Eğitimciler, artık 'Kül Kedisi'ne ayakkabısının tekini giydirmeli

Haber Giriş : 28 Şubat 2005 00:11, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Eğitim sistemimizde Milli Eğitim Bakanlığı'nca yapılan ve pilot okullarda uygulanan, önümüzdeki eğitim-öğretim yılında da tüm ilköğretim okullarında uygulanacak yeni müfredatla birlikte ?Eğitimde İyi Örnekler? kavramını farklı organizasyonlarda sık sık duymaya ve görmeye başladık. İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin web sayfalarında kendilerine bağlı bulunan okullardan iyi örnekler içeren projelerini göndermelerini ve böylece başka okullarla bu projelerin paylaşımını amaçlayan çalışmalar yürütülmekte. Farklı illerde bulunan özel okulların da bu yeni trende uyduklarını ve ?Eğitimde İyi Örnekler? türü etkinlikler düzenlemeye başladıklarını izlemeye başladık.

2004 yılının ocak ayında Sabancı Üniversitesi ile Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Prof. Dr. Üstün ERGÜDER koordinatörlüğünde ilk ?Eğitimde İyi Örnekler Konferansı? düzenlediler. Aynı amaçlı ikinci konferansları ise 15-16 Ocak tarihlerinde yine Sabancı Üniversitesi'nde gerçekleştirildi. Bu organizasyona devlet okullarından, üniversitelerden, STK'lardan, özel okul, vakıf ve derneklerden 397 proje gönderilmiş, ancak jüri tarafından sadece 96 sunum konferansta sunulmak üzere kabul edilmiş. Kabul edilen projeler iki gün boyunca düzenlenen paralel oturumlarla, izleyicilerle paylaşıldı. Bu güzel konferansın gerçekleşmesinde emeği geçen herkese bir eğitimci olarak teşekkür ediyorum. Konferansta her şey olmasa da , çoğu şey güzeldi?

Konferansın asıl amacı Prof. Dr. Ü.ERGÜDER tarafından açış konuşmasında dile getirildi: "Burada sunulan projeleri Anadolu'daki okullara yaymak.? Harika bir hedef diye düşündüm... Peki ama nasıl gerçekleştirilecekti bunlar? Anadolu ve buralardaki okulların şartları gözümün önüne geldi bir an ve ümitsizliğe kapıldım. Ama hemen sonrasında konuşmacı Prof.Dr.İpek TUZCU'nun eğitim adına koyduğu yasaklar (!) yüreğime su serpmişti: "Biz bunları 60-70 kişilik sınıflarımızda nasıl yapacağız?, Siz bunları idarecilere, öğrenci ve velilere anlatın, Okulumuzda hiç araç-gereç yok ki?, demek YASAK. Herkes burada gördüklerini kendi okulunun ve sınıfının şartlarına göre uyarlayarak hayata geçirebilir. Yeter ki bu yasaklara (!) uyalım.? Bu açış konuşmalarından sonra konferansın çok faydalı olacağına dair düşüncelerim artık iyiden iyiye artmıştı ?

Dağıtılan sunum özetlerine göz attığımda karşılaştığım manzara beni açış konuşmalarından oldukça uzaklaştırdı ve kafamda bir sürü soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu. Kabul edilen projelerin % 19'u üniversitelerden, % 6'sı devlet okullarından, % 14'ü STK' lardan , % 57'si özel okullardan ve %4' ü kamu kurumlarındaki kişilerin sunumları. Peki ama nasıl oluyor da özel okulların oranı Türkiye'de sadece %1,5 iken*(maalesef), projesi kabul edilen özel okulların oranı %57 gibi bir rakama ulaşmıştı? Devlet okulları ile özel okulların arasındaki uçurum bu kadar mı büyüktü? Neydi bu uçurumun sebebi? Özel okulların liderleri, öğretmenleri farklı üniversitelerden mi yetişiyorlardı? Devlet okulları hiç mi kayda değer proje üretemiyor veya buna fırsat mı bulamıyorlar kömürle, odunla, temizlik işleriyle uğraşmaktan? Kafamda bu sorularla ve devlet okulu mensubu olmanın ezikliği (!) ve özel okullara artan saygım ile sunumları izlemeye başladım?

Sunumlarda bazı özel okullar özgün ve farklı örneklerini sunarlarken, bazıları ise kendi okullarının reklamını yapmaktan öteye gidemeyip, konferansın amaçlarından da haberleri olmasa gerek ki sunumları ile ilgili doküman vermekten kaçınanlar dahi oldu. Bazı projeler Amerika'dan alınmış ve monte edilmiş projelerdi. Özellikle de bazı projelerin bir "buluş"muş gibi anlatılması, daha da ilginci izleyen akademisyenlerin ve diğer izleyicilerin bu çalışmaları hayranlıkla izlemeleri beni hayret düşürdü. Burada gösterilenleri ben taşrada uygulayan öğretmen arkadaşlarıma rastlamıştım. Diğer bir sunumdaki proje tabanlı öğrenmeyi de görmüştüm, hatta bir filmle konuya yaklaşım metodunu bizzat kendim uygulamıştım? Peki ama biz neden yoktuk o zaman burada? Neden bu platformda örneklerimizi ortaya koyamadık? Neden kendimize ayakkabısının tekini kaybetmiş ?Kül Kedisi? rolünü biçiyoruz ?

Bu rolü kabul etmeyen biri olarak, daha da geliştirilebilir, birkaç tavsiyem olacak:

Önümüzdeki eğitim-öğretim yılında uygulanacak olan yeni müfredat ile çok ciddi bir şans yakalamış bulunuyoruz. Kendimizi şimdiden yeni sisteme adapte etmeye başlar ve bu konferansta da öne çıkan ?ekip çalışması, yeni müfredat, öğrenci merkezli eğitim, çoklu zeka, farklı yollarla ölçme-değerlendirme, konuların hayatla ilintili işlenmesi? gibi kavramlara yabancı kalmayıp, kafa yormaya başlarsak, bir çok akademisyen ve özel okul mensupları ile paylaşabileceğimiz ?iyi örnekler?imiz olacaktır.

Okul liderleri (yöneticileri değil), kurumlarında bu anlamda bir kültür oluşturmak için bir zemin hazırlamalılar ve öğretmenlerin geleneksel eğitim anlayışı ile yeni sistem arasında çelişkiler yaşamalarına engel olacak şekilde yeni bir yapının oluşmasına zemin hazırlamalıdırlar. Örneğin özel sektörlerdeki prim sistemi bir şekilde devlet okullarında da uygulanabilir. Özel sektörde herhangi bir işçi firmanın yararına ?iyileştirme? anlamında yeni bir fikir veya proje ortaya koyuyorsa, o şahsa belli miktarda prim verilir.Böylece bu tür yeni fikirler üretenlerin olumlu güdülenmeleri sağlanıyor. Okul liderleri de ?maaşla ödüllendirilecek öğretmenleri?ni okul sistemi veya eğitimin herhangi bir alanında ortaya koyduğu özgün projelerine göre seçmesi bence, öğretmenlerimizin motivasyonunu arttıracak ve liderlerin de bu konudaki objektifliklerini sağlayacaktır. En azından bu öğretmenlerin Milli Eğitim Müdürlüklerince ?Teşekkür Belgeleri? ile ödüllendirmelerinin sağlanması gerekir.

Devlet okullarımızın ?iyi örnekler? ortaya koymakta çok fazla zorlanacaklarını sanmıyorum. Öğretmenlerimiz 50-60 kişilik sınıflarda, birleştirilmiş sınıflarda, teknolojinin ?t?si uğramamış okullarda ?eğitim? yapmaya çalışarak, zaten övgüye değer ? eğitimde iyi örnekler? sunmuyorlar mı? Tabiki bunları yeterli görmüyorum ve ?Eğitimde İyi Örnekler Konferansı? gibi organizasyonlara ilk başta en azından izleyici olarak katılıp, kafamızda oluşmuş veya kimilerince oluşturulmuş önyargılarımızdan ve ümitsizliklerimizden sıyrılıp, gördüğümüz farklı çalışmaları Prof. Dr. İpek Hanım'ın yasaklarına harfiyen uyarak, şartlarımıza göre sınıflarımızda uygulamalıyız. Kendi özgün çalışmalarımızı da bu tür organizasyonlarda görücüye çıkarıp, bu ülkede sadece özel okulların değil, devlet okullarından da projeler üretildiğini ve üretilebileceğini göstermeliyiz.

Eğitimciler olarak artık ?Kül Kedisi?ne ayakkabısının tekini giydirmek zorundayız ve hak ettiği gerçek kimliğine kavuşmasını sağlamalıyız.

Bu ülkenin ?işi doğru yapan? değil, ?doğru iş yapan? eğitimcilere ihtiyacı olduğuna inanarak, devlet okullarından da birçok proje-buluşların sergilendiği başka ?Eğitimde İyi Örnekler Konferans?larında buluşmak dileği ile?

(Okulumuzda uygulamaya koyacağımız ?Paylaşımda Rekabet? projesinin sonuçları alındığında , konu ile ilgili ikici yazıda buluşmak üzere?)

Kenan EROĞLU

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber