Sınırın sıfır noktasında eğitim '0'...

Haber Giriş : 07 Kasım 2005 12:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yıllardır kader diye beynimize kazınan, birkaç kuruş daha fazla kazansınlar diye müteahhitlerin insafına terk edilen okullarımız bayramdan sonraya da yetişmezse... Hayatımın en önemli sınavına okulsuz, öğretmensiz gireceksem bu vebali kimler taşıyacak."

Sınırın sıfır noktasında eğitim...

Bugün 02 Kasım 2005. Bayram tatili olduğu için sevinen şehir çocuklarını tv'den izlerken gözlerim yaşarıyor.

Baksana onlar okula başlamış, iki kocaman ay tedrisat görmüş ve tatil olduğunda sevinç içindeler oysa biz hala okulumuzun açılış haberini bekliyoruz.

Hani okulunuz açılsa da öğretmen mi var? Diyeceksiniz ama varsın olmasın. Büyüklerimiz bulurlar bir çaresini. Kadrolu olmasa bile;sözleşmeli o yoksa vekil o da yoksa ücretli hiç bulunmazsa köyümüzde okuma yazma bilen köy korucuları var. Dedim ya büyüklerimiz bir çaresine bakarlar...

Zaten yıllardır çok nadirdir kadrolu öğretmenin okulumuza geldiği. Hani yukarıda kategorilere ayırdığımız öğretmen çeşitlerinden hangisi gelse razıyız ne de olsa. Yoktur başka çaremiz. Atalarımız boşuna dememişler "gözden ırak olan gönülden de ırak olurmuş? bizimkisi de tam o hikaye. Ta babamdan o da babasından duymuştur.

Ülkenin en zor yıllarında bile sınır boylarında asker hiç eksik olmamıştır. Eşkiyalık da. Neredeyse biri, bir diğerinin varlık kaynağı oluvermiş. Sohbet ettiğim bir asker: "Bak oğlum, devlet buralara asker gönderebiliyorsa öğretmen de gönderebilmelidir. Aksi taktirde silahlı ordunun kazanımları eğitim ordusu ile desteklenmezse yıllardır verdiğimiz şehitlere yazık olur."dedi bana.

Asker'den duyduğum bu sözleri büyük bir heyecanla babamla paylaşmaya karar verdim ve doğruca eve gittim. Duyduklarımı babama aktarırken babamın çok heyecanlanacağını düşünmüştüm. Ama öyle olmadı. O anlatılanları can kulağıyla dinledikten sonra; "Doğru demiş. Ancak o askerin sana anlattıklarını bizler yıllardır basında demeç veren siyasilerimizden duya duya ezberledik. Bütün söylenenler hep lafta kaldı. Verdikleri sözlere birkaç ay sonra kendileri dahi inanmamaya başladılar. Bu durum yıllardır devam ediyor. Babamız bizlere biz de sizlere anlatıyoruz. Umarım sizde çocuklarınıza anlatmazsınız"dedi.

Babam hiç yanılmadığı tecrübelerinden bir diğerini paylaşmıştı benimle.

Oysa ben bayramdan sonra açılmasını ümit ettiğim okulumu düşünüyordum hep.

Düşünüyorum çünkü bu yıl benim ilköğretimdeki son yılım ve bu yıl ÖKS'ye gireceğim. Ve eğer okullar kapanmadan açılırsa belki bir miktar hazırlanma fırsatı bulurum.

Peki ya bulamazsam?

Ya yıllardır kader diye beynimize kazınan, birkaç kuruş daha fazla kazansınlar diye müteahhitlerin insafına terk edilen okullarımız bayramdan sonraya da yetişmezse... Hayatımın en önemli sınavına okulsuz, öğretmensiz gireceksem bu vebali kimler taşıyacak. Bütün bakanlık teşkilatını peşine takarak kısa zaman önce ilimizi ziyaret eden Milli Eğitim Bakanı mı? Yoksa bu ziyareti halkın isyanından korktukları için yaptıkları proğramla fiyaskoya döndüren Hakkari Valisi ve Milli Eğitim Müdürü mü? Çocukları devletin sağladığı en lüks imkanlardan faydalanarak okuyan ve dahası her gün TV'lere çıkıp Güneydoğu sorununda ahkam kesilenler, insaf sahipleri, ülkemin aydınları, sanatçıları bu bir isyandır.

Bu çaresizliğin nirvanasında gelecek kaygısından duyguları tarumar olmuş bir ilköğretim son sınıf öğrencisinin isyanıdır. Evet Hakkari Çukurca Köprülü jandarma sınır karakolunda eksiksiz bütün er ve erbaşlar görev başında, ama karakoldan yüz metre ilerisindeki Mükerrem AKHANLI YİBO'da eğitim ordusu hala tatilde, okulların açıldığının ikinci ayında tadilat devam ediyor.

Okulun sessizliğini yalnızca çakılan çivilerden çekiç sesleri bozuyor.

Umulur ki bu seslerin yerini en kısa zamanda okulun bahçesinde oynayan çocukların sesleri alır...

Ömer Abdullah DAĞLI / www.yuksekovahaber.com

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber