Erdoğan, Muharrem ayı iftar yemeğine katıldı

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 07 Ocak 2009 22:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Erdoğan, AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu'nun, Feshane Kültür Merkezinde verdiği Muharrem ayı iftar yemeğine katıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "İnsanlarımızın arasına nifak sokmaya çalışanlar, açık söylüyorum, bin yıldır beyhude çaba sarf ettiler, halen de beyhude bir uğraş içindeler" dedi.

"Coğrafyanın bir köşesinde masum insanlar, çocuklar, kadınlar katledilirken, devletlerin çözüm üretmek yerine siyasi çekişmelerle uğraşmaları, nüfuz mücadeleleri içine girmeleri ne kadar doğrudur?" diye soran Başbakan Erdoğan, Kerbela'yı her an yüreklerinde taşıdıklarını vurguladı.

Erdoğan şöyle devam etti:

"Her zaman söylüyorum; kalplerimizi soğutmaya, senlik benlik davasıyla gönüllerimizin ayrışmasına, hoyratı değişten, nefesi ilahiden, mersiyeyi kasideden, horonu halaydan ayrı gayrı düşürmeye kimse muvaffak olamadı, olamayacaktır. İnsanlarımızın arasına nifak sokmaya çalışanlar, açık söylüyorum; bin yıldır beyhude çaba sarf ettiler, halen de beyhude bir uğraş içindeler. Ne diyor Hacı Bektaş Veli; 'İncinsen de incitme...' Pir Sultan Abdal yüzyıllar öncesinden evrensel bir mesajı kalplerimize yazıyor; 'Koy sana kötü desinler/Her ayıbına gülsünler/Her gün gıybetin kılsınlar/İncinme gönül incinme'. Bu anlayışla, bu düsturla, bu hoşgörüyle biz bugünlere ulaştık. Provokasyonlar, kirli tezgahlar, marjinal anlayışlar, fanatik yaklaşımlar, bu birlik beraberliği, kardeşliği zedeleyemedi, bundan sonra da zedeleyemeyecektir. Öyleyse yapmamız gereken, gözlerimize mil çeken, gözlerimize perde çeken öfkeyi, nefreti, kini aramızdan dışlamaktır."

Başbakan Erdoğan, bu özgür ülkede herkesin kendi kimliğini ve inancını dilediği gibi tanımlayabildiğini ve dilediği gibi yaşayabildiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Eksikler yok mu? Var. Bugünlere kolay gelmedik. Neleri nerelerden aldık, nerelere doğru taşıyoruz. Eğer bunları iyi değerlendirirsek, yapılanları hele hele son 6 yılda neler olduğunu şöyle kantara çıkarırsak, nelerin aşıldığını, nelerin aşılmakta olduğunu çok daha iyi göreceğiz. Türkiye bir kırılma noktasını yaşıyor şu anda; özellikle özgürlükler, haklar, daha ileri demokrasi noktasında. Şu anda bunu yaşıyoruz. Ve benim milletime, vatandaşıma layık olana an be an yaklaşıyoruz. Daha da ileride olacak, daha da yakın olacağız.

Peki bize düşen nedir? Bize düşen, başkasını ötekileştirmek, başkasını tanımlamak değildir. Bizim kitabımızda insanları yaftalamak, etiketlemek, hor görmek yoktur. Bizler, 70 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, birlik esasında daha güçlü bir millet olmanın sevdasındayız. Bizler, tarihte ve bugün birlikte, ortak bir medeniyet inşa etmenin onurunu, istiklalin hazzını, şerefini birlikte hisseden modern Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlarıyız. Siz-biz ayırımı olmadan hepimiz bu ülkede misafir değil, ev sahibiyiz."

Başbakan Erdoğan, eğitim noktasında da şu an yoğun bir çalışma içerisinde olduklarını, Milli Eğitim Bakanlığının konuyla ilgili somut ve bu ülkede on yıllardır yapılmayan bir adım attığını, bir düzenleme yaparak Aleviliğin de öğrenime dahil edilmesini sağladığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, Anayasa'daki tanımıyla demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyet'in bütün inanç gruplarına, mezheplere, dini anlayışlara eşit mesafede durmak, hepsinin din ve vicdan özgürlüğünü garanti altına almak durumunda olduğunu dile getirerek, kendilerinin de tüm vatandaşların hak ve hukukunu güvence altına aldıklarını ve herkese adil bir şekilde hizmet verdiklerini söyledi.

Konuşmasında, Nazım Hikmet'in Türk vatandaşlığına geri alınması konusuna da değinen Erdoğan, şunları söyledi:

"Yıllardır Nazım Hikmet de ülkemizde konuşuldu. Şiirleri okunur mu, okunmaz mı? Okunduğu zaman ne olur? İçeri mi girersin, girmez misin? Tüm bunlar hep tartışıldı, konuşuldu. Biz de tabii bir şiir mağduru olarak bunları yaşadık, iyi biliyoruz. Ve dünya görüşü şöyleymiş, böyleymiş, böyle bir tartışma yapmadık. Niye? Arkadaşlar, inanıyorum ki biz düşüncenin Kerbela'sını yaşamak istemiyoruz. Fikrin, şiirin Kerbela'sı olmaz, bunu yapamazsınız. Ve hamd olsun Nazım Hikmet'i de tekrar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına kabul etmek bize nasip oldu. Sene 1951, vatandaşlıktan çıkış, sene 2008 tekrar vatandaşlığa dönüş."

Başbakan Erdoğan, bu ülkede hiç kimsenin ayrıcalıklı ve seçkin olmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu ülkede hiç kimsenin kendisini yalnız, terk edilmiş, kaybetmiş, ötelenmiş hissetmesine gönlümüz razı olamaz. Geçmişimiz ne kadar ortaksa, geleceğimiz de o kadar ortak şekillenecektir. Bu medeniyeti nasıl birlikte inşa ettiysek, geleceği de aynı şekilde bir ve beraber olarak inşa edeceğiz. Her ne şekilde ve her kimden gelirse gelsin, aramıza ayrılık tohumları, nifak tohumları sokmaya çalışanlara karşı birlikte göğüs gereceğiz. Üzerimize senaryolar yazanların senaryolarını birlikte boşa çıkaracağız. Yurt içinde ya da yurt dışında olsun, farklılıklarımızı kışkırtıcı bir şekilde öne çıkaranlara, bizi ayrı düşürmeye çalışanlara karşı tek yürek olmaya devam edeceğiz. Birbirimizi anlamaya çalıştıkça, birbirimize doğru adımlar attıkça mesafeyi kapatacak, ön yargıları, yanlış anlamaları inanıyorum ki aradan çıkaracağız."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber