Haşim Kılıç: Yargı reformu yıllardır bitmeyen senfoniye dönüştü

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Nisan 2009 11:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, yargı kararı olmadan suçlu ilan edilen insanların onurlarının yok edildiğini belirterek, "Bu bir insanlık suçudur" dedi.

Anayasa Mahkemesinin 47. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Yüksek Mahkemenin yeni hizmet binasında tören düzenlendi.

Kılıç, törende yaptığı konuşmada, hukuk devletinin, hak ve özgürlüklerin güvence altına alındığı idarenin tüm eylem ve işleminin yargı denetimine tabi tutulduğu, kişilerin her türlü korku ve endişeden arındırılarak hukuksal güvenliklerinin sağlandığı devlet olduğunu vurguladı.

"Devlet güç ve kudret demektir" diyen Kılıç, bunun sınırlanmadığı ve denetlenmediği yerde keyfilik ve hukuksuzluk olduğunu belirtti.

Hukuk devletinin temel unsuru olan yargının, toplumu hukuk süzgeçinden geçirerek arındıran bir niteliğe sahip olduğunu dile getiren Kılıç, "Bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmamış bir yargının, arındırmadan daha çok kirliliği artıracağı kuşkusuzdur. Güçlü ve tarafsız bir yargı demokrasinin, laikliğin ve sosyal devletin güvencesidir. Başına buyrukları hukuk içine çeken yargının en son sözü söyleyen güç olması sebebiyle tarafsızlığı ve bağımsızlığı yaşamsal önem taşır" diye konuştu.

Bir yargıcın tarafsızlığının onun onuru olduğuna işaret eden Kılıç, yargıcın, vicdanında kurulan mahkemede tarafsızlığını etkileyecek duygularına, öznel düşüncesine ve öfkesine kayıtsız kalmak zorunda olduğunu dile getirdi.

Kılıç, şunları kaydetti:

"Hakimin verdiği veya vereceği hoşa gitmeyen kararlar nedeniyle içinde yaşadığı sosyal çevreden dışlanma korkusu, meslek onuru ile asla bağdaşmayan bir duygu olup, bu mahalle baskısından kendini kurtarması, tarafsızlığına yapacağı en önemli katkı olur.

Hak ve özgürlükleri, yani insanlık onurunu koruma, kollama ve güvenliğini sağlama görevi yargıya emanet edildiğine göre, bu emanetin güvenliği de ancak yargıç tarafsızlığıyla sağlanabilir.

Anayasa'nın 138. maddesinde, açıkça, 'hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz' denilmesine rağmen, yargıyı etkileme ve yönlendirme çabaları halen devam etmektedir.

Her önemli davada yargı siyasi düşüncelerle kuşatılmakta, mahkeme hakimlerinden önce, medya ve siyaset dünyasının yargıçları kararlarını vererek davayı sonuçlandırmaktadır. Mahkemeleri yönlendirme ve etkileme çabaları ile hakimlerin ve savcıların özel hayatlarının didiklenerek vicdani kanaatlerinden uzaklaştırma gayretleri suçtur. Savcılarımızın işlenen bu suçlara karşı hareketsizliği düşündürücü ve üzücüdür. Yargı kararı olmadan suçlu ilan edilen insanların onurları yok edilmektedir. Bu bir insanlık suçudur. Yasaları uygulama aşamasındaki özensizlikler insanların haysiyet ve şerefi üzerinde onarılması güç yaralar açmaktadır. İnsan onuru ve kişi dokunulmazlığı, insan hakları sisteminin ve insan hakları bildirilerinin en önemli dayanağı ve Anayasa'nın da üstünde yer alan tek değerdir. Yok edilen insanlık onurunun doğurduğu öfke, demokrasiden ve hukuk devletinden intikam alma duygusuna dönüşmeden gerekli olan her türlü düzenleme acilen yapılmalıdır.

Anayasa'nın 153. maddesinde Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıkça ifade edilmesine rağmen, hiçbir tereddüte ihtiyaç duyulmayacak açıklıktaki karar gerekçelerinin yeniden yorumlanarak değiştirilmesi, başkalaştırılması, etkisiz ve sonuçsuz kılınması ve bu girişimlerin destek görmesi söz konusu maddeyi işlevsiz kılan tutumlardır. Siyasi hayatta yaşanan konjektürel sıcaklık, bu tür tutumlara karşı yapılan açıklamaların devamına izin vermemiştir."

-"Cumhuriyet'in laik ve demokratik yapısı"

"Siyasilerin ilgi alanı haline gelen din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin sorunlar çözülmedikçe siyasetin dinden beslenmesi kaçınılmaz görülmektedir" diyen Kılıç, Anayasa'nın öngördüğü laik ve demokratik ilkelerin devletin ideolojiler, inançlar ve inançsızlıklar karşısında tarafsız ve eşit uzaklıkta kalmasını zorunlu kıldığını söyledi.

Hukuk devleti olma niteliğinin de bu tarafsızlığı sağlama görevini üstlendiğini dile getiren Kılıç, şunları kaydetti:

"Cumhuriyet'in laik ve demokratik yapısını bunca olumsuzluklara rağmen korumaya kararlı gözüken Türkiye halkı, bugüne kadar ki deneyimlerinden toplumsal taleplerinin devlete düşmanlık biçiminde algılanmasının sorunları ötelemekten ve büyütmekten başka sonucu getirmediğini görmektedir.

Devletin organları toplumun bir bölümünü kendine dost bir bölümünü de düşman ilan ederek ayrımcılığa sebep olamaz. Toplumsal sorunlara ilişkin çözüm yolları hayata geçirilirken bir kesimin zaferi diğer kesimin hezimeti şeklinde yaratılacak psikolojik ortamlar, barışa ve demokrasiye katkı sağlamadığı gibi rövanş alma duygularını da tetiklemektedir. Demokratik anlayışın zorunlu kıldığı karşı dengelerin sağlanması toplumsal uzlaşmayı sağlarken sorunların çözümünü de kolaylaştıracaktır. Nitekim sayısal çoğunluğun gücüne bağlı olarak her toplumsal sorunu karşı dengeleri gözetmeden anayasal norm bazında çözme girişimleri yakın zamanda onarılması çok zor tarihi hataların yapılması sonucunu doğurmuştur. Üzeri örtülerek yeraltına itilen inanç ve düşünceler hak etmedikleri bir çekiciliğin avantajını yaşamaktadırlar. Bu haksız rekabetin ortadan kaldırılması, özgür bir ortamdaki tartışma zemininin varlığına bağlıdır. Bireyleri sahte kimliklerle kendini tanıtmaya ve dolaşmaya zorlayan ifade özgürlüğünün önündeki engeller insan onuruna zarar vermeden kaldırılmalıdır. Bu bağlamda siyasi partiler de ifade özgürlüklerine ilişkin sorunları yaşamaya devam etmektedir."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber