektedir. Yeniköy Kemerköy Termik Santrallerinde de Türkiye'nin
Paris anlaşması 2053 net sıfır hedefine uyumlu olacak şekilde santrallerin dönüşüm
planı uygulamaya alınacaktır.
Ancak tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de güneş ve rüzgar santrallerinin en büyük
sorunu emre amade olamamasıdır ve bu iki kaynak da elektrik iletim, dağıtım
sistemi içinde baz yük oluşturamamaktadır.
Güneş santralleri güneş ışığının olduğu saatlerde üretim yaparken rüzgar da
mevsimsel olarak santrallerin çalışabileceği hızda her daim esmemektedir. Güneş
ve rüzgar enerjisinin sürdürülebilir bir elektrik arzı gerçekleştirebilmesi
için depolanması, güneş ve rüzgarın enerji üretmediği saatlerde bu depolardan
elektriği kullanılması gerekmektedir. Oysa küresel ölçekte depolama teknolojileri
henüz bu gerekliliği sağlayacak kadar gelişmiş değildir. Bu yüzden bir ülkenin
kesintisiz elektriğe ve elektrik arz güvenliğine sahip olabilmesi için sistemin
kömürlü termik, doğal gaz termik ya da nükleer santral gibi emre amade santraller
tarafında beslenmesi gerekmektedir. Bugünkü depolama teknolojisi henüz yetersiz
olduğu için hiçbir ülke tek başına rüzgar ya da güneşten elektrik
ihtiyacının tamamını karşılayamamaktadır.
İddia: Dünya kömürden çıkıyor, siz neden hala kömür kullanıyorsunuz?
Gerçek: Hem dünyada hem de Türkiye'de enerji sektörü köklü bir değişim süreci
yaşamaktadır. Paris İklim Anlaşması ile ilgili hedefler bir yanda dururken diğer
yanda Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle başta Avrupa olmak üzere birçok ülkede
enerjide arz güvenliği sorunu gündeme gelmiş, kömür kaynaklı elektrik üretiminde
artışlar gözlenmiştir.
Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) yıllık yayımlanan "Kömür 2022"
raporuna göre, 2022'de küresel kömür tüketimi önceki yıla göre yüzde 1,2 artarken,
AB'deki artış yüzde 6,5'i buldu. Nitekim, Uluslararası Enerji Ajansı'nın verilerine
göre dünyada kömür tüketimi 2020 yılından bu yana artmaktadır ve 2025 yılına
kadar da tüketimin mevcut seviyesini koruması beklenmektedir.
Enerji krizine karşı çeşitli önlem arayışı içindeki bazı Avrupa ülkelerinde
kömür ve madencilik faaliyetleri de yeniden hız kazanmıştır. Almanya, Fransa,
İngiltere, Hollanda, İspanya, İtalya, Yunanistan, Macaristan ve Avusturya gibi
ülkeler kömürle çalışan elektrik santrallerinin ömrünü uzatma, kapatılan santralleri
yeniden devreye alma ve mevcut üretimleri artırma yönünde adımlar atılmıştır.
Halen dünyada kömürden elektrik üretiminde Almanya yüzde 33, Japonya yüzde 27
ve ABD yüzde 20 oranında paya sahiptir.
IEA'nın raporlarına göre kömür, hala küresel elektrik üretiminin üçte birinden
fazlasını sağlamaktadır. Geçtiğimiz günlerde bir çarpıcı açıklama da Tesla'nın
CEO'su Elon Musk'tan geldi. Musk, ABD'nin iki yıl içinde elektrik sıkıntısı
yaşayabileceğine işaret ederek, sektörü harekete çağırmış ve enerjide arz güvenliği
sorununu dünya gündemine taşımıştır.
Hal böyleyken Türkiye'deki özellikle yerli kömür santralleri, çeşitli sorunlar
nedeniyle üretim dışı kalma tehlikesi yaşamaktadır. Ancak enerji arz güvenliği
noktasında yerli kömür santrallerinin önemi tartışılmaz bir gerçektir.
İddia: Yeraltındaki kömür rezervi yeterli değil.
Gerçek: Yeniköy Kemerköy Termik Santrallerinin üretiminin devamı için gerekli
olan yerli kömür rezervinin yeterli olmadığına yönelik iddialar gerçekleri yansıtmamaktadır.
Halen maden ruhsatı bulunan sahada çıkarılmayı bekleyen yaklaşık 160 milyon
ton kömür bulunduğu raporlarla tespit edilmiş bulunmaktadır. Tesisin kapasite
kullanımına göre 2041 yılına kadar çıkarılacak bu kömürle çalışacak santraller,
Türkiye'nin enerji ihtiyacına yanıt vermeye devam edecektir. Tesislerde yerli
kaynak olarak kullanılan linyit ile bu süreçte ithal enerjinin de önüne geçilecektir.
İddia: Yeniköy Kemerköy Termik Santrallerinin elektrik üretimi ve buna yönelik
madencilik faaliyetleri dünya standartlarına uygun değil.
Gerçek: Enerji, ülkelerin ekonomik kalkınması ve sosyal refah için çok önemli bir faktördür. Ülkemiz, enerjide büyük ölçüde dışa bağımlı olup tüketiminin büyük bölümünü dışarıdan ithal ederek karşılamaktadır. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, 2022 yılında elektrik üretimimizin, yüzde 34,6'sı kömürden, yüzde 22,2'si doğal gazdan, yüzde 20,6'sı hidrolik enerjiden, yüzde 10,8'i rüzgardan, yüzde 4,7'si güneşten, yüzde 3,3'ü jeotermal enerjiden ve yüzde 3,7'si diğer kaynaklardan elde edilmiştir.
Enerjide dışa bağımlılığın önlenmesinde yerli kömürün enerji sektöründe rolü
büyüktür.
Maden sahalarımızda üretilmekte olunan yerli kömür, kurulu bulunan termik santrallerde
enerjiye dönüşmektedir. Yerli kömür kaynaklarımızın üretilmesi ve enerjide kullanılmasıyla
enerji ithalatında harcanan bütçenin azaltılması (Ülkemizin cari açık probleminin
en önemli nedenlerinden biri enerji ithalatıdır) sağlanır.
Devir tarihinden sonra devam ettirilen rezerv güncelleme ve uzun dönem maden
planlama çalışmaları 2017 yılına kadar sürdürülmüş, bu süreçte yaklaşık 12 bin
metre sondaj ve tüm sahalarda jeofizik etüt çalışmaları yapılmıştır. Uluslararası
bir danışman firmadan hizmet alınarak yapılan bu çalışmalar ile tüm panolardaki
rezerv, sınır koşulları, kömür kalite parametreleri ve yatak koşulları, üst
örtü miktarı, nihai işletme projesi, ekipman ve alternatif işletme teknikleri
(yeraltı-yerüstü continous mining, shovel truck mining vb.) madencilik faaliyetlerinin
gereği olan ve süreci oluşturan tüm aktivasyonlar yeniden sorgulanmış ve tüm
rezervi kullanmaya yönelik uzun dönem maden planı oluşturulmuştur. Yapılan etüt
çalışmaları sonucu güncellenen işletilebilir kaynak raporu uluslararası JORC standartlarındadır.
Bununla birlikte, Yeniköy Kemerköy Enerji Linyit İşletmeleri Etüt ve Planlama
Birimleri yapılan bu çalışmalarla yetinmeyip arama, inceleme ve proje güncelleme
çalışmalarını sürekli hale getirmiştir. Bu bağlamda, saha gözlemlerinin yanı
sıra her yıl binlerce metre işletme sondajları yapılarak ocak geometrisi, şev
tasarımı, üretim planlaması vb. çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Bu konularda
yapılan çalışmalar akademik danışmanlık hizmetleri ile de desteklenmektedir.
2014 yılındaki özelleştirme sonrasında şirket tarafından yapılan ilk hamle
santralin rehabilitasyon yatırım kararları olmuştur. Amerikan General Electric
şirketi ile yapılan anlaşma çerçevesinde santrallerde toplam 280 milyon Euro'luk
yenileme çalışması başlatılmıştır.
Avrupa standartlarının da üzerinde yapılan yenileme çalışmalarının ilk önemli sonucu daha az kömürle aynı miktarda enerji üretilmesi oldu. Ayrıca kükürtdioksit (SO2) oranları 1000 mg/Nm3 'den 400 mg/Nm3'ün altına indirildi, toz parçacıkları 100 mg/Nm3'den 50 mg/Nm3'nin altına çekildi. NOx emisyonunu ise 800 mg/Nm3'den 200 mg/Nm3'ün de altına düşürüldü. Tüm bu adımlar sonucunda Türkiye'nin örnek gösterilecek en modern santralleri hayata geçirilmiştir.
15 BİN KİŞİNİN DOĞRUDAN GEÇİM KAYNAĞI
İddia: Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri halkın refahını artırmıyor. Kömür
madeni genişletiyor, köylerin taşınmasına neden olup insanları göçe zorluyor.
Gerçek: Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri, çalışanları, hissedarları ve paydaşları
olarak tüm yurttaşlarımız gibi en üst düzeyde çevre bilinci ve hassasiyetine
sahip bir şirkettir. Kurulduğu günden bu yana yasalara, insana ve çevreye uyumlu
bir şekilde ülkemiz için hayati önem taşıyan ve bir kamu hizmeti olan elektrik
üretimini kesintisiz sürdürmek için 7/24 çalışmaktadır.
Köylerde yaşayanları göçe zorlamanın aksine yarattığı istihdam ve ekonomik
katkı ile köyden kente göçü önleyerek, insanların memleketlerinde kalmaları
sağlanmaktadır. 3.100 çalışanı ve onların aileleri ile 15 bin kişinin doğrudan
geçim kaynağı olan Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri, ayrıca bölgeden yaptığı
tedarikle aylık 150 milyon TL olmak üzere yıllık 1 milyar 800 milyon TL ekonomik
katkı sunmaktadır.
Santral çevresinde yer alan köylerde tarımsal faaliyetlerin daha verimli yapılmasına
yönelik olarak projeler geliştirmektedir. Bu bağlamda Dereköy'den Karacahisar
Köyüne kadar Santral etrafında bulunan tüm köylerin hem içme hem de tarımsal
sulama için kullandıkları suyu sağlamaya devam etmektedir. Bunun yanı sıra Dereköy
köyünde kurulan kooperatifle zeytin verimliliğinin artırılması için malzeme,
ekipman ve nakit desteği sağlamak amacıyla bir protokol imzalanması konusunda
son aşamaya gelinmiştir. Kurum, yıl içerisinde rutin bir şekilde köylerde yer
alan sağlık ocakları ve okulların bakımını yapmakta ulaşım konusunda köylülere
destek vermektedir.
İddia: Madencilik olmazsa da bölgede istihdam sağlanabilir. Milas, tarımsal,
kültürel ve doğal varlıkları ile ekonomik imkanları zengin bir ilçe ve tek seçeneği
kömür madeni ve termik santral değil. Milas'ta zeytine dayalı sanayinin gelişmesi
ve sadece zeytine dayalı imalat sanayinde 700 yeni, yeşil ve güvenceli işin
yaratılması mümkün.
Gerçek: Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri bölgenin en büyük işvereni olarak bölgede yaşanabilecek olası göçün önüne geçmektedir. Çalışanlarının yüzde 75'i bölge insanıdır. Bu sebeple çalışanlar hem santralde çalışmakta hem de yine kendi topraklarında zeytin yetiştirebilmektedir.
Bölgede coğrafi işaretli "memecik zeytini" üretilmektedir. Santral ile tarımın
bir arada yürüdüğünün en önemli göstergesi de bu coğrafi özelliğe sahip olan
memecik zeytinidir. Bölge, enerji üretimi devam ederken zeytincilik alanında
da önemli projeler ile öne çıkmaktadır. Enerji üretimi zeytincilik faaliyetlerini
engellemeyip birlikte kalkınma yönünde atılan önemli bir adımdır. Ayrıca Yeniköy
Kemerköy, yılda 40 ton zeytin hasadı yapmakta ve 8 ton soğuk sıkım zeytinyağı
elde ederek bunu
çalışanları ve bölgedeki paydaşları ile paylaşarak bölgeye artı değer sağlamaktadır.
ORMAN İZİNLERİ, MADENCİLİK VE MADEN REHABİLİTASYONU STANDARTLARA UYGUN OLARAK
YAPILMAKTADIR
Orman Genel Müdürlüğü ve Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri arasında 2020
yılında imzalanan "Gönüllü Ağaçlandırma İş birliği" protokolüyle ülke genelinde
3 milyon fidan dikimi gerçekleştirilmiş ve söz konusu miktar 2.000 futbol sahası
büyüklüğünde bir alana denk gelmektedir. Hedef bu sayıyı 2025 yılı sonuna kadar
5 milyon fidana çıkarmaktır.
Ayrıca bugüne kadar 22 bin 100 zeytin ağacı dikimi gerçekleştiren şirket, yılda
40 ton zeytin hasadı yapmakta ve 8 ton soğuk sıkım zeytinyağı elde ederek bunu
çalışanları ve bölgedeki paydaşları ile paylaşarak bölgeye artı değer sağlamaktadır.
Dünyada ve ülkemizde birçok örnekte olduğu gibi yer altı kaynaklarının üretime
kazandırıldıktan sonra söz konusu alanlar rehabilite edilerek yeniden ekosisteme
kazandırılması Yeniköy Kemerköy Termik Santrallerinin de öncelikli gündemlerinden
biri olmuştur. Bu çerçevede işletmesi
tamamlanan maden alanlarında aşağıdaki resimlerde de görüleceği üzere, 1992
yılından bu yana 415 binin üzerinde ağaç dikimi yapılarak rehabilitasyon başarıyla
sağlanmıştır.

AKASYA AĞAÇLARI ÇAM AĞAÇLARI VE GÖLET ZEYTİN AĞAÇLARI
İddia: Akbelen'in kesime tabi ekonomik fonksiyonlu plantasyon (ağaçlandırma)
alanı olarak tanımlandığı doğru değil.
Gerçek: 1964 ve 1972 yıllarında alınan hava haritalarında da görüleceği üzere,
Akbelen mevkii Akdeniz'in doğal bitki örtüsü makilik olarak görünmektedir. Orman
Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Sinan Güner'in (Bilirkişi sicil no:11106) hazırlamış
olduğu raporda da belirttiği üzere Akbelen, bağlı bulunduğu Kayadere ve Karacahisar
orman işletme şefliklerinin orman alanlarının yüzde 0.29'u kadardır. Bu alan
bir ekosisteme bağlı değildir. Çam ağaçları dışında başkaca bir ağaç ve bu ağaçlara
bağlı bir çalı örtüsü, kuş ve hayvan popülasyonu bulunmamaktadır. Akbelen, milli
park, tabiat parkı, sit alanı, muhafaza ormanı, gen koruma ormanı vb. ekolojik
veya sosyo kültürel fonksiyonlu orman gibi özel nitelikli alanlardan değildir
ve özel nitelikli alanlara komşuluğu bulunmamaktadır.
Akbelen'deki alan Orman Genel Müdürlüğü tarafından yüzde 93'ü endüstriyel odun
üretimi fonksiyonlu, yüzde 7'si ise odun dışı ürün olarak planlamış ve ülkemizin
birçok bölgesinde de var olan kesime tabi ekonomik fonksiyonlu plantasyon (ağaçlandırma)
alanı olarak tanımlanmıştır.
"Ağaç tarımı" olarak da nitelendirilen endüstriyel plantasyon, orman ürünlerinin ihtiyacının karşılanmasını sağlarken, doğal ormanların sürdürülebilirliğine de destek olmaktadır. Bu yöntemle dev bir orman sanayi oluşturan Finlandiya, dünya genelinde örnek alınan başarılı bir model olarak gösterilmektedir. Türkiye'de özellikle Ege, Akdeniz ve Marmara'da endüstriyel plantasyonlar oluşturularak bir yandan bu alandaki ithalatın önüne geçilmesi bir yandan da doğal ormanların korunması yönünde çalışmalar bulunmaktadır.
Ayrıca belirtmek isteriz ki Orman Genel Müdürlüğü tarafından plantasyon alanı olarak tanımlanan Akbelen'de, tüm kesim çalışmaları mevzuata uygun olarak alınan izinler kapsamında Orman İşletme Şefliği tarafından yürütülmüştür. Kesim yapılan alan ruhsatlı maden sahasıdır ve her maden sahasında olduğu gibi madenin tükendiği alanlarda yapılan çevre düzenleme rehabilitasyon çalışmaları kurum tarafından gerçekleştirilecektir.

İddia: Santraller yüzünden Bodrum susuz kalacak.
Gerçek: Şirketimiz tarafından bugüne kadar bağımsız kurumlara hazırlatılan
hidrojeoloji raporları bu iddiaların doğru olmadığını ortaya koymaktadır.
2012 yılında hazırlanan Hacettepe Teknokent Teknoloji Transferi Ar-Ge Danışmanlık
Enerji Sağlık Çevre ve İletişim Sanayi Ticaret A.Ş., TKİ Işıkdere (Milas-Muğla)
Linyit Sektörü Açık İşletme Şevlerinin Duraylılığının Ve Drenaj Koşullarının
Araştırılmasını konu alan raporda, yeraltı suyu potansiyeli ve su kaynaklarının
değerlendirilmesine ilişkin özetle şu tespitlere yer verilmiştir: "Proje alanında
gerçekleştirilen hidrojeoloji amaçlı çalışmalar, işletme alanında yüksek bir
yeraltı suyu potansiyeli oluşumunu sağlayabilecek bir hidrojeolojik yapının
bulunmadığını ortaya koymuştur. Benzer şekilde, işletme alanındaki drenaj ağı
gelişimi, alanda önemli bir yüzey suyu potansiyelinin de gelişemeyeceğini göstermiştir."
2013 yılında hazırlanan TKİ-GELİ Akbelen-Karacahisar (Milas-Muğla) Linyit Sahaları
Ve Yakın Dolayındaki Hidrojeolojik Koşulların Mevcut Verilere Dayanılarak Linyit
Madenciliği ve Bodrum İçme suyu Kuyuları Açısından Değerlendirilmesi, Değerlendirme
Sonuç Raporu Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TKİ) Güney Ege Linyit
İşletmeleri (GELİ) başlıklı raporunda da, "Akbelen sahasında kazı faaliyetleri
ile birlikte oluşabilecek yeraltı suyu boşalımı nedeniyle işletme alanı dışındaki
bir alanda yeraltı suyuna bağımlı herhangi bir sistemin etkilenmesi beklenmemektedir"
denilmektedir.
"10.2.2. İşletme etki alanında yeraltı suyu sorunları" bölümünde açıklanan konular şu şekilde alıntılanmıştır:
. Akbelen sahasında kazı faaliyetleri ile birlikte oluşabilecek yeraltı suyu
boşalımı nedeniyle işletme alanı dışındaki bir alanda yeraltı suyuna bağımlı
herhangi bir sistemin etkilenmesi beklenmemektedir. Bunun başlıca nedeni, Akbelen
sahasındaki hidrojeolojik sistemi
oluşturan gölsel kireçtaşlarının parçalı olması ve böylece büyük oranda işletme
alanı sınırları dışına yayılmamasıdır.
. Bodrum kuyularının bulunduğu fay zonu ile Karacahisar sahası arasında hidrojeolojik
etkileşimin mümkün olduğu kabul edilse dahi Karacahisar sahasındaki akifer olan
gölsel kireçtaşlarının taban kotu, Bodrum kuyularının suyunu çektiği ana akifer
olan otokton karst akiferinin tavan kotunun üzerinde yer almaktadır.
. Akbelen mevkii orman alanı için müracaat safhasında çeşitli kurumların görüşlerine
başvurulmuştur. Görüşüne başvurulan DSİ 21. Bölge Müdürlüğü de Profesör Mehmet
Ekmekçi'ye ait hidrojeoloji raporunu referans almış, ayrıca teknik uzmanlarının
sahadaki
inceleme gözlem ve çalışmaları sonucu olumlu görüş beyan etmiştir.
İddia: Maden sahalarının rehabilite edildiği bilgisi doğru değil. Maden sahası
üzerine ağaç dikmek, sahanın rehabilitasyonu yani orman alanının yeniden tesisi
anlamına gelmez.
Gerçek: Maden sahalarının rehabilite edilmesi şirketlerin ve kurumların kararlarından
bağımsız olup "yasal bir zorunluluktur." Bu çerçevede bölgede rehabilitasyon
çalışmalarına devam eden Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri, ayrıca yasal zorunluluğun
da üzerinde ağaç dikimi yapmıştır.
Kuruluşundan bugüne kadar 415 bin ağaç dikilerek eski maden sahalarının orman
statüsü kazanması sağlanmıştır. Bugüne kadar rehabilite edilen maden sahaları
920 dönüm olup, rehabilite edilen maden ocak sahaları aşağıdaki haritada yeşil
renkle vurgulanmıştır.

Henüz çalışılmayan bakir alanlardaki kömür zonu derindedir. Bir başka deyişle
kömür zonu üzerindeki örtü miktarı çok fazladır. Yeni kömürlerin açılabilmesi
ve kazı döküm balansının sağlanabilmesi ve böylelikle kömür üretiminin aksamadan
sürdürülebilmesi için döküm bloğunun yükseltilmesi zorunludur. Bu nedenle de
mevcut döküm alanlarında kot yükseltilmesi gerekmektedir. Kamulaştırma sürecindeki
aksaklıklardan dolayı yeterli kazı ve döküm yapılamadığından ötürü döküm sahaları
nihai kotlara ulaşmadığından ağaçlandırma/rehabilitasyon çalışmaları da gecikmektedir.
Öte yandan Orman Genel Müdürlüğü ile yaptığımız anlaşma kapsamında bugüne kadar 3 milyon ağaç dikilmiş, bu sayı iki yıl içinde 5 milyona çıkarılacaktır. Dikilecek ağaçların yeri, cinsi, dikimi ve bakımı Orman Genel Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir. Bu uygulama OGM tarafından yapılacaktır.

İddia: 780 bin dönüm orman alanı kesildi.
Gerçek: Hava haritalarında da görüleceği üzere Akbelen Kayadere orman alanının kenarında bir adadır. 780 bin dönüm orman alanı olduğu iddiası gerçek dışı olup sadece 780 dönüm alanda bir çalışma söz konusudur. Orman niteliği bulunmayan bu bölge orman kenarında bir endüstriyel plantasyon alanıdır. Fotoğraflarda mavi ile kesim yapılan ve kesimi tamamlanan alan işaretlenmiştir.

İddia: Muğla'daki son ormanlar da kesildi mi?
Gerçek: Akbelen mevkii Muğla'daki son ağaçlık alan değildir. Büyüklüğü 79,30
hektar olan söz konusu alanın Muğla'daki orman alanlarına oranı aşağıdaki gibidir;
. Muğla İli (831.319,00 hektar alan) orman alanlarının %0,001'i,
. Milas Orman İşletme Müdürlüğü (150.007,90 hektar alan) orman alanlarının
%0,05'i,
. Kayadere (14.094,90 hektar alan ) ve Karacahisar (12.609,10 hektar alan)
Orman İşletme
Şefliklerinin toplam (26.704,00 hektar alan) orman alanlarının % 0,29'u büyüklüğündedir.
İddia: Türkiye'de ormanlar yok oluyor.
Gerçek: Uygulanan doğru orman politikaları sayesinde Türkiye, orman alanlarındı
dünyada artıran nadir ülkelerdendir. Özellikle belirtmek isteriz ki Yeniköy
Kemerköy Santrallerindeki faaliyet orman miktarımızı azaltmamış artırmış ve
korumuştur. Ormanların kullanımı ile ilgili her şey devletimizin kontrolündedir.
Ülkenin gelişmesi için ormanlarımız hem ekonomiye kazandırılmakta hem de orman
alanlarımız nitelik ve nicelik olarak artmaktadır.
Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre bu iddiaların
aksine Türkiye'nin orman varlığı her geçen gün artmaktadır. Orman Genel Müdürlüğü'nün
açıkladığı istatistiklere göre 1973 yılında Türkiye'nin orman varlığı 20,2 milyon
hektar iken, 2022 sonunda bu rakam 23,2 milyon hektara ulaşmıştır. 1973 yılında
koru ormanlarının toplam orman varlığı içinde yüzde 54 olan payı, 2022 sonunda
yüzde 96'lara ulaşmıştır.
İddia: Ağaç kesimi devam ediyor.
Gerçek: 30 Temmuz 2023 tarihinde Muğla Valiliği tarafından resmi olarak açıklandığı
gibi ağaç kesimi tamamlanmış ve ağaç kesimi sonrası sahadan kesilen ağaçların
kaldırılması çalışması OGM tarafından yapılmaktadır. Kesilen ağaçlar endüstriyel
odun olarak kullanılmak üzere sahada tomruk haline getirilmekte ve tasnif edilmektedir.
İddia: Kesim olacağı için jandarma alanda bekliyor.
Gerçek: Jandarmanın bölgede bulunmasının Yeniköy Kemerköy Termik Santralleri
ile ilgili bir ilişkisi yoktur. Eylemcilerin izinsiz olarak maden sahasına ve
kesim işlemi tamamlanan alanlara giriş yapmaları endişesi nedeniyle iş güvenliği
açısından sıkıntı yaşanmaması için kesilen ağaçların tomruk haline getirilmesi
tamamlanıncaya ve tüm çalışmalar bitinceye kadar jandarma şahısların sağlık
ve güvenliğini koruma görevini devam ettirmektedir.
İddia: Yeraltı madenciliği mümkün iken açık madencilik tercih edilmektedir.
Gerçek: Milas linyit havzasındaki kalan bakir çalışma alanları olan Akbelen
ve Karacahisar sektörlerine göz atıldığında, kömür damarının fiziksel yapısının
(kalınlık, doğrultu, yatım, taban şartları) yer altı çalışma koşulları değerlendirildiğinde,
bu sektörlerin yer altı çalışma koşulları için çok da uygun olmadığı görülecektir.
Şöyle ki; damar kalınlığı oldukça kalın (20 metre) olup ramble sisteminde uygulamanın
çok zor ve riskli olduğu açıktır. Damar eğimi bilhassa havza kenarlarına yakın
alanlarda çok kısa mesafede değişkenlik gösterdiğinden damar içi oluşturulan
boşlukların tahkimatını teçhiz etmek imkansız olacaktır. Bununla birlikte, ortalama
20 metrelik damarda ara kesmeler mevcuttur. Yeraltı galeri yönteminde ara kesme
kazısının yapılamayacak olması üretilen kömürün kalite değerlerini hızla bozacağından
açık ocaktan üretilecek kömür parametrelerine göre tasarlanan santrallere istenilen
kalite parametrelerinde kömür temin edilemeyecektir. Yatağan Termik AŞ uygulamasında
olduğu gibi anılan metotla santrallerin ihtiyacı olan miktarda (10 milyon ton/yıl)
kömür üretimi de imkansızdır.
Milas Yeniköy Linyit İşletmesi (sicil 86541 ruhsat sahası) bir kamu yatırımıdır. MAPEG kayıtlarında devir öncesinden beri onaylanmış bir uygulama projesi (açık işletme) mevcuttur. Bu proje, ülkemizdeki kömür madenciliğinin lokomotifi TKİ Kurumunun uzun yıllar boyunca oluşturduğu engin deneyime sahip teknik kadrolarınca üretilmiş ve geliştirilmiş olup, devir öncesinden kamu döneminden beri uygulanmaktadır. Devir sonrasında da değiştirilmemiş sadece teknolojik gelişmeler göz önüne alınarak geliştirilmiştir. Dolayısıyla Akbelen sektörü ve devamındaki kömürlerin en efektif biçimde üretilerek yerli kaynak santrallerimizin yakıt ihtiyacını karşılamasını yolu bu sahaların açık işletme yöntemiyle çalışılmasına dayalıdır. Yeniköy Kemerköy Enerji Linyit işletmeleri Proje Grubu, yine de Karacahisar sektöründe damar koşullarının göreceli olarak düzeldiği alanlarda yeraltı metodu ile kömür üretimi yapılıp yapılamayacağı konusunda alternatif çalışmalarını sürdürmektedir.
TÜM ÇALIŞMALAR YASAL DÜZENLEMELER ÇERÇEVESİNDE YAPILMAKTA
Bilindiği gibi ormanlarımızın korunması Anayasamızda hüküm altına alınırken
madencilik faaliyetleri ile ilgili olarak da Anayasamızın, "Tabii Servetlerin
ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi" başlıklı 168. Maddesinde; "Tabii servetler
ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi
hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere
devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin, Devletin
gerçek ve tüzelkişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzelkişiler eliyle
yapılması, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzelkişilerin
uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim,
denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir" ifadeleri yer almaktadır.
Bu bağlamda, 3213 sayılı Maden Yasası'nın 5995 sayılı Yasa ile değişik 7'nci
maddesi 4. fıkrasında; "Devlet ormanları içinde yapılacak maden arama ve işletme
faaliyetleri ile bu faaliyetler için zorunlu ve ruhsat süresine bağlı olarak
yapılan geçici tesislere 31.08.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanunu hükümlerine
göre izin verilir" hükmü düzenlenmiş ve orman alanları içinde kalan maden sahalarında
madencilik faaliyeti yapılmasının hukuki çerçevesi çizilmiştir.
Orman sahaları içerisinde yapılacak her türlü madencilik faaliyeti kamu yararı ve hizmet gerekleri doğrultusunda İdareden alınan izne tabi olup, Şirketimiz bu kapsamda gerekli tüm izinleri, tamamen hukuka uygun biçimde almış olarak ilgili sahada madencilik faaliyetlerini, yine mevzuat hükümlerine uygun olarak yürütmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, orman alanlarının korunması ile madencilik faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi arasındaki dengenin korunması bağlamında, Şirketimizin sahip olduğu orman (açık işletme) iznine tabi olarak madencilik faaliyetlerinin yürütülmesinde üstün kamuyararı olduğu da yargı kararı ile sabit hale gelmiştir.
İddia: Akbelen'deki kesimin önünde yargısal engel var. 2021 Aralık ayında şirketin
orman kesim izni süresi doldu ve yenilenmedi yani Akbelen'deki orman kıyımı
izinsiz, yasa dışı.
Gerçek: Akbelen'de kesimin önünde yargısal ya da idari bir engel yoktur. Yasal
tüm adımlar atılmış ve resmi makamlar tarafından alınan kararlar doğrultusunda
çalışmalar yürütülmektedir. Kaldı ki Ankara 11. idare mahkemesinde şirketimiz
tarafından işletilen santralin kapatılması için açılan davada da benzer iddialardan
bahsedilmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının varlığı ileri sürülmüştür
ancak idare mahkemesi davacının bu asılsız iddialarını kabul etmemiş ve davayı
reddetmiştir. Yerel mahkemenin bu kararı Ankara Bölge İdare Mahkemesi tarafından
da onanmıştır.
Bugüne kadar yargının verdiği tüm kararlar maden sahası lehine olup, yargısal
bir engel söz konusu değildir. Bu süreçte 3 kez bilirkişi raporu alınırken,
3 keşif yapılmış, ağaç kesiminin önünde bir engel olmadığına dair teknik rapor
açıklanmıştır.
Bu raporlar uyarınca da Muğla 1. İdare Mahkemesi maden faaliyetinin devamının gerektiği yönünde karar vermiştir. Son olarak İzmir Bölge İdare Mahkemesi 7. Dava Dairesi iki kez yapılan itirazı reddedip Muğla İdare Mahkemesi'nin kararının doğru olduğunu tescil etmiştir. Bunlara ek olarak, Orman Genel Müdürlüğü'nden gerekli izinler de alınmıştır. Yargısal bir engel olduğuna dair iddialar tamamen gerçek dışıdır.