Cizre'ye Soma modeli

Serpil Çevikcan'ın yazısı...

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 20 Eylül 2015 09:51, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Cizre'ye Soma modeli

Başbakan Davutoğlu'nun eşi Dr. Sare Davutoğlu, 1 yıl önce başlatılan 'Soma Dayanışma Projesi'nin verimli olduğunu anlattı. Dr. Davutoğlu, "Bu model, terörden etkilenmiş bölgelerde de uygulanabilir" dedi

13 Mayıs 2014'te Soma, tarihin en büyük maden faciasını yaşadı. 301 madencimizin hayatını kaybettiği, 162'sinin yaralandığı bu büyük facianın yarattığı acı, Türkiye'yi kenetledi.

Faciadan 16 ay sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eşi Dr. Sare Davutoğlu ile birlikte Soma'daydık. Ziyaretin asıl amacı, 1 yıl önce başlatılan "Soma Dayanışma Projesi"nin sonuçlarının değerlendirilmesi için gerçekleştirilen kapanış toplantısıydı. Sare Davutoğlu, toplantı vesilesiyle geldiği Soma'da hem Soma şehitlerinin mezarlarını, hem de şehit kabristanını ziyaret etti. Ardından Soma'da yitirdiğimiz madencilerin geride bıraktığı eşleri, çocukları, anneleri, babaları, kardeşleri ve yakınlarıyla öğle yemeğinde buluştu. Hem devletin, hem de kendisi ve ailesinin, bu faciada kapanmaz yaralar alanları unutmadığını gösterdi.

Soma Dayanışma Projesi, kamuoyunda fazla bilinmiyor. Sare Davutoğlu, Soma'ya gelirken uçakta yaptığımız sohbet sırasında, dayanışma projelerinin gönüllük esası ile yürütülmesi gerektiğini, amacına ulaşmasının en büyük ödül olduğunu söyledi.

Herkes katılmalı

Cizre'de yaşananları örnek göstererek, bu modelin hem şehit aileleri hem de bölgede uygulanabileceğini söyledi. Soma'da kürsüde yaptığı konuşmada da, "Bu modelin terörden etkilenmiş bölgelerde uygulanabileceğini, dost elinin böyle dokunabileceğini düşünüyorum" sözleriyle, Soma'daki modelin bölgede nasıl uygulanabileceği konusundaki bakışını aktardı.

Soma'da yaşanan acı, devletiyle, özel sektörüyle, sendikasıyla, toplumun bütün kesimleriyle almamız gereken büyük bir ders.

Bir yandan bu derse çalışırken, diğer yandan ocağına ateş düşenlerle bağı hiç koparmamak gerekiyor. Davutoğlu'nun temasları bu çerçevede çok önemliydi. Sare Davutoğlu'nun sohbetimizdeki mesajları şöyleydi:

İstanbul'da yarın (bugün) teröre karşı yürüyüş var.

- Son yürüyüş herkesi bir araya getirmesi açısından önemliydi. Hep beraber bir şey söylememiz gerekiyor. Herkes kendi bakış açısından söyleyince ortak hissiyat; güçlü duruş gerçekleşemiyor. Terör sorunu İspanya'da yaşanmış, milyonlarca insan yürümüş. Yarınki de inşallah benzer olur. Yürüyüşe herkes katılmalı.

Teröre karşı duruş alırken bayrağı öne çıkarmanın, seçim öncesi olmasının ters tepebileceği eleştirileri var.

- Bunun bir seçim stratejisi olarak yapıldığını düşünmüyorum. O çok basit bir düşünce olur. Bu kadar acı, bu kadar ölüm varken birinci önceliğimiz yaraları sarmak. İnanın izlerken düşündüm Cizre'yi. Dedim; 'Bizim Cizre'de Soma'ya benzer bir şey yapmamız lazım.' Bu bir model olsun istiyorum ben aslında. Hem şehit aileleriyle ilgilenmek için. Projedeki Genç Yeryüzü doktorlarınden Muhammed Atak'ı hatırlayacaksınız. Muhammed Cizreli. Dayısı öldürüldü bir PKK roketiyle. Geçen gün görüştüm. Taziye için aradım.

Konya'da bunu yaşadık. Bir çok şehit ailemiz var Konya'da. Haklı olarak çok kırılgan oluyorlar. Sürekli ilgilenmek gerekiyor. Bu modeli şehit ailelerimize de uygulayabiliriz. Soma'daki hakikaten çok büyük bir şeydi. Hepimizin ilk tepkisi; Ben şimdi ne yapabilirim oldu. Bunu düşünürken, bir mesaj geldi. Somalı olduğunu bilmiyordum, bir hastam; 'Sare abla ben Soma'da yaşadım. Ailem hala orada. Bir şeyler yapsak' diye. 3 çocuk annesi, bir evladı engelli. 2 çocuğu benim elime doğdu.

Projenin detayları nelerdir?

- Oradaki ailelerin en acil psikososyal desteğe ihtiyacı olanlarını belirledik. Tüm Soma'nın vardı aslında. İlk gittiğimizde 3 Haziran'da birisi "1 hafta Soma'nın sokaklarında hepimiz ağladık" dedi. Toplumsal bir travma. 13 Mayıs'ta olmuştu, 14 Mayıs'ta arkadaşlarla görüşmüştüm. Bu arada Somalı Fatma'nın mesajı geldi. O da cesaret verdi. Projenin çerçevesi şu; 1 yıl süreyle yerinde ve uzaktan istikrarlı görüşmelerle ailelere psikososyal ve hukuki destek sağlamak. Bir niyetim de şuydu; Van depreminde, çok sık gittim. Erciş'te kız yurdu yaptık. Doğudan da batıya bir şey olsun.

Tüm Türkiye'den sivil toplum örgütleriyle Soma'daki aileleri buluşturalım. 24 STK ile 128 aileyi eşleştirdik. STK'lar ayda 1 mutlaka Soma'ya giderek, haftada da minimum 2-3 defa telefonla görüşerek çalıştı. 3 koordinatör Kadın Sağlıkçılar Eğitim ve Dayanışma Vakfı, Yeryüzü Doktorları ve İyilik-Der oldu. 8 ayrı şehirden STK'larımız 128 aile ile eşleştirildi. Çalışma yapanların tamamı kadın. 432 yetimin yüzde 75'ininin çocukları 12 yaşın altında. Hanımlar çok genç 19-20 yaşında. Dolayısıyla hanım olması gerekiyordu. Eve girecekseniz, bölgede çok hassas şeyler var. 1 yıl olarak belirlemiştik, 1 yıl geçti. Şimdi ne yapacağımızı konuşmak için ailelerle bir yemekte biraraya gelmek istedim. Maddi destek planlamadık ama oldu. Karşılaştığımız acil ihtiyaçları giderdik.

Ne gibi ihtiyaçları vardı?

- Öyle şeyler yaşandı ki, komşu çocuklarından, akraba çocuklardan, "keşke benim de babam ölseydi", "İşte Ahmet'e ne kadar çok hediye geliyor" gibi. Onun için STK'lardan birisi mesela bir okulda bir oyun merkezi kurdu, bütün Somalı çocuklara. Bu ziyaretlerde mesela komşusunun bir ihtiyacı var, onu fark ettik, gidermeye çalıştık.

Çok ciddi bir hastalığı olan 2 kardeş vardı, tedavileriyle ilgilendik. Somalı arkadaşımız bizim için çok yol gösterici oldu. Devletten hemen ödemeler yapıldı ama çok borçlu olan, çok zor durumda olan aileler vardı. Hiç evinden çıkmamış, bankaya gitmemiş kadınlar. Taahhütlerde falan elinden yanlış imzalar alınanlar var.

Acı birleştiriyor

Ailelerin yaşadığı hukuki sıkıntılardan söz ettiniz...

- Bunu şehit ailelerinde de görüyoruz. Şimdi devletin verdiği bir toplu para var, imkanlar var. Mesela şehit yakınlarına istihdam hakkının birden 2'ye çıkması şöyle oldu. Büyük bir çekişme konusu oldu aileler arasında. Şehidin eşi, "çocuğum büyüyünce kullansın" diyor. Ama anne baba, "kardeşi işsiz" diyordu. Onun için 2 oldu. Acı bazı aileleri birleştiriyor, bazılarını... Soma'da 1 istihdam imkanı verildi. Eşleri, çocukları veye kardeşleri tarafından kullanılmak üzere. Soma'daki 301 şehidimizin 87 yakını yerleşti. O kadar hassas ki dengeleri korumak.

Psikososyal desteğin çerçevesi nedir?

- Aslında dostluk. Şehit ailelerinde de gördüğüm şöyle bir şey oluyor. Hele bu, biliyorsunuz istismara da açık bir konuydu. Çok insan gitti geldi ilk günler. Sonra herkes çekiliyor. Yapayalnız kalıyorlar. Çocuğunuz okula başlayacak, o gün babasını ararsınız, kimse yok. 301 şehidin ailelerinin çoğu da Soma'da değildi. Bu da ayrı bir sorundu. Şimdi ciddi bir maddi güçleri oldu. Mesela 2'şer tane evleri oldu, maaşları oldu. Şimdi genç bir kadın, çok kötü şartlarda yaşamış şu ana kadar, bir anda bir parayı ve durumu yönetmesi gerekti.

Annesi bir şey söylüyor, kayınvalidesi "Sen dulsun. Evimin yakını bir yere taşın veya benim evime gel" diyor. Mesela, bir şehidimizin babası. Aile yanına çağırıyor ama ağabeyin psikolojik bir hastalığı var, babasının şiddet eğilimi var. Annesi yok. Oraya gitmek istemiyor. Ama bunları birine danışacak. Akil bir dost. Bir süre de koymamız gerekiyordu. Bir çocuğumuz ağlayarak demiş ki, "Şimdi siz gideceksiniz, bir daha gelmeyecek misiniz? Akrabalık sadece kan bağıyla olmuyormuş, gönül bağıyla da oluyormuş." Arkadaşımız da "Bak demiş İstanbul'da bir akraban var artık." Şimdi, bundan sonra ne yapacağımıza karar vereceğiz. İlişkiler kuruldu artık. Bu ilişki kopmaz.

Basına yansıtılmadı proje.

- Biliyorsunuz, çok ciddi suçlamalar da oldu. Politik bir şeyle yaftalanıp kadük kalmasın istedik açıkçası. Ailelerin de mahremiyetine saygı göstermek istedik. Ben başbakanın eşi değildim. Ahmet Bey'in Dışişleri Bakanı olduğu dönemde başlamış bir projeydi bu.

128 aile nasıl seçildi?

- Bir sıralama yaptık. Bir, iki, üç diye ayırdık. 128 ailenin ortak özelliği, birinci derecede, en yoğun desteğe ihtiyacı olan ailelerdi. Psikologlarla bir sıralama yaptık. Psikiyatrik takip alması gerekenler vardı. Psikaytrist çok seyrek geliyordu. Bakanlığımızla görüştük. Bu insanların hepsi çok yoğun aslında, herkes fedakarlık yaptı. Süreklilik önemli. Eyüp Çocuk Yuvası'na sık giderdim. Orada psikologlar, "Devamlı gelecekseniz gelin. Bir iki kez gelip çocuğumuzu umutlandırmayın" derdi.

'Çocuklar solmasın'

Zaten size derdini açması için bir süreç gerekiyor. Yine bir arkadaşımız, geçen gün genç bir delikanlıdan bir mesaj almış. Çocuk önce çok protestmiş, görüşmek istememiş. "Abla çok büyük derdim var, gönül meselesi, facebook üzerinden bir kızla görüşüyorum" demiş. Arkadaşımız, "Aman demiş, derdin bu olsun. Ben de gider kızı isterim. Senin hele elin ekmek tutsun." İşte bu bir süreç. Biz 1998'den beri İstanbul'da "çocuklar sokakta solmasın" diye bir proje yürütüyoruz. Birçok çocuğumuz şimdi üniversitede. O tecrübeden yola çıktık.

Bir bütçe var mıydı?

- Vardı ama mütevazi bir bütçeydi. Sadece kendi yakınlarımız, STK'lar biliyordu. Toplumdan da bir destek görmesi gerekiyordu. İkincisi de Türkiye içerisinde bunu bir merhameti ve muhabeti mayalamak için bir zemin haline getirmek. Ben özellikle doğudan olmasını çok arzu ettim ama lojistik imkan vermedi. Üçüncüsü de ortak çalışma kültürünü geliştirmek.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber