Arınç: Ana dilde savunma için talimat verildi

Kaynak : İhlas Haber Ajansı
Haber Giriş : 05 Kasım 2012 19:22, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 18:58

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ?Anadilde Savunma? konusunda Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 202. maddesine bir fırka ekleneceğini ve bunun süratle Meclis'e gönderileceğini belirterek, ?Bir insan kendisini hangi dilde daha iyi ifade edebilecekse, o dille mahkemelerde savunma yapılabilecektir? dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Başbakanlık Merkez Bina'da toplanan Bakanlar Kurulu, yaklaşık 5 saat süren toplantının ardından sona erdi. Bakanlar Kurulu sonrasında açıklama yapan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, kredi derecelendirme kuruluşu Fitch'in Türkiye'nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarmasını değerlendirdi. Arınç not artışını "Olumlu bir gelişme oldu" diyerek anlatırken, konuyla ilgili Başbakan Yardımcısı Ali Babacan'ın Bakanlar Kurulu'nda bilgi verdiğini söyledi. "Şüphesiz bu sürece ulaşmakta mali disiplin çok önemlidir, bankacılık sistemimizin güçlü olması önemli olmuştur" diyen Arınç, not artışını ayrıca hükümetin bir başarısı olarak görmek gerektiğini ifade etti.

Bakanlar Kurulu'nda ayrıca Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'ın, gençlik merkezleri, yapılmakta olan stadyumlar ve kredi yurtlar kurumunun bulunduğu şehirlerde daha çağdaş konaklama imkanı veren yurtlarla ilgili bir sunum verdiğini belirtti. Arınç ayrıca iç ve dış siyasi gelişmeler üzerinde de durduklarını belirterek, bunlardan bir tanesinin ise cezaevlerinde devam eden açlık grevleri olduğunu söyledi.

"EYLEMCİNİN ÜZERİNDEN MEKTUP ÇIKTI"

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını cevaplandıran Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bir gazetecinin bugün gerçekleşen silahlı eylemle ilgili bir güvenlik zafiyeti olup olmadığını sorması üzerine, şahsın bilgileri incelendiğinde sorunlu birisi olduğunu ve yetkili gördüğü herkese sürekli mektuplar yazdığını belirtti. Arınç, eylemcinin üzerinden bir de mektup çıktığını söyleyerek, şunları kaydetti:

"Bu esasen üzerinde yapılan bir mektup bulundu. Bu mektupta bu eylemden dolayı peşinen özür dilediği, yaşadığı sorunlar nedeniyle intiharın eşiğine geldiğinden bahseden bir mektup olduğu görülmüştür. Hakkında Ankara Emniyet Müdürlüğü'nce soruşturma yürütülmektedir. Basit bir olay olarak, bir zabıta vakası olarak görüyoruz. Kuru sıkı tabancayla herhalde fark edilmek istenmiş, problemli bir insan olduğu geçmişte sabıkaları bulunduğu ortaya çıkmıştır. Bunun dışında yorumlanabilecek herhangi bir husus bulmuyoruz. Zaten üzerinde gerekli incelemelerde yapılmaktadır."

"KESİNLİKLE TECRİTTEN BAHSETMEK MÜMKÜN DEĞİL"

Arınç, bir gazetecinin ise anadilde savunma konusunda bir çalışma olup olmadığını ve bunun Bakanlar Kurulu'nun gündemine gelip gelmediğini ve açlık greviyle ilgili durumu sorması üzerine, açlık grevindeki tutukluların ortaya koyduğu 3 talebin de kendi konumlarıyla ilgili olmadığını söyledi. "Bu taleplerin tamamını siyasi veya ideolojik talepler olarak da görmek mümkün" diyen Arınç, mahkumların böylece bir farkındalık oluşturmak istediklerini ifade etti. Açlık grevindekilerin ayrıca örgütle bağlantılı olarak bunu yaptıklarını bildiklerini vurgulayan Arınç, açlık grevlerinin mantıken ve vicdani olarak bir gerekçesi olmadığını çünkü Öcalan için bir tecrit olmadığını ve serbest bırakılmasının söz konusu olmadığını söyledi.

Öcalan'ın kendisinin istemediği için avukatlarıyla görüştürülmediğini söyleyen Arınç, "Abdullah Öcalan avukatlarıyla görüşmeler yapıyordu. Ancak iki sebeple görüşmeleri kesildi. Bunlardan bir tanesi avukatlarının bir kısmının başka davalar sebebiyle tutuklu veya hükümlü bulunmasıdır. İkincisi, kendi sözlerini dışarıya yanlış aksettirdiği iddiasıyla bizzat kendisi tarafından avukatlarıyla görüşmemek isteğidir" diye konuştu.

Öcalan'ın ayrıca talep ederse yakınlarıyla görüşebileceğini söyleyen Arınç, "Bu konuda kesinlikle bir tecritten bahsetmek mümkün değildir. Evet, Abdullah Öcalan bir hükümlüdür, müebettet ağırlaştırılmış bir hapse mahkumdur. Ama bir insandır. Hem kendi hukukumuzun, hem de uluslararası hukukun koruması altındadır. Hukuk neyi gerektiriyorsa, kendisine o imkanlar da tanınmaktadır. Dolayısıyla bunu her gün bir propaganda malzemesi haline getirmek elbette doğru değildir. Abdullah Öcalan herhangi bir konuda avukatlarıyla görüşmeyi arzu ederse, bu imkanın Adalet Bakanlığı tarafından sağlanması mümkün olabilir. Bunun imkan içerisinde olması tamamen hukuk çerçevesi içerisinde kararlaştırılacak bir konudur. Bunu ya biliyorlar, ya bilmiyorlar. Veya bilmezden geliyorlar. Dolayısıyla birinci dayanaklarının hayatın gerçeğine uymadığını açık yüreklilikle söylemek istiyorum" diye konuştu.

Arınç, ret ve inkar politikalarını kendilerinin kaldırdığını ve MHP'nin bu konudan dolayı kendisi hakkında gen soru verdiğini hatırlatarak, ret ve inkar politikalarının ortadan kaldırılmasıyla Türkiye'nin demokratikleşmesine en büyük katkıyı sunmuş olduklarını ifade etti.

ANADİLDE SAVUNMA

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, AK Parti'nin daha önce dağıttığı 63 maddelik siyasi vizyon arasında anadilde savunma hakkı konusunun da yer aldığını belirterek, "Bu siyaset vizyonumuzun arkasındayız" dedi. "Bir insan kendisini hangi dilde daha iyi ifade edebilecekse o dilde mahkamelerde savunma yapılabilecektir" diyen Arınç, konuyla ilgili olarak şunları kaydetti:

"Adalet Bakanlığımızın yaptığı çalışma Bakanlar Kurulumuzda görüşülmüştür. Bu çalışma, Ceza Muhakamesi Kanunu'nun 202. maddesine eklenecek bir fıkradır. 202. madde; tercüman bulundurulacak halleri kapsamaktadır. Ve bu yıllardan beri Türkiye'de yürürlükte olan bir maddedir. Bu maddede, sanık veya mağdur, meramını anlatabilecek ölçüde Türkçe bilmiyorsa, mahkeme tarafından atanan tercüman aracılığıyla duruşmadaki iddia ve savunmaya ilişkin noktalar kendisine tercüme edilmektedir.

Şimdi eklenecek olan fıkra ile de, 'kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde savunma yapabileceği ve bu beyana mahkemelerin uymak zorunda olduğu' şeklinde iki seçenekli bir teklif hazırlanmıştır. Adalet Bakanlığımıza bunu geliştirmesi ve süratle yasalaşmak üzere Meclis'e sevk etmesi konusunda sayın Başbakanımız talimat vermişlerdir. Yani sorunun cevabı şudur, bugün açlık grevlerinin eğer dayanaklarından birisi olarak anadilde savunma yapma imkanı getirilmesi düşünülüyorsa bu konu Ceza Muhakamesi Kanunu'nun 202. maddesinde yapılacak bir eklemeyle önümüzdeki günlerde esasen gerçekleştirilecektir."

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, cezaevlerinde açlık grevine devam edenlere, "Doğabilecek olumsuz sonuçlardan sadece siz sorumlu olursunuz. Buna gönlümüz razı değil" diye seslendi.

Bakanlar Kurulu sonrasında bir açıklama yapan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, açıklamalarının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı. Bir gazetecinin cezaevlerindeki açlık grevlerini hatırlatması üzerine Arınç, açlık grevlerinde 54. güne girildiğini belirterek, açlık grevini sürdürenlere çağrıda bulundu. Ortaya atılan talepleri gündeme getirmek için açlık grevi yapmaya gerek olmadığını söyleyen Arınç, bunu TBMM'deki siyasi parti temsilcileri aracılığıyla veya kendilerine mektup yazma yoluyla yapabileceklerine dikkat çekti. "Herkesin hayat hakkının kutsallığını biliyoruz ve bu hayat hakkının sona ermemesi için her türlü tedbiri alıyoruz" diyen Arın, "Sizin taleplerinizi duyduk, sizin taleplerinizin farkındayız" diyerek açlık grevlerinin bir an önce sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Arınç, "Bütün Türkiye'yi üzecek durumlarla bizi karşı karşıya bırakmayın" derken, ortaya atılan taleplerin çözüm yerinin parlamento olduğuna işaret etti.

Açlık grevindeki mahkumlara, "Doğabilecek olumsuz sonuçlardan sadece siz sorumlu olursunuz. Buna gönlümüz razı değil" diyen Arınç, ret ve inkar politikalarının ortadan kaldırılmasına ve anadilde savunma konusunda atılan adımlara rağmen bu grevin devam etmemesi gerektiğini belirtti. Arınç, şunları söyledi:

"Bunları hem Meclis'te konuşma imkanımız var hem tartışma imkanımız var. Atılan tüm adımlara karşı anlamsız grevi devam niyetinde olursanız, biz her şeyi yapmış vicdannen sorumlu olmayacağımız bir noktada kendimizi kabul ederiz. Bizi üzmeyin, milletimizi üzmeyin. Ümit ediyorum ki, yarın bütün farkındalıkları kazanmış insanlar olarak sizin bu taleplerinizi tartışabilecek demokratik ortamın Türkiye'de var olduğunu bilerek bu grevi sona erdirin. Bunu bekliyoruz."

PKK'NIN SALDIRDIĞI OKULLARA 'ÖZEL GÜVENLİKÇİ'

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, PKK terör örgütünün saldırılar gerçekleştirdiği okullara yönelik güvenliği artırma konusunda bir çalışma olup olmadığı sorulması üzerine, şunları kaydetti:

"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın sunumu sırasında bildiğiniz gibi 'Toplum Yararına Çalışma' diye sanıyorum 4-5 yıldan beri devam eden bir konu var. Önce 6 aydı sonra 9 ay ücret verilmek suretiyle, özellikle Milli Eğitim hizmetlerinde, temizlik hizmetlerinde, başka kurumlarda insanlar çalıştırılmaya başlandı. Bu başarılı bir süreç olarak da devam ediyor. Bir arkadaşımız 'peki bunların bir kısmı da özel güvenlikçi olarak çalışabilir mi' dediğinde, eğer sertifika alabilirse; biliyorsunuz özel güvenlik için sanıyorum kurslar var. Ve onların bir kısmı silahlı sertifika veriyor, bir kısmı da silahsız sertifika veriyor. Bunun için bir tahsil şartı var bildiğim kadarıyla. Herhalde en az lise mezunu olması lazım. Eğer sertifika sahibi olanlar varsa bunlardan bu amaçla da istifade edilebilir denilmişti. Bir düşünce olarak konuşuldu, ben şahsen olumlu olduğunu düşünüyorum."

"ADALET BAKANLIĞI BU KONUDA TEK YETKİLİ MERCİDİR"

Bülent Arınç, bir gazetecinin Öcalan'ın avukatlarıyla görüşememesinin önündeki mevzuatın ne olduğunu sorması üzerine şunları söyledi:

"Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olan bir insanın kararı kesinleşmemişse, yani dava halen devam ediyorsa, her dava için bunu söylemek mümkün; avukatlarıyla hukuki istişarelerde bulunmak amacıyla onun görüşme imkanı vardır. Hakkındaki karar kesinleşmişse, bütün derecattan geçerek ki, Öcalan'la ilgili böyle bir karar olduğunu herhalde herkes biliyor. O zaman avukatlarıyla bu konuda görüşmesinin uluslararası hukuk çerçevesinde karşılığı yoktur. Ancak o kişi, başka başka sebeplerle avukat talep ederse, olabilir ki, o kişinin ailevi bir sorunu vardır. Bir miras sorunu vardır. Yani çözülmek zorunda olan başka bir problemi olabilir. O takdirde avukatla görüşmek istediğini şüphesiz bu konuda infazla yetkili olan Adalet Bakanlığımızın uygun görmesi lazım.

Geçmişte Öcalan'ın kendi ana davasının kesinleşmekle birlikte başka açılmış ve süreci devam ettirmeye matuf davalar vardı. O davalar sebebiyle avukatlarıyla görüşüyordu. O davalar da bitti. Dolayısıyla benim söylediğim iki konu önemlidir. Bir; kendisinin kabul etmesi, arzu etmesi ve istemesi. İkincisi de; bu görüşmenin ne amaçla olacağının Adalet Bakanlığı tarafından bilinip ona göre bir karar verilmesi gerekecektir. Adalet Bakanlığı bu konuda tek yetkili mericiidir."

"RİCA EDİN, AÇLIK GREVLERİNİ SONA ERDİRSİNLER"

Bu arkadaşlarımız, özellikle bu açlık grevleriyle, oradaki tutuklu ve hükümlülerle, onların savunduğu ve dayanak yaptığı konularla yakından ilgili olarak kendilerini gösteriyorlar. Şahıslarına karşı hiçbir diyeceğim yok. Bir milletvekili arkadaşınız olarak ben onlara diyorum ki, bu içeride bu grevi sürdürmek niyetinde olan, gerek baskı gördüğünden, gerek inandığından; kalplerini yarıp bakamayız. Bu kişilerle görüşün, aileleriyle görüşün, yakınlarıyla görüşün. Onlara etkili olabilecek kimse, onlar daha iyi bilirler. Onlar daha iyi bilirler, ben onlar kadar bilemem. Onlarla görüşün ve onlardan rica edin; bu açlık grevlerini sona erdirsinler. Eğer böyle hayırlı bir iş yaparlarsa, biz BDP'li milletvekili arkadaşlarımıza sadece teşekkür ederiz."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber