Memurun Siciline İlişikin Danıştayın 3 Yeni Kararı

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 07 Ocak 2006 11:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Yargı kararlarının uygulanması amacıyla sicil raporlarının nasıl düzenleneceği, düşük not takdir edilmek suretiyle olumlu olarak düzenlenen sicillerin de hukuka uygun bir sebebe dayandırılması ile bir sicil yılı içinde üç ayrı yerde farklı sürelerde görev yapan memurun sicil raporunun nasıl dolduracağına ilişkin olarak Danıştay Dergisinin son sayısında yer alan 3 adet kararı yayımlıyoruz. Kararları görmek için başlığa tıklayınız.

1-Yargı kararının uygulanması amacıyla düzenlenen sicil raporunda, Devlet Memurları Sicil Yönetmeliğinin 20/3 maddesi uyarınca, son üç yılın aritmetik ortalaması alınarak işlem yapılması gerektiği hakkında.

DANIŞTAY İkinci Daire, Esas No : 2004/7863 Karar No : 2005/1552
....
İsteğin Özeti : Davalı idarede Teftiş Kurulu Başkanı olarak görev yapan davacının, olumsuz düzenlenen 2001 yılı sicil raporunun Erzurum İdare Mahkemesinin 13.4.2002 gün ve E:2002/285, K:2002/756 sayılı kararı ile iptali üzerine yeniden 60 puan olarak düzenlenen 2001 yılı sicil raporunun düşük düzenlenmesi işleminin iptali istemiyle açılan davada, Devlet memurları hakkında düzenlenen sicil raporlarının memurların o yılki çalışmalarının ve davranışlarının sicil amirlerince değerlendirilmesi sonucu objektif esaslara ve hukuk kurallarına uygun olarak düzenlenmesi, menfi kısımlara ilişkin görüş ve kanaatlerin ise somut bilgi ve belgelerle kanıtlanması gerektiğinin memur hukukunun bilinen ilkelerinden olduğu, Devlet Memurları Sicil Yönetmeliğinin 20. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesinde; garez veya özel maksatla memur hakkında gerçeğe aykırı değerlendirme yaptığı anlaşılan sicil amirinin değerlendirmesi geçersiz sayılarak memur hakkında varsa diğer sicil amir veya amirlerinin değerlendirmesine göre, yoksa o sicil döneminde son üç yılın aritmetik ortalaması esas alınarak buna göre işlem yapılacağının belirtildiği, olayda önceden olumsuz olarak düzenlenen 2001 yılı sicil raporunun Mahkemelerince iptal edildiği, bu kez Mahkeme kararı uygulanarak 60 olarak düzenlenen 2001 yılı sicil raporunun sıralı sicil amirlerinden sadece biri tarafından imzalandığı, gözlem ve kanaatlerin belirtilmediği, sadece "Mahkeme kararına istinaden yeniden düzenlenmiştir." şerhinin düşüldüğü, ancak yargı kararının uygulanması amacıyla düzenlenen bu raporda Yönetmeliğin açıklanan hükmü uyarınca son üç yılın aritmetik ortalaması alınarak işlem yapılması gerektiği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali yolunda Erzurum İdare Mahkemesi'nce verilen 23.6.2004 günlü, E:2003/1323, K:2004/733 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Hürriyet Micozkadıoğlu
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.

Danıştay Savcısı : Celalettin Yüksel
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Erzurum İdare Mahkemesi'nce verilen 23.6.2004 günlü, E:2003/1323, K-.2004/733 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı üzerinde bırakılmasına, 2.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

2- Düşük not takdir edilmek suretiyle olumlu olarak düzenlenen sicillerin de hukuka uygun bir sebebe dayandırılması gerektiği hakkında.

DANIŞTAY İkinci Daire, Esas No : 2004/6213 Karar No : 2005/329
...
İsteğin Özeti : Malatya İdare Mahkemesi'nin 9.5.2002 günlü, E:2001/1271, K:2002/656 sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, bu nedenle istemin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Vahit Kınalıtaş
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Celalettin Yüksel
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: Dava, Malatya ... İlçesi... İlköğretim Okulu Sosyal Bilgiler Öğretmeni olan davacının, orta olarak düzenlenen 1998 yılı sicil raporunun iptali istemiyle açılmıştır.

Malatya İdare Mahkemesi'nin 9.5.2002 günlü, E:2001/1271, K:2002/656 sayılı kararıyla; "davacının 1998 yılı sicilinin dava dilekçesinde iddia edildiği gibi olumsuz düzenlenmediği, dava konusu sicil raporunun 1. sicil amirince 61, 2. sicil amirince 70 puan verilmek suretiyle 66 sicil notu ortalamasıyla orta düzeyde ve olumlu düzenlendiği; değerlendirmeye etki eden hususların nitelikleri itibariyle gözlem ve kanaate dayalı oluşu ve zaman içinde değişkenlik arzedebilecek özellikler taşıması nedeniyle başarı düzeyinin de yıllar itibariyle farklılık gösterebileceğinin muhakkak olduğu: bu durumda, olumlu düzeyde olmakla birlikte not olarak düşük takdir edilen sicil ve başarı notları denetlenirken, sicil amirlerinin memura karşı şahsi maksatlarla düşük not takdiri yoluna gittiklerinin kanıtlanması gerekmekte olup, davacının ortalama 66 puan verilerek düzenlenen 1998 sicilinin kasıtlı olarak düşük takdir edildiği yönünde hukuken geçerli objektif bilgi ve belge bulunmadığından, mevzuat hükümlerine uygun olarak doldurulduğu sonucuna ulaşılan dava konusu 1998 yılı sicil raporunda hukuka aykırılık bulunmadığı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı, 1998 yılı sicil notunun orta olarak düzenlenmesinin, sübjektif nedenlere dayalı olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 111. maddesinde, Devlet memurlarının ehliyetlerinin tespitinde, kademe ilerlemelerinde, derece yükselmelerinde, emekliye çıkarma veya hizmetle ilişkilerinin kesilmesinde özlük ve sicil dosyalarının başlıca dayanak olduğu; 113. maddesinde, sicil amirlerinin belli zamanlarda düzenleyecekleri sicil raporlarında, memurların liyakat derecesini not esasına göre kıymetlendirerek tespit edecekleri; 115. maddesinde, sicil amirlerinin maiyetlerindeki memurların sicil raporları ile birlikte, bunların genel durum ve davranışları bakımından da olumlu ve olumsuz nitelikleri, kusur ve eksiklikleri hakkında mütalaalarını bildirecekleri; 119. maddesinde de, sicil raporlarındaki sicil notu ortalaması 100 üzerinden 60 ve daha yukarı olanların olumlu sicil almış sayılacağı, sicil raporlarındaki sicil notu ortalaması 60'ın altında olanların olumsuz sicil almış sayılacağı belirtilmiştir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 121. maddesi hükmü uyarınca çıkarılan Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nde de benzer düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan Yönetmeliğin 17. maddesinde, sicil amirlerinin sicil raporunu doldurdukları her memuru;
a) dış görünüşü (kılık, kıyafet),
b) zeka derecesi ve kavrayış kabiliyeti,
c) azim ve sebatkarlık, dürüstlük, sır saklamada güvenirlilik ve beşeri münasebetlerdeki başarısı,
d) alkol, kumar, vb. alışkanlıkları memuriyetle bağdaşmayacak ölçüde sürdürme, dedikodu yapma, kıskançlık, kin tutma gibi kötü huy davranışları,
bakımından genel bir değerlendirmeye tabi tutacakları, sicil döneminde edinilen bilgi ve müşahadelerden yararlanılarak yapılacak değerlendirme sonuçlarına göre memurların olumlu ve olumsuz yönleri, kusur ve noksanları hakkındaki düşüncelerin sicil raporunun şahsiyet değerlendirilmesine ait bölümüne ayrı ayrı açık ve gereğine göre kısa veya teferruatlı olarak yazılacağı, sicil amirlerinin memurların genel durum ve davranışları hakkındaki düşüncelerinin, not takdirlerinde dikkate alınacağı; 19. maddesinde, sicil amirlerinin sicil raporlarını itinalı, doğru ve tarafsız bir şekilde düzenlerken, Devlete sadakat ve bağlılığı, memuriyet sıfatının gerektirdiği şeref ve itibar ile hizmetlerin süratli ve ekonomik bir şekilde yürütülmesini, güvenilir ve yetenekli memurların yükselmelerini, diğerlerinin ise kamu hizmetlerinden uzaklaştırılmaları gerektiğini esas alacakları; 20. maddesinde de, her derecedeki sicil amirlerinin 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun olarak memurlar hakkında sicil raporlarında yaptıkları değerlendirmelerin birbirinden bağımsız ve 16 ncı madde hükümlerine göre etkili ve geçerli olduğu hükme bağlanmıştır.

Değerlendirme bir sistem olarak, personele ilişkin uygulamaların dayanağını oluşturmakta olup, personelin değerlendirilmesi ise; personelin yükseltilmesi, gelecekte göstereceği gelişme potansiyeli, eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi, başarı durumunun ortaya çıkması, ödüllendirilmesi, ücretinin artırılması, görev yerinin değiştirilmesi, görevine son verilmesi, emekliye ayrılması gibi amaçlara hizmet etmektedir.

Yukarıda belirtildiği şekilde yetkili sicil amirlerince düzenlenen sicil raporlarının doğurduğu hukuki sonuçların ağırlığı dikkate alındığında; her yıl için yeniden düzenlenmek suretiyle ilgili memurun o yıl içindeki mesleki bilgisini, deneyimini, tutum ve davranışlarını ortaya koyan ve tüm bu hususların değerlendirilmesinden sonra oluşan hukuki bir belge niteliği taşıyan sicil raporlarında, "Sicillerin Objektifliği" ilkesi çerçevesinde yetkili sicil amirlerinin kanaatinin oluşmasına etki eden hususların somut bilgi ve belgeye dayandırılmasının bir zorunluluk arzedeceği tartışmasızdır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dosyaların İncelenmesi" başlıklı 20 nci maddesinin l inci fıkrasında, Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri, bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar, mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler. Bu husustaki kararların, ilgililerce süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir." hükmü yer almaktadır.

Anılan hüküm ile uyuşmazlığı çözmekle görevli yargı yerlerine, dava konusu işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırılığını saptama konusunda re'sen araştırma yetkisi verildiği görülmektedir.

Ayrıca, taraflar davalarını ispat yönünden, yargı yerleri önünde eşit seviyede olduklarından, davasını ispat külfetinin sadece bir tarafa yüklenmesi de mümkün değildir.
Olayda, davacının 1998 yılı sicil notunun orta olarak düzenlenmesine neden olarak herhangi bir somut olay bilgi veya belge gösterilmediği anlaşılmıştır.

Bu durumda, olumsuz düzenlenen sicile karşı açılan davalarda uygulanan çözüm yönteminin, düşük not takdir edilmek suretiyle olumlu olarak düzenlenen sicillere karşı açılan davalarda da uygulanması gerektiği tartışmasız olup, uyuşmazlığın çözümü uyuşmazlığa konu idari işlemin sebebinin ortaya konulmasının olduğu ve bu sebebin, davalı idarece ileri sürülmesinin yanında bilgi ve belgeyle ispatlanması gerekliliği de dikkate alındığında; somut bilgi ve belgeye dayandırılmaksızın tesis edilen dava konusu işlemde ve ispat külfeti, öncelikle olayda aktif durumda bulunan davalı idareye yükletilmesi gerekeceğinden, sicilin orta düzeyde belirlenmesi sırasında sicil amirlerince objektif davranılmadığının ortaya konulması hususunun davacıya yükletilmesi suretiyle davanın reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Malatya İdare Mahkemesi'nce verilen 9.5.2002 günlü, E:2001/1271, K:2002/656 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin l/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 31.1.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

3- 2000 yılı içinde üç ayrı yerde farklı sürelerde görev yapan davacının 2000 yılı sicilinin en çok süreyle (5 ay 21 gün) yanında görev yaptığı yeni görev yeri sicil amiri tarafından doldurulması gerektiği hakkında.

DANIŞTAY İkinci Daire , Esas No : 2004/5882 Karar No : 2005/496

İsteğin Özeti : DSİ Balıkesir Bölge Müdürlüğünde görev yapan davacının, 2000 yılı sicilinin 10.7.2000 tarihinden önce görev yaptığı kurum olan Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından olumsuz düzenlenmesi işlemi ile olumsuz sicile yaptığı itirazın reddine ilişkin 18.12.2000 günlü işlemin iptali istemiyle açılan dava da; Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin 13. maddesinin 1. fıkrasında, haklarında sicil raporu düzenlenecek memurların, değerlendirilmelerini yapacak sicil amirlerinin yanında en az altı ay çalışmış olmalarının şart olduğu; 14. maddesinde, bir görevde altı ay veya daha fazla bir süre bulunup başka göreve atananların sicil raporlarının bunların atanmalarından önceki sicil amirlerince ayrıldıkları tarihi takip eden onbeş günde doldurulacağı ve yeni görev yerlerine gönderilmek üzere ilgili makamlara teslim edileceği hükümlerinin düzenlendiği, aynı Yönetmeliğin 3. maddesinde de, sicil raporunun, sicil amirlerinin, mesleki ehliyetin belirlenmesini sağlayan soruları not usulüyle, şahsiyetle ilgili konuları mütalaa şeklinde değerlendirerek memurların mesleki ehliyetleriyle şahsi meziyet ve kusurlarını belirledikleri form olarak tanımlandığı, sicil raporunun bu tanımı ile Sicil Yönetmeliğinin anılan hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; sicil raporunda temel olanın, görev yeri değil sicil amiri olduğu, 14. madde hükmünden de, memurların altı aydan daha az süre ile görev yapmaları halinde ilgili sicilin yeni görev yerindeki sicil amirince doldurulacağının anlaşıldığı, memurun mesleki ehliyetinin ve şahsiyetiyle ilgili değerlendirmelerin en çok süreyle birlikte çalıştığı sicil amiri tarafından düzenlenmesinin esas olduğu, dosyanın incelenmesinden, 1986 yılından itibaren Balıkesir Vakıflar Bölge Müdürlüğünde görev yapan davacının, 31.3.2000 onay tarihli işlemle Diyarbakır Bölge Müdürlüğüne atandığı ve 1.5.2000 tarihinde göreve başladığı, 10.7.2000 tarihinde de kurum değişikliği yapılarak DSİ Balıkesir Bölge Müdürlüğüne atamasının yapıldığı, davacının 2000 yılı içinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatı olan Balıkesir'de 3 ay 16 gün, Diyarbakır'da 2 ay 23 gün, Devlet Su İşleri Balıkesir Bölge Müdürlüğünde 5 ay 21 gün görev yaptığı, 2000 yılı sicilinin eski kurumu olan davalı idare tarafından olumsuz düzenlendiği, 2000 yılı içinde üç ayrı yerde farklı sürelerde görev yapan davacının, 2000 yılı sicilinin en çok süreyle (5 ay 21 gün) yanında görev yaptığı yeni görev yeri sicil amiri DSİ Balıkesir XXV. Bölge Müdürlüğü tarafından doldurulması gerekirken, eski kurumun taşra teşkilatında farklı illerde farklı sicil amirleriyle çalıştığı sürelerin toplamının altı aydan fazla olduğu nedeniyle davalı idare tarafından olumsuz olarak düzenlenen 2000 yılı sicilinde yetki yönünden mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptali yolunda Bursa 2. İdare Mahkemesince verilen 15.2.2002 gün ve E:2000/1582, K:2002/167 sayılı kararın dilekçede yazılı nedenlerle 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca bozulması isteminden ibarettir.

Danıştay Savcısı : Gülen Aydınoğlu Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MÎLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin varlığına bağlıdır. Bursa 2. İdare Mahkemesi'nce verilen 15.2.2002 günlü, E:2000/1582, K:2002/167 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı üzerinde bırakılmasına, 8.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber