Silah kazasında şehit olan polis memuruna tazminat talebine ret
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Diyarbakır Emniyet Genel Müdürlüğü emrinde polis memuru olarak görev yapmaktayken 26/12/2013 tarihinde görevi sırasında geçirdiği silah kazası neticesinde hayatını kaybetmesinde davalı idarenin sorumluluğu bulunduğu ileri sürülerek tazminat talebini reddetti.

İlk derece mahkemesi davayı reddetmiş ama istinaf bu kararı bozmuştur.
İstinaf: Memurun şahsi kusuru olmakla birlikte idare tazminle yükümlüdür
Olayın oluş şekli ve niteliği dikkate alındığında, zarar ile idari faaliyet arasındaki nedensellik bağını kesecek nitelikte ve ağırlıkta bir şahsi kusur olmadığı gibi, bu durumun idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte de görülmediği, bakılan davada, güvenlik görevlisi olan davacılar yakının görevi sırasında ve görevin neden ve etkisi ile yaşamını yitirmiş olması nedeniyle mirasçılarının uğradığı maddi ve manevi zararların kusursuz sorumluluk (mesleki risk) ilkesi uyarınca idarece tazmini gerektiğine hükmetmiştir
Danıştay Dairesi bu kararı bozmuş ama istinaf kararında direnmiştir.
İDDK: İlliyet bağı yoktur
Dava konusu olay bu kapsamda incelendiğinde; Özel Harekat Şube Müdürlüğünde
görevli davacılar yakını polis memuru ...'ın başına isabet eden atışın bitişik
veya bitişiğe yakın bir mesafeden olması, olay gününe ilişkin tanık beyanları,
bilirkişi raporları ve olayın meydana geldiği soyunma odasında davacılar yakınından
başka kimsenin olmaması, boğuşma ve dağınıklık emarelerinin bulunmaması, ateş
edilen kendi zimmetine kayıtlı tüfek üzerinde uzmanlarca yapılan incelemede
tüfeğin bozuk olmadığının ortaya konması ve kendiliğinden ateş alma arızasının
bulunmaması gibi tüm tespit ve değerlendirmeler bir arada dikkate alındığında,
ölüm olayının müteveffanın kendi kusurlu eylemi sonucu meydana geldiği, bu yönüyle
ölüm olayının meydana gelmesine ilişkin doğrudan sebebin davacılar yakınının
kusurlu davranışı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan, davacılar yakınının hayatını kaybetmesi ile davalı idarenin bir
işlemi ya da eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığından, aksi yönde
değerlendirmeyle verilen temyize konu Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararında
hukuki isabet bulunmamaktadır.
T.C.
DANIŞTAY
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No: 2024/915
Karar No: 2025/472
İSTEMİN KONUSU:
... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:...
sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem:
Davacılar yakını ...'ın Diyarbakır Emniyet Genel Müdürlüğü emrinde polis memuru
olarak görev yapmaktayken 26/12/2013 tarihinde görevi sırasında geçirdiği silah
kazası neticesinde hayatını kaybetmesinde davalı idarenin sorumluluğu bulunduğu
ileri sürülerek ... için 1.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle 489.669,88
TL) maddi, 40.0000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle
105.953,56 TL) maddi, 50.000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL (miktar artırım
dilekçesiyle 124.816,90 TL) maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden
itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla; dava konusu
olayda davacılar yakını ...'ın yapılan savcılık soruşturmasında ve görevi başında
vefat etmesinden kaynaklı 2330 sayılı Kanun uyarınca vazife malullüğü maaşı
ve nakti tazminat ödenmesi, vazife malullüğü maaşı bağlanmasına ve 3713 sayılı
Kanun kapsamında uygun maaş bağlanması talebiyle yapılan başvurularının reddine
ilişkin dava dosyalarında mütevaffa polis memuru ...'ın vefat etmesinde kendi
kusurlu eylemi ile olayın vuku bulduğu, kan ve idrar örneklerinde kanında antidepresan
ve antihistaminik etken maddelerinin bulunduğu, başına yapılan ateşin bitişik
veya bitişiğe yakın bir mesafeden olması, olay gününe ilişkin tanık beyanları,
bilirkişi raporları ve olayın meydana geldiği soyunma odasında davacılar yakınından
başka kimsenin olmaması, boğuşma ve dağınıklık emarelerinin bulunmaması, ateş
edilen kendi zimmetine kayıtlı tüfek üzerinde uzmanlarca yapılan incelemede
tüfeğin bozuk olmadığı ve kendiliğinden ateş alma arızasının bulunmaması gibi
tüm açıklamalar ve değerlendirmeler bir arada dikkate alındığında, ölüm olayının
müteveffanın kendi kusurlu eylemi sonucu meydana geldiği, davalı idareye hasren
ne kusurlu ne de kusursuz olarak tazmin sorumluluğu yoluna gidilemeyeceği gerekçesiyle
davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin... tarih ve E:..., K:...
sayılı kararıyla; dava konusu olayda ...'ın yaşamını yitirdiği kazanın meydana
geldiği olayla ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından... sayılı
dosyada yürütülen soruşturma sırasında alınan tanık ifadelerinin incelenmesinden,
olay günü aracının arızalı olması nedeniyle müteveffanın kızı ... doktora götürmek
için arkadaşı ...'ten yardım istediği ve adı geçen kişinin aracı ile Özel Harekat
Şube Müdürlüğüne gidildiği, müteveffanın iş yerinden evine özel aracı ile dönmesi
nedeniyle silahını iş yerinde bıraktığı ve şubeye silahını almak için gittiğinin
anlaşıldığı, yolculuk boyunca arkadaşı ile güncel konulardan konuştuğu ve tayinle
ilgili görüşlerini paylaştığı, hastaneye gidecek olan aile fertlerini arkadaşının
aracında bırakarak silahın bulunduğu odaya gittiği ve odaya girmeden önce karşılaştığı
komiserle selamlaştığı ve konuştuğu, bu karşılaşmadan 20 saniye sonra duyulan
silah sesiyle yaralandığının anlaşıldığı ve ardından yaşamını yitirdiği hususları
birlikte gözetildiğinde davacılar yakının intihar etmediği, silahını kuşanmakta
iken silahın ateş alması sonucu yaşamını yitirdiği sonuç ve kanaatine varıldığı,
olayın görev mahalli olan Özel Harekat Şube Müdürlüğünde ve mesai saatleri içinde
gerçekleştiği, şehir içi çatışmalarının ve güvenlik personeline saldırıların
yoğun olarak yaşandığı bir dönemde ve Diyarbakır gibi zor bir görev alanında
çalışan davacılar yakınının silahını almaksızın hastaneye gitmesi ve silahın
boş olarak tutulmasının kendisinden beklenemeyeceği, hizmet aracı olan silah
ile idare ajanı tarafından yerine getirilen hizmet sırasında meydana gelen ölüm
olayının davacının kendi ihmal ve dikkatsizliğinin etkisi ile meydana geldiği
anlaşılmakla birlikte, olayın oluş şekli ve niteliği dikkate alındığında, zarar
ile idari faaliyet arasındaki nedensellik bağını kesecek nitelikte ve ağırlıkta
bir şahsi kusur olmadığı gibi, bu durumun idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan
kaldıracak veya azaltacak nitelikte de görülmediği, bakılan davada, güvenlik
görevlisi olan davacılar yakının görevi sırasında ve görevin neden ve etkisi
ile yaşamını yitirmiş olması nedeniyle mirasçılarının uğradığı maddi ve manevi
zararların kusursuz sorumluluk (mesleki risk) ilkesi uyarınca idarece tazmini
gerektiği gerekçesiyle davanın reddi yolundaki ... İdare Mahkemesi kararının
kaldırılmasına, davacıların istinaf istemlerinin kabulü ile dosya kapsamında
davacıların destekten yoksun kalma zararlarına yönelik alınan 16/03/2018 tarihli
bilirkişi raporu hükme esas alınabilir nitelikte bulunarak ve davacılar tarafından
verilen miktar artırım dilekçesi gözetilmek suretiyle davacılardan ... için
489.669,88 TL ... için 105.953,56 TL, ... için 124.816,90 TL olmak üzere toplam
720.440,34 TL maddi tazminatın 3.000,00 TL'sine idareye başvuru tarihinden,
717.440,34 TL'sine miktar artırım dilekçesinin idareye tebliğ edildiği 24/04/2018
tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi ile dava konusu
olayın oluş şekli ve zararın niteliği dikkate alınarak takdiren ... için 40.000,00
TL ... için 50.000,00 TL, ... için 50.000,00 TL olmak üzere toplam 140.000,00
TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte
ödenmesine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti:
Danıştay Onuncu Dairesinin 31/05/2023 tarih ve E:2019/12670, K:2023/2943 sayılı
kararıyla; dava konusu olayda davacılar yakını polis memuru ...'ın başına yapılan
ateşin bitişik veya bitişiğe yakın bir mesafeden olması, olay gününe ilişkin
tanık beyanları, bilirkişi raporları ve olayın meydana geldiği soyunma odasında
davacılar yakınından başka kimsenin olmaması, boğuşma ve dağınıklık emarelerinin
bulunmaması, ateş edilen kendi zimmetine kayıtlı tüfek üzerinde uzmanlarca yapılan
incelemede tüfeğin bozuk olmadığı ve kendiliğinden ateş alma arızasının bulunmaması
gibi tüm açıklamalar ve değerlendirmeler bir arada dikkate alındığında, ölüm
olayının müteveffanın kendi kusurlu eylemi sonucu meydana geldiği, davacılar
yakınının hayatını kaybetmesi ile davalı idare işlemi ya da eylemi arasında
uygun illiyet bağı bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken
davanın kabulü yolunda verilen Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet
bulunmadığı gerekçesiyle ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin
... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararının özeti:
... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin ... tarih ve E:..., K:...
sayılı kararıyla; İdare Mahkemesi kararının kaldırılarak, maddi ve manevi tazminat
istemlerinin kabulü yolundaki ilk kararda ısrar edilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI:
Davalı idare tarafından, olayda hizmet kusuru nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığı
gibi, kusursuz-objektif sorumluluk ilkesine de dayanılamayacağı, ortada bir
toplumsal risk söz konusu olmadığı gibi bu riskin toplumun tüm bireylerine paylaştırılması
ilkesinin uygulanmasının da mümkün olmadığı, ortaya çıkan dava konusu zararlı
sonucu doğuran olayın özel ve olağan dışı, çok büyük risk taşıyan bir olay olmadığı,
idarelerinin, ancak olayın meydana gelmesinde hizmet kusuru bulunması halinde
sorumlu olabileceği, ayrıca, gerçekleşen olay ile idari faaliyet arasında illiyet
bağı bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davacılar tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...'IN DÜŞÜNCESİ:
Kamu görevlilerinin yürüttükleri hizmet dolaysıyla çeşitli zararlara uğramaları
söz konusu olabilmektedir. Bu kapsamda görevini yaparken iş kazası sonucunda
yaralanma/vefat etme veya bir meslek hastalığına yakalanma gibi durumlarla karşılaşılması
halinde her zaman idarenin kusur sorumluluğuna gidilerek zararın giderilmesi
mümkün değildir. Ancak çeşitli olgular (tehlikeli faaliyet, mesleki risk, sosyal
risk, kamu külfetleri karşısında eşitlik gibi) sebebi ile her ne kadar idarenin
kusuru bulunmasa da ortaya çıkan zarar ile idarenin faaliyeti arasında illiyet
bağı kurulabiliyor ise idarenin kusursuz sorumluluğuna gitmek mümkündür.
Aktarılan olgular içerisinde yer alan mesleki risk kapsamında kamu görevlilerinin
görevleri sırasında uğradığı iş kazaları ile idari faaliyet arasında illiyet
bağı kurulabiliyorsa idarenin kusursuz sorumluluğuna gidilmesi gerekmektedir.
Bu noktada incelenmesi gereken bir diğer husus ise zararın zarar görenin kendi
davranışından ileri gelmiş olması halinde idarenin kusursuz sorumluluğunun ortadan
kalkıp kalmayacağı veya azalıp azalmayacağıdır. Burada dikkat edilmesi gereken
mesele zarar görenin davranışının idari faaliyet ile ortaya çıkan zarar arasındaki
illiyet bağını kesip kesmediğidir.
Eğer zarar görenin kasıtlı, kasıt içermemekle birlikte ağır kusurlu bir eylemi
veya kusurlu olmamakla birlikte asıl sebep haline gelen davranışı zararın oluşmasına
sebebiyet vermiş ise bu halde idari faaliyet ile zarar arasındaki illiyet bağı
kesileceğinden, idarenin kusursuz sorumluluğuna gidilmemesi gerekmektedir. Bu
duruma kişinin kendisine zimmetli silah ile gerek intihar etmek gerekse şakalaşmak
için başına ateş etmesini örnek olarak vermek mümkündür.
Bir başka ifade ile, zararın, zarar görenin kendi davranışı sonucu ortaya çıktığı
bu gibi durumlarda sorumluluğun tespiti için zararın doğrudan sebebi/dolaylı
sebebi incelemesinin yapılması gerekmektedir. Yapılan inceleme sonucunda idarenin
fiili dolaylı sebep, zarar görenin fiili doğrudan sebep haline gelmiş ise idarenin
fiili ile zarar arasındaki illiyet bağının kesilmekte, bu nedenle idarenin kusursuz
sorumluluğuna gidilmemesi gerekmektedir.
Zarar görenin davranışı illiyet bağını kesmemekle birlikte zararın ortaya çıkmasına
katkıda bulunmuş veya zararı ağırlaştırmış ise bu durumda idarenin sorumluluğu(yani
tazminat miktarı)nun mağdurun kusuru oranında azalması söz konusu olacaktır.
Bu noktada idarenin sorumluluğunun ortadan kalkması veya azalması için zarar
gören kişinin davranışının mutlaka kusurlu bir davranış olmasının şart olmadığının
da belirtilmesi gerekmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında dosya incelendiğinde, davacılar yakını polis memuru
...'ın başına isabet eden atışın her ne kadar bitişik veya bitişiğe yakın bir
mesafeden olduğu yönünde otopsi raporu bulunmakta ise de, olayda kullanılan
tüfeğin boyutları göz önünde bulundurulduğunda söz konusu yaralanmanın tüfeğin
müteveffa tarafından kuşanılırken meydana gelmesinin mümkün olduğu, nitekim
davalı idare tarafından da ölüm olayının kazaen gerçekleştiği yönünde dosya
kapsamında beyanlarının bulunduğu, ayrıca olay gününe ilişkin tanık beyanları
incelendiğinde ise müteveffanın çocuğunu hastaneye götürmek için arkadaşından
yardım istemesi, arkadaşı ile tayin hususunda yapmış olduğu sohbet gibi hususlar
dikkate alındığında, davacılar yakınının kasıtlı hareketi ile ölüm olayının
meydana geldiğini söylemek hayatın olağan akışına aykırı düşecektir. Yine tanık
ifadeleri kapsamında, davacılar yakınının tüfeğini sürekli dolu, yani fişeği
atış yuvasında bıraktığı yönünde beyanlar olduğu görülmüştür. Olayın meydana
geldiği soyunma odasında davacılar yakınından başka kimsenin olmaması, olayın
gerçekleştiği yerin sürekli terör olaylarının olduğu Diyarbakır ili olması gibi
hususlar bir arada değerlendirildiğinde olayın davacılar yakınının ağır kusurundan
ileri geldiğini söylemek mümkün değildir.
Bu kapsamda, ölüm olayının davacılar yakının dikkatsiz ve tedbirsizliğinden
ileri geldiği görülmekle birlikte bu dikkatsizlik ve tedbirsizlik olayın oluş
şekli, niteliği ve gerçekleştiği yer dikkate alındığında, zarar ile idari faaliyet
arasındaki nedensellik bağını kesecek nitelikte ve ağırlıkta bir şahsi kusur
içermediği gibi, bu durumun idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldıracak
veya azaltacak nitelikte de olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile ... Bölge İdare Mahkemesi
... İdari Dava Dairesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hakiminin açıklamaları
dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden
yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği
görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacılar tarafından, yakınları ...'ın Diyarbakır Emniyet Genel Müdürlüğü emrinde
polis memuru olarak görev yapmaktayken 26/12/2013 tarihinde görevi sırasında
geçirdiği silah kazası neticesinde hayatını kaybetmesinde davalı idarenin sorumluluğu
bulunduğu ileri sürülerek ... için 1.000,00 TL (miktar artırım dilekçesiyle
489.669,88 TL) maddi, 40.0000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL (miktar artırım
dilekçesiyle 105.953,56 TL) maddi, 50.000,00 TL manevi, ... için 1.000,00 TL
(miktar artırım dilekçesiyle 124.816,90 TL) maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın
olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar
verilmesi istemiyle temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı
yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem
ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577
sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde
ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar
tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları
doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları
olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla yerine
getirilmesini sağlamaktadır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile bireyler
arasında bireyler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari
etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi ve manevi zararların idarece
tazmin edilmesini sağlayan hukuksal bir kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler
nedeniyle bireylerin mal varlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da artış olanağından
yoksunluğun giderilebilmesi, yine bu suretle kişi varlığında oluşan manevi zararların
karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri
içine almaktadır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları
tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare
hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri
gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için, bir zararın bulunmasının
yanı sıra, bunun idareye yüklenebilen bir işlem veya eylemden doğması, başka
bir anlatımla, zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabilmesi
gerekir.
Meydana gelen zarar; mücbir sebep, beklenmeyen hal ya da sadece zarar görenin
veya üçüncü kişinin eyleminden kaynaklanmışsa, bu durum zarar ile idare arasındaki
illiyet bağının kesilmesine sebep olacağından, idarenin tazmin sorumluluğundan
söz edilemez. Zararın oluşmasında zarara uğrayanın veya üçüncü kişinin kusurunun,
yani sonuca etki ve katkısının da bulunması halinde ise, idarenin tazmin sorumluluğunun,
kusurun niteliğine ve ağırlığına, dolayısıyla sonuca etki oranına bağlı olarak
ortadan kalkması, kusur ölçüsünde azalması söz konusu olacaktır. Bu ilke, kural
olarak, hem kusur hem de kusursuz sorumluluk hallerinde geçerli bulunmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu olay bu kapsamda incelendiğinde; Özel Harekat Şube Müdürlüğünde
görevli davacılar yakını polis memuru ...'ın başına isabet eden atışın bitişik
veya bitişiğe yakın bir mesafeden olması, olay gününe ilişkin tanık beyanları,
bilirkişi raporları ve olayın meydana geldiği soyunma odasında davacılar yakınından
başka kimsenin olmaması, boğuşma ve dağınıklık emarelerinin bulunmaması, ateş
edilen kendi zimmetine kayıtlı tüfek üzerinde uzmanlarca yapılan incelemede
tüfeğin bozuk olmadığının ortaya konması ve kendiliğinden ateş alma arızasının
bulunmaması gibi tüm tespit ve değerlendirmeler bir arada dikkate alındığında,
ölüm olayının müteveffanın kendi kusurlu eylemi sonucu meydana geldiği, bu yönüyle
ölüm olayının meydana gelmesine ilişkin doğrudan sebebin davacılar yakınının
kusurlu davranışı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan, davacılar yakınının hayatını kaybetmesi ile davalı idarenin bir
işlemi ya da eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığından, aksi yönde
değerlendirmeyle verilen temyize konu Bölge İdare Mahkemesi ısrar kararında
hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne;
2.İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun yukarıda
özetlenen gerekçeyle kabulü, kararın kaldırılması, maddi ve manevi tazminat
istemlerinin kabulü yolundaki ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin
temyize konu ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın ... Bölge İdare Mahkemesi ... İdari
Dava Dairesine gönderilmesine, 27/02/2025 tarihinde kesin olarak oyçokluğu ile
karar verildi.
KARŞI OY
X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; ... Bölge İdare Mahkemesi
... İdari Dava Dairesince verilen ısrar kararının usul ve hukuka uygun bulunduğu,
dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek
nitelikte olmadığı anlaşıldığından, temyiz isteminin reddi ile temyize konu
kararın ısrara ilişkin kısımının onanarak kararın diğer kısımları yönünden inceleme
yapılmak üzere dosyanın Danıştay Onuncu Dairesine gönderilmesi gerektiği oyuyla,
karara katılmıyoruz.