Özgürlük mü, yoksa ücret sendikacılığı mı?

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 01 Ocak 2008 21:14, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Her iki alanda da ciddi gayretler verilmelidir;

Bilgi ve birikimini ahlakla, adaletle, demokrasi ve özgürlükle donatan bir sivil toplum örgütü insanlaşmanın ve özgürleşmenin önündeki tüm engelleri yok etme gücüne sahiptir. Bir ülkenin özgürleşmesini, kalitesinin ve itibarının artmasını sağlayacak yapılar kesinlikle o ülkenin sivil toplum örgütleridir. Ancak özgür bir toplumun oluşması, ifade ve düşünce özgürlüklerinin önündeki engellerin kaldırılması, adaletin, hukukun, demokrasinin ve insan haklarının herkes için tesis edilmesi fikri, faaliyetlerini devam ettiren mevcut sendikal örgütlenmeler tarafından ne kadar ciddiye alınıyor? Ne kadar ciddiye alınıp alınmadığını öğrenebilmek için bir sivil toplum örgütünün; ücretlerin iyileştirilmesi, geçim standartlarının yükseltilmesi gibi ekonomik nedenlere bağlı sorunlara mı öncelik verdiğine yoksa demokrasinin, hukukun, özgürleşmenin ve ifade özgürlüklerinin genişletilmesinden yana mı tavır koyduğuna iyi tahlil etmek gerekecektir.

Elbette ki özgür bireylerin, özgür toplumun ve özgür sivil toplumun oluşturulması adına ortaya atılan fikirlerin, verilen mücadelelerin ?insanlaşma? yolunda ne büyük bir değer kazanımı olduğu sendikacılar tarafından idrak edilmektedir. Sendikacılar bunun yanında milyonlarca işçi ve memurun ücret yetersizliği yüzünden düzenli bir yaşam sürmedikleri gerçeğini de iyi bilmektedirler? Zaten sorun da buradadır! Ülkemizdeki sendikal örgütlenmelerin sanki bir tercih yapmaları söz konusuymuş gibi gözlerini özgürlüklere kapatarak seçimlerini ücret sendikacılığından yana yapmışlardır/yapmaktadırlar. Hâlbuki bir taraftan ücretlerin iyileştirilmesi yönünde kararlı adımlar atılırken diğer taraftan aynı kararlılıkla özgürleşmenin, hukukun, demokrasinin ve düşünce özgürlüklerinin genişletilmesi yolunda ciddi mücadeleler verilmelidir. Her iki alanda ciddi gayretler verilerek gerçek bir sendikal örgütlenmenin gereğini yerine getirmenin ne gibi bir sakıncası olabilir ki?

Özgürlükçü ve bağımsız bir sendikal kültür oluşturulamıyor,

Örneğin bugün eğitim denilince akla; eğitimcilerin parasız oluşu, sınıfların kalabalık olması, sıra, masa, tahta vs. gibi ekonomik nedenlere bağlı sorunlar gelmektedir. Bu sorunları hafifsemiyoruz elbette ki bu tip sorunların da üzerinde durulmalı ve bunlarla ilgili çözüm önerileri sunulmalıdır. Ancak bunun yanında insanın derinliğine inen, şahsiyetini, kültürünü, ahlakını, öz'ünü belirginleştirip olgunlaştıran, profesörlerin bilim ürettiği, eğitim kurumlarından yetişen bireylerin bilim, sanat ve felsefe alanlarında ülkesini kalkındırdığı AB standartlarında bir eğitim modelinin olması noktasında da ciddi çabaların sarf edilmesi gerekmektedir. Ülkemizde eğitim bireyi özgürleştirmiyor ve onu yabancılaştırıyorsa, eğitim kurumlarından yetişen bireyler farklılıklarla bir arada huzur içinde yaşamayıp onları sürekli bir tehdit unsuru olarak görüyorlarsa, ülkesinin bir gün parçalanacağı, bölüneceği ve yok olacağı endişesiyle bir yaşam sürüyorlarsa bunun nedenini eğitimcilere ödenen az ücrette aramamak gerekiyor. Böylesi sorunlar için gerçekten çok farklı bir alanda mücadele vermek gerekiyor. Ve bu uğurda verilecek mücadeleler(insan hakları,özgürlük,hukuk,demokrasi..) gerçekten sivil toplum örgütlerinin itibarını ve kalitesini de arttıracağı bilinmelidir.

Ancak ülkemizde bağımsız, özgürlükçü bir sivil toplum kültürünün yerleşemediğinin de altını çizmemiz gerekiyor. Bu yüzden kendisi bağımsız ve özgürlükçü olmayan bir sendikal örgütlenmeden ülkesinin özgürleşmesini, düşünce, inanç ve ifade özgürlüklerinin önündeki engelleri kaldırmasını nasıl bekleyebiliriz? Bu durum gerçekten ülkemiz sivil örgütlerinin bir çıkmazıdır? Ülkemizde neredeyse her siyasi partinin birer sendikası var! Ve bu sivil örgütler mensubu oldukları siyasi partilerin dışında ne bir hak ihlaline ses çıkarmaktadırlar nede partilerine hükümet olsun ya da olmasın ciddi bir eleştiri getirebilmektedirler. Yani politik toplumun baskıcı özelliğinin sivil kanatta rahatsızlık uyandırması beklenirken aksine politik olmayan toplum, politik toplumla çıkar ilişkisi yaşamaktadır. Böyle bir zihniyete sahip sivil örgütler caba Calgary Alta'nın deyişiyle ?Merdiveni yanlış duvara dayamıyorlar mı??

Sendikalar sivil ve demokratik bir tavır içerisinde olmalılar;

Bir iki örnek verilecek olursa; Hükümete yakınlığıyla bilinen üstelik bununla iftihar eden bir sivil toplum örgütü, geçenlerde Tevhide adlı bir kızın ödül töreninde başörtülü olmasından dolayı yetkililerce kürsüden indirilmesini içerleyerek bir sivil örgüt gibi davranmış ve bu olayı kınamıştı bununla da yetinmeyip kız için ayrıca bir ödül töreni bile tertiplemişti. Ancak aynı sivil örgüt benzer bir ödül töreninde Elif adlı kızın da başörtülü olmasından dolayı bu sefer MEB Bakanı Hüseyin Çelik tarafından soruşturma açılmasını aynı sivil örgüt tavrıyla kınayamamış ve sesini çıkartmamıştır. Şimdi böylesi bir anlayış ve sendikal kültürle ücretleri arttırdığımızda insan hakları bağlamında tüm sorunların çözülebileceğini inanabilir miyiz? 27 Nisan Muhtıra sürecinde ?Yüzde doksan beşle gelseler bile değişen bir şey olmayacaktır gerekli kurumlar bu duruma müdahale edecektir ve bende bunu destekliyorum? vs. gibi söylemlerin akademik çevrelerce telaffuz edildiği sıralarda bir sendika hariç neredeyse hiçbir sendika bu tip antidemokratik söylemlere gereken cevabı verememiştir. Yine o sıralar ?Ne ABD ne AB bağımsız tam Türkiye!? sloganını dillerinden düşürmeyen sivil örgütler şimdilerde ABD istihbaratıyla yaptığımız operasyonlar hakkında en ufak bir söz dahi edemiyorlar. Maalesef bu tip olumsuz örnekleri çoğaltmak mümkün? Yani sadece ücret sorununu çözdüğümüzde insan hakları ve özgürlükler alanındaki sorunları da özmüş olmuyoruz.

İktidarlar yapısı gereği üye sayıları ne denli fazla olursa olsun ücret talep eden sendikaları, özgürlük talep eden sendikalara tercih ederler. Sendikalar ne olursa olsun gözlerini özgürlüğe, hukuka ve demokrasiye kapamamalıdırlar. En az ücretlerin iyileştirilmesi kadar bu kavramların hayat bulması da önemlidir. Ancak onun için sivil örgütlerin anlamsız bir takım ayrışmalardan uzaklaşmaları gerekmektedir. Bugün ülkemizde iktidarın sivil toplumu, milliyetçilerin sivil toplumu, ulusalcıların sivil toplumu gibi ayrışmalardan ziyade nerede bir hak ihlali varsa tarafı ne olursa olsun ?insanlık? adına sahip çıkılmalıdır. Gerçek bir sivil örgüt tavrının bu olduğu bilinmelidir. İktidarın karşısında yer almamak için ya da mevcut çıkar ilişkilerinin zedelenmemesi adına hak ihlallerine göz yumuluyorsa bu gerçekten sivil ve demokrat bir tavır değildir. Bu bakımdan sendikalar ekonomik nedenlere bağlı sorunları dillendirmeye ve bu uğurda çözüm üretmeye önem vermekle birlikte -ki onu bile başardıkları söylenemez- demokrasiye, özgürlüklere, hukuka ve sivil düşünceye de gereken önemi ve itinayı göstermeleri gerekmektedir. Bu yüce insanlık kavramları ayaklar altında değil baş üstünde tutulmalıdır. Bunun ne denli onurlu ve içi ahlak, erdem dolu bir mücadele olduğu hiçbir zaman akıllardan çıkarılmamalıdır.

UFUK COŞKUN
SİVİL DÜŞÜNCE PLATFORMU
[email protected]

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber