Amirler, Memurlarına Yıllık İzin Kullandırmamasından Sorumlu Tutulur mu?

657 sayılı Kanun, Danıştay Kararları, Mülga DPB Görüşü ve KDK Kararı birlikte ele alındığında amirlerin memurlarına yıllık izin kullandırmamasından dolayı hem idari anlamda hem manevi tazminat anlamında sorumlu tutulmaları mümkündür.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 25 Ekim 2025 00:10, Son Güncelleme : 20 Ekim 2025 13:00
Amirler, Memurlarına Yıllık İzin Kullandırmamasından Sorumlu Tutulur mu?

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "yıllık izinlerin kullanılışı" başlıklı 103'üncü maddesine göre; yıllık izinler, amirin uygun bulacağı zamanlarda, toptan veya ihtiyaca göre kısım kısım kullanılabilir. Birbirini izleyen iki yılın izni bir arada verilebilir.

Bu düzenleme ışığında, kamu hizmetinin aksatılmadan yürütülmesi için memurların yıllık izin kullanmasında amirlerine takdir yetkisi tanınmıştır. Bu yetki içinde amirler, memurlarının isteklerini dikkate alarak hangi tarihlerde ve ne şekilde kullanılacağını memurlar arasında mağduriyet oluşturmayacak bir biçimde izin planlamaları yapmaları gerekir.

Hizmetin sevk ve idaresinden sorumlu olan amirler, hizmet gereklerine göre memurlarının yıllık izinleri geciktirebilecek ve iki yılın izinlerini uzun süreli bir tek izin halinde birleştirebilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken konu, amirlerin bu yetkisini keyfilikten uzak ve kamu hizmetlerinin devamını sağlamak amacına matuf olmalıdır. Örneğin; memurunun herhangi bir gerekçe ile (fazla hastalık raporu kullanmasını iddia ederek) yıllık izin hakkının tamamıyla amirlerince kısıtlanması söz konusu olamaz.

Mülga DPB görüşünde (T: 13.07.2012, S: 11967); kamu hizmetlerinin sevk ve idaresinin kesintisiz olarak yürütülmesini sağlamak amacıyla, memurların yıllık izin haklarını kullanma zamanları bakımından amirlere tanınan takdir yetkisinin mevzuatın çizdiği sınırlar içinde, adalet ve eşitlik ilkelerine uygun bir şekilde, kamu hizmet ve gerekleri ile kamu yararı amacıyla kullanılması, bu bağlamda bahse konu takdir yetkisinin Anayasal ve yasal olarak tanınmış bir haktan ilgililerin faydalanamaması sonucunu doğuracak şekilde kullanılmamasının uygun olacağı denilmiştir.

Danıştay 12. Dairesi kararında (T: 26.09.2012, E: 2009/4964, K: 2012/5278);

.Müdürlüğünde görev yapan personele kimine farklı tarihlerde 5'er gün, kimine ise 12, 14, 15, 17, 26, 30 ve 32 şer gün izin kullandırıldığı, uzman olarak görev yapan davacının izin taleplerinin ise görev yaptığı birimce uygun görülmesine rağmen onay makamınca herhangi bir gerekçe gösterilmeden reddedildiği, somut herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin davacının yasal hakkı olan izinin kullandırılmaması işlemleri nedeniyle duyduğu üzüntü ve ıstırap nedeniyle uğradığı manevi zarar karşılığı bir miktar tazminatın ödenmesine hükmedilmesi gerektiği, öte yandan, Anayasanın 129. maddesinin 5. fıkrasında; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabileceği şeklinde emredici bir kurala yer verildiği, Anayasanın sözü edilen maddesindeki ibaresinin; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idare aleyhine açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatı yasal yollara başvurarak ilgili kamu görevlisinden tahsil etmeyi ifade ettiğinde kuşkuya yer bulunmadığı, davacının izninin kullandırılmaması, olayın gelişimi dikkate alındığında kasta dayalı olmayan hukuki hata olarak nitelendirilmesine olanak bulunmadığı, dolayısıyla hükmedilen tazminatı ödeyecek olan idarenin, olayda kişisel kusuru ve sorumluluğu saptanacak kişilere yasal yollar çerçevesinde rücu etmesinin Anayasadan kaynaklanan bir zorunluluk olduğu gerekçesiyle, takdiren 1.000,00.-TL'lik manevi tazminat isteminin davanın açıldığı 19.06.2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı idarece davacıya ödenmesi, fazlaya ilişkin tazminat talebinin ise reddi yolunda Bursa 3. İdare Mahkemesince verilen 29.04.2009 günlü, E2008/631, K.-2009/293 sayılı kararın, kabule ilişkin kısmının davalı idare vekili, redde ilişkin kısmının ise davacı tarafından, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.. İdare Mahkemesince verilen karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından, temyiz isteminin reddi şeklinde hüküm verilmiştir.

Danıştay 16. Dairesi kararında (T:25.05.2016, E: 2015/7625, K:2016/3687);

kurum amirlerine tanınmış olan bu takdir yetkisinden hareketle, idarenin en üst amiri tarafından, yürütülen kamu hizmetinde zaman zaman meydana gelebilecek olası aksamalar öngörülerek belirli süreyle personelin bir kısmına veya tamamına yıllık izin kullanması hususunda müsaade edilmemesi hizmet gereklerine uygun düşmekle birlikte, idarenin yürüttüğü hizmetle doğrudan ilgili olmayan bir sebepten dolayı yapılacak bu tür kısıtlamaların, 657 sayılı Kanunun 103. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen takdir yetkisinin aşılması anlamına geleceği ve ilgililere Kanunla tanınan izin hakkının bu şekilde kısıtlanmasının mağduriyetlere sebebiyet vereceği açıktır şeklinde hüküm verilmiştir.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi kararında (T:30.11.2017, E: 2017/1365, K: 2017/2000); kurum amirlerine tanınmış olan bu takdir yetkisinden hareketle, amir tarafından, yürütülen kamu hizmetinde zaman zaman meydana gelebilecek olası aksamalar öngörülerek belirli süreyle personelin bir kısmına veya tamamına yıllık izin kullanması hususunda müsaade edilmemesi hizmet gereklerine uygun düşmekle birlikte, önceki yıllara ait kullanılmayan izin haklarının düşmesi sonucunu yaratacak uygulamaların, 657 sayılı Kanunun 103'üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen takdir yetkisinin aşılması anlamına geleceği, ilgililere Kanunla tanınan izin hakkının kullandırılmamasının Anayasayla teminat altına alınan dinlenme hakkının ihlali sonucunu doğurabileceği ve mağduriyetlere sebebiyet vereceği açıktır. Somut olayda, mevcut personel sayısının yetersizliği sebebiyle ve hizmetin aksamaması, vatandaşın mağduriyetinin önlenmesi, birimde görevli personel arasında adaletin sağlanması, çifte standart izleniminin önlenmesi ve planlama dahilinde izin kullanamayan diğer personele izin kullandırılabilmesi amacıyla reddedildiği anlaşılmakta ise de; davacının daha önce 23.11.2015 tarihli dilekçesiyle, 2014 yılına ait 30 günlük yıllık iznini kullanma istemiyle başvuruda bulunduğu, yıllık izin hakkının düşmesi sonucunu doğuracak nitelikte tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır şeklinde hüküm tesis ettirilmiştir.

Kamu Denetçiliği Kurumu kararında (T: 26.08.2024, S: 2024/8937-S.24.13888, Başvuru No: 2024/7830);

hizmetle doğrudan ilgisi olan bir sebepten kaynaklanmadığı gibi sadece amirin takdir yetkisi kapsamındaki soyut bir gerekçeyle memurun izin talebinin onaylanmaması sonucunda, idarenin izinlerin kullanılamamasına sebebiyet vermesinin yanı sıra makul sürede hareket etme yükümlülüğünün de yerine getirmesinde ihmalinin bulunduğu ve böylelikle idarece sahip olunan takdir yetkisinin yargı kararında belirtilen sınırlar dahilinde kullanılmadığı değerlendirilmiş ve mevzuat hükümleri ve yargı içtihadı uyarınca, başvuranın yıllık izinlerini kullanamaması sonucu doğuran işlemlerde hukuka uyarlık bulunmadığı kanaatine varılmış olup, ilgili idareye yıllık izin haklarını kullanamamasına sebebiyet veren ilgililerin tespit edilerek gerekli işlemlerin tesisi hususlarında tavsiyede bulunulmuştur denilmiştir.

Sonuç olarak; Kanun metni ile yıllık iznin kullanılışında hem Devlet memurlarının haklarını korumak hem de hizmetin aksamamasını önleyecek usullere yer vermek amacı güdülmüştür. Bu bakımdan amirlere önemli bir sorumluluk verilmiştir. Amir, hizmetin gereklerine göre, yıllık izni geciktirebilecek ve iki yılın izinlerini uzun süreli bir tek izin halinde birleştirebilecektir. Burada yer alan ve amire izinlerin kullanılma zamanını saptama konusunda tanınan yetkinin amacı; amirin memurunu gözetme yükümünün doğal bir sonucu olduğundandır. Yıllık izinlerin kullanılma zamanı konusunda amirlere yetki tanınmıştır. Ayrıca yıllık izinlerin ait olduğu yıl içinde kullanılmasının asıl, o yıla ait kullanılmayan iznin ise istisnai bir durum olması nedeniyle, yıllık izinlerin kullanılmasında temel ilke; her kamu idaresinde mevcut personelin hizmeti aksatmayacak bir şekilde izin kullanmalarının sağlanması olmalıdır. Bu amaçla, kamu idarelerinde izin vermeye yetkili amirler, Devlet memuruna hizmetin aksamadan devamını sağlayacak şekilde ve önceden hazırladığı bir plan çerçevesinde izin kullandırmalıdır. Kanun metninde geçen mutlak anlamda bir eşitlik değil hakkaniyet ilkeleri içerisindeki bir eşitliktir. Memurun talebinin aksine yıllık izni dinlenme amacına matuf olmadan örneğin üçer gün kullandırmak, bir kısım memurlara toptan kullandırmak, diğer kısım memurlara sürekli yazın diğer kısım memurlara ise sürekli kışın kullandırmak durumu amirin yetkisini kötüye kullanmış olduğu anlamına gelecektir. Somut bir gerekçe olmaksızın amirleri tarafından yıllık izin hakkı kullandırılmayan memur, manevi olarak zarar görebileceği dikkate alınarak zararın karşılanması için tazminat davası açabilecektir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber