Çocuğunuz hareketlerini kontrol edemiyorsa dikkat edin

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 13 Ocak 2009 15:44, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:57

İSTANBUL - Prof. Dr. Nadire Berker, yaşıtları gibi yürümekte, yemek yemekte veya konuşmakta zorluk çeken çocukların mutlaka doktora gösterilmesi gerektiğini belirterek, "Serebral palsi, bebek ve çocuk beyninde oluşmuş kalıcı bir zedelenmeye bağlı olarak gelişen ve çocukta duruş, denge, hareket, konuşma sorunlarına yol açabilen bir rahatsızlıktır" dedi.

Amerikan Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü'nden Prof. Dr. Nadire Berker, serebral palsil çocukların vücudundaki bazı kasları iyi kullanamadığını ve bu nedenle yaşıtları gibi yürümekte, yemek yemekte veya konuşmakta zorluk çektiklerini söyledi. Bu hastalığı olan çocukların yazı yazarken ve kas kullanırken zorlanabildiğini anlatan Prof. Dr. Nadire Berker "Dengesini kaybeder, sık düşer. Bazen de istemsiz hareketleri ve ani kasılmaları olabilir. Halk arasında bu çocuklar spastik çocuk olarak adlandırılırlar. Sanıldığı gibi spastik çocuk zeka geriliği olan çocuk değil, kaslardaki gerginlikten dolayı hareketini kontrol edemeyen çocuktur. Serebral Palsi, bebek ve çocuk beyninde oluşmuş kalıcı bir zedelenmeye bağlı olarak gelişen ve çocukta duruş, denge, hareket, konuşma sorunlarına yol açabilen bir rahatsızlıktır. Hastalığın şiddeti her çocukta farklıdır. Bazı serebral palsili çocuklarda çok hafif hasar vardır, bazıları ise yürüyemeyecek kadar ağır olabilir. Beyindeki zedelenme zamanla artmaz ancak çocuğun duruş, denge kurma, hareket etme ve yürüme güçlüğü artabilir. Bunun nedeni çocuk büyüdükçe eklemlerindeki şekil bozukluklarının, kasılmaların artması ve boyunun uzamasıdır" dedi.

Eskiden serebral palsinin doğum sırasında bebeğin oksijensiz kalmasına bağlı olduğunun düşünüldüğünü belirten Prof. Dr. Berker, şimdilerde ise erken doğum, düşük doğum kilosu ve annenin hamileliğinde geçirdiği hastalıkların sorumlu tutulduğunu söyledi. Beyinde niçin hasar oluştuğu konusunun hala kesin olarak bilinmediğini ifade eden Prof. Dr. Berker, " Eğer gebelik döneminde geçirilen döküntülü hastalıklar(kızamık, kızamıkçık), kullanılan ilaçlar, kan uyuşmazlığı, röntgen ışınları, kazalar, darbeler, doğum sırasında ise erken veya geç doğum, bebeğin oksijensiz kalması, ikiz veya üçüz doğum, zor doğum, doğum sonrasında da, bebeğin geçirdiği yüksek ateşli hastalıklar, kan uyuşmazlığı, ağır ve uzun süren sarılık, kafa travması, zehirlenmeler, vitamin eksikliği gibi durumlar varsa bebek serebral palsi olma riski taşıyor" diye konuştu.

Prof. Dr. Nadire Berker, serebral palsiyi tanımanın zor olmadığını anne-babalar bebeklerinin normal gelişmediğini fark ederler. Çocuğun iyi emmediğinden, devamlı ve tiz sesle ağladığından şikayetçi olarak doktora başvururlar. Bebek dönmekte, oturma, gülümsemekte gecikir. Bazı bebekler gevşek olur. Bazıları ise sert ve gergindir. Teşhis annenin şikayetini dinleyip bebeği muayene ettikten sonra konabilir. Hekim çocuğun durumunun kötüye gitmediğinden emin olmalıdır. Eğer çocuk giderek kötüleşiyorsa SP değildir, çünkü Sp ilerleyici bir hastalık değildir. Teşhis için beyin ultrasonografisi ve manyetik rezonans görüntüleme (MR) yapılır. Havale geçirdiğinden şüphelenilen çocuklarda EEG gerekir" dedi.

Ağır serebral palsili çocukların yaşam boyu evde bakıma muhtaç olduğunu ifade eden Prof. Dr. Berker, orta ve hafif serebral palsili çocukların ise toplum içinde bağımsız olarak yaşayabildiklerini anlattı. Beyindeki zedelenmeyi iyileştirecek bir tedavi yönteminin henüz olmadığını ifade eden Prof. Dr. Nadire Berker, "Tedavi çocukta görülen sorunlara yöneliktir. Birçok uzmanın birlikte çalışması gerekir. Çocuk nörolojisi uzmanları, fizik tedavi ve rehabilitasyon hekimleri, çocuk ortopedistleri

fizyoterapistler, çocuk gelişimi uzmanları ile el ele vererek serebral palsili her çocuk için uygun bir tedavi planını birlikte belirlemelidir. Uygun tedavi ile her serebral palsili çocuk kapasitesine göre mutlaka yeni beceriler kazanır. Önemli olan tanıyı erken koymak ve çocuğun sorunlarına göre bir tedavi planı yaparak tedaviyi yılmadan sürdürmektir. Fizyoterapi, konuşma terapisi, gerekirse ilaç, ameliyatlar ve kullanılan çeşitli yardımcı cihazlarla çocuğa hareket, konuşma ve denge becerisi kazandırılır.

Ayrıca çocuğun beslenmesi, diş sağlığı, aşıları, aile hayatına katılması ve eğitimi de asla ihmal edilmemelidir" diye konuştu.

Prod. Dr. Berker açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Aileler serebral palsili çocuk sahibi olmayı kolay kabul edemez, hep çocuğun iyileşeceği ümidi ile yaşar. Aile durumu ne kadar erken kabullenirse çocuğun tedavisi ve eğitimi de o denli erken başlar ve başarılı olur. Bazı aileler çocuğu fazlaca korur, esirger. Bu aşırı korumacı tavır çocuğun bağımsızlığının gelişmesini olumsuz etkiler. Çocuğu toplum içine çıkarmak, onu olduğu gibi kabullenip kendi gibi sorunları olan çocuklarla da tanıştırmak hem aile hem de çocuk için çok faydalıdır. Bu amaçla kurulmuş dernekler de vardır. Aile serebral palsili çocukla normale yakın bir hayat sürmeye çalışmalıdır. Çocuğunuzun yapabildiklerine önem verin. Onu asla başka çocuklarla kıyaslamayın. Kendinizi çok yalnız, çaresiz ve yorgun hissedebilirsiniz, hatta bazen kendinizi suçlayabilir, ailenizi ihmal ettiğinizi düşünebilirsiniz. Bu hisler ve düşünceler normaldir, üzülmeyin. Bu duygularınızı sevdiklerinizle ve hekimlerinizle paylaşın.Kendi ihtiyaçlarınızı ve ailenizi ihmal etmeyin, siz güçlü olun ki çocuğunuza faydanız olsun. Benzer sorunları olan çocuk ve ailelerle tanışın, serebral palsi ile ilgili bilgi edinin. SP konusundaki seminer, panel gibi eğitim toplantılarına katılın, gelişmeleri izleyin Çocuğunuzu tedavi eden doktor ve terapistlerden neler istediğinizi bilin ve bunu açıkça ifade edin."

Fizyoterapistin önerdiği egzersizlerin öğrenilip evde uygulanması gerektiğini anlatan Prof. Dr. Berker, "Çocuğunuzun eğitimini sürdürmesi için uğraşın. Normal okullara gidemeyen çocuklar için özel eğitim kurumlarından yararlanın. Çocuğunuza karşı çok korumacı olmayın. Hareket güçlüğü çeken çocuğa her istediği hemen verildiğinde çocuk hareket etme isteğini kaybeder. Oyuncaklarını belirli bir mesafeye koyarak hareket etmesi için çocuğunuzu teşvik edin. Çocuğunuzun yaşına uygun kendine bakım yeteneklerini kazanması, örneğin elini, yüzünü yıkayabilmesi, giyinip soyunabilmesi, yemeğini yiyebilmesi için ona destek olun, en azından bunları yaparken size yardımcı olmasını sağlayın, ona yeterli zamanı tanıyın. Bebeklik döneminde çocuğunuzu uygun şekilde tutmayı, beslemeyi, egzersizlerini yaptırmayı ihmal etmeyin. Bebeklik dönemi bir belirsizlik dönemidir, moralinizi bozmadan bebeğinizi sevin" şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Nadire Berker, tedavi sürecinin en önemli kısımlarından birinin ise çocuğun oyun oynadığı sırada desteklenmesi olduğunu ifade ederek, "Okul öncesi ve okul döneminde çocuğun okula hazır olup olmadığını öğrenin ve tedavi ekibi ile birlikte uygun eğitim planı yapın. Ergenlik-gençlik döneminde ruhsal açıdan çocuğunuza destek olun, sıkıntılarınızı paylaşın. Hiçbir zaman şarlatanlara inanmayın, bilimsel değeri kanıtlanmamış, faydası kuşkulu, çocuğu ve sizi psikolojik açıdan yıpratan sözde tedavilere inanmayın, paranızı, zamanınızı boşa harcamayın. Doktorunuza güvenin, bırakın, sizi o yönlendirsin. Yaşamın her döneminde toplumdan ve sağlık kurumlarından ne istediğinizi bilin ve bunu uygun biçimde dile getirin. Unutmayın ki çocuğunuzun nelere ihtiyacı olduğunu en iyi siz bilebilirsiniz. Bu ihtiyaçlar dile getirilmedikçe sorunların çözümü mümkün olmaz. Sesinizi duyurun, isteklerinizi anlatın, toplumun bu konudaki duyarlılığı ancak sizin çabalarınızla artacaktır" açıklamalarında bulundu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber