Silah kazasında şehit olan polis memuruna tazminat talebine ret

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Diyarbakır Emniyet Genel Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapmaktayken 26/12/2013 tarihinde görevi sırasında geçirdiği silah kazası neticesinde hayatını kaybetmesinde davalı idarenin sorumluluğu bulunduğu ileri sürülerek tazminat talebini reddetti.

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 10 Eylül 2025 00:10, Son Güncelleme : 05 Eylül 2025 07:50
Silah kazasında şehit olan polis memuruna tazminat talebine ret

İlk derece mahkemesi davayı reddetmiş ama istinaf bu kararı bozmuştur.

İstinaf: Memurun şahsi kusuru olmakla birlikte idare tazminle yükümlüdür

Olayın oluş şekli ve niteliği dikkate alındığında, zarar ile idari faaliyet arasındaki nedensellik bağını kesecek nitelikte ve ağırlıkta bir şahsi kusur olmadığı gibi, bu durumun idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte de görülmediği, bakılan davada, güvenlik görevlisi olan davacılar yakının görevi sırasında ve görevin neden ve etkisi ile yaşamını yitirmiş olması nedeniyle mirasçılarının uğradığı maddi ve manevi zararların kusursuz sorumluluk (mesleki risk) ilkesi uyarınca idarece tazmini gerektiğine hükmetmiştir

Danıştay Dairesi bu kararı bozmuş ama istinaf kararında direnmiştir.

İDDK: İlliyet bağı yoktur

Dava konusu olay bu kapsamda incelendiğinde; Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli davacılar yakını polis memuru ...'ın başına isabet eden atışın bitişik veya bitişiğe yakın bir mesafeden olması, olay gününe ilişkin tanık beyanları, bilirkişi raporları ve olayın meydana geldiği soyunma odasında davacılar yakınından başka kimsenin olmaması, boğuşma ve dağınıklık emarelerinin bulunmaması, ateş edilen kendi zimmetine kayıtlı tüfek üzerinde uzmanlarca yapılan incelemede tüfeğin bozuk olmadığının ortaya konması ve kendiliğinden ateş alma arızasının bulunmaması gibi tüm tespit ve değerlendirmeler bir arada dikkate alındığında, ölüm olayının müteveffanın kendi kusurlu eylemi sonucu meydana geldiği, bu yönüyle ölüm olayının meydana gelmesine ilişkin doğrudan sebebin davacılar yakınının kusurlu davranışı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan, davacılar yakınının hayatını kaybetmesi ile davalı idarenin bir işlemi ya da eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığından, aksi yönde değerlendirmeyle verilen temyize konu Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2024/915
Karar No: 2025/472

İSTEMİN KONUSU:
... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
Davacılar yakını ...'ın Diyarbakır Emniyet Genel Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapmaktayken 26/12/2013 tarihinde görevi sırasında geçirdiği silah kazası neticesinde hayatını kaybetmesinde davalı idarenin sorumluluğu bulunduğu ileri sürülerek ... için 1.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 489.669,88 TL) maddi, 40.0000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 105.953,56 TL) maddi, 50.000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 124.816,90 TL) maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; dava konusu olayda davacılar yakını ...'ın yapılan savcılık soruşturmasında ve görevi başında vefat etmesinden kaynaklı 2330 sayılı Kanun uyarınca vazife malullüğü maaşı ve nakti tazminat ödenmesi, vazife malullüğü maaşı bağlanmasına ve 3713 sayılı Kanun kapsamında uygun maaş bağlanması talebiyle yapılan başvurularının reddine ilişkin dava dosyalarında mütevaffa polis memuru ...'ın vefat etmesinde kendi kusurlu eylemi ile olayın vuku bulduğu, kan ve idrar örneklerinde kanında antidepresan ve antihistaminik etken maddelerinin bulunduğu, başına yapılan ateşin bitişik veya bitişiğe yakın bir mesafeden olması, olay gününe ilişkin tanık beyanları, bilirkişi raporları ve olayın meydana geldiği soyunma odasında davacılar yakınından başka kimsenin olmaması, boğuşma ve dağınıklık emarelerinin bulunmaması, ateş edilen kendi zimmetine kayıtlı tüfek üzerinde uzmanlarca yapılan incelemede tüfeğin bozuk olmadığı ve kendiliğinden ateş alma arızasının bulunmaması gibi tüm açıklamalar ve değerlendirmeler bir arada dikkate alındığında, ölüm olayının müteveffanın kendi kusurlu eylemi sonucu meydana geldiği, davalı idareye hasren ne kusurlu ne de kusursuz olarak tazmin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; dava konusu olayda ...'ın yaşamını yitirdiği kazanın meydana geldiği olayla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından... sayılı dosyada yürütülen soruşturma sırasında alınan tanık ifadelerinin incelenmesinden, olay günü aracının arızalı olması nedeniyle müteveffanın kızı ... doktora götürmek için arkadaşı ...'ten yardım istediği ve adı geçen kişinin aracı ile Özel Harekat Şube Müdürlüğüne gidildiği, müteveffanın iş yerinden evine özel aracı ile dönmesi nedeniyle silahını iş yerinde bıraktığı ve şubeye silahını almak için gittiğinin anlaşıldığı, yolculuk boyunca arkadaşı ile güncel konulardan konuştuğu ve tayinle ilgili görüşlerini paylaştığı, hastaneye gidecek olan aile fertlerini arkadaşının aracında bırakarak silahın bulunduğu odaya gittiği ve odaya girmeden önce karşılaştığı komiserle selamlaştığı ve konuştuğu, bu karşılaşmadan 20 saniye sonra duyulan silah sesiyle yaralandığının anlaşıldığı ve ardından yaşamını yitirdiği hususları birlikte gözetildiğinde davacılar yakının intihar etmediği, silahını kuşanmakta iken silahın ateş alması sonucu yaşamını yitirdiği sonuç ve kanaatine varıldığı, olayın görev mahalli olan Özel Harekat Şube Müdürlüğünde ve mesai saatleri içinde gerçekleştiği, şehir içi çatışmalarının ve güvenlik personeline saldırıların yoğun olarak yaşandığı bir dönemde ve Diyarbakır gibi zor bir görev alanında çalışan davacılar yakınının silahını almaksızın hastaneye gitmesi ve silahın boş olarak tutulmasının kendisinden beklenemeyeceği, hizmet aracı olan silah ile idare ajanı tarafından yerine getirilen hizmet sırasında meydana gelen ölüm olayının davacının kendi ihmal ve dikkatsizliğinin etkisi ile meydana geldiği anlaşılmakla birlikte, olayın oluş şekli ve niteliği dikkate alındığında, zarar ile idari faaliyet arasındaki nedensellik bağını kesecek nitelikte ve ağırlıkta bir şahsi kusur olmadığı gibi, bu durumun idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte de görülmediği, bakılan davada, güvenlik görevlisi olan davacılar yakının görevi sırasında ve görevin neden ve etkisi ile yaşamını yitirmiş olması nedeniyle mirasçılarının uğradığı maddi ve manevi zararların kusursuz sorumluluk (mesleki risk) ilkesi uyarınca idarece tazmini gerektiği gerekçesiyle davanın reddi yolundaki ... İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacıların istinaf istemlerinin kabulü ile dosya kapsamında davacıların destekten yoksun kalma zararlarına yönelik alınan 16/03/2018 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınabilir nitelikte bulunarak ve davacılar tarafından verilen miktar artırım dilekçesi gözetilmek suretiyle davacılardan ... için 489.669,88 TL ... için 105.953,56 TL, ... için 124.816,90 TL olmak üzere toplam 720.440,34 TL maddi tazminatın 3.000,00 TL'sine idareye başvuru tarihinden, 717.440,34 TL'sine miktar artırım dilekçesinin idareye tebliğ edildiği 24/04/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi ile dava konusu olayın oluş şekli ve zararın niteliği dikkate alınarak takdiren ... için 40.000,00 TL ... için 50.000,00 TL, ... için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 140.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmiştir.

Daire kararının özeti:
Danıştay Onuncu Dairesinin 31/05/2023 tarih ve E:2019/12670, K:2023/2943 sayılı kararıyla; dava konusu olayda davacılar yakını polis memuru ...'ın başına yapılan ateşin bitişik veya bitişiğe yakın bir mesafeden olması, olay gününe ilişkin tanık beyanları, bilirkişi raporları ve olayın meydana geldiği soyunma odasında davacılar yakınından başka kimsenin olmaması, boğuşma ve dağınıklık emarelerinin bulunmaması, ateş edilen kendi zimmetine kayıtlı tüfek üzerinde uzmanlarca yapılan incelemede tüfeğin bozuk olmadığı ve kendiliğinden ateş alma arızasının bulunmaması gibi tüm açıklamalar ve değerlendirmeler bir arada dikkate alındığında, ölüm olayının müteveffanın kendi kusurlu eylemi sonucu meydana geldiği, davacılar yakınının hayatını kaybetmesi ile davalı idare işlemi ya da eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulü yolunda verilen Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; İdare Mahkemesi kararının kaldırılarak, maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulü yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Davalı idare tarafından, olayda hizmet kusuru nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığı gibi, kusursuz-objektif sorumluluk ilkesine de dayanılamayacağı, ortada bir toplumsal risk söz konusu olmadığı gibi bu riskin toplumun tüm bireylerine paylaştırılması ilkesinin uygulanmasının da mümkün olmadığı, ortaya çıkan dava konusu zararlı sonucu doğuran olayın özel ve olağan dışı, çok büyük risk taşıyan bir olay olmadığı, idarelerinin, ancak olayın meydana gelmesinde hizmet kusuru bulunması halinde sorumlu olabileceği, ayrıca, gerçekleşen olay ile idari faaliyet arasında illiyet bağı bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacılar tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ:
Kamu görevlilerinin yürüttükleri hizmet dolaysıyla çeşitli zararlara uğramaları söz konusu olabilmektedir. Bu kapsamda görevini yaparken iş kazası sonucunda yaralanma/vefat etme veya bir meslek hastalığına yakalanma gibi durumlarla karşılaşılması halinde her zaman idarenin kusur sorumluluğuna gidilerek zararın giderilmesi mümkün değildir. Ancak çeşitli olgular (tehlikeli faaliyet, mesleki risk, sosyal risk, kamu külfetleri karşısında eşitlik gibi) sebebi ile her ne kadar idarenin kusuru bulunmasa da ortaya çıkan zarar ile idarenin faaliyeti arasında illiyet bağı kurulabiliyor ise idarenin kusursuz sorumluluğuna gitmek mümkündür.
Aktarılan olgular içerisinde yer alan mesleki risk kapsamında kamu görevlilerinin görevleri sırasında uğradığı iş kazaları ile idari faaliyet arasında illiyet bağı kurulabiliyorsa idarenin kusursuz sorumluluğuna gidilmesi gerekmektedir.
Bu noktada incelenmesi gereken bir diğer husus ise zararın zarar görenin kendi davranışından ileri gelmiş olması halinde idarenin kusursuz sorumluluğunun ortadan kalkıp kalmayacağı veya azalıp azalmayacağıdır. Burada dikkat edilmesi gereken mesele zarar görenin davranışının idari faaliyet ile ortaya çıkan zarar arasındaki illiyet bağını kesip kesmediğidir.
Eğer zarar görenin kasıtlı, kasıt içermemekle birlikte ağır kusurlu bir eylemi veya kusurlu olmamakla birlikte asıl sebep haline gelen davranışı zararın oluşmasına sebebiyet vermiş ise bu halde idari faaliyet ile zarar arasındaki illiyet bağı kesileceğinden, idarenin kusursuz sorumluluğuna gidilmemesi gerekmektedir. Bu duruma kişinin kendisine zimmetli silah ile gerek intihar etmek gerekse şakalaşmak için başına ateş etmesini örnek olarak vermek mümkündür.
Bir başka ifade ile, zararın, zarar görenin kendi davranışı sonucu ortaya çıktığı bu gibi durumlarda sorumluluğun tespiti için zararın doğrudan sebebi/dolaylı sebebi incelemesinin yapılması gerekmektedir. Yapılan inceleme sonucunda idarenin fiili dolaylı sebep, zarar görenin fiili doğrudan sebep haline gelmiş ise idarenin fiili ile zarar arasındaki illiyet bağının kesilmekte, bu nedenle idarenin kusursuz sorumluluğuna gidilmemesi gerekmektedir.
Zarar görenin davranışı illiyet bağını kesmemekle birlikte zararın ortaya çıkmasına katkıda bulunmuş veya zararı ağırlaştırmış ise bu durumda idarenin sorumluluğu(yani tazminat miktarı)nun mağdurun kusuru oranında azalması söz konusu olacaktır.
Bu noktada idarenin sorumluluğunun ortadan kalkması veya azalması için zarar gören kişinin davranışının mutlaka kusurlu bir davranış olmasının şart olmadığının da belirtilmesi gerekmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında dosya incelendiğinde, davacılar yakını polis memuru ...'ın başına isabet eden atışın her ne kadar bitişik veya bitişiğe yakın bir mesafeden olduğu yönünde otopsi raporu bulunmakta ise de, olayda kullanılan tüfeğin boyutları göz önünde bulundurulduğunda söz konusu yaralanmanın tüfeğin müteveffa tarafından kuşanılırken meydana gelmesinin mümkün olduğu, nitekim davalı idare tarafından da ölüm olayının kazaen gerçekleştiği yönünde dosya kapsamında beyanlarının bulunduğu, ayrıca olay gününe ilişkin tanık beyanları incelendiğinde ise müteveffanın çocuğunu hastaneye götürmek için arkadaşından yardım istemesi, arkadaşı ile tayin hususunda yapmış olduğu sohbet gibi hususlar dikkate alındığında, davacılar yakınının kasıtlı hareketi ile ölüm olayının meydana geldiğini söylemek hayatın olağan akışına aykırı düşecektir. Yine tanık ifadeleri kapsamında, davacılar yakınının tüfeğini sürekli dolu, yani fişeği atış yuvasında bıraktığı yönünde beyanlar olduğu görülmüştür. Olayın meydana geldiği soyunma odasında davacılar yakınından başka kimsenin olmaması, olayın gerçekleştiği yerin sürekli terör olaylarının olduğu Diyarbakır ili olması gibi hususlar bir arada değerlendirildiğinde olayın davacılar yakınının ağır kusurundan ileri geldiğini söylemek mümkün değildir.
Bu kapsamda, ölüm olayının davacılar yakının dikkatsiz ve tedbirsizliğinden ileri geldiği görülmekle birlikte bu dikkatsizlik ve tedbirsizlik olayın oluş şekli, niteliği ve gerçekleştiği yer dikkate alındığında, zarar ile idari faaliyet arasındaki nedensellik bağını kesecek nitelikte ve ağırlıkta bir şahsi kusur içermediği gibi, bu durumun idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte de olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacılar tarafından, yakınları ...'ın Diyarbakır Emniyet Genel Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapmaktayken 26/12/2013 tarihinde görevi sırasında geçirdiği silah kazası neticesinde hayatını kaybetmesinde davalı idarenin sorumluluğu bulunduğu ileri sürülerek ... için 1.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 489.669,88 TL) maddi, 40.0000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 105.953,56 TL) maddi, 50.000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 124.816,90 TL) maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla yerine getirilmesini sağlamaktadır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile bireyler arasında bireyler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi ve manevi zararların idarece tazmin edilmesini sağlayan hukuksal bir kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin mal varlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da artış olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, yine bu suretle kişi varlığında oluşan manevi zararların karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için, bir zararın bulunmasının yanı sıra, bunun idareye yüklenebilen bir işlem veya eylemden doğması, başka bir anlatımla, zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabilmesi gerekir.
Meydana gelen zarar; mücbir sebep, beklenmeyen hal ya da sadece zarar görenin veya üçüncü kişinin eyleminden kaynaklanmışsa, bu durum zarar ile idare arasındaki illiyet bağının kesilmesine sebep olacağından, idarenin tazmin sorumluluğundan söz edilemez. Zararın oluşmasında zarara uğrayanın veya üçüncü kişinin kusurunun, yani sonuca etki ve katkısının da bulunması halinde ise, idarenin tazmin sorumluluğunun, kusurun niteliğine ve ağırlığına, dolayısıyla sonuca etki oranına bağlı olarak ortadan kalkması, kusur ölçüsünde azalması söz konusu olacaktır. Bu ilke, kural olarak, hem kusur hem de kusursuz sorumluluk hallerinde geçerli bulunmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu olay bu kapsamda incelendiğinde; Özel Harekat Şube Müdürlüğünde görevli davacılar yakını polis memuru ...'ın başına isabet eden atışın bitişik veya bitişiğe yakın bir mesafeden olması, olay gününe ilişkin tanık beyanları, bilirkişi raporları ve olayın meydana geldiği soyunma odasında davacılar yakınından başka kimsenin olmaması, boğuşma ve dağınıklık emarelerinin bulunmaması, ateş edilen kendi zimmetine kayıtlı tüfek üzerinde uzmanlarca yapılan incelemede tüfeğin bozuk olmadığının ortaya konması ve kendiliğinden ateş alma arızasının bulunmaması gibi tüm tespit ve değerlendirmeler bir arada dikkate alındığında, ölüm olayının müteveffanın kendi kusurlu eylemi sonucu meydana geldiği, bu yönüyle ölüm olayının meydana gelmesine ilişkin doğrudan sebebin davacılar yakınının kusurlu davranışı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan, davacılar yakınının hayatını kaybetmesi ile davalı idarenin bir işlemi ya da eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığından, aksi yönde değerlendirmeyle verilen temyize konu Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2.İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun yukarıda özetlenen gerekçeyle kabulü, kararın kaldırılması, maddi ve manevi tazminat istemlerinin kabulü yolundaki ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin temyize konu ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 27/02/2025 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu kararın ısrara ilişkin kısımının onanarak kararın diğer kısımları yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Danıştay Onuncu Dairesine gönderilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber